AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Bıçak kemiğe dayandı
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik MYK sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Helikopter kazasında şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyen Çelik, ağırlıklı olarak dış politikadaki önemli ana başlıklarına değindi. Çelik, Türkiye'nin güvenli bölge hassasiyetinin altını çizerek şöyle konuştu: Müttefiklerimizi vereceği lojistik destek ile burada güvenli bölgenin Türkiye'nin kontrolünde bir önce hayata geçmesidir. Uluslararası işbirliği her zaman tercihimizdir. Ama uluslararası işbirliği konusunda gecikme ya da zamana yayma gibi bir tablo ortaya çıkıyorsa Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısının ardından gazetecilerin karşısına çıktı. Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı cinayetinin takipçisi olacağını belirten Çelik, Suudi Arabistan tarafını şeffaf olması gerektiğini söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Ermeni tehciriyle ilgili yaptığı açıklamalarına sert çıkan Çelik, "Sayın Macron soykırımı ile yüzleşmek istiyorsa Cezayir'le yüzleşsin. Hiç kuşkusuz bu çıkışının Türkiye Fıransız ilişkilerinde bir maliyeti olacaktır" diye konuştu. Türkiye'nin güvenli bölge hassasiyetinin altını çizen AK PArti Sözcüsü Çelik şöyle konuştu:Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Güvenli bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir. Emir verildiği andan itibaren bu gerçekleşecektir. Umarımız en kısa zamanda güvenli bölge yaklaşımları sahada gerçekleşir ve müttefiklerimiz lojistik destekle hayata geçmiş olur... Çelik, Trump'la yapılan verimli görüşmelerin alt düzeye yansımadığını belirtti. Çelik son olarak Çin'in Uygur Türkleri'ne ilişkin yapılan asimilasyonlarla ilgili yapılan iddiaları boşa çıkarmak için toplama kampını uluslararası gözlemcilere açması gerektiğini söyled.
Çelik'in konuşmasından satır başlıkları şöyle:
HELİKOPTER KAZASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA
"Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Alınan tedbirlere yapılan uyarılara uyulmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. MYK toplantımıza girerken acı bir haber aldık. Çekmeköy'de bir askeri helikopter düştü. Ve burada 4 şehidimiz var. Bu 4 şehidimize rahmet diliyoruz. Şehitlerimizin mekanları cennet olsun. Çok üzücü bir kaza. İlk gelen bilgiler acil iniş yaparken helikopterin düştüğü şeklinde. Gerekli soruşturma başlatıldı"
BM YETKİLİLERİN KONSOLOSLUĞA ALINMAMASI ŞÜPHELERİ ARTTIRDI
Geçtiğimiz haftalarda önem verdiğimiz gelişmelerden birisi Kaşıkçı soruşturması konusunda BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin soruşturma kapsamında Özel Raportör'ün Türkiye'yi ziyaret etmesi ve hazırlanan raporu vardır. Türk yargısı gayet şeffaf bir şekilde bu süreci yürüttü. Suudi Arabistan'a yapılan açık çağrılarımızın yanıt bulunmadığı gibi sözküonusu BM yetkililerin Suudi Arabistan Konsolosluğu'na alınmaması gibi bir olayla karşılaştık. Bu da şüpheleri daha arttırmıştır.
TÜRKİYE BU VAHŞİ CİNAYETİ TAKİP ETMEYE DEVAM EDECEKTİR
Türkiye olarak başından beri şeffaf soruşturma yürütülmesi gerektiğini, peşinen herhangi bir odağı suçlamadığımızı ancak bu olayın örtülmesine müsaade etmeyeceğimizi net bir şekilde söyledik. Bu suç İstanbul'da işlendiği için İstanbul'da yargılanması gerektiğini ifade ettik. Bu talebimiz karşılık bulmamıştır. Biz açık çağrıyı bir kez daha yapıyoruz: Bu olayın sorumluları, emir verenlerin ortaya çıkması çerçevesinde güçlü ve uluslararası bir soruşturma yürütülmelidir. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti, vahşi ve insani açıdan kabul edilemez cinayetin takipçisi olmaya devam edecektir.
SAYIN MACRON YÜZLEŞMEK İSTİYORSA CEZAYİR'LE YÜZLEŞSİN
Macron'un soykırımı ifadesini şiddetle kınadık. Tarihçi olmayan birisinin, siyasetçinin tarihi olaylarla ilgili hüküm vermesinin ne tür sonuçlar doğuracağına dair pek çok örnek vardır. Aldığı karar Fransız Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarıyla çelişmektedir. Burada trajik olan şu. Macron tarihle yüzleşmeden bahsediyor. Bu tarihle yüzleşmek ifadesi Fransa için başka açıdan kullanılması gereken bir ifade. Sayın Macron'un gerçekten tarihle yüzleşmek gibi bir gayret içindeyse bunu Cezayir'de insanlığa karşı Fransız otoriteleri tarafından işlenmiş suçlarla yüzleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.
BUNUN FRANSA İLİŞKİLERİNE BİR MALİYETİ OLACAKTIR
Burada tarihçilerin yapması gereken yüzleşme varsa tarihçiler yapmalıdır. Türkiye her türlü yüzleşmeye hazırdır. Bu Ermenistan'da karşılık bulmamıştır. Diasporada birtakım çevreler var. Bunu devam ettirerek bir şekilde Türkiye ile Ermenistan arasında herhangi bir normalleşmenin önüne geçmek için çaba sarfediyorlar. Bu konuyu sadece kınamakla yetinmiyoruz. Bunun Fransa ile ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Macron'un yaptığının Türkiye ile Ermenistan'ın normalleşmeyi sabote etmek olduğunu görüyoruz.
TÜRKİYE VENEZUELA HALKININ VE DEVLETİNİN YANINDADIR
Biz herhangi bir yerin iç politikasında taraf değiliz. Venezuela halkının yanındayız. Burada sanki mesele politik aktörler arasında bir taraf tutma şeklinde, yabancı medya tarafından aktarılmaya çalışıyor. Türkiye, Venezuela halkının ve devletinin yanındadır. Bir kişi kendi ülkesinde yabancı askeri müdahaleye göz kırpan bir yaklaşım sergiliyorsa, bu Venezuela'ya yapılan bir iyilik değildir. Bu bölgede yeni bir kaos çıkarmak demektir. Darbe ile işbaşına gelen birisini kırmızı halı sergileyerek karşılıyorlar. Öbür taraftan halkını kimyasal silahlarla katleden birisini karşılamak için sabırsız olduklarını bildiriyorlar. Bizim bu konudaki tavrımız ilkeseldir.
BU ASLA KABUL EDİLECEK BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR
Kendilerinin yanlış politikalarıyla uyumlu olmayan liderlere diktatör diyorlar. Kendi yanlışlarıyla uyumlu olanlara lider deme yaklaşımları var. Bu hukuk ve meşruiyet açısından asla kabul edilecek bir yaklaşım değildir. Bu bütün değerlere bir saldırı olarak kabul edilmelidir.
BU YAKLAŞIM SOĞUK SAVAŞTAN DAHA DA GERİYE DÜŞÜRECEKTİR
Gündemimizde olan konulardan bir tanesi; biliyorsunuz 1988'de yürürlüğe giren Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması. Bu anlaşmadan Amerika çekildiğini açıkladı. Ardından Rusya çekildiğini açıkladı. Biz bu gelişmeyi kaygı verici buluyoruz. Böylece Avrupa'ya bu füzelerin girmesi engellenmiş oluyordu. Şimdi bu anlaşmanın iptaliyle birlikte soğuk Savaş'tan beri elde edilen kazanımdan geriye düşülmüş oluyor. Kaygı verici buluyoruz. Karşılıklı restleşmelerin krizi artıran tabloyu ortaya çıkardığını değerlendiriyoruz.
KILIÇDAROĞLU'NUN TEK ADAM YÖNETİMİ İBRETLİK BİR TABLO
CHP'de üst düzey istifalarla ilgili görüşlerimizi soruyorlar. CHP'nin iç meseleleri bizi ilgilendirmez. Ancak şöyle bir durum var. Aday belirleme süreçlerini demokratik teamüllerden yoksun bir parti yöneticiliği sergilendiği ifade ediliyor. Bizatihi CHP içinde siyaset yapanların ortak noktası şu: Kılıçdaroğlu'nun CHP'de tek adam yönetimi olduğu şeklindedir. Sayın Kılıçdaroğlu tek adam tabirini kullanmayı çok seviyor. Bizatihi kendi yol arkadaşları tarafından bugün kendisine CHP'de tek adam yönetimi kurmakla eleştirilmesi ibretlik bir durumdur diye değerlendiriyoruz.
CHP'NİN İŞ BANKASI'NIN GELİRLERİNDEN UZAK DURMASI GEREKİR
Cumhurbaşkanımız grup konuşmasında CHP'ye ait olan İş Bankası hisselerini gündeme getirdi. CHP tarafından eleştiriler yönetiliyor, Atatürk'ün vasiyetiyle ilgili. Burada aslında CHP'de bu hisselerin olmaması gerekiyor. Hem Atatürk'ün mirasına sahip çıkmak hem de siyasetin itibarını korumak açısından. Buradaki esas mantık Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun gelirlerini garantiye almak olduğu, Atatürk'ün hassasiyetinin neticesi olarak bu mirasın düzenlendiği açıktır. Bugünkü tablo içerisinde herhangi bir partinin bunu üstlenmesi düşünülemez. CHP'nin bu tutumdan uzak olması gerekirdi. Devletin garantisi altında Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'na sağlamanın garanti altına alınmasıdır.
BİRİLERİ CHP ATATÜRK'ÜN KURUMU OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR DİYEBİLİR
Mirasın amacı, vasiyetin amacı olan Türk Dil Kurumu'na ve Türk Tarih Kurumu'na tam olarak aktarmış mıdır? Mirası çiğnemiştir. Türk Dil Tarih Kurumu'na bu geliri aktarmama durumu 1966 yılında ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün mirasına direnmiştir CHP. Mahkeme CHP'ye miras hukukuna uymasına hükmetmiştir. CHP aynı şekilde ödemeleri geciktirmişlerdir. Şöyle bir gerekçe sunuyor CHP: Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyor. Birileri de CHP Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyebilir. Bütün mahkemeler CHP'nin aleyhine sonuçlanmıştır.
SAYIN TRUMP'LA YAPILAN VERİMLİ GÖRÜŞMELER ALT DÜZEYE YANSIMIYOR
Çarşamba günü sayın Cumhurbaşkanımızın Soçi'ye bir ziyareti olacak. Cumhurbaşkanımız sayın Trump'la yürütülen diplomatik görüşmeler maalesef alt düzeyde aynı sonucu doğurmuyor. Burada aynı şekilde verimli bir şekilde alt düzeye yansıdığını söylemek mümkün değil. Bundan sonra silahlı kuvvetler Türkiye'nin güvenliği için her türlü kapasiteye haizdir ve hazırdır. Siyasi talimat verildiği andan itibaren bu gerçekleştirilecektir. Doğru olan Cumhurbaşkanımızın teklif ettiği güvenle bölgenin bir an önce kurulmasıdır. Türkiye'nin diğer ülkelerin destek verdiği güvenli bölge modeli dışında diğer formüllere kapalı olduğu açıktır.
GÜVENLİ BÖLGEDE HASSASİYETİMİZ YÜKSEK DÜZEYDEDİR
Münbiç meselesi başka unsurların hevesini kabartmaktadır. Müttefiklerimizi vereceği lojistik destek ile burada güvenli bölgenin Türkiye’nin kontrolünde bir önce hayata geçmesidir. Uluslararası işbirliği her zaman tercihimizdir. Ama uluslararası işbirliği konusunda gecikme ya da zamana yayma gibi bir tablo ortaya çıkıyorsa Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır
ULUSLARARASI TOPLUMU EL HALİL'DE HASSAS OLMAYA DAVET EDİYORUZ
İsrail resmen Batı Şeria ve Kudüs'te sömürge politikasını ortaya koymuştur. Filistin halkını koruma yükümlülüğü tüm uluslararası topluma aittir. El Halil'deki ve diğer yerlerdeki durumlar hassasiyetle takip edilmelidir. Ne zaman kendi politikalarına karşı tutum ortaya çıkıyor hemen Netanyahu İsrail aleyhine çalışıyorlar diyor. Netanyahu hükümetin birtakım saldırıları tespit edildiği için bu güç istenmeyen bir unsur olarak değerlendiriyorlar. Uluslararıs toplumu El Halil başta olmak üzere buralarda hassas olmaya davet ediyoruz.
ÇİN HÜKÜMETİ BURALARI GÖZLEMCİLERE AÇMALIDIR
Tüm dinlerin ve inançları Çinlileştirilmesinin asimile edici olduğu ifade edildi. Burada Müslüman Türk toplumuyla ilgili asimilasyon politikalarını biliyoruz. Toplama kampları meselesi söz konusudur. Çin Hükümeti çeşitli açıklamalarda bulunuyor. En son Doğu Türkistan'lı sanatçı Çin'de Abdürrahim Heyit'in ölmediğine dair video yayınlandı. Pekçok kişi kayıptır. Haber alınamıyor. Tüm bunlar aydınlığa kavuşturulması gereken konulardır. Bu konuda şeffaf bir yaklaşım sergilenirse herkes açısından tansiyonu düşüren bir imkan yaratacaktır. Çin'in toprak bütünlüğüne ve güvenliğine saygı duyan bir ülkeyiz. Bu meseleye bu şekilde yaklaşırken Uygur Türklerine dönük keyfi uygulamaların toplama kamplarında ve hapishanelerde alıkonulmasının hiçbir sonuç vermeyeceğini biliyoruz. En doğrusu Çin hükümetinin şeffaf bir şekilde iddialar karşısında buraları gözlemcilere açmasıdır.
SORU: UH1 helikopterleriyle ilgili aynı bölgede üç ay önce kaza meydana gelmişti. UH1 helikopterlerinin uçmasının askıya alınması söz konusu mudur? O bölgedeki kara havacılığın taşınmasıyla ilgili bir çalışma var mı?
Bu tip konular gündemde değil. Fakat şu söz konusu, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığımız bir soruşturma açtı. MSB de kendi içinde soruşturma açtı. Bu raporlar çıktığında,, kaza niye gerçekleşmiştir? Ve bu teknik konularla ilgili açıklanacak şey var mıdır? Benzer kaza olduğunda kapsamlı rapor yayımladılar. Şu aşamada acımız da büyük, spekülasyondan uzak durup, fakat şu anda hadise çok sıcak. Soruşturma neticesini bekleyelim.
SORU: Cumhur İttifakı'nın genişlemesine ilişkin açıklamalar geldi. Nasıl çalışmalar göreceğiz? İkinci soru, ABD Başkanı Trump'ın Rahip Brunson'a seslendikten sonra "Serbest bırakılmasını istedim, onlar da serbest bıraktılar" dedi. Ne dersiniz?
Başkan Trump'ın ifadesinin doğru olmadığını söylemek isterim. Zaten öyle bir şey olacak olsaydı, serbest bırakın dediğinde "bu şekilde bir üslubu kabul etmiyoruz" denildi. Demek ki dedikleri yapılmadı ki, Türk yargısının bağımsızlığına gölge düşürecek herhangi bir tutum alınmadı ki, onlar da bu yollara başvurdu. Başkan yardımcısı bir tweetini, kendi twitter adresinde tuttu. Başkan Trump'ın defalarca beyanları oldu. Dolayısıyla ifadesi doğru bir ifade değil. Bunun doğru olmadığı zaten kendileri tarafından yaptırım kararlarıyla ortadadır. Tamamen iç siyasi mesaj verme kaygısıyla bir başarı öyküsü unma kaygısıyla söylenmiş ama gerçekle alakası olmayan bir değerlendirme.
Cumhur İttifakı konusunda bu çalışmaların dinamik bir karaktere sahip olduğunu ifade etmiştik. Bu çerçevede de belli il ve ilçelerin gözlemleneceğini buradaki tabloya göre bir takım il ve ilçelerde gözden geçirmelerin olabileceğini ifade etmiştik. Bu çalışmalar devam ediliyor.
Ya da iki partinin aynı anda aday gösterdiği yerlerde eğer cumhur ittifakı dışına gitme kümelenme varsa; bu durumda ittifak içerisinde iki adaydan birinin çekilmesi ve ittifakın kazanması şeklindeki stratejiler gündemdedir. Şunu söyleyebilirim, bütün bu yol haritası boyunca ilçeler, iller tamamen gözlemlenmektedir. Cumhur İttifakı'nın her iki unsuru tarafından da.
Cumhurbaşkanımız sahada. Arkadaşlarımız tarafından planlaması yapıldı, onaylarına sunulacak. İstanbul ve Ankara'da ilçelere gittiği de oluyor. Bu geniş kapsamlı detaylı bir programdır.