Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Dolapdere'de gece pazarı
        • 1

          Gecenin 2’si... Muhabir arkadaşım Serdar Yazıcı ile İstanbul Dolapdere’deki Irmak Caddesi’ndeyiz. Art arda kapaklarını açmış 3 kamyonette serili çakma spor ayakkabılar karanlıkta parlıyor. Miriman Sokak’a döner dönmez, sıra sıra dizilmiş onlarca scooter ve motosiklet yol kesiyor. Kesinlikle gıcır gıcır değiller, çünkü hepsi ikinci el. Hatta ikinci el olsa iyi; ortalık, İngiliz yönetmen Guy Ritchie’nin 2000 çıkışlı kült filmi Snatch’ten bir sahne gibi...

        • 2

          (İzleyenler hatırlar; Jason Statham’ın canlandırdığı “Türk”, sağ kolunu Londra’nın Roman mahallelerinden birindeki ikinci el pazarına eskimiş karavanlarının yenisini bulmak için gönderiyordu ve olaylar gelişiyordu.)

        • 3

          Ama durun! “Motosiklet reyonu” sandığımız bu köşe meğer satıcıların garajıymış! Kafadan karavana! Neyse, hemen yanında dizüstü bilgisayarlar... Biri civardaki herkesin dikkatini çekiyor; zira üzerine kötü bir işçilikle o meşhur elma logosunun ilginç bir replikası kazınmış. Bunun günahı ne? “150 lira abi!”

        • 4

          “Nasıl yani?” demeye kalmadan yaşlıca bir adam laptop’u elimden çekiştirerek “Sen almazsan ben alacağım” diyor. “Amca yapma” diyecek oluyorum. “Bu laptop’un çalışacağına dair hiç umut yok.” Ama teknoloji aşkı sağır etmiş amcayı!

        • 5

          “İşlemcisi ne?” diye tuhaf kaçan sorularla vakit kazanmaya çalışırken, vaziyeti çakıyorum. Meğer teşkilat kurulmuş; esas tezgâhtar, o yaşlı adammış: “Boşver işlemciyi, içindeki Ahmet Kaya şarkıları yeter” diyor. Serdar’la inceden tüyüyoruz...

        • 6

          'ALMAYACAKSANIZ ÇEKİLİN'

          Burası bildiğiniz pazarlardan değil abi! Ortalık gergin. “Her şey 2.5 lira” yazan tezgâha yanaştığımızda Serdar’ın ilgisini çeken ilk şey, ünlü bir markanın piyasa değeri 20 lira olan saç spreyi. Ama kutunun yarısı dolu! Yanında ise üzerinde 5 lira yazan bir bıçak... “Her şey 2.5 da bu neden 5 lira?”

          Tezgâhtar: “Salak mısınız oğlum! Almayacaksanız çekilin!” Zaten karnımız da acıkmaya başlamış. Sucuk, pilav, köfte dibimizde...

        • 7

          Ne alırsan 5 lira... Serdar’a “Sırf buraya bakmaya gelinir” derken bir oyuncakçı dikkatimizi çekiyor. Doğrusu, bir oyuncak tren için pazarlık eden adam Dolapdere gece pazarına dair fikrimi biraz olsun değiştiriyor. Pazar içinde onlarca çocuğun koşturmasının sebebi de kısmen belli oluyor. Ancak hemen yanda, yere oturmuş vaziyette bilgisayar kasası ve led ışık satan çocuklar, mevzunun sadece oyuncak olmadığını da gösteriyor.

        • 8

          Tamam, bir Stendhal Sendromu vaat etmiyor ama Dolapdere’de sanat da var. Zaten ortam komple enstalasyon; yani sözlüğe bakarsan “yerleştirme sanatı”! Bienale nazire yapar gibi... Yağlı boya tablolar 50 lira. Plak avcıları da unutulmamış. Hem de her bir plak 5 lira.

          Lakin ikinci el plak pazarının esas adresi Esenyurt’muş. Rivayete göre, Esenyurt’ta siparişle plak getirten bile varmış.

          Dolapdere’de nostaljinin dibi ise plaklar değil. Küçük bir ara sokağı kapatan, 10 kişinin çalıştığı tezgâhta antika eşyalardan saatlere hatta telefonlara kadar birçok ürün mevcut. İlginin büyük olduğu eski kol saatleri, kilitli camekânda patronun önünde duruyor. Adamları tezgâhı kollamakla meşgul.

        • 9

          Pazarda en çok bulunan şey cep telefonu. Fiyatları 1200 liraya kadar çıkan akıllı telefonların nereden geldikleri ve çalışıp çalışmadıkları ise belirsiz.

          Pazarcılar söyledi! Tezgâhtarlardan biri, gecede ne kazandıklarını öğrenmeye çalışırken nasıl olduysa bizim maaşı öğrendi; acımış olacak, uyarıyor: “Siz bu telefonlardan uzak durun. Yurtdışı kayıtlı, bozuk ya da çalıntı olabilirler. Kendi telefonlarınıza da dikkat edin!”

        • 10

          Serdar’la önlemleri artırıyoruz. Çekim yaptığımız aksiyon kamerayı daha bir sıkı kavrıyoruz. Telefon yelpazesinin geniş olduğu yerde, telefon kabı çeşitliliği de yüksek. 5 liralık kaplar kadınlar arasında kapış kapış gidiyor.

          Kadınların ilgilendiği başka bir tezgâhta “vintage” kıyafetler var.

        • 11

          TEZGAH AÇMAK ÖYLE KOLAY DEĞİL

          Marka kazaklar da dikkat çekiyor. Yanaşıp 35 lira olduğunu öğrenince “Pahalı” diyorum, tezgâhtar ise mağazada 50 liraya sattıklarını söyleyip daha fazla çeşit için asıl dükkânlarına davet ediyor.

          Bu sırada eşofman takımının 60 liraya satıldığı bu tezgâhın 10 dakika içinde 200 lira kazandığını görünce Serdar lüzumsuz yere latife etmeye çalışıyor: “Karşıya tezgâh açabilir miyiz?”

          Yanıt pek misavirperverce değil tabii: “Rakip olamazsınız!” Piyasadan o fiyatlara mal toplamak bizim harcımız değilmiş. Konuyu değiştirmeye çalışıyoruz:

        • 12

          “Saat kaç gibi yoğunluk oluyor?” Bu seferki cevap daha da fena: “Hayırdır, bir şey mi satacaksınız?” Nokta. Serdar’la yine uzuyoruz.

        • 13

          'TAMİRE DE GELİRİM ABİ'

          İkinci el spor ayakkabıların satıldığı bir başka yere yöneliyoruz. Serdar’ın gözünü kestirdiği kırmızı ayakkabının fiyatı 70 lira. Afrikalılar pazarlık etmeye çalışsa da nafile. Tezgâhtarların gayet iyi İngilizce ve Arapça konuştuğu bu pazarın Suriyelilerle birlikte en büyük azınlığı olan arkadaşlar, elleri boş dönüyor.

          Bu sefer kot pantolonlara bakıyoruz. Fiyatperformans olarak en uygun tezgâhlardan biri diyebiliriz; pantolonlar sadece 10 lira.

        • 14

          Çoğu ürün, yere serilmiş örtülerde görücüye çıkıyor. Fiyatperformans demişken; Çin’den getirdiği tıraş makinelerini “garantili” 25 liraya satan bir esnaf da var. Üstelik bedavaya tıraş da ediyor! Garanti süresi mi? “Biz gidince garantileri biter” diyor abi!

        • 15

          Matkap satan bir satıcı garanti vermekle kalmıyor, aynı zamanda “Tamire de gelirim” diyor. Bu tür aletlerin fiyatı 35 ile 80 lira arasında değişiyor.

        • 16

          GECEDE 1000 LİRA

          Pazarda muhabbet ilerliyor. Çay söyleniyor. Oturuyoruz bir çuvalın üstüne, esnaf başlıyor anlatmaya. İstanbul’a 2 yıl önce gelmişler, suyunu içince bırakamamışlar: “İşin memleketi olmaz!

        • 17

          "Yaklaşık 80-100 tezgâhın bulunduğu, haftada bir kurulan bu pazarda her bir esnaf, gecede ortalama 1000 lira ciro yapıyormuş.

        • 18

          Çay gelmeyince çaycıya tekrar sesleniyoruz. Meğer bizim seyyar çaycı, diğer çaycıyı kollayıp doğru zamanı bekliyormuş. Her şey için ayrı mücadele. Geç de olsa geliyor çaylar...

        • 19

          Kahve makinesi ve dürbünün bile satıldığı bu karanlık pazarda, herkesin el feneriyle gezmesi açmayı hayal ettiğimiz tezgâh için ipucu verir mi?

        • 20

          Çıkışta, laptop’çu yine durdurup “Bilgisayarı sattım, yenisini getiririm ama 450 lira” diyor. Biraz daha bakalım...

        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa