21. Yüzyıl'ın en iyi 9 filmi
British Film Institute ile İngiliz sinema dergisi Sight and Sound tarafından düzenlenen ve 1952'den bu yana her 10 yılda bir güncellenen 'Tüm Zamanların En İyi 100 Filmi' listesinin 2022 edisyonu geçtiğimiz haftalarda açıklandı. Eleştirmenler, akademisyenler, programcılar, arşivciler ve küratörlerin oylarıyla belirlenen listenin birinci sırasına Chantal Akerman'ın 'Jeanne Dielman, 23 Quai du Commerce, 1080 Bruxelles' adlı filmi yerleşti. Böylelikle listenin tarihinde ilk kez bir kadın yönetmenin filmi zirveye çıktı. Peki, 1639 kişinin oy kullandığı bu geniş kapsamlı ve saygın soruşturmada ilk 100'e 21. Yüzyıl'dan hangi filmler girdi? Habertürk film eleştirmeni Mehmet Açar'ın yazısı.
- 1
9. KAPAN (2017)
(Get Out)
Soruşturmada altı filmle birlikte 95’nci sırada yer alan ‘Kapan’, genç fotoğrafçı Chris’in, sevgilisi Rose'un ailesini ziyarete gitmesiyle yaşadığı olayları anlatıyor. Ailenin konukseverliği, sadece Chris'i değil, bizi de rahatlatmaz. Ormanın içinde, dış dünyadan izole edilmiş o büyük evde Chris, beyaz ve zengin ailenin gücü karşısında kendini yalnız ve savunmasız hisseder. Ailenin liberal söylemi, derinlerdeki ırkçılığı örtbas edemez. Hikâye günümüz ABD'sindeki ırk ayrımcılığından ve beyazların Afrikalı Amerikalılar üzerindeki bedensel sömürülerinden kaynaklanan sorunlar üzerinden şekilleniyor. Jordan Peele, ilk yönetmenliğinde derinlerdeki korkuları açığa çıkarabilme ve filmin görsel malzemesi yapma konusunda iyi iş çıkarıyor. Chris'in aklından geçen korkuları hissetmemiz için sakin bir tempo tutturuyor. Korku gerilim türünün karanlığı yerine aydınlık, canlı ve sıcak renkleri kullanıyor; ince bir mizahla gerilimi iç içe geçiriyor. - 2
8. TROPICAL MALADY (2004)
(Sud pralad)
Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un Cannes’da Jüri Ödülü kazanan filmi, iki ayrı bölümden oluşuyor. İlk bölümde iki erkeğin ilişkisini; Tayland halk masallarından esinlenen ikinci bölümde ise ormanda kaybolan bir askerin gizemli hikâyesini seyrediyoruz. Cannes’da ana yarışmada yer alan ilk Tayland filmi olan ‘Tropical Malady’, listede 95’nci sırada yer alıyor. Sadece yönetmenlerin verdiği oyların temel alındığı listede ise 62’nci sıraya yükseliyor. 2016 yılında İngiliz Film Enstitüsü tarafından yapılan bir soruşturmada gelmiş geçmiş en iyi LBGT filmleri arasında 6’ncı olduğunu da hatırlatalım. 2010’da ‘Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor’ ile Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan Apichatpong Weerasethakul, anaakım filmlerden hoşlanan seyircilere hiç hitap etmeyen deneysel tarzda bir sinema yapmasıyla tanınıyor. - 3
7. PARAZİT (2019)
(Gisaengchung)
Güney Koreli sinemacı Bong Joon Ho’nun yönettiği film, Altın Palmiye ve En İyi Film Oscarı’nın yanı sıra gişelerdeki başarısıyla da dikkat çekti. Sight & Sound soruşturmasında ilk 100’e girerek başarılarına bir yenisini daha ekledi. Listede 90’ncı sırada yer alan ‘Parazit’in farkı, yoksulluk ve geçim zorluğu konusunda yeni bir bakış açısıyla yeni şeyler söyleyebilmesinde; 2000’li yıllara ait başka tür bir yoksulluğu anlatabilmesindeydi. Sonuçta, her çağın, her dönemin kendine özgü yoksulluk ölçüleri var. Kim ailesinin yoksulluğu, geçim zorluğu kadar düşmüşlük ve dışlanmışlık halleriyle ilgili… Alışageldiğimiz tarzda bir yoksulluk psikolojisine sahip değiller. Filmde anlatılan sınıf mücadelesi, sadece ekonomik değil, psikolojik cephede de geçiyor. Tek mesele geçim ya da para değil. Gurur da bir sınıf mücadelesi nedeni. Film, alt sınıfların modern dünyadaki en önemli sermayesinin zekâ ve özgüven olduğunun altını çiziyor. Dolayısıyla, ilk bölümü ‘zenginlerin parası, yoksulların zekâsı’ diye özetlemek mümkün… İkinci bölümde ise öykü beklenmedik sulara doğru yol alıyor. Yoksullar zekâlarıyla elde ettikleri her şeyi biraz da kibirleri ve açgözlülükleri nedeniyle riske atıyorlar. Final ise karamsar ve çıkışsız… ‘Parazit’ bu yanıyla, biraz da umutsuzluğun filmi... -
- 4
6. RUHLARIN KAÇIŞI (2001)
(Spirited Away-Sen to Chihiro no Kamikakushi)
Listede 75’inci sırada yer alan ve birçok soruşturmada 2000’li yılların en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen ‘Ruhların Kaçışı’nda yazar ve yönetmen Hayao Miyazaki, bizi bu kez küçük Chihiro ile birlikte kötü ruhların yaşadığı, bizim yaşadığımız boyutta olmayan gizemli bir şehre götürüyor. Açık büfedeki yemekler yüzünden domuza dönüşen annesiyle babasını kurtarmak isteyen Chihiro, ruhların arınmaya geldiği hamamda çalışmaya başlıyor. Miyazaki’nin üstüne kitaplar yazılan ve sayısız analize konu olan fantastik filmi, bir büyüme hikâyesi üzerinden çağdaş Japon toplumunun eleştirisini yapıyor; seyirciyi benzersiz bir hayal dünyasına sürüklüyor. - 5
6. TOPLAYICILAR (2000)
(Les glaneurs et la glaneuse)
Fransız Yeni Dalga akımının yönetmenlerinden Agnès Varda’nın imzasını taşıyan belgesel formatındaki ‘Toplayıcılar’, soruşturmada 67’nci sırada yer alıyor. Varda, filmde kırsal kesimde ve büyük şehirlerdeki ‘toplayıcılar’ın hikâyelerine yer veriyor; toplayıcılığın anlamını, geçmişini ve bugününü sorguluyor. Kırsal kesimdeki toplayıcılar, hasattan sonra tarlada kalan artık ürünü toplayan çok eski bir geleneği sürdürüyorlar. Öte yandan, farklı alanlarda çalışan şehir toplayıcıları da var. Toplayıcılar arasındaki sürpriz isimlere yer veren Varda, belgeselde kamerasını bazen kendine çevirmeyi de ihmal etmiyor. 2016 yılında BBC’nin düzenlediği 21. Yüzyılın En İyi 100 Filmi’ soruşturmasında 99’ncu sırada yer alan ‘Toplayıcılar’, Sight & Sound dergisinin 2014 yılındaki soruşturmasında gelmiş geçmiş en iyi 8’nci belgesel seçilmişti. - 6
4. AYIŞIĞI (2016)
(Moonlight)
Listeye ilk kez giren filmlerden biri… Aslında filmin ana karakteri Chiron gibi siyah gençlerin uyuşturucu bataklığına dönüşmüş mahallelerde neler yaşadığı üzerine daha önce çok Amerikan filmi seyrettik. ‘Ayışığı’nın farkı, yönetmen ve yazar Barry Jenkins’in; suçun, silahın cazibesini bir yana bırakması ve erkeklik kültürüne odaklanması... Anlıyoruz ki o çocukların sadece olgunlaşması değil, duygusal olarak kendilerini tanımaları, gerçek kimliklerini bulmaları dahi kolay değil. Aşk, bile ruhlarını özgürleştiremiyor... 60’ncı sırada yer aldığı Sight & Sound soruşturması Amerikan kenar mahallesi üzerine çekilen en iyi filmlerden biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. -
- 7
3. ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ
(Portrait de la jeune fille en feu)
Listeye 30’ncu sıradan giren film, 18. Yüzyıl’da Fransa’da geçiyor. Marianne (Noémie Merlant), bir ressam... Sistemin kadınların karşısına çıkardığı blokların arasındaki çatlaklardan sızmayı başarmış, görece ekonomik özgürlüğünü kazanmış biri... Héloise (Adèle Haenel) ise erkek egemen toplumun kadınlar için daralttığı yaşam alanlarında sıkışıp kalmış bir genç kız... Özgürlük özlemine dair bir aşk filmi seyrediyoruz. Tüm kadın karakterler düşünüldüğünde, alt metinlerde dönemin erkek egemen toplumunun manzarası çıkıyor ortaya. Feminist bir film olduğu da söylenebilir. Kadın dayanışmasına yapılan vurguyu da unutmamak gerek. Belki çok iddialı bir öyküsü ya da konusu yok. Yasak âşk hikâyesini, sinemada ilk kez görmüyoruz. Ama öylesine iyi geliştirilmiş bir senaryo ve çarpıcı bir sinema duygusu var ki, hikâyeyi sanki ilk kez anlatılıyormuş gibi seyrediyoruz. Céline Sciamma, böylesi güçlü bir sinemaya nasıl ulaşıyor derseniz, öncelikle sadelik geliyor aklıma ve sinemanın resim sanatıyla kardeşliğini hiç aklından çıkarmayan kadrajları... Filmin içinde gördüğümüz resimler ne kadar anlamlıysa filmin içinden gelen müzikler de o kadar anlamlı... - 8
2. MULHOLLAND ÇIKMAZI (2001)
(Mulholland Drive)
David Lynch’in bulmacayı andıran yapısıyla dikkat çeken filmi, listede 8’nci sırada yer alıyor. Naomi Watts’ın canlandırdığı Betty, hayallerini gerçekleştirmek üzere Hollywood’a gelmiş genç, heyecanlı ve yetenekli bir oyuncu adayıdır… Teyzesinin evinde tanıştığı Rita (Laura Harring) ise geçirdiği kaza sonrası hafızasını kaybetmiş esrarengiz bir kadındır. Katıldığı deneme çekiminde başarılı performans sergileyen Betty, gerçekte kim olduğunu bulmaya çalışan Rita’ya yardım etmeye karar verir. Rita ile Betty’in gizemli serüvenlerini izlerken mafyanın işinden ettiği kibirli genç yönetmen ve aptal kiralık katil gibi başka karakterlerle tanışırız. Film ilerledikçe, Hollywood’un karanlık yüzü ve sürprizlerle dolu katı gerçeklerinin, gençlik hayallerinin masumiyetini yok ettiğini görürüz. Hollywood’da yıkılan masum hayaller üzerine çekilmiş en etkileyici ve güzel filmlerden biri… - 9
1. AŞK ZAMANI (2000)
(Fa yeung nin wah - In the Mood for Love)
1960’ların başlarında Hong Kong’ta aynı binada oturan bir kadın (Maggie Cheung) ve erkek (Yony Leung) eşlerinin ilişkiye girmesiyle yalnız kalır ve zaman içinde duygusal olarak birbirlerine yakınlaşırlar. Hong Konglu usta yönetmen Wong Kar Wai’nin filmi, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’ndeki ilk gösteriminden itibaren özellikle eleştirmenler ve sinefiller arasında bir başyapıt olarak kabul edildi. Anlatım tekniği, stili, müzikleri, kadrajları, renk paleti ve kostümleriyle öne çıkan ‘Aşk Zamanı’, içerdiği melankoli duygusuyla da hafızalardan silinmeyen bir film. 2012’de Sight & Sound soruşturmasında en iyi 24’ncü film olarak yer almıştı. 10 yıl sonra 19 basamak yükselerek 5’nci sıraya geldi. Soruşturmaya göre 1975’den bu yana çekilen en iyi film olma özelliğini de taşıyor. -