Abdülhamid Han sondaj gemisi geçen hafta Boğazları geçerek Karadeniz'deki yeni görev yerine gitti. Öğrenebildiğim kadarıyla da daha önce planlanmış programlar sebebiyle kısa sürede sürpriz bir haber bekleniyor. Sadece ekip durumu sebebiyle programlarda biraz sapma olduğu söyleniyor. Ayrıca Türkiye’nin 4 sondaj gemisi arasında en yenisi ve en teknolojik olanı Abdülhamid Han’ın kule yüksekliği yüzünden Boğazlardan geçişi biraz zaman aldı. Boğazlar Tüzüğü gereği kulenin sökülerek köprülerin altından güvenli geçişi sağlandı.
Türkiye’nin deniz enerji gücü filosuna 2022’de katılan Abdülhamid Han en son gemi oldu. En uygun fiyata alınan gemi olduğunun da altını çizmekte fayda var. Düşünsenize yaklaşık 20 yıl önce Karadeniz’de 2,5 ay çalışma yapan gemiye 250 milyon dolar civarında para ödenmişti. Netice itibariyle kabul edilmesi gerekir ki bu alanda ciddi mesafe kat etmiş durumdayız.
Ülke olarak iyi olduğumuz, son yıllardaki stratejilerle güçlü konuma geldiğimiz alanlardan birisi deniz enerji gücümüz. Sahip olduğumuz deniz enerji filosu ciddi anlamda Türkiye’nin elini güçlü kılıyor. Mavi vatanda herhangi bir ülkeye ihtiyaç duymadan mavi denizlerimizin derinliklerini tarıyoruz. Petrol ve doğal gaz arayıp, bulup, çıkaracak imkanlarımız var, hatta son yıllardaki girişimlerimizle de bu alanda dünyada önemli bir tecrübe kazanmış ülkelerden birisi durumdayız. Bu alandaki doğru stratejilerle az parayla çok iyi işler başarıldı.
Deniz enerji gücümüzün doğru stratejilerle bu konuma nasıl geldiğini anlamak için Berat Albayrak’ın Enerji Bakanlığı dönemine bakmak gerekir. O dönemde alınan kararların, geliştirilen stratejilerin ülkemizi bu alanda başarılı kıldığını söyleyebilirim. Ayrıca sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikinde ve sisteme verilmesinde bugün Türkiye’nin elini güçlü kılan doğalgaz gemileri (FSRU) için de o dönem adım atılmıştı. Bugün bu konularla ilgili bir sıkıntımız yok. BOTAŞ’ın piyasayı sübvanse etmesi nedeniyle çok fazla doğalgaz borcu olabilir, ama bu mesele ayrı. Devlet piyasaya verdiği doğalgazı için farklı düşük tarife uyguladığı için gerçek rakamlar vatandaşa ve piyasaya yansımıyor.
Yurt dışından bu alanda uzman gemi adamlarına, nitelikli personele olan ihtiyacımızı da artık kendimiz karşılıyoruz. Tamamen yabancısı olduğumuz derin denizlerde gaz ve petrol aramak için kullandığımız en teknolojik gemilerde çalışan nitelikli yabancı personel sayısı yüzde 10’ların altına inmiş durumda. Artık bir gemi parasını 2-3 aylık süre için arama/tarama yapan ve detaylarından da ülkemizi haberdar etmeyen yabancı şirketlere ödemiyoruz
Geçen hafta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Abdülhamid Han sondaj gemisini yeni görev yerine uğurlarken İstanbul Boğazı'nda yaptığı açıklamada en son filoya katılan yedinci nesil gemimizin Akdeniz’de 3 derin deniz sondajı yaptığına işaret etti. Bayraktar bir hususa daha dikkat çekti. Türkiye’nin, dünyanın en gelişmiş filolarından birine sahip olduğuna vurgu yaptı. Deniz enerji gücü filomuzda 2 sismik, 4 derin deniz sondaj gemi bulunuyor. Berat Albayrak döneminde kazandığımız önemli bir güç olarak kayıtlara geçen deniz enerji gücü filomuzla birlikte aynı dönemde yenilenebilir enerji kaynakları alanında önemli gelişmelere imza atıldı. Slogan şuydu: “Öyle bir proje, ihale modeli yapalım ki, bu teknolojilerin önce ülkemize transfer olmasını, sonra da bu alanda yüksek yerlilik oranının yakalanmasını sağlayalım.”
Yenilenebilir enerji ihalelerin büyük montanlı yapılarak hem düşük maliyetli elektrik üretimi sağlandı hem de bugün faaliyette olan yüksek teknoloji yenilenebilir enerji kaynakları üretim tesisleri devreye girdi. Konya Karapınar Güneş Enerji Santralı (GES) Kalyon PV Güneş Enerjileri fabrikası da bu adımlarla sonrası kuruldu. Vurgulamak istediğim husus şu; Geriye dönüp bazı önemli stratejileri inceleyip, günümüze olan etkilerini görmesek ileriye dönük yapacağımız hamlelerden verimlilik bekleyemeyiz.
Mesela “Mavi Vatan” kavramı yoğun bir şekilde gündemimize bu sayede girdi. Akdeniz’de 9 sondaj kuyusu kazılırken bir yandan da “Mavi Vatan” üzerinde hem içerde hem dışarda tartışmalara vesile olundu. Önemli kazanımlar sağlandı. Karadeniz Sakarya Gaz Sahası’nda Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini de yine bu sayede yapabildik. Bu keşif sonrasında da tahminlerin çok ötesinde kısa zaman gaz üretimini dönemin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Melih Han Bilgin ekibiyle ve akıl dolu stratejileriyle gerçekleştirdi. Şu an 5,5 milyon metreküp günlük gaz üretiliyor. Bu miktarın yakın zamanda yeni sahalarla çok yukarılara çıkması için çaba sarf ediliyor. Karadeniz Sakarya Gaz Sahası’ndaki rezerv çok büyük olduğu için bu bölgede üretimin artırılması planlanmış durumda.
Karadeniz’de hali hazırda Fatih, Yavuz ve Kanuni gemileri farklı görevlerle çalışmalar yapıyor. Fatih sondajı, Kanuni alt tamamlamayı, Yavuz da üst tamamlama görevlerinde ekip çalışmasıyla kuyulardan hızla üretime geçilmesi için çaba sarf ediyor.
Türkiye artık sadece ‘Mavi Vatan’ın derin sularında değil başka coğrafyalarda da petrol ve doğalgaz arayacak teknik donanıma ulaşmış durumda. TPAO bünyesinde 4 sondaj gemisi; Abdülhamid Han, Fatih, Yavuz ve Kanuni ile birlikte 2 sismik gemisi Barbaros Hayrettin Paşa (TPİC), Oruç Reis (MTA) da deniz enerji gücümüzün önemli parçaları. Ayrıca bu filoya hizmet veren 6’dan fazla da destek gemisi bulunuyor.
Her şeyden önemlisi ise tüm filoyu kullanacak bilgi ve birikime kavuşmamış olmamızdır. Zira bu gemileri satın alıp, filoyu oluşturmaya başladığımızda nitelikli teknik ekip bulmakta zorlanmıştık. Bu gemiler Akdeniz’de görev yapmaya başladığında bazı ülke çalışanlarına “Mavi Vatan” tartışması sebebiyle ambargo uygulanmıştı. Kısa süreliğini Azerbaycan’dan da teknik personel bu gemilerde görev yapmıştı. Şu an ise neredeyse her şey bizim insanımızın kontrolünde. Tüm bu gelişmeler olmasaydı muhtemelen elin gemileriyle yine Karadeniz’de bir şey bulamayacaktık! Nereden, nereye…
Kıymetini bilelim.