Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

BÜTÜN KADİR GECELERİNİ BİLME İDDİASI

Yüce Allah’ın çeşitli hikmetlere binaen vaktini gizli bıraktığı “Kadir Gecesi” hakkında

Gülen’in Sohbet-i Canan kitabındaki aşağıdaki ifadeleri, onun gayba dair temelsiz iddialarına

bir başka örnektir:

“ … zaman üstü olan bir insan dünü, öbür günü, geçen seneki

veya birkaç sene önceki Kadir gecelerini, gelecek bütün Kadir

geceleriyle beraber görebilir.”

Kadir Gecesinin Ramazan ayında olduğu kesindir. Ancak hangi güne tekabül ettiği konusunda

farklı rivayetler mevcuttur. Kadir Gecesinin Ramazan ayının 27. gecesinde olduğu

(Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 179-180) genel kabul görmüş olmakla birlikte, Ramazan’ın

son on gününün tek gecelerinde (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 3; Müslim, Sıyâm, 207) veya son yedi

gecesinde aranması ile ilgili rivayetler de bulunmaktadır. (Müslim, Sıyâm, 205-206) Bununla

birlikte Kadir Gecesinin tam olarak hangi gece olduğu gizli tutulmuştur. Gizli tutulmasının

en önemli hikmetlerinden biri, Müslümanların Ramazan’ın her gecesini Kadir Gecesi

gibi değerlendirmelerini teşvik etmektir. Buna rağmen Gülen’in geçmiş ve gelecek

bütün Kadir Gecelerinin zaman üstü(!) birtakım insanlarca bilinebileceğini ileri sürmesi

gayb bilgisine sahip olma iddiasından başka bir şey değildir. Eğer Kadir Gecesinin vaktinin

insanlar tarafından bilinmesi murat edilmiş olsaydı hiç şüphesiz bu konuda bilgi

sahibi olması gereken ilk kişi Efendimiz (s.a.s.) olurdu. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.),

böyle bir bilgiye sahip olmadığını açıkça ifade etmiştir (Buhârî, İ’tikaf,1). Peygamber Efendimizin

dahi, vaktiyle ilgili kesin bir şey söylemediği Kadir Gecesinin vaktini bilme iddiasının

aslının olmadığı açıktır.

"KİM MÜŞAHEDE EDİYOR DİYE SORMAYIN"

26.05.1978 tarihinde yaptığı konuşmasında şöyle demektedir:

“…şeytanın bar bar bağırdığı müşahede ediliyor. Kim müşahede

ediyor diye sormayın…

“…Maddenin ayakları sallantıdadır, ehli keşif müşahedesini yapmış,

nazargah-ı alem ve enama Allah bu tabloları arz etmiş, müşahede

edenler çoktan itminana kavuşmuş, kim bünyesinde ne besliyor

akıbeti ne olacaktır çoktan görmüş…”

Bu konuşmasında Gülen her zamanki tavrıyla müphem bir şekilde merak uyandırıcı iki

vurgu yapmaktadır:

1. “Şeytanın bar bar bağırdığını” ifade ederek bunu birilerinin müşahede

ettiğini dile getirmekte, bunu kimin müşahede ettiğinin ise sorulmamasını

talep etmektedir.

2. Kimin akıbetinin ne olacağına ilişkin, birilerinin bilgi sahibi olabileceğini

ima etmektedir.

Her iki vurguda da ortaya çıkan tabloya göre Gülen, müşahede edenleri bilmektedir.

Bununla ister müşahede edenleri bildiğini isterse de bu kişinin kendisi olduğunu ima

etmiş olsun her hâlükârda kitle nezdinde kendisini çok yüksek bir mevkiye yerleştirmiş

olmaktadır. Oysa insanların akıbetlerini bilmek sadece Yüce Allah’a aittir. Zira bu

bir gayb bilgisidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler,

ancak Allah bilir.” (Neml, 27/65) buyurulmaktadır. Dolayısıyla akıbeti bilme iddiasının

gerçekliği yoktur.

Gülen yukarıdaki söylemleri ile akıbetleri bilen, şeytanın faaliyetlerinden haberdar olan

bir yüce kişi (!) imajı ihsas ederek bağlılarını hipnotize etmektedir. Buna uygun olarak

bağlıları da kendilerine hitap eden böyle sözde yüce bir kişinin söylediklerine sorgulamadan

itaat etmektedir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ