Gıdalar konusunda nasıl kandırılıyoruz?
Haberturk.com gıda güvenliği konusunu masaya yatırarak halkın sağlığıyla nasıl oynandığına ışık tutuyor. Tükettiğimiz gıdalar konusunda güvende miyiz? Yetkili kurumların denetimlerine inanalım mı? Verilen cezalar halkın sağlığıyla oynayanları caydırmaya yetiyor mu? Hangi gıda türünde ihmal, hangisinde kasıt var? Zincirin en sorunlu halkası hangisi? Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, 3 gün devam edecek dosyamızda nasıl kandırıldığımızı, sağlığımızın nasıl riske atıldığını, hangi gıdalarla ne şekilde oynandığını gözler önüne sererek dikkatli olmamız gereken noktaları ve alınması gereken tedbirleri anlatıyor. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
Çoğumuz tükettiğimiz gıdaların güvenilir olduğundan emin değiliz. İtibarları ile tanınan bazı firmaların bile insan sağlığıyla nasıl oynadıklarını duyuran ürkütücü haberler bu tür çok sayıda örnekle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor. Bunların bazılarında cehalet, bazılarında ihmal, bazılarında hile var. Sorumsuzluk ve kötü niyetin sağlığımıza olan etkileri çok vahim. Emin olmamız gereken tek şey şu: Gıda güvenliği konusunda ilgili, bilgili ve bilinçli olmazsak ne kendi sağlığımız ne de gelecek nesillerin sağlıkları güvende olacak. Şimdi gelin “gıda güvenliği” ve “güvenli olmayan gıda” kavramlarını daha yakından inceleyelim.
GÜVENLİ OLMAYAN GIDA NEDİR?
Tarladan çatala gıdanın tüketici sağlığını bozmadan tüketilmesini sağlayan önleyici yaklaşıma “gıda güvenliği” adı veriliyor. Yürürlükteki mevzuata göre, insan sağlığı için tehlike oluşturan ve tüketime uygun olmayan gıdaya ise “güvenli olmayan gıda” deniyor. Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner’e göre gıdanın güvenli olup olmadığının belirlenmesinde, üretim, işleme ve dağıtım aşamaları, etiket bilgileri ve sağlıkla ilgili uyarı niteliğindeki bilgilerle insanlar tarafından günlük kullanım koşullarının dikkate alınması gerekiyor. Gıdanın insan sağlığına zararlı olup olmadığı konusunda tüketenin sağlığı üzerinde ani, kısa veya uzun vadede oluşturabileceği muhtemel etkilerinin ortaya çıkarılması yetmiyor. Gelecek nesiller üzerindeki etkileri, birikerek artan muhtemel toksik etkileri ve belirli tüketici gruplarının özel sağlık hassasiyetleri de göz önünde tutuluyor. Bir gıdanın insan tüketimi için uygun olmadığının belirlenmesinde, gıdanın yabancı madde karışması, her tür bulaşıklığı, çürüme, bozulma veya kokuşma nedeniyle kullanım amacına uygun bulunmaması gibi durumlar dikkate alınıyor.
AVRUPA BİRLİĞİ MEVZUATI
Bu noktada, sistemin “Avrupa Birliği’nde nasıl olduğu sorusunu sormak gerekiyor. Avrupa Birliği’nin gıda güvenliği politikasının halk sağlığı ve tüketicilerin korunmasını düzenleyen mevzuatının hedefi, gıda güvenliğinin “tarladan çatala” yaklaşımıyla tüm gıda zincirini içermesi ve tüketicilerin korunması. Avrupa Birliği Gıda Kanunu’nda da, Türkiye’de yürürlükte olan mevzuatla paralel olarak; insan sağlığı için tehlike oluşturan ve insani tüketime uygun olmayan gıda, güvenli olmayan gıda olarak kabul ediliyor ve bu gıdaların piyasaya sunulması yasaklanıyor.
DENETİMDEN KİM SORUMLU?
Türkiye’de tüm gıda zinciri dikkate alındığında sadece gıda güvenliği konusunda değil, “Tarladan Sofraya” ilgili mevzuat çerçevesinin her aşamasındaki gelişmeler (özellikle Avrupa Birliği’ndeki) yakından takip ediliyor. Bu çerçevede Türkiye’nin mevzuatları Avrupa mevzuatlarıyla uyumlu olacak şekilde ve ülkemize özgü bazı gereklilikler de göz önünde bulundurularak çiziliyor. Mevzuatların geliştirilerek yayınlanması, bu mevzuatlara uyumun denetim gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Bu konuda ilgili Bakanlıklar rutin denetimlerini gerçekleştiriyor olsa da gerekli kurallara uyumun sağlanması ilk olarak gıda işletmecilerinin sorumluluğunda gerçekleşiyor.
GIDA GÜVENLİĞİ İHLALİNDE VERİLEN CEZALAR
Gıda, bakanlıkça belirlenen şartlara uygun olsa bile, gıdanın güvenli olmadığına dair yeterli şüphe veya sebebin oluşması durumunda, Bakanlık söz konusu gıdanın piyasaya arzını kısıtlayıp, piyasaya arz edilen gıdayı toplatabiliyor. Yapılan resmî kontrollerde, işyerinin tamamı veya bir bölümünün insan sağlığı ve gıda güvenliği açısından tehlike oluşturması ve acil tedbir gerektirmesi halinde üretimin tamamı veya tehlike oluşturan bölümünün faaliyetleri durduruluyor. Bu durumda üretim yerlerine ve perakende işyerlerine idari para cezası verilerek faaliyetlerine eksikliklerini giderinceye kadar izin verilmiyor. İnsan sağlığı ve gıda güvenliği açısından tehlike oluşturmayan ve acil tedbir gerektirmeyen diğer durumlarda, görülen uygunsuzlukların giderilmesi için 6 ayı geçmeyecek şekilde süre veriliyor. Verilen süre sonunda uygunsuzluklar giderilmezse, üretimin tamamı veya uygunsuzluğun olduğu bölümünün faaliyetleri durdurularak idari para cezası gerçekleşiyor.
KAMUOYU ÖNÜNDE TEŞHİR
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan resmi kontrol ve denetim faaliyetleri sonrası taklit-tağşiş gibi gıda güvenliğini riske atan firmalar kamuoyuna duyuruluyor. Bazı firmaların birçok kez kamuoyuna duyurulmasına rağmen taklit ve tağşiş yapmaya, gıda güvenliğinin sağlanmadığı üretimleri gerçekleştirmeye ve piyasaya arz etmeye devam ettiği belirtiliyor. Bu nedenle bu gıda ürünlerini üreten firmalarla piyasaya arz eden perakende gıda işletmecilerine yönelik yaptırımların 2020 yılında ağırlaştırıldığına dikkat çekiliyor. Samim Saner, “Böylece, bu suçu işleyen gıda işletmecilerine hapis cezası, adli para cezası, gıda sektörü faaliyetinden men ve 500 bin liraya kadar idari para cezası gibi daha caydırıcı yaptırımlar getirildi. 2019 yılında, yaklaşık 3 bin ile 46 bin lira arasında değişen idari para cezaları, 2021 yılında 3 bin lira ile uygunsuzluğun 3 yıl içinde ikinci kez tekrarlanması durumunda, gıda işletmecisine 200 bin lira ile 2 milyon lira arasında değişecek şekilde ağırlaştırılmış cezalar verildi” diyor.
HANGİ SUÇA NE CEZA VERİLİYOR?
Resmi kontrol sonucu; bozulduğu, ambalajı ürüne zarar verecek şekilde hasar gördüğü, son tüketim tarihi geçtiği tespit edilen ürünlerin piyasada bulunması, satışa veya tüketime sunulması hâlinde işyeri sahiplerine yaklaşık 7 bin Türk Lirası idari para cezası veriliyor. Bu ürünlere el konularak mülkiyetinin kamuya geçirildiği belirtiliyor. Gıda kodeksine aykırı gıda ve gıdayla temas eden madde ve malzeme üretilemeyeceğine, işleme tabi olamayacağına ve piyasaya arz edilemeyeceğine dikkat çekiliyor. Bu duruma aykırı hareket eden işletmelere, yürürlükteki mevzuatta da belirtildiği gibi yaklaşık 30 bin lira idari para cezası veriliyor. Ürünlerin, insan sağlığı için risk oluşturması durumunda ürünler masrafları sorumlusuna ait olmak üzere piyasadan toplatılıyor ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar veriliyor. Aykırılık sadece etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa idari para cezası yaklaşık 19 bin lira olarak uygulanıyor. Piyasaya arz edilecek gıda, izlenebilirliği sağlamak amacıyla, uygun şekilde etiketlenmek veya bakanlıkça belirlenecek bilgi ve belgelerle uygun şekilde tanımlanmak zorunda oluyor. Buna aykırı hareket edenlere, yaklaşık 14 bin lira idari para cezası veriliyor. Fiilin aynı üründe bir yıl içerisinde tekrarı halinde yaklaşık 30 bin lira ceza uygulanıyor ve etiket bilgileri mevzuata uygun hale getirilinceye kadar ürünlerin satışına izin verilmiyor. 2020 yılında ağırlaştırılan yaptırımlarla gıdalarda taklit ve tağşiş gibi sahtecilikleri yapanların ve gıda güvenliğini riske atan firmaların faaliyetlerinin önüne geçilmesine çalışılıyor. Var olan denetleme sisteminin daha da güçlendirilerek uygulanmaya devam edilmesi ve ilgili paydaşlarla istişare ile geliştirilmesinin faydalı olacağı belirtiliyor. Bunun yanında özellikle taklit ve tağşişle ilgili uygulanan yaptırımlarda “kasıt” ve “ihmal” farkının net kriterlerle belirlenerek, olası yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesi gerekliliğine dikkat çekiliyor. Bir gıdanın güvenlik kapsamından çıkması, gıdanın bir bulaş, kalıntı, izinsiz kullanılan bir katkı, üreme veya olumsuz bir değişim nedeniyle insan kullanımına uygunluğunu yitirmesi anlamına geliyor.
GIDALARI SAĞLIĞA ZARARLI ETKİLERDEN UZAKLAŞTIRMA YOLLARI
Gıda üretiminin her aşamasında:
*Gıda güvenliğinin bir sorun çözme değil, sorunu önleme disiplini olduğu asla göz ardı edilmemelidir.
*İyi hijyenik uygulamalarla iyi tarımsal uygulamalar ilkelerine göre hareket edilmelidir.
*Gıda üretiminde Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP) yaklaşımına uygun davranılmalıdır.
*Personel eğitimine ve gıda güvenliği konusunda kurum kültürü oluşmasına dikkat edilmelidir
YETKİ KİMDE?
Türkiye’de gıda güvenliği konusu, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü yönetimi ile illerde valiliklere bağlı İl Tarım ve Ormancılık İl Müdürlüklerinin yetkisinde bulunuyor.
EN BÜYÜK SORUN ZİNCİRİN HANGİ HALKASINDA?
Samim Saner, “Tarladan sofraya” gıda zinciri boyunca her aşamada ortaya çıkabilecek ve gıda güvenliğini çok yüksek seviyede riske atabilecek gelişmeler olabileceğini söylüyor ve “Burada önemli olan, hangi aşamanın en riskli olduğundan çok, gıda zinciri boyunca her aşamadaki tüm risklerin doğru şekilde analiz edilerek, risk değerlendirilmesi yöntemiyle, minimumda tutulmasıdır. Birçok durumda, gıda güvenliği zincirinin gücünü, zincirin en zayıf halkası belirlemektedir. Özellikle gıda tedarik zincirinin tarımsal üretim kısmı (tarla ve çiftlik) gıda güvenliğinin en kritik kısmını oluşturur. Çünkü yetiştirme aşamasında ortaya çıkan bulaşanlar ve kalıntıların daha sonraki aşamalarda yok edilmesi pek mümkün değildir ”diyor.
GIDADA HİLE NEDİR?
İhmal veya kusur, gıda güvenliği sorunlarının temel nedenini oluşturuyor. Kasıt ise taklit ve tağşiş gibi gıda hilelerinin temel nedeni olarak kabul ediliyor. Hile kasıtlı olarak ve ekonomik kazanç sağlamak için tüketicinin aldatılması olarak tanımlanıyor. AB’de artık resmi kontrollere ilişkin 2017/625 regülasyonunda taklit ve tağşişi de içeren daha geniş kapsamlı,“Gıda doğruluğu ve gıda özgünlüğü” kavramları gündeme geliyor. Bu mevzuatın 97. ve 98. maddeleri “gıda-tarım zincirine yönelik gıda bütünlüğü ve özgünlüğü referans labları kurmayı öngörüyor ve bu merkezlerin görev ve sorumluluklarını belirliyor. Buradaki amacın, gıda hilelerini ve tüketicinin yanıltılmasına yönelik durumları tespit etmek, önlemek ve bunlarla sistematik olarak mücadele etmek olduğu belirtiliyor.
ÖRNEKLERLE BAZI ÜRÜNLERİN KUSURLU ÜRETİLME NEDENLERİ
Türkiye’de tarlada yapılan hatalı uygulamalar, üretim alanlarında yetersiz altyapı ve hijyen gibi koşullar, hatalı üretim uygulamaları ve çalışanların bilgi eksiklikleri ürünlerin kusurlu olarak üretilmesine neden olabiliyor. Aşağıda, tespit edilen uygunsuzluklara yönelik bazı örnekler ve bu uygunsuzlukların kaynağına dair bilgiler sıralanıyor:
● Nar ekşisi - Geleneksel üretim metodu nedeniyle fazla kaynatma yapılması sonucu ürünlerin HMF değerinin yükselmesi
● Kuruyemiş, kırmızıbiber ve bazı baharatlar - Tarladan depolamaya kadar tohum, kurutma ve depolama süreçlerinde yapılan geleneksel üretim metotları ve bu uygulamalara yönelik bilgi eksikliği nedeni ile “aflatoksin” oluşumu
● Meyve&Sebze – Tarlada bilinçsiz ilaçlama uygulamaları nedeniyle izin verilenin üstünde pestisit kalıntısına rastlanması
● Süt - Üretim alanlarında hijyen ve alt yapı uygunsuzlukları ve çalışanlarda bilgi eksikliği nedenli enterobakter tespiti.
● Ekmek ve unlu mamuller – Aşırı pişirme sonucu başta “akrilamid” olmak üzere sağlığa zararlı maddelerin ortaya çıkması
● Şarküteri ürünleri ve sandviç gibi tüketime hazır ürünler – Oda sıcaklığında muhafaza edilmesi sonucu mikrobiyal bozulma
● Tüketime hazır ürünler – Bilinçsiz personel tarafından çapraz bulaşmayla zararlı bakteriler bulaştırılması (kirli eller, kirli ekipmanlar, hapşırma, öksürme vb.)
YARIN: Hile yapmaya en uygun gıdalar hangileri? Neler yapıyorlar?