Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Tarihimiz açısından önemli olan Çanakkale Zaferi, 102'nci yılında kutlanıyor. Bu yıl da şehitlerimizi anmak için çeşitli etkinlikler düzenlenip, şiirler ve sözler okunup, şehitlikler ziyaret ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılmasında en önemli adımlardan birisi olan Çanakkale Zaferi ile ilgili şiirleri ve sözleri sizler için derledik. İşte 18 Mart Çanakkale Zaferi ile ilgili şiirler ve sözler...

Read more!

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRLERİ

ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

Çanakkale içinde vurdular beni

Ölmeden mezara koydular beni

Of gençliğim eyvah

Çanakkale köprüsü dardır geçilmez

Al kan olmuş suları bir tas içilmez

Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde aynalı çarşı

Anne ben gidiyorum düşmana karşı

Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir dolu testi

Anneler babalar ümidi kesti

Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım yan basa basa

Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa

Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra söğütler

Altında yatıyor aslan yiğitler

Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım başım selamet

Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet

Of gençliğim eyvah

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak

Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

MEHMET AKİF ERSOY

ZAFER TÜRKÜSÜ

Yaşamaz ölümü göze almayan,

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,

Gürleyen sesinle doldur gökleri,

Zafer dedikleri kahraman peri,

Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,

Diriler şerefli, ölüler şanlı!

Yurt için dövüşen başı dumanlı,

Her zaman bu şandan, o şana gider.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

BAYRAĞIM

Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,

Gökten Ay'la-Yıldızı koparmışım;

Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;

Birde vatan sevgimi

Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

Sen dalgalan, ben coşayım,

Uğruna destanlar yazayım!

Delikanlımın damarındaki kansın,

Sen, cansın, canansın.

Yansın, bu yürekler sana yansın;

Vatan aşkıyla yansın

Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

Sen dalgalan, ben coşayım,

Uğruna destanlar yazayım!

Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;

Aşksın, Destansın, bulutsun;

Sen bensin, Benliğimsin

Sana, canım feda olsun!

Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

Sen dalgalan, ben coşayım,

Uğruna destanlar yazayım!

ÇANAKKALE DİYARINDA

Denize takılan kilit

Dünyayı kaldıran yiğit

Alaylar var toptan şehit

Çanakkale diyarında

Kahraman şehit cavuşlar

Şehitliğe uçan kuşlar

Savaşta yeni buluşlar

Çanakkale diyarında

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,

Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;

'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.

Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

MEHMET AKİF ERSOY

ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ SÖZLER VE YAZILAR

  • M. Kemal ATATÜRK
  • Churchill
  • M. Şevki YAZMAN
  • Avustralyalı Yarbay D. M. HORNER
  • Robert Rhodes James .
  • Alan Moorhead
  • Japon Prof. Dr. Em. Krg. Hideo MIKI
  • Sami Paşazade Sezai
  • Larşer
  • Yeni Zelandalı Prof. Dr. J. PHİLLIPS
  • General Fahri BELEN
  • Ingiliz Generali Oglander
  • İngiliz Yazar Ellis Ashmit BARTLETT
  • İngiliz Başbakanı Asquith
Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ