'Dezenformasyon' yasası tartışılıyor
TBMM'nin gündemine geldiği günden bu yana tartışılan 'Dezenformasyonla Mücadele' olarak bilinen teklif yasalaştı. Habertürk, konunun uzmanı olan hukukçularla konuştu. Yazı dizisinin ilk gününde dün kabul edilen yasanın itirazların yoğunlaştığı 29'uncu maddesinin düşünce hayatımızı nasıl etkileyeceği mercek altına alındı
"Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
Dezenformasyon Yasası olarak bilinen yasa teklifinin görüşmelerinde ise bazı maddeler eleştirilere konu oldu. Bu maddelerden dikkat çekeni ise dün kabul edilen 29.madde. 'Yalan haber yayma' suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getiren söz konusu maddede, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçu tanımlanıyor. Suçun oluşması için ise; yayılan haber gerçek değilse, ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiriyorsa, halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı varsa, kamu barışını bozmaya yönelik ve aleni ise şeklinde 5 şart aranıyor.
3 YILA KADAR HAPİS CEZASI ÖNGÖRÜYOR
Maddeye göre bu kapsamda kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Yasa ile ayrıca Türkiye'de haber üreten ve yayın yapan internet medyası, sosyal ağ şirketleri, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayan kuruluşlar ve kişiler de faaliyetlerinden sorumlu tutulacak.
TÜRKİYE'DE OFİS AÇMA ZORUNLULUĞU GELİYOR
Teklifte yer alan bir diğer maddeyle de, bazı ağ şirketlerinin temsilcilerinin Türk vatandaşı olmamaları ve Türkiye'de ikamet etmemeleri nedeniyle hukuki olarak muhatap bulamama sorununun önüne geçiliyor. Yeni yasayla beraber sosyal ağlara Türkiye ofisi açma ve Türkiye temsilcisi bulundurma zorunluluğu getirilecek. Temsilcinin gerçek kişi olması halinde bu kişinin Türkiye'de ikamet etmesi ve Türk vatandaşı olması gerekecek.
Habertürk, konunun uzmanlarıyla yasalaşan teklifin düşünce hayatımızın nasıl etkileneceğini konuştu.
İşte konunun uzmanları ve görüşleri:
"29.MADDE KÖTÜYE KULLANIMA MÜSAİT"
Ceza Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Ersan Şen: "Bu teklifte 29'uncu madde çok tartışılıyor. Bence bu madde bu şekliyle kanunlaşmamalı. Çünkü yeterli düzenlemeler zaten TCK'da var. Bu madde kötüye kullanıma müsait. Kamu barışına karşı olan durumları içerdiği ifade ediliyor, ancak kanunu yapacaksak çok net olmalıyız. Mesela, 'halkı yanıltıcı bilgi' şeklinde bir tanımlama yapılıyor. 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Burada bu ceza 2 yıla inmeli, tutuklama yasağı olmalı. Bu metin muğlak, yani kanunilik prensibinin öngörülebilirlik ve bilinirlik ilkelerini taşımıyor. Yanıltıcı veya gerçeğe aykırı bilgi çok soyut kavramlar, kime ve neye göre yanıltıcı veya gerçeğe aykırı bilgi, bunun kararını kim verecek? Demokratik hukuk toplumunda ortada bir bilgi olmaz, birden fazla bilgi olur, insanlar o bilgileri değerlendirir, gerçeğe aykırı bilgiler olmadan gerçek bilgiye varamazsın. Devlet faiz, döviz kuru veya enflasyonla ilgili açıklama yaptı, bir de buna karşı iktisadi açıklama yapıldı. İnsanlar değerlendirmelerde bulundular. Şimdi bu gelecek hükümden hareketle soruşturma açılır mı? Maalesef açılabilir. Bu bir sorun. Belki kamu otoritesi teorik olarak bununla kamu barışının korunacağını düşünüyor. Ama bu hüküm ters yönde işlerse, iş tek sesliliğe gidip, insanlar görüşlerini ve eleştirilerini paylaşmaktan kaçınırsa, ifade ve basın hürriyetlerinin özüne müdahale etmiş olursunuz. Eğer bu kanun çıkacaksa da suçta ve cezada kanunilik ilkesine uygun olarak somutlaştırılmalı, öngörülebilir ve bilinir hale getirilmelidir. Mevcut hali ile aşırı ve keyfi kullanıma müsait, bunun caydırıcı etkisi göz ardı edilemez.
Kişi, kişilik haklarına saygı gösterip hakaret etmemişse, kimseyi tehdit etmemişse, doğru veya yanlış bir bilgi paylaştığı iddia ediliyorsa, bunun kime ne zararı var, ayrıca bu bilginin gerçek dışı olduğuna kim karar verecek? Enflasyon ve dövizle ilgili yapılan farklı açıklamalar gibi. Bu açıdan bu madde, ya olmamalı veya olacaksa da daha net şekilde tanımlanmalı ve cezası da 2 yıla düşürülmeli.
Bu madde nedeniyle ister istemez insanlar gerçek bilgiyi paylaşmazsam gözaltına alınırım, tutuklanırım, hakkımda dava açılır korkusuna ve endişesine kapılacak. Oysa tartışmalı ve net olmayan konularda, gerek uzmanların ve gerekse bilim insanlarının ve toplumun düşünce açıklamalarıyla eleştirilerine müdahale edilmemeli, bunların üzerinde baskı oluşturulmamalıdır. Ceza Hukuku mümkün olduğu kadar fikri alandan uzak durmalıdır. Yanıltıcı bilgi, gerçeğe aykırı bilgi, kamu barışı gibi kavramlar soyuttur. Endişe ve gerçeğe aykırı bilgi kavramlarının somutlaştırılması da kolay değildir. Çünkü her bilgi ve paylaşım içinde kışkırtıcılığı ve endişeyi barındırır. Tekrar söylüyorum, madde 217/A ya mevcut şekliyle kanunlaşmamalı veya hiç kanunlaşmamalı. Kanunlaşacaksa da ‘Sırf halk arasında endişeye korkuya veya paniğe yol açmak saikiyle; ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili temeli olmayan, uydurma ve gerçek dışı bir bilgiyi, bu niteliğini bilerek ve kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ şeklinde olmalıdır."
"29'UNCU MADDEDE 4 ŞART BİRLİKTE YER ALMALI"
Hukukçu Prof. Dr. Selami Kuran: "Sosyal medya yasasına ilişkin kanun teklifi itibar suikastı ve sosyal medya mağduriyetlerini önlemek için bazı düzenlemeler getiriyor. Düzenleme ifade özgürlüğü, Basın Kanunu ve sosyal medya özgürlüğünü ilgilendiriyor. 40 maddelik bir teklif ve en tartışmalı madde 29.madde.
Buna göre sadece gerçek dışı haber, fakenews, yalan haber suç oluşturmaz. Gerçek dışı haberin yanında saikin yani özel kastın sırf halk arasında korku endişe, korku veya panik yaratmaya yönelik olması lazım. Özel kastın varlığını Cumhuriyet Savcısının ispat etmek yükümlülüğü var. Bu da kolay değildir. Ayrıca elverişlilik şartı, kamu barışını bozmaya elverişli somut ve yakın tehlikeyi işaret ediyor.
TCK 217-A kapsamında suç oluşabilmesi için 4 şartın ( Gerçek dışı haber, özel kastın, iç ve dış güvenlik ve elverişlilik) unsurlarının birlikte kümülatif olması gerekir. Özetle, her yalan ya da gerçek dışı haber suç değildir. Gerçek dışı haberin hukuka aykırı olması, yani fake haber sahte haber olması ve diğer şartları taşıması gerekir. Uygulama şüphesiz çok önemli. Yargı mensupları için Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü konusundaki içtihatları yol gösterici olmalıdır."
"OTO SANSÜRE NEDEN OLABİLİR"
Hukukçu Dr.Rezan Epözdemir: "Teklifin özellikle 29. madde özelinde tartışmaya açılması normal. Zira '… Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır' şeklindeki 29. madde AİHS'in 10.maddesinin ve Anayasa'nın 25-26.maddelerindeki ifade özgürlüğü tanımlamaları ile çatışabilecek nitelikte.
Madde metnine göre;
*Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saiki = Özel kast
*Kamu barışını bozmaya elverişlilik = Somut tehlike suçu (Objektif cezalandırılabilme koşulu olarak bile düşünülebilir bu. Zira benzeri TCK 216'da da var)
Yani bir kişinin cezalandırılması için;
*Gerçeğe aykırı bir bilgiyi paylaşması (Ve paylaştığı bilginin gerçeğe aykırı olduğunu
bilmesi)
* Bu bilginin ülkenin iç-dış güvenliği, kamu düzeni veya genel sağılığı ile ilgili olması,
* Bu paylaşımı yapmasının sebebinin halk arasında endişe, korku veya panik yaratma
arzusu olması
* Yapılan bu paylaşımın kamu barışını bozmaya elverişli olması lazım.
Madde metni muğlak. Zira, kamu barışını bozmaya elverişlilik tam açıklanmamış ve TCK m. 216'da bu yüzden çok kötüye kullanılıyor. Bunun yanı sıra madde metni çok geniş kapsamlı, çünkü kamu düzeni ve genel sağlık gibi genel sebepler de sayılmış. Burada asıl düşünülmesi gereken şey bir kişinin haberin gerçek olup olmadığını nasıl bileceği? Örneğin bir kişi bir tweet görür, ardından RT yaparsa ne olacak? Özel kastı olmadığını nasıl ispatlayacak? Dahası, o kişi hakkında basın hakkı kapsamındaki temel şartlar (Yayının gerçek olması, yayında kamu yararı bulunması, konunun güncel olması, haber verirken konu ile ifade arasında düşünsel bağ bulunması) uygulanacak mı? Bu şartlardan birisi 'yayının gerçek olması'. Ancak bir gazeteci gerçek mi değil mi tam bilemez. En basitinden bir yargılama ile ilgili haber yaparken bunu bilmesi mümkün değil. Ayrıca maddi gerçekliğin gazeteci tarafından araştırılmasını beklemek basını önemli ölçüde sınırlamak anlamına gelir. Bu yüzden bu gerçeklik konusunda 'görünürde gerçeklik' kıstası uygulanır. Yargıtay kararlarına göre o anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulamaz.
Şimdi basın için bu hakkı sağlıyorken sosyal medya kullanıcıları hakkında bu hakkı sağlamayacak mıyız? Bu madde, düşünce hayatımızı etkilemez. Düşüncemizi ve kanaatimizi açıklama konusunda bir oto-sansüre sebep olabilir. Maddenin kaleme alınış şekli biraz sıkıntılı olduğu ve basın hakkı ile çatıştığı, sıradan vatandaşın gerçeklik ayrımı yapma zorunluluğunun bulunmaması ve temelde ifade özgürlüğüne müdahale olması sebebiyle bu maddenin soyut veya somut norm denetimi yoluyla AYM tarafından iptal edilebilme durumu var.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi somut veya soyut norm denetimi ile iptal edebilir. Yani bir tweeti RT yapan kişi onun gerçek dışı olup olmadığını bilemez ki. Oradaki özel kast yani saik nasıl ortaya konulacak. Haberin gerçek olup olmadığı, aleni bir şekilde yayan tarafından bilinebilir mi ve retweet edenlerin durumu ne olacak? Dolayısıyla çok soyut ifadeler var. Kötü bir uygulamacının elinde çok menfi sonuçlar doğurabilir. Bu haliyle yasa yapma tekniğinden uzak ve ceza yargılamasının da temel evrensel prensiplerine de aykırı 29.madde. Baktığınız zaman şahsilik ilkesine aykırı, suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı. Öngörülebilir değil, çerçevesi çizilmemiş. Bu yönüyle AYM'nin somut veya soyut norm şeklinde yasalaşması halinde bu düzenlemeyi iptal edeceği kanaatindeyim ben."
Yarın: Yasa hangi mecraları kapsıyor?