Emre Kınay ve Evrim Alasya'dan samimi açıklamalar
Duru Tiyatro'nun şehir insanının yalnızlığını bir kadınla bir erkeğin hikâyesi üzerinden anlatan 'İki Bekâr' adlı oyununda birlikte rol alan Evrim Alasya ve Emre Kınay ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik
- 7
Evrim’e bir sürü oyun gönderdim. Aralarından 3 tanesi favorimdi. Evrim de onlardan biri olan ‘İki Bekâr’ı seçti. Oyunun yazarı Sam Bobrick, Amerika’nın en önemli komedi yazarlarından biri, televizyon senaryoları da var. Öğrenciliğimden beri onun bir oyununda oynamak istiyordum, bugüne kısmetmiş.
- 8
Neden tercihiniz ‘İki Bekâr’dan yana oldu?
E.A.: Ülkece çok kötü zamanlar geçirdik ve geçiriyoruz. Emre de ben de “İnsanların eğlenmeye ve gülmeye ihtiyacı var” düşüncesinden hareket ettik. Teksti ayrı ayrı okurken çok güldük. Okuma provalarında gülmekten okuyamadığımız zamanlar oldu. Ruhumuz sezgisel olarak eğlenmek istedi. Bunun bize de seyirciye de iyi geleceğini düşündük.
- 9
E.K.: Geçtiğimiz sezon Duru Tiyatro’da faşizmden ve basındaki dönek kalemlerden bahseden, mülteci protestosu içeren ‘Nihayet Bitti’yi izleyen bir seyirci yanıma gelip “Oyunun söylediği söz öyle gerçek ki... Performansınızı da çok beğendik ama ruhen iyi hissetmiyoruz, iyi değiliz. Benim için ne yapabilirsiniz?” dedi. Ben de “Eğlenceli bir oyun yapabilirim” dedim. ‘İki Bekâr’ı sahnelememizin nedenlerinden biri de budur.
-
- 10
Bu oyun dünyanın en önemli laflarını söylemiyor, 2 saat boyunca şehir hastalığına tutulmuş 2 yalnız insanın, bir kadınla bir erkeğin öyküsünü kabare tekniğiyle anlatıyor. Biz de seyircimiz de biraz eğlenelim istedik çünkü gerçekten buna ihtiyacımız var. ‘en büyük sıkıntı mutluluğu dışarıda aramak’
- 11
Hadi oyundaki kadın ve adamdan yani Shanette ve Jack’ten bahsedelim biraz.
E.A.: Shanette delinin teki. Kendini deli danalar gibi oradan oraya vurup adam peşinde koşuyor. Seçtiği adamlar da adam değil, sürekli duvara çarpıyor.
E.K.: Jack ise çok yara almış, abuk sabuk ilişliler yaşamış bir adam. Aslında bütün hikâye yalnızlıkla ilgili. Oyundaki gibi hayatta da çoğunluk yalnız kalmayı beceremediği için karanlıkta bulduğu ilk direğe tutunuyor.
- 12
Sonra da o direk canımıza okuyor...
E.K.: Evet. “Sağlam bir direk değilmiş” diyorsun. Kırılıyor o direk, kesiyor, acıtıyor, batıyor.
Ondan evinin direği olmuyor yani öyle değil mi?
E.K.: Olmuyor. Oyun da bu durumla dalga geçiyor. Biz kadın ve erkek diyoruz ama yazar insanın yalnızlığı olarak bakmış meseleye. Oyun için, 2 yalnız insanın, insanla dalga geçen yazar tarafından anlatılmış öyküsü diyebiliriz.
-
- 13
"BİRBİRİNİ ÇOK SEVEN İKİ ARKADAŞIZ HEPSİ BU"
‘Güneşin Kızları’nı izleyenler dizide canlandırdığınız Güneş ve Haluk karakterleri gibi sizin de aşk yaşamanızı çok istediler hatta buna inananlar da oldu. Açıklık getirsenize şu konuya, var mı aranızda bir şey?
Evrim Alasya: Herkes “Var”ı duymak için uğraşıyor ama yok. Olsa niye saklayalım? Ben bir adamı seviyor ve onunla ilişki yaşıyor olsam bunu saklamam. Emre Kınay: Yanlış anlaşılmasın, beni seviyor tabii. (Kahkahalar) E.A.: Tabii ki de Emre’yi çok seviyorum. Biz iş hayatında da sosyal hayatımızda da birbirini çok seven iki arkadaşız, hepsi bu. Bunu kimsenin aklı almıyor herhalde.
- 14
Yalnızlık demişken, hayatın içinde oyundakine benzer hikâyeler yaşarken, bir süre sonra kendini aşka kapatıp dili “Aşk istiyorum” dese de yalnızlığı baştacı edebiliyor insan...
E.A.: Evet, çünkü insan sürekli duvara toslamaktan yoruluyor. Hayat bize hep mücadele olarak anlatılıyor ama aslında mücadele değil. Aktığın zaman keyif alıyorsun yaşamaktan. Bana kalırsa en büyük sıkıntı herkesin her şeyi dışarıda araması, mutluluğun kaynağını dışarıdaki bir insana bağlaması.
- 15
Zannediyorlar ki hayatlarına biri girince her şey yolunda gidecek. Ama öyle olmuyor işte. İçerideki sıkıntı devam ettiği sürece adam gibi adam bulmak mümkün değil. Aynı durum erkekler için de geçerli. Tıpkı Shanette gibi tekerlekte dönen hamster misali aynı yerde dönüp duruluyor işte. Bence mutluluğu dışarıda aramak yerine içimize dönmeliyiz. İçeriyi keşfettiğin zaman mücadeleyi bırakıyorsun ve o zaman hayatına giren insan da seninle birlikte akmaya başlıyor.
-
- 16
E.K.: Sürekli mesajlar yağıyor bize “Gül gibi kız, daha iyisini mi bulacaksın?” ya da “Aslan gibi adam, kaçırma” diye. 60’ıma kadar kimseyle evlenmezsem, Evrim de hâlâ bekârsa, alacağım Evrim’i. (Kahkahalar) Şaka bir yana fanlar bu konuda o kadar istekli ki gerçekten canımıza okudular. Lüften herkes şunun farkına varsın; televizyon gerçek değildir, senaryodur. Reklamlara girdiğimiz ya da haberlere geçtiğimiz anda dizi biter.
- 17
"SIKILMAKTAN SIKILMAMIZ LAZIM"
Evrim ilişkiler açısından en büyük sıkıntının mutluluğu dışarıda aramamız olduğunu söyledi. Sence nedir Emre?
Emre Kınay: Sıkılmak! Ne zaman konu ilişkilere gelse herkes “Sıkılıyorum” diyor. Sorsan yalnızlıktan da sıkılıyor. Ya yalnızlığınla barışacaksın ya da hayatında konuşmadan da zaman geçirebildiğin veya “Bugün ne yaptın hayatım?” diye soran biri varsa sıkılmayacaksın. Abuk sabuk sebeplerle ilişkilerin canına okuyoruz. Sıkılmaktan sıkılmamız lazım artık. Bir olmayı, “Biz” demeyi hatırlamalıyız. Yoksa dünyayı bitireceğiz.
- 18
Bu sıkılma durumu iş hayatlarımız için de geçerli. Her gün elinde kamerayla dolaşmaktan sıkılan kameraman da var, 100 sayfa ezber yapmaktan sıkılan oyuncu da. Sabah gün ağarmadan uyanıp tarlasını eken, ektiğini sulayan, o ekin buğday verdiğinde parasını kazanıp ertesi yıl yine aynı şeyi yapan insan sıkılıyor mu? Biz şehir insanları bu kadar renkli hayatların içinde “Sıkıldım” dersek Allah çarpar adamı!
-
- 19
"ÖNCE ETİKET PEŞİNDE KOŞULUYOR, SONRA ANTİDEPRESAN YUTULUYOR"
Oyunda Shanette’in seçtiği adamların hepsi sanatçı...
Evrim Alasya: Çünkü etiket peşinde. Bu, çağımızın hastalığı. Hayatın içinde de etiket peşinde koşan çok insan var. İlk değerlendirme insanlık üzerinden değil, iş ve unvan üzerinden yapılıyor genelde. Sonra da işin içinden çıkamayıp antidepresan yutuyor herkes.
- 20
Oyundaki şarkılardan biri “Bana kadınları anlayan tek bir adam bulun dişimi kırarım” diyor. Vaziyet bu kadar vahim mi?
E.A.: Değil, kadınları anlayan adamlar var. Ayrıca, birbirimizi çok iyi anlasaydık hayat çok sıkıcı oldurdu belki de.
- 21
"ÜLKEDEKİ KOMEDİ ALGISINI O KADAR DÜŞÜRDÜLER Kİ..."
İki Bekâr’ bir komedi. Tiyatroda da sinemada da komedi sadece gişe için yapıldığında tadı öyle kaçıyor ki...
Emre Kınay: Çok acı bir şey söyleyeceğim Türk sinemasında komedi diye o kadar kepaze şeyler yaptılar ki... Ben hiçbirinin galasına gitmedim, hepsini bilet alıp izledim ve hakikaten çok üzüldüm verdiğim bilet paralarına. Sinema değil o yapılan, ne olduğunu bilmediğim bir ‘şey’.
-
- 22
Komedi algısını o kadar düşürdüler ki bu ülkede, yazık! Bir de artık ufak ufak seyircinin de prim vermediğini gördüğüm o şeylere dünyanın parası harcanıyor. Ben o paralarla 10-12 tane ‘İki Bekâr’ tarzında oyun yaparım. Seyirci de bir sürü farklı ve nitelikli oyun izlemiş olur.
- 23
- 24
-
- 25
- 26
- 27