Erdoğan açıkladı: Suriye kökenli canlı bomba
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultanahmet Meydanı'ndaki patlama ile ilgili açıklama yaptı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultanahmet Meydanı'ndaki patlama ile ilgili açıklama yaptı. Erdoğan, "Suriye kökenli canlı bomba eylemini şiddetle kınıyorum" dedi. Bununla birlikte barış çağrısı yapan akademisyenlere sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı, "Kendisine akademisyen diyen güruh devleti suçluyor. Bununla yetinmeyip yabancıları Türkiye'ye çağırıyorlar. Bunun adı mandacılıktır. 100 yıl önce de aynı zihniyet vardı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8. Büyükelçiler Konferansı'ndaki konuşmasının satırbaşları şöyle:
"KENDİLERİNE AKADEMİSYEN DİYEN BİR GRUP"
"Bölücü terör örgütüyle mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Bölücü terör örgütü faaliyetlerinde teyakkuz halinde bulunmanızı istiyorum. Meydanı terör örgütüne, bölücülere bırakmamalıyız. Dünyanın birçok ülkesinde ikircilikli bir tavır ortaya konulduğunu biliyoruz. Buna rağmen bölücü terör örgütünün gerçek yüzünü göstererek kamuoyuna hakikati anlatmaktan başka çare yoktur.
Kendilerine güya akademisyen diyen bir grup çıkıyor. Devletimize dil uzatıyor. Neymiş, "hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş." Evet, terör örgütünün faaliyetleri yüzünden hak ve özgürlükler ihlal ediliyor. Bunu yapan terör örgütünün ta kendisidir. Yolları kazan, bomba tuzaklayan terör örgütüdür. Okulları, hastaneleri, camileri, işyerlerini yakarak, vatandaşlarımıza hayatı zehir eden terör örgütüdür. Evlere tüneller açan, vatandaşımızın hak ve özgürlüğünü ihlal eden yine terör örgütü. Kendisine akademisyen diyen güruh devleti suçluyor. Bununla yetinmeyip yabancıları Türkiye'ye çağırıyorlar. Bunun adı mandacılıktır. 100 yıl önce de aynı zihniyet vardı. 100 yıl önce de kendine aydın diyen, mandacı güruh vardı. İstiklal kazanarak bunlara hak edilen verilmişti. Bugün de üstelik çoğu maaşını devletten alan, cebinde bu devletin kimliğini taşıyan sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız.
"AYDINLIK DEĞİL, KARANLIKSINIZ"
Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır. Bunları oturur çözeriz. Biz 14 senede batıda ne varsa, doğuya taşımış, götürmüş bir iktidarız. Bu Kürt sorunu değildir, terör sorunudur. Bu aydın müsvetteleri, kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsvetteleri, siz karanlıksınız, aydınlık değil. Cahilsiniz. Bizler oraları kendi evimizin yolu gibi çok iyi biliriz. Bugün güneydoğunun her yanına üniversiteler, hastaler gitmişse, bölge zengin bir hale gelmişse bu bizim Kürt kardeşlerimize ne kadar değer verdiğimizin ifadesidir. Terör örgütü ne yapmıştır? Evler boşaltılıyor, bunlar evler arasında tüneller kazmak suretiyle terör estirdiler.
Hiç kimse Yasin Börü'yü konuşmuyor. Onu maalesef şehit ettiler. 6-7-8 Ekim tarihlerinde olan olayların faili kim? Orada 50 kişinin ölümüne sebep olan kim? Neredeydiniz sözde aydınlar? Sorunun bir tarafında millet ve devlet vardır, diğer tarafında teröristler vardır. O bildiriye imza atan isimleri bizden, zihinleri bizden olmayanları bir kenara bırakıyorum. Yabancı akademisyenleri Türkiye'ye davet ediyorum. Gel Türkiye'ye, A'dan Z'ye ne oluyor, ne bitiyor biz kendilerine anlatmaya hazırız. Devletin hukuku çiğnemesi mi, teröristlerin vatandaşının canına kast etmesi mi görsünler.Mesela ABD Büyükelçisi, Chomsky'i davet etsin. Diğer ülkelerdeki gönlü ve zihni açık akademisyenleri de çağıralım. Gerçekleri böyle aktarabileceğimize inanıyorum.
"YA DEVLETİN YA DA TERÖRİSTİN"
Terör meselesi ortadan gidilecek bir mesele değil. Ya devletin yanında olur, ya da teröristin yanında olursunuz. Güvenlik güçlerimizin yürüttüğü operasyonlar Kürt kardeşlerimizin geleceğini ve hayatlarını sağlamak amacıyladır. Kendilerine akademisyen diyen güruh gibileri Türkiye'nin muhatabı değildir. Bizim tek muhtabımız halkımızdır. Son terörist silahını bırakana ya da son terörist etkisiz hale getirilene kadar bu operasyonlar sürecektir. Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Biz 78 milyonun can ve mal güvenliğini korumakla mükellefiz.
Bu devletin ekmeğini yiyip de, bu devlete düşmanlık eden herkes hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır. Ne okulda, ne adiyede, ne maliyede hiçbir kurumda, kamu çalışanı olamaz. Böyle bir duruma müsaade edemeyiz. Bu milletimin de hissiyatıdır. Kamu kurumlarını hassas olmaya davet ediyorum.
DIŞ YARDIMLAR
Bölgemizdeki hiçbir ülke devletlerden devlet, hiçbir toplum da milletlerden millet değildir. Bizim bölgeye bakışımız güncel gelişmelerle sınırlı olamaz. Bizim kültür ve medeniyet anlayışımız tüm dünyaya aynı şekilde bakmamızı gerektiriyor. Bulunduğu yerde Türkiye'yi temsil eden her bir büyükelçi arkadaşımın da aynı heyecanla işine sarılmasını bekliyorum. Sizden asıl beklentimiz bu tarih, kültür ve medeniyet vizyonunu hayata geçirmeniz. Siz sıradan bir büyükelçi değilsiniz, siz bir tarihsiniz. O tarihi geleceğe taşıyacak varislersiniz. Bu tavır binlerce yıllık devlet geleneğimizin bir gereğidir. Ey sözde aydınlar Madaya'da olanlara ses çıkardınız mı? Balkanlardaki, Kafkaslardaki, Kuzey Afrika, Ortadoğu'daki kardeşlerimizin ülkemizin bayrağını gördüklerinde hissetikleri heyecanın sebebini çok iyi anlarız.
Bugün Türkiye dünyada en fazla yardım yapan devlet durumuna gelmiştir. Türkiye bu. Sıradan bir ülke değiliz. Dünün yardım alan, yardım isteyen Türkiyesi, bugün dünyada en zengin ülkeleri geride bırakan ülke haline geldi. Önümüzdeki dönemde yardımlarımızın 5 milyar doları bulmasını bekliyoruz.
Dünya 5'ten büyüktür itirazımız sadece bizim değil, BM ülkelerinin çok büyük kesminin ihtiyatı haline gelmiştir. İnsanlığın sesi olmak Türkiye'ye zarar vermez, tam tersi itibarını yükseltir. Günümüzde önemli olan adımlardan birisi yaşanan sorunların çözümünden biri Medeniyetler Çalışmalarını ihmal etmemeliyiz.
TÜRKİYE'DEKİ ZİRVELER
G20 Zirvesi'ni büyük bir başarıyla yürüttük. Dünyada ilk kez, gerçekleştirilecek olan Dünya İnsani Zirvesi'ne evsahipliği yapmamızı bunun sonucu olarak görüyorum. Mayıs ayında İstanbul'da bir araya gelinecek. Nisan ayında 13. İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler zirvesine evsahipliği yapıyoruz. Bu zirvenin de ülkemizin tarihi ve sorumlulukları bakımından hayati öneme sahip olduğu açıktır.
2015 yılı krizlerin derinleştiği bir yıl oldu. Halk hareketlerinin yol açtığı büyük umutlar yerini acıya, kaosa, savaşa bıraktı. Bir yanda terör örgütleri, diğer yandan rejim ve onu destekleyen ülkeler Suriye halkına zulmettiler. Göç krizi hepimizi üzen sahnelere yol açıyor. Dünya siyaseti içinde yer alan ve alma arzusu içinde olanların "Müslümanların girmesini istemiyoruz" yaklaşımı insanlığa bakışını göstermesi bakımından çok önemlidir.
SURİYE'DE YAŞANANLAR
Suriye kendilerini davet ettiği için Suriye'ye girmişler. Ukrayna, Gürcistan davet etti de mi girdiniz? Bu soruların da cevabını vermek gerek. Suriye'de terörle mücadele bahanesiyle bölgeye gelen Rusya'nın operasyonları bölgedeki sorunları daha da derinleştiriyor. Rusya DAEŞ'e karşı mücadele vermemektedir. Lazkiye ve çevresinde butik bir Rusya kurma derdindedir. Rusya'nın içine girdiği tehlikeli mecra tüm dünya için bir sorundur.
İRAN-SUUDİ ARABİSTAN GERİLİMİ
İran yeni ve tehlikeli bir sürecin fitilini ateşlemeye çalışıyor. Hiç şüphesiz bu sorunları sıralamak mümkündür. Önemli olan bu durumlar karşısında bizim ne kadar sağlam bir duruş sergilediğimizdir. Orada bir tane ayetullah olduğu söylenen zatın idamı, onun yanında 43 tane El-Kaide ile bağlantılı kişi idam edildi. İran'da bunca idamlar var, onları nereye koyacağız? Türkiye'nin böyle bir sorunu yok.
PARALEL DEVLETLE MÜCADELE
2016 yılının verimli bir yıl olacağına inanıyorum. Bölgede ve dünyada takip etmemiz gereken birçok mesele var. Terörle mücadele, paralel devlet mücadelesi ve süregelen Ermeni iddiları sürmektedir. Türkiye'nin terör örgütlerine destek verdiği, basın özgürlüğünün kısıtlanması gibi iddialar aynı çevreler tarafından işleniyor.Dünyada ülkemiz aleyhinde çıkan haberlerin gerisinde paralel yapının ve onlarla irtibatlı kişiler olduğunu biliyoruz. Bu kararlılığımızı belirtmek istiyorum. Bu şer şebekesi konusunda en küçük müsamahamız yoktur. Bu yapının tüm faaliyetlerini yakında takip ettiğinize inanıyorum. Bu yapının kurduğu okullar, ticari ilişkiler kendi malı değildir. Bu ülkenin imkanlarıyla yapılmıştır. Bunları ülkeye ve millete kazandırılması için gayret sarfetmeliyiz. Maarif Vakfı'nın hayata geçmesi biraz gecikti. Bunun için gerekli kanun süratle yürürlüğe sokulmalı. Afrika, Balkanlar gibi bölgelerde paralel devlet yapılanması gibi gözüken okullara sahip çıkılmalıdır. Ortaya çıkan potansiyali değerlendirmeliyiz.Ticari ilişkiler konusunda aynı hassasiyeti sürdürmeliyiz. DEİK, TOBB gibi kuruluşları daha etkin kullanmalıyız. Bu milletin ve devletin heba edilecek tek bir kaynağı, değeri yoktur. Paralel devlet yapılanmasını üzerine tüm gücümüz ve imkanlarımızla gideceğiz, potansiyalin heba olmasına izin vermeyeceğiz.
Etkinliğimiz arttıkça, karşılaştığımız sorunlar artmaktadır. Bu durum büyükelçilerimizin daha dirayetli, çalışkan olmasını zorunlu tutuyor. Önümüzdeki dönemdeki sınamalar belki geçtiğimiz dönemden daha zor olacaktır. Ancak ben sizlere inanıyorum, güveniyorum."