Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Galata Kulesi büyük aşkıyla sonsuza kadar...

        İki büyük heyecan içindeydim.

        Birincisi; fakülteye kaydımı yaptıracaktım, ikincisi; hep filmlerde gördüğüm o eşsiz tarihi yerleri dünya gözüyle görecektim.

        Planımı yapmıştım.

        Fakülteye kayıt işlemlerimi tamamladıktan hemen sonra surları görmeye gidecektim.

        Surları inşa edenleri ve onları aşma uğruna Rum ateşi ve ok yağmuru altında şehit olanların yüzlerini hayal ederek taşlara dokunacaktım.

        İstanbul'a girdiği Fetih Kapısı'ndan geçerek yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmed'in o anki duygularını tasavvur edecektim.

        Surlardan sonra da Ayasofya, Sultan Ahmet Camii, Topkapı Sarayı, Theodosius Dikilitaşı, Galata Kulesi, Kız Kulesi ve Dolmabahçe Sarayı'nı görecektim.

        Image Title 1 Image Title 2
        Description
        REKLAM

        Fakülteye kayıt olduktan hemen sonra 83 numaralı Taksim - Topkapı otobüsüyle surlara ulaştığımda yüksek ölçüdeki heyecan, daha yüksek seviyedeki hayal kırıklığıyla yerle bir oldu.

        Çünkü surlar yerle yeksan olmuştu.

        Yapımı 3 ay süren Macar Urban tarafından dökülen Şahi Topu'nun surlara verdiği hasarı tasavvur edebiliyordum da İstanbulluların oluşturduğu gaddarca yıkımın nedenlerini mantığıma bir türlü sığdıramıyordum.

        Haliç ve Kennedy Caddesi tarafındaki surlar neredeyse tamamen yok olmuş, surların taşlarından şekilsiz yapılar inşa edilmişti.

        1600 yıllık surların yok edilmesine bir anlam veremeye veremeye Sultan Ahmet Meydanı'na uzandım. Oradan da Ayasofya, Topkapı Sarayı, Theodosius Dikilitaşı, Galata Kulesi, Kız Kulesi ve Dolmabahçe Sarayı'nın yerli yerinde olmasına şükrede şükrede Haydarpaşa'ya....

        Vapurdan İstanbul'un silüetini oluşturan tarihi yerlere bakarak "Şimdi doyasıya gezemedim ama fakülte açıldıktan sonra yanınızdayım" diyerek Toros Ekspresi'nin 3 numaralı vagonundaki pulmanda yerimi aldım.

        İstanbul'un silüetlerinden, tarihi yapılarından Galata Kulesi...

        UNESCO'nun 2013'te Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil ettiği dünyanın en eski kulelerinden biri.

        Galata Kulesi'niDoğu Romaİmparatoru Anastasius, 528'de fener kulesi görevi görmesi amacıyla inşa ettirdi.

        Papa III. Innocentius, tüm Avrupa'yı yeni bir Haçlı seferine davet etti. 1202'de Venedik'ten başlayan seferin amacı başlangıçta önce Mısır'ı daha sonra da Kudüs'ü ele geçirmekti. IV. Haçlı Seferi'nin taraftarlarından olan Venediklilerin başındaki Venedik Dükü Enrico Dandolo, yol üzerindeki İstanbul'a geldiklerinde seferin amacını değiştirdi. Zenginliği ve stratejik bir noktada olması nedeniyle İstanbul'un ele geçirilmesinin daha iyi olacağının düşünülmesiyle şehir kuşatılarak 57 yıl hüküm süren Latin İmparatorluğu kuruldu.

        Haçlı Ordusu, ele geçirdiği İstanbul'u talan ederken Galata Kulesi de büyük zarar gördü.

        25 Temmuz 1261'de İznik İmparatoru VIII. Mihail, geri aldığı İstanbul'u yeniden Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi haline getirip Latin İmparatorluğu'na son verdi.

        IV. Haçlı Seferi

        Kolonilerini genişleten Cenevizliler, İstanbul'a gelerek İmparator VIII. Mihail ile 1261'de Nimfaion Antlaşması'nı imzaladı. Anlaşmaya göre Cenevizliler, İstanbul'da ticaret loncası kurabilecek, saray, kilise, hamam, fırın, ev, dükkan inşa edebilecekti.

        Ne var ki İmparator VIII. Mihail, şehirde bir karışıklık çıkarma hazırlığında olduğu yönünde aldığı istihbarattan sonra Cenevizliler'i İstanbul'dan kovdu.

        Cenevizliler, İmparator VIII. Mihail'den sadece Galata'da yaşamaları yönünde izin alınca 1267'de bölgeye yerleşmeye başladı.

        Cenevizliler, yeni bir koloni kurdukları Galata'nın ticaret yapmaları için oldukça elverişli limanlara sahip olduğunu görünce rakipleri Venediklilerin baskısını bahane göstererek İmparator II.Andronikos'tan aldıkları izinle Galata'yı 1303'ten itibaren surlarla çevirmeye başladı. Surlar, 1357'de tamamlandı.

        Galata Surları, Haliç ve İstanbul Boğazı tarafından denizle sınırlanmıştı. Surlar, Azapkapı'dan Şişhane'ye çıkıyor, buradan Galata Kulesi'nin etrafını çevirerek Tophane'ye kadar uzanıyordu. Tophane sahili boyunca Karaköy'e gelen sur duvarları, buradan kıyıyı takip ederek Azapkapı'da diğer duvarlara kavuşuyordu. Surların önünde 15 metre genişliğinde hendekler bulunuyordu.

        Yaklaşık 2 metre kalınlıkta olan surlar, Galata'yı çevreliyordu. Galata, sur içinde beş bölgeye ayrıldı. Mahalleler arasında geçişler kapılarla sağlanıyordu. Surların kara tarafının baş kulesi de Galata Kulesi olmuştu. Cenevizliler, bu amaçla, IV. Haçlı Seferi sırasında hasar gören Galata Kulesi'ni de elden geçirip restore ederek yükseltti. Sonra da 'İsa Kulesi' adını verdi.

        Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'u kuşatması sırasında Cenevizliler, özerklik hallerinin devamının sağlanması şartıyla savaşta tarafsız kalacaklarını açıkladı.

        Ne var ki Fatih Sultan Mehmed, Bizans İmpatorluğu'na gizli gizli yardım ettiklerini öğrenince İstanbul'u fethettikten sonra Cenevizlilerin özerklik talebini kabul etmedi.

        Ayrıca şehirde Hristiyanlar'a ait bir kalenin olması tehlike arz edeceği için Galata'nın bazı surlarını yıktırdı.

        Galata, İstanbul'un fethinden sonra her ne kadar özerkliğini yitirse de Zağanos Paşa'nın imzası, Fatih Sultan Mehmed'in ise tuğrasıyla Hristiyan ahalisine yönelik çıkarılan 'Amannâme'den Cenevizliler de yararlandı.Cenevizliler, bu doğrultuda günlük yaşamlarına ve ticaretlerine aynı şekilde devam etti. Değişen tek konu, vergiye tabii tutulmalarıydı.

        Her ne kadar toprağı olsa da Osmanlılar, Galata'ya karşı uzun süre mesafeli durdu. Galata, Osmanlılar için de tıpkı Romalılar döneminde olduğu gibi bir dış mahalleydi.

        Her ne kadar Galata'ya bir kadı tayin edilmiş olsa da Türkler, bölgeye yerleşmekte çekimser davrandı.

        1600'lü yıllarda nüfusunun % 80'i Hristiyan olan Galata'da 70 Ceneviz, 18 Türk, 3 Frenk, 2 Ermeni ve 1 Yahudi mahallesi bulunuyordu.

        Galata'nın Osmanlı İmparatorluğu'nun toprağı olmasından itibaren Galata Kulesi, çeşitli amaçlarla kullanıldı;

        * Nöbet kulesi

        * Zindan

        * Mehteran koğuşu

        * Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hristiyan savaş esirlerinin barınağı

        * Rasathane

        * Yangın gözlem kulesi

        * Donanmaya ait malzeme deposu

        * Askeri müfreze koğuşu

        Osmanlı İmparatorluğu döneminde sık sık restore edilerek ayakta kalması sağlanan Galata Kulesi, III. Selim döneminde çıkan büyük bir yangına maruz kaldı.

        1831'deki başka bir yangında yine hasar gören Galata Kulesi, kapsamlı bir restorasyondan geçirilerek yıkılması önlendi.

        1875'deki bir fırtınada külahı devrilen Galata Kulesi, 1965 - 1967 arasında kapsamlı bir şekilde restore edildi.

        Galata Kulesi bazı eski fotoğraflarda külahsız şekilde görülüyor. Neden?

        Külahın iki de bir yanmasından, fırtınalı havalarda uçmasından bıkan şehrin yöneticileri, 1875'te şöyle bir karar aldı;

        Külah yerine çok köşeli, iki küçük katçık inşa edildi. Ortasına da uzun bir bayrak direği dikildi.

        Turizme açılmasına karar verilmesiyle 1965'te gerçekleştirilen geniş kapsamlı restorasyon sırasında mimar Köksal Anadol, Galata Kulesi'nin başına yeniden külah geçirilmesini tavsiye etti. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Haşim İşcan'ın kabul etmesiyle Galata Kulesi 90 yıllık aradan sonra yeniden külahlı görünümüne sahip olarak 28 Eylül 1967'de turizme açıldı.

        Ziyaretçilerine panoramik bir İstanbul manzarası sunan Galata Kulesi, Beyoğlu Kültür Yolu Projesi kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir müze haline getirilecek.

        Bu amaçla başlayan restorasyon çalışmaları devam ediyor.

        Harita

        Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir videoda restorasyon çalışmaları sırasında Galata Kulesi'ne hasar verildiği belirtiliyordu.

        İki işçinin darbeli matkapla yıktığı duvarların Galata Kulesi'nin orjinal taşları olduğu sanıldı.

        Bu görüntünün yayınlanmasıyla birlikte önce Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan bir açıklama yaptı. Demircan, "Kulede büyük oranda bir restorasyon faaliyeti yapılmamakta, daha önce lokanta ve kafeterya olarak kullanılan bölümler ile bu kullanımların gerektirdiği ofis, mutfak gibi yapının orjinal fonksiyonu ile alakası olmayan bölümler ve zamanla izinsiz yapılan bölümler kaldırılmaktadır" diyerek yüreklere su serpti.

        Ardından da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un açıklaması geldi; "Sosyal medyada 'Galata Kulesi'nin duvarları yıkılıyor' şeklindeki iddialar asılsızdır. Yıkılan kısımlar sonradan yapılan, Galata Kulesi'ne zarar veren kısımlardır. Restorasyonda kullanılan yöntemler konusunda ise ilgili firmaya gerekli yaptırım uygulanacaktır."

        Koca bakanın ve yardımcısının yanlış bilecek veya yalan söyleyecek hali yok.

        "Onlar orjinal duvarlar değil" diyorlarsa mutlaka öyledir.

        Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün uzmanları da Galata Kulesi'nde denetim yaptı.

        Ne var ki Mehmet Nuri Ersoy'un açıklamasından anlaşıldığı kadar her ne kadar orjinal olmayan, sonradan yapılan duvarlar yıkılıyor olsa da yıkım işleminin darbeli matkapla yapılması yanlış.

        Darbeli matkabın titreşiminin orjinal duvarlara zarar verip vermeyeceğini mühendisler bilir.

        Belki de o kadar bir titreşimin orjninal duvarlara zararı olmaz ama nereden bakarsanız bakın darbeli matkapla yapılan restorasyon çirkin ve birçok soru işaretinin oluşmasına yol açan bir görüntüydü.

        Neyse ki bu hatanın farkına varılmasıyla darbeli matkaplı restorasyona son verildi.

        İçinde artık cafe ve lokantanın olmayacağı Galata Kulesi'nin müzeye dönüşeceği tarih, 15 Eylül 2020 olarak açıklandı.

        Yıllarca Hezârfen Ahmed Çelebi'nin devrim niteliğindeki girişimini Galata Kulesi'nden başlattığı yazıldı - çizildi.

        Evliya Çelebi'ye göre, Hezârfen Ahmed Çelebi, 1632'de lodoslu bir havada sırtına kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini Galata Kulesi'nden boşluğa bıraktı ve uçarak Boğaziçi'ni geçip 3558 metre ötedeki Üsküdar'da Doğancılar'a indi!

        Image Title 1 Image Title 2
        Description

        Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Prof. Dr. İlber Ortaylı, hazırladıkları 'Osmanlı Külliyatı'na göre Galata Kulesi'nden Üsküdar'a kanat takarak uçtuğu öne sürülen Hezârfen Ahmed Çelebi'nin girişimi bir efsane. Ünlü profesörlerin Hezârfen Ahmed Çelebi'nin uçmasının efsane olduğuna inanmalarının nedeni ise olayın sadece Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname'sinde yer alması, bunun haricinde hiçbir Osmanlı kaydında rastlanmaması.

        1996 yapımı 'İstanbul Kanatlarımın Altında', Hezârfen Ahmed Çelebi'nin uçuşunu konu edindi.

        GALATA KULESİ EFSANELERİ

        * Romalılar döneminde eğer bir kadın ve erkek, Galata Kulesi'ne ilk kez birlikte çıkarlarsa mutlaka evlenirler. Ne var ki çiftlerden biri daha önce kuleye çıktıysa tılsım bozulur. Bu efsane, günümüzde birçok sevgilinin ritüeli.

        .png
        .png

        * Galata Kulesi ile Kız Kulesi birbirine âşıktır ama duygularını birbirlerine iletememektedir. Derken günlerden bir gün Galata Kulesi, yüzyıllardır biriktirdiği mektupları Hezârfen Ahmet Çelebi'ye verir. Çelebi, Salacak sahiline yaklaşırken mektupları Kız Kulesi'ne bırakır. Aşkının karşılıksız olmadığını anlayan Kız Kulesi, mektuplardan sonra daha da güzelleşir. Galata Kulesi, bu sayede aşkının tek taraflı olmadığını anlar. İkilinin birbirlerine karşı hissettikleri bu duygular, onların karşılıklı olarak yüzyıllara meydan okumalarını sağlar.

        Galata Kulesi hakkındaki bu efsaneler güzel.

        Ne var ki Galata Kulesi'nde yaşanan acılar da bulunuyor.

        O acılardan birini yaşayan Türk edebiyatının ünlü şairi Ümit Yaşar Oğuzcan.

        Ümit Yaşar Oğuzcan, depresifli ruh haliyle kendi ifadesine göre 3 kez intihar girişiminde bulundu.

        Oğlu Vedat Oğuzcan babasından ne ilgi gördü ne de takdir.

        Ümit Yaşar Oğuzcan, çoğu zaman oğlunu fark edemeyecek kadar yoğun bir şekilde kendi duygularına gömülü bir halde yaşıyordu.

        Vedat Oğuzcan, küçük yaştan itibaren babasının gelgitli, iniş çıkışlı ruh halinden nasibini alarak büyüdü.

        1973'te 17 yaşındaki Vedat Oğuzcan, önce babasına "Baba, öyle intihar edilmez, böyle edilir" yazılı bir not sonra da Galata Kulesi'ne çıkıp kendini boşluğa bıraktı.

        Ümit Yaşar Oğuzcan, oğlunun intihar etmesinden sonra 'Galata Kulesi' adlı şiiri yazdı.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa