Disiplin çocukları kontrolden mi çıkarıyor?
Çocuklarınızı iyi yetiştirilmiş bireylere dönüştürebilmek adına yalnızca ödül-ceza yaklaşımına bel bağlamayın. Onların da sesleri var, bırakın kullansınlar. Konuştuklarında dinleyin.
2016 yılının mayıs ayında, 7 yaşındaki bir erkek çocuğu, Nannae, Hokkaido’daki ormanlarda kayıplara karıştı ve bir daha hiç bulunamadı. Ayı popülasyonunun yüksek olduğu bilinen bölge yerel ekipler tarafından günlerce tarandı; ama ne yazık ki bütün uğraşlara rağmen küçük çocuktan hiçbir ize rastlanmadı.
Peki 7 yaşında bir çocuğun ormanda tek başına ne işi vardı? Ebeveynlerinin söylediğine göre, minik Yamato Tanooka, yoldan geçen arabalara taş attığı için bu şekilde cezalandırılmıştı. Ebeveynlerin korkunç bir hata yaptıklarını anlamaları uzun sürmedi tabii. Çocuklarından bir daha hiç haber alamadılar.
Minik Yamato’nun kaderi, trajik bir gizem olarak hafızalarda yer etti. Peki ya ebeveynleri? Niyetlerinin iyi olduğu düşünülebilir. Sonuçta çocuklarını disipline edip ona her hareketin bir sonucu olduğunu göstermeye çalışıyorlardı.
Ancak onlar da baş edilmesi güç bir ders almak zorunda kaldılar: disiplin yöntemlerinin yol açabileceklerine dair vahim bir ders.
Ebeveyn disiplini nasıl kontrolden çıkıyor?
Ebeveynler hem çocuklarının hem de diğer insanların güvenliğini garanti almak adına çocuklarına birtakım kurallar ve sınırlamalar getiriyorlar. Evet, etkili disiplin eylemleri, çocukları beladan uzak tutmada faydalıdır. Eylemlerinin sonuçları olacağını bilen çocuk, kuralları çiğnemeye dair yönelimlerde pek bulunmayacaktır. Ancak yaşadıkları dünya içerisinde olan bitene duyarlı çocuklar kendileri adına düşünme yetisine sahip olduklarından, limitleri sınayacaklardır. Dolayısıyla çocukların zaman zaman haylazlık yapmaları son derece normaldir.
Çocuk büyüdükçe, düşünme kabiliyeti de bedeniyle birlikte kademe kademe gelişir. Ergenlik yıllarına ulaştıklarında, kendileri için önceden oluşturulmuş sınırları sorgulamaya başlarlar. Bu dönemde, bireysel doğru-yanlış algılarını oturtmuş olurlar ve adaletsiz ya da gereksiz olarak gördükleri kuralları reddetmeye başlarlar.
Büyüyen çocuğun isyan eğilimleri arttıkça, kontrolü yeninde ele almaya çabalayan ebeveynler, çocuğun dizginlerini daha da sıkılaştırmak gerektiğini düşünebiliyorlar.
Kötüye giden uslu çocuklar
Ebeveynlerinin otoriter yaklaşımlarına boyun eğmeyi reddeden çocuklar, genelde şu iki rotadan birini seçmeyi tercih ediyor:
Kimileri gittikçe daha sinsi bir karaktere bürünüyor. Bir yandan ebeveynlerle çatışmaktan kaçınıp bir yandan yine de kendi kurallarını koyabilmek adına yalan söyleme becerilerini gün geçtikçe geliştiriyorlar. Bu çocuklar, ne yazık ki son derece manipülatif ve sahtekâr yetişkinlere dönüşebiliyorlar.
Bir diğer sonuç ise alenen isyankâr çocuklar. Ebeveynlerinin disiplinini açık bir şekilde reddedip sorun çıkarıyorlar. Ebeveynleri tarafından hala çocuk olarak görüldüklerine inanıp onları haksız çıkarmak için yetişkin aktivitelerine yönelmeye başlıyorlar; geç saatlere kadar dışarıda duruyor, parti parti dolaşıyor, hatta daha da kötüsü yanlış kişilerin etkisi altında kalıp alkol ya da uyuşturucu gibi tehlike arz eden maddelere bağımlı hale geliyorlar. Çocuk daha fazla sorun çıkardıkça, ebeveyn kontrolü yeninden ele almak için daha da sertleşiyor. Bu durum, hiç kimseye bir fayda getirmeyen, korkunç bir döngüye evriliyor.
Disipline edilen dar fikirli çocuklar
Sürekli boyun eğmek durumunda kalan çocuklar da nihayetinde acı çekiyor. Bir şekilde ebeveynlerini hoş tutmayı başarsalar da daimî memnun etme çabası, çocukların gelişiminde son derece yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Özgür irade olmaksızın sadece talimatları uygulayan insanlarda eleştirel düşünme becerileri yetersiz kalıyor ve bu insanlar kendileri için en iyi olanı çözümlemede sorun yaşıyorlar.
Bu çocuklar yalnızca kurallara uymayı öğreniyor, herhangi bir komut olmadan hayatlarını idame ettirmede zorlanıyorlar. Asla liderlik rolleri üstlenemiyorlar örneğin. Çünkü bu tür becerilere sahip olamıyorlar. Çocuklarına katı disiplin kuralları uygulayan ebeveynler, bir bakıma, istemeden de olsa çocuklarını gelecek başarısızlıklara sürüklüyorlar.
Ne yapmak gerek peki?
Ne yaparlarsa yapsınlar çocuklarının kontrolünü yitirdiklerini düşünen ebeveynlerin biraz geri çekilmeleri gerekiyor. Ebeveynlerin şunu anlamaları şart: o saf, minik çocukları, düşünen yetişkinlere dönüşüyor artık. Ve bu durumun kabul görmesine ihtiyaçları var. Çocukları geri getirmenin tek yolu, sadece çocuk olarak görülmediklerini anlamalarını sağlamak. Çocukları bireysel varlıklar olarak kabul etmek ve bu kabullenişi hissedebildiklerinden emin olmak.
Ebeveynlerin, koydukları kuralların altında yatan sebepler konusunda açık ve net olmaları gerekiyor. “Çünkü ben öyle söylüyorum,” geçerli bir sebep değil artık. Çocukları eşitiniz olarak muhatap alın. Böylelikle aranızdaki bağı güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda da saygı konseptini öğrenmelerini sağlayabileceksiniz. Çocuk büyüyüp değiştikçe, ebeveynlik metotlarının da evrilmesi gerekiyor.
Kurallar ve cezalar etkili iletişim yöntemleri değiller
Ne kadar denerseniz deneyin, çocuklarınız hata yapmayı sürdürecek. İnsan olmanın doğasında var bu. Çocuklarınızı cezalandırırken bu konsepti etraflıca sindirmiş olmanız gerekiyor.
Çocuklarınıza neden cezalandırıldıklarını açıklayın. Onlarla sakin bir şekilde konuşun. Öfkeye kapılıp onları mantığa aykırı sonuçlarla karşı karşıya bırakmayın asla. Çocuklarınız aklınızdan geçenleri kolayca anlıyorlar; nihayetinde saygılarını kaybedebilirsiniz bu şekilde.
Çocuklarınıza seçim yapma fırsatları sunun. Hata yapabilmeleri için. Seçme özgürlükleri olduğunda en kolay yolu seçeceklerdir.
Disiplin daima son çare olmalı
Çocuklarınızı iyi yetiştirilmiş bireylere dönüştürebilmek adına yalnızca ödül-ceza yaklaşımına bel bağlamayın. Onların da sesleri var, bırakın kullansınlar. Konuştuklarında dinleyin. Siz kendi sebeplerinizi açıklayın, ama onlara da kendilerininkini açıklama şansı tanıyın. Ortak bir paydaya ulaştığınızda, özgür iradeleriyle yanınızda durduklarını göreceksiniz.