Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Aşk beyinde mi kalpte mi başlar?

        Açlık, doğal afetler, küresel ısınma, kıyamet senaryoları, savaşlar, salgın hastalıklar... Tüm bu olaylara rağmen insanoğlu tek bir şeyden asla vazgeçmedi: Sevmek ve sevilmek. İstatistikler bize savaş dönemlerinde insanların daha fazla çocuk sahibi olduğunu gösteriyor. İçgüdüsel olarak türünü devam ettirmek için her türlü zorluğu göze alan insan ırkı için aşkı ve cinselliği, bir yandan da 'umudu' barındırıyor."

        Gizemi hala tam olarak çözülemeyen beynimiz gibi aşkın da kimyası yüzyıllardır tartışılıyor. Peki, nasıl seviyoruz, nasıl aşık oluyoruz ve aşk nasıl acıya dönüşüyor?

        AŞKIN KİMYASI NASIL?

        REKLAM

        Aşk aslında bir çeşit hastalıktır ve iyileşmeye başladıkça kaybolur çünkü o heyecanı, kaybetme korkusunu yaratan hormonlar ile sevgiyi yaratan hormonlar farklıdır. İyileştiğinizde hala seviyorsanız, bağ hissediyorsanız, birbirini besleyen bir çift iseniz sağlıklı ve tatmin edici bir ilişki yaşıyorsanız doğru bir partner bulmuş olabilirsiniz. Peki, ama aşkın kimyası nasıl? Hangi hormonlar aşkın hangi evresinde devreye giriyor.

        1. EVRE-TUTKU

        Aşkta ilk başta ortaya çıkan hormonlar testosteron ve östrojendir. Testosteron sadece erkekleri etkileyen bir hormon değil. Kadınlarda da cinsel istek duymada önemli bir rol oynuyor. Aşık olan kadınlarda testosteron seviyesi diğer kadınlara oranla daha yüksektir. Bu süreç cinsel arzunun oluştuğu süreçtir.

        TESTOSTERON: Erkeklerde testis, kadınlarda ise yumurtalıklarda üretilir. Aslında erkeklik hormonudur ancak kadınlarda da az miktarda bulunur.

        ÖSTROJEN: Kadınlık hormonu olan östrojen de erkeklerde az miktarda bulunur. Östrojen hormonu, kadınlarda yumurtalıktan salgılanarak meme gibi organların gelişiminde rol oynamanın yanı sıra rahim iç zarının gebeliğe hazırlanması için gereklidir. Kadınlarda üreme döneminde aktif olarak salgılanır.

        KORTİZOL: Kortizol birçok insanın bildiği gibi stres hormonudur. Çok salgılandığında kilo aldırır, kişide anksiyete başlar. Peki, aşk ile ne ilgisi var? Aşık olunan kişiden uzak kalındığında kortizol salgılanmaya başlar. Kişi strese girer ve kaybetme korkusu tetiklenebilir. Bu da ilişkinin en başındaki o takıntılı hale neden olur.

        REKLAM

        2. EVRE-ÇEKİM

        Bu evrede dopamin, nöroepinepfrin ve serotonin hormonları devreye girer. Aşkın hafif takıntılı, saplantılı halidir. Heyecan, kıskançlık, mutluluk bu evrede başlar. Çünkü bunu sağlayan 3 hormon olan dopamin, nöroepinefrin ve serotonin bu evrede salgılanır.

        DOPAMİN: Dopamin aşk hastalığının bir numaralı hormonu olabilir. Uyuşturucu madde, alkol, kumar ve internet bağımlılığında olduğu gibi aşkta da dopamin hormonu devreye girer. Aşık olunan kişi görüldükçe haz duyulur ve beyin bu ödülü almak için sürekli o kişiyi görmek ister.

        NÖROEPİNEFRİN: Nam-ı diğer adrenalin olarak bilinen bu hormon da beyinden salgılanır ve aşık olmanın yanı sıra aşkı sürdürmede de etkilidir. Her ne kadar östrojen ve testosteron cinsel arzuda etkili olsa da adrenalin kalp çarpıntısının, ateş basan yanakların sebebidir. Bu evrede uykusuzluk, iştahta azalma ya da artma ve enerjide fazlalık görülebilir.

        REKLAM

        SEROTONİN: Serotonin mutluluk hormonumuzdur. Aslında spor yapmak da serotonin ve endorfin hormonu salgılanmasına neden olur. Bu nedenledir ki bazı insanlar hasta ve yorgun bile olsa spor yapmak konusunda ısrarcıdır. Çünkü bu mutluluk hissi bağımlılık yaratır.

        Aşık olunan kişiden uzaklaşıldığında ise serotonin düşer, stres hormonu kortizol yükselir. Yani mutsuz olmaya başlarız ve melankoli hali baş gösterir. Ancak ilişki devam ederse serotonin üretilmeye devam eder ve stabil bir hal aldıkça o takıntılı aşık hali azalır.

        3. EVRE-BAĞLANMA

        Heyecan, tutku, kaybetme korkuları aşkın o ilk evrelerinde yoğun bir şekilde yaşandı. Ancak bu duruma uzun süre yürek dayanmaz. Bu nedenle başka hormonlar girer devreye. Oksitosin ve vazopresin salgılanmaya başlar ve sadakat, bağlanma duyguları gelişir.

        OKSİTOSİN: Oksitosin aslında bir çeşit 'sadakat' hormonudur. Âşık olunan kişiye dokunulduğunda ve daha önemlisi orgazm esnasında salgılanır. Mutluluk ve sevgi hormonudur. İlişkide istikrarlı bir eğilim sağlar. Oksitosin ayrıca cinsel birliktelik ve cilde temas yoluyla salınır. Bağlanma duygularını derinleştirerek çiftlerin birbirlerine daha yakın hissetmelerini sağlar. Cinsel birliktelik ve cilde temas yoluyla salınan oksitosin, bağlanma duygularını derinleştirerek çiftlerin birbirlerine daha yakın hissetmelerini sağlar. Ayrıca kadınlarda doğum ve emzirme döneminde de yükseliş gösterir. O yüzdendir ki kadınlar tüm yorgunluğuna rağmen emzirme döneminde daha mutlu ve pozitif olabilirler.

        REKLAM

        VAZOPRESİN: Uzun süreli ilişkide bir diğer önemli hormondur. Beyinde hipotolamustan salgılanır. Karmaşık sosyal ilişkiler, davranışlar vazopresin ile ilişkilidir. Vazopresin insanı daha pozitif yaptığı gibi ilişkide bağlılığı geliştirir.

        AŞKIN FAYDALARI NELER?

        Aşk, sevgi ve uzun ilişkinin hem bedensel hem ruhsal olarak olumlu etkileri var. Kan basıncını düşürmekten ağrıyı azaltmaya kadar beden ve ruh sağlığı üzerinde genel etkileri çok olumlu olmakla birlikte, kötü bir ilişkinin veya evliliğin etkileri aynı şekilde kötü. Peki, gelelim aşkın bedensel ve ruhsal faydalarına...

        1. BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR

        Aşk bağışıklığı güçlendiren bir etkiye sahip. Aşk yaşayan kişilerin virüsler ve bakteriler ile savaşan bir protein olan interferon düzeylerinin daha yüksek olduğu ve daha az hastalandıkları biliniyor.

        2. DÜŞÜK KAN BASINCI

        Mutlu ve istikrarlı bir ilişki kan basıncı için önemli bir etkiye sahip. Birçok araştırma bize bu etkiyi de kanıtlıyor. Mutsuz bir evliliği sürdürmek ise tam tersi şekilde kötü etki yapıyor. Sevgilisi ya da eşi olmayanlar ise eğer güçlü bir sosyal ağa, kendilerini seven, destekleyen bir arkadaş grubuna sahipse evliler ile aynı etkiye sahip olabiliyor.

        REKLAM

        3. DAHA AZ KAYGI

        Kaygı çok yoğun ve sürekli olduğunda anksiyete olarak adlandırılıyor. Dengeli ve sevgi dolu bir ilişki anksiyeteyi azaltıyor. New York Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılar aşk yaşayan kişilerde erken dönemde beyin fonksiyonlarına baktığında dopaminin yükseldiğini gördü. Ancak uzun süreli ve dengeli ilişkisi olanlarda anksiyetenin daha düşük olduğu tespit edildi.

        4. DOĞAL AĞRI KESİCİ VE STRES AZALTICI

        Uzun süre ilişki yaşayan çiftlerin beyin görüntülemelerinde ağrı kontrol mekanizmasının daha aktif olduğu görülmüş. 127 bin yetişkin üzerinde yapılan araştırmada mutlu ilişki yaşayanların daha az baş ve sırt ağrısı çektiği de tespit edildi.

        AŞK ACISI NE YAPIYOR?

        Aşkın sağlığa bir sürü faydası var ama aşk acısının da bir o kadar zararı. 'Kırık kalp sendromu' gerçekten olumsuz duygular nedeniyle oluşan bir hastalık. Bu duygular nedeniyle kalp kan pompalamada yetersiz kalır ve bu durum uzun sürerse kalp üzerinde fiziksel bir hasar ortaya çıkar. Yani gerçekten 'kalbiniz kırılabilir.'

        REKLAM

        Tüm bu bilgiler ışığında karşımıza çıkan tablo şudur: Aşk sürecini beyin yönetir ama duygularla ilgili tüm sinyalleri toplayan kalp de beynin duygusal cevaplarında pay sahibidir. Aşk sürecinde karşılaştığımız üzüntülü, sıkıntılı durumlarla önce kalp ritimlerimizi sonra ruh halimizi ve beynimizin genel planlamalarını değiştirebiliriz. Ayrıca, aşk ile kalp ve damar sağlığı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Aşk, sevgi gibi güzel duygular, sadece beynimizin etki kapsamında değildir, kalp sağlığı üstünde de ciddi etkisi vardır.

        SAĞLIKLI İLİŞKİ NEDİR?

        Tıbbın en karmaşık dalı belki de nörobilimdir. Çünkü insan yaşadığı her olayda farklı onlarca, yüzlerce etkene maruz kalır ve beyin birçok kombinasyon yaratır. Yani burun akıntısı, boğaz yanması varsa soğuk algınlığı diyebiliriz, depresyon teşhisini de belki kolayca koyabiliriz ama ilişkileri, insan psikolojisini ve beynin ilişkili bağlantılarını analiz etmek oldukça zordur. Çünkü ortada matematiksel bir hesaplama yok.

        Sağlıklı bir ilişki nedir diye sorarsak bunun tanımı için 2+2 eşittir dört diyemesek de kısaca şu özelliklere sahip olduğunu ifade edebiliriz. Sağlıklı ilişkide kaygılı bir bağlanma değil karşılıklı güven içinde olmanız, ve karşınızdakine ihtiyacınız olduğu için değil de istediğiniz için birlikte olmanız önemlidir. Birbirini dinleyen, empati yapan ve hassasiyetlerine önem veren, duygularını açıkça konuşabilen çiftler her zaman daha mutlu olurlar. Sürekli kaygı duyduğunuz, endişe içinde olduğunuz, aldatılma ya da kaybetme gibi korkularla karşı karşıya olduğunuz ilişkiler ise bitmeye mahkumdur.

        Tüm bu bilimsel verilerin sonucunda belki de son sözümüz Fransız yazar Nicolas-Sébastien Roch Chamfort'un söyledikleri olmalı: "Aşk hakkında her şey doğru, her şey yanlıştır. Hakkında söylenecek hiçbir şeyin saçma olmadığı tek şey aşktır."

        Sevgililer gününüz kutlu olsun…

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa