Cumhurbaşkanı’nın söylediği “Bu da geçer yâ hû” sözünün bin küsur senelik hikâyesi
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde söylediği "Bu da geçer ya hu" sözünün hikayesini yazdı. Bardakçı yazısında, "Cümlenin sonundaki "yâ hû" sözü "Yâ Allah" demektir ve dolayısıyla 'Bu da geçer' ifadesi ile Allah'a hitap edilmekte, herşeyin ondan geldiği kastedilmektedir" ifadelerini kullandı. İşte Murat Bardakçı'nın yazısı...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen gün Balıkesir’deki Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nun mezuniyet töreninde konuşurken “Döviz kuru ne olacak diye soranlar varsa, onlara cevabımız şudur: Bu da geçer yâ hû!” dedi…
Tevekkülün en önemli ifadelerinden olan “Bu da geçer yâ hû” sözünün geçmişini ve ne mânâya geldiğini bilir misiniz?
Bu topraklarda asırlardan buyana kullanılan duayı andıran bir deyimdir, “iyilik de, kötülük de zamanla geçip gider ama o iş ve işi yapan kişi veya kişiler yaptıklarının niteliğine göre hoş yahut fena şekilde hatırlanırlar” mânasına gelir. Cümlenin sonundaki “yâ hû” sözü “Yâ Allah” demektir ve dolayısıyla “Bu da geçer” ifadesi ile Allah’a hitap edilmekte, herşeyin ondan geldiği kastedilmektedir.
İfadenin üstelik tarihi de çok eskilere, bin küsur sene öncesine, Selçuklular ve Bizans devrine kadar dayanır. Farsçası “İn nîz beguzered” olan “Bu da geçer” sözü Anadolu’nun eski Rum halkı tarafından “K’afto ta perasi” şeklinde kullanılmış, Osmanlı devrinde Farsça’dan Türkçe’ye çevrilip sonuna “Yâ hû”, yani “Yâ Allah” ibaresi eklenmiş ve her ne zaman bir sıkıntı ile karşılaşılsa, yardımın Allah’tan geleceğini ve sıkıntıların bir gün nihayete ereceğini hatırlatmak bâbında tekrar edilegelmiştir...
ÜÇ BÜYÜK HATTATIN ÜÇ ESERİ
“Bu da geçer yâ hû” ile “İn nîz beguzered”, asırlar boyunca Türk hattatlarının sık yazdıkları bir ibâre oldu…
Burada, meşhur hattatlarımızdan üçünün, Kazasker Mustafa İzzet ile Halim Efendi’nin, yani Halim Özyazıcı’nın ve Prof. Dr. Ali Alparslan’ın yazdıkları “Bu da geçer yâ hû” ile “İn nîz beguzered” levhalarından birer örnek yeralıyor…
Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin “İn nîz beguzered” yazılı hattı.
1801’de Tosya’da doğan, 15 Kasım 1876’da İstanbul’da vefat eden ve Türk hattının en büyük isimlerinden kabul edilen Kazasker Mustafa İzzet Efendi sarayda hususi eğitim görmüş, burada hat ile beraber musiki de öğrenmiş, bir hayli talebe yetiştirmiş ve sivil bürokrasinin en yüksek makamlarından olan “kazaskerliğe kadar yükselmişti. Ayasofya Camii’nde bulunan “Allah, Muhammed, Hasan, Hüseyin ve Ali” isimlerini yazdığı levhalar dünyanın en büyük hatları idi ve “Allah” levhasındaki “elif” harfinin boyu, 5 metre 60 santimdi!
Kazasker’ın üzerinde “Bu da geçer”in Farsçası olan “İn nîz begzered” ifadesinin yeraldığı istifi, bugün Topkapı Sarayı’nda muhafaza ediliyor…
Halim Efendi’nin “Bu da geçer yâ hû” levhası.
20. asrın en önemli hattatlarından olan Halim Özyazıcı, 1898’de İstanbul’da doğdu. Yine geçen yüzyılın büyük hattatı Hamid Aytaç’tan yazı dersleri aldı, Hasan Rıza ve Kâmil Akdik’ten “aklâm-ı sitte” denen altı çeşit yazıyı öğrendi. 1948’de Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası tayin edildi ve hayatı boyunca durmadan yazdı. 1928’deki harf devriminden sonra bir ara çiftçilikle uğraşan Halim Efendi, 1964’te bir trafik kazasında vefat etti.
Halim Efendi’nin burada görüntüsünü verdiğim nefis levhasında “Bu da geçer yâ hû” yazılı…
Prof. Dr. Ali Alparslan’a ait olan üçüncü levhanın ise, anlatmam gereken bir başka özelliği var:
1924 ile 2006 seneleri arasında yaşayan, Necmeddin Okyay ile Halim Özyazıcı’nın talebesi ve asıl mesleği Eski Türk Edebiyatı profesörlüğü olan Ali Alparslan, “tâlik” denen yazı türünün son büyük üstâdı idi…
Prof. Dr. Ali Alparslan’ın üç dildeki hattı: Levhada “K’afto ta perasi”, “İn nîz beguzered” ve “Bu da geçer yâ hû” yazıyor.
Ali Bey’in ricam üzerine yazdığı ve şimdi çalışma masamın önündeki duvarda bulunan bu hattının özelliği, bin küsur seneden buyana kültürden kültüre ve nesilden nesile devredip gelen “Bu da geçer” ifâdesini hat tarihimizde üç ayrı dilde ilk defa biraraya getirmesi…
Rahmetli üstâdın “tâlik” ve “şikeste” denen yazı stilleri ile hazırladığı levhanın üst kısmında “Bu da geçer”in Rumcası olan “K’afto ta perasi” sözü, altındaki iki satırda da içiçe geçmiş şekilde “İn niz beguzered” ve “Bu da geçer yâ hû” ifadeleri yeralıyor…
İşte, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Balıkesir’de söylediği “Bu da geçer yâ hû!” sözünün tarihî geçmişi ile klâsik sanatımıza yansımasının birkaç örneği…