Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık 20 ila 50 yaşın hastalığı! Migren ve kronik migren Avrupa'da birinci sırada engellilik nedeni
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yetişkin nüfusun neredeyse yarısının son bir yıl içinde en az bir kez baş ağrısı yaşadığı tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü, baş ağrısının, tüm dünyada hafife alındığını, yeterince tanınmadığını ve yeterince tedavi edilmediğini bildiriyor.

        Küresel Migren ve Ağrı Derneği Başkanı Prof. Dr. Aynur Özge, Avrupa'da 50 yaş altı çalışan kesim için birinci sırada; tüm dünyada ise ikinci sırada engellilik nedeni olan migren ve kronik migrenin bireylerin iş ve özel hayatından geri kalmasına neden olduğunu belirterek, bu baş ağrıları bir ayda 15 günden fazla sürüyorsa mutlaka bir uzmana gidilmesi gerektiğini söyledi.

        BAŞ AĞRISI BİR AYDA 15 GÜNDEN FAZLA SÜRÜYORSA DİKKAT!

        Kronik migrenin bir beyin hastalığı olduğunu, bu nedenle sadece basit bir baş ağrısı olarak düşünülmemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Aynur Özge, "Kronik migren, genetik yatkınlığı olan kişilerde ve özellikle kadın cinsiyetinde tetikleyici olan bir çevresel uyaran olduğunda yaşanan özgün baş ağrısı ataklarına verilen isimdir. Ağrı dışında birçok problemin de yaşandığı bir bozukluktur. Bu kişiler ağrıyı ayda 15 günden daha fazla yaşıyorlar. Bu durum en az 3 aydır devam ediyorsa o zaman bu kişilerde kronik migren olduğunu söylüyoruz" dedi.

        MİGREN AVRUPA'DA BİRİNCİ SIRADA ENGELLİLİK NEDENİ

        Kronik migrenin görülme sıklığının yüzde 16.4 olduğunu aktaran Prof. Dr. Özge, "Türkiye'de ise bu sıklık yüzde 3.2 oranında görülüyor. Migren üretken çağın hastalığıdır ve 20 ila 50 yaş arasında çok yüksek sıklıkta görülen bir hastalıktır. En son yayınlanan bir araştırmaya göre, migren ve kronik migren Avrupa'da 50 yaş altı çalışan kesim için birinci sırada, tüm dünyada da ikinci sırada engellilik nedeni. Dolayısıyla migren görülme oranını küçük bir oran olarak görmekten ziyade bireylerin yaşamında nereye denk geldiğini düşünmek ve daha geniş bir perspektiften bakmak gerekir" dedi.

        Prof. Dr. Özge, "Kronik migrende risk faktörleri; kadın cinsiyeti, metabolik hastalıklar, tansiyon, kalp hastalıkları, kilo, alerji, uyku bozuklukları ve strestir. Dolayısıyla hastaların migren kuralları dahilinde yaşam tarzlarına dikkat etmeleri gerekir. Bu kişilerin beslenme ve uyku düzenleri iyi olmazsa, aynı zamanda sıvı alımları yetersizse, egzersizi yaşam biçimi olarak benimsememişlerse ve duygu durumlarını kontrol etmede zorlanıyorlarsa migren atakları kaçınılmazdır" dedi.

        KRONİK MİGREN BELİRTİLERİ

        Migren ağrısının dört safhası olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özge, "Ağrının öncesinde ağrının geldiğini gösteren bazı sinyaller vardır; izah edilemeyen bir şişlik, vücutta ödem, tedirginlik hissi, kaygılanma, uyku düzeninde bozukluk, tepkilerde değişiklik, açıklanamayan iştah kesilmesi.

        Ardından migren hastalarının yüzde 15’inde görülen ve aura (haberci çığlık) denilen beyin zarlarının oksijensiz kalmaya başladığını yansıtan bir belirti meydana gelir. Aura döneminde bazı hastaların gözlerinin önünde ışıklı çizgiler, parlamalar, hareler, noktalar, karlanmalar ya da bulanık görme meydana gelir. Bazı hastalarımız yine bu safhada konuşmalarının ellerinde olmadan bozuklaştığını, dillerinin dolandığını tarif ederken; bazıları da kolda uyuşma, güçsüzlük, bir yeri tutmama, baş dönmesi gibi belirtiler yaşar. Bu da bir saat süren bir safhadır.

        Daha sonra baş ağrısı başlar. Başın bir yerinden başlayan ve başın tamamına doğru yayılan; gözün veya yüzün arkasından ya da boyun arkasından başlayıp yayılan bir ağrıdır. Bu ağrı son derece şiddetlidir ve çoğunlukla hastalar tarafından ‘zonkluyor’ diye tarif edilen bir ağrıdır. Tuttuğu zaman eğer bir tıbbi tedavi uygulanmadıysa en az 4 saat en fazla 72 saate sürer. Ağrı şiddetlendikçe hastada mide bulantısı, kusma; ışıktan, sesten, kokudan, fiziksel hareketten rahatsız olma, basit fiziksel aktiviteleri yaparken bile zorlanma, iç geçmesi görülür. 4-72 saat süren ağrının ardından da, 24 saat kadar süren bir dönem olabilir. Hasta bu süreçte sadece uyumak, kendini restore etmek ve ciddi bir tuvalete çıkma isteği duyabilir. Vücudunda atak sırasında oluşan toksinleri atmak ister" dedi.

        AĞRILAR KAYGILARI, KAYGILAR DA AĞRILARI TETİKLİYOR

        Migrenin zor bir hastalık olmasına rağmen toplum tarafından 'basit bir ağrıymış' gibi algılandığını aktaran Prof. Dr. Özgü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ayda bir defa migren atağı yaşayan bir anne düşünelim; Bu kişi ilk zamanlarda ayda 1-2 kez strese girdiğinde, aç ve uykusuz kaldığında atak yaşıyordu. Bu durumda birkaç gün işler aksıyor ama ev halkı idare ediyordu. Ancak işin içine kronik migren girdiğinde eğer kişi kendisine dikkat etmezse atak sayıları artıyor ve bunlar da 3 gün sürüyor. Ayda 5 defa atak yaşayan bir hasta da 15-20 gün normal işlerini dahi yapamaz hale geliyor. Bu hastalık sırasında 'acaba beynim de başka bir sorun mu var' diye yaşanan ek kaygılar, hastaneye gidip film çektirme, tahlil yaptırma gibi ekonomik maliyetler de cabası. Migren hastaları toplum ortalamasına göre daha kaygılıdır. Bu genetik kökeni olan bir durumdur. Bu durumda da ağrılar kaygıları, kaygılar da ağrıları tetikleyerek bir kısır döngüye neden oluyor."

        Migren hastalarının yaşadığı en büyük sorunlardan birinin ise etiketlenmek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özgü, "Kalp krizi geçiren bir hastaya daha ılımlı yaklaşılırken, migren atağı olan kişiler aynı pozitif ayrımcılıkla karşılaşmıyor. Bu hastalar 'alt tarafı baş ağrısı, bir ağrı kesici al' diye geçiştiriliyor ve hayatın rutin akışının devam etmesini isteyen bu kişiler yüzünden çok büyük zorluk yaşıyorlar. Bir kişiler ataklar sürecinde işe gidemiyor, sinemaya gidemiyor, çocuklarının mezuniyetine gidemiyor. Her şey aksıyor, çok zor bir döngü yaşanıyor. Bu nedenle hafife alınacak bir hastalık değil" şeklinde konuştu.

        MİGRENİN EKONOMİK YÜKÜ ÇOK BÜYÜK

        Migrenin ülke üzerindeki maliyeti yaklaşık 5 milyar dolar. Türkiye migren raporuna göre migrenin çok büyük bir sosyal-ekonomik yükü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özge, "Migrenin 2019 yılında Türkiye’ye maliyeti 27.9 milyar TL idi. Kişi, atak geldiğinde şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma nedeniyle işe gidemeyecek hale gelir. Hastalar atak sırasında sakin ve karanlık bir alana ihtiyaç duyar. Kişi, kapalı ve gürültülü bir yerde çalışıyorsa, ki pandemide bu durum daha da zorlaştı. Bu kişiler çok büyük bir mağduriyet içerisindeler. Biz de dernek kapsamında migren dostu işyerleri diye bir proje başlattık. Amacımız iş verenlere migreni anlatmak ve işyerlerinde migrenli çalışanların ataklarını daha hızlı geçirmelerini sağlayacak, onların bu sorunlarına çözüm için yardım etmek ve yanlarında olunduğunu göstermek için basit ama önemli düzenlemeler yapmalarına yardım etmek istiyoruz" dedi.

        MİGREN HASTASI DOKTOR: 15 YILDIR ATAK YAŞAMIYORUM

        Migren hastalarının, hastalıklarını tanımaları ve kabullenmeleri gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Özge, şu önerilerde bulundu: "Ben de bir migren hastasıyım. Tanı alıncaya kadar 3 kez sinüzit ameliyatı oldum. Bu alanda uzman oldum ve çözüm üretmeye başladım. 15 yıldır atak yaşamıyorum; çünkü yapılması gereken her şeye uyuyorum. Örneğin; yeme düzenime, sıvı alımıma, uyku düzenime dikkat ediyorum. Her sabah 15 dakika pilates yapıyorum, stresi nasıl yöneteceğime dair eğitim aldım ve bunları uygulamaya çalışıyorum. Öğünlerimi atlamıyorum ve ara öğünlerimi muhakkak yanımda taşıyorum, olur da bir gün atak geçirirsem diye atak anında kademeli kullanmam gereken ilaçlarım, bir davete bile gitsem çantamda yerini alıyor. Ataklarım başlarsa o ilaçları bir hasta olarak doktorumun tarif ettiği şekilde almam gerektiğini biliyorum. Ben de hastalarımın aynı şekilde davranmalarını istiyorum. Hastalar migren yokmuş gibi davranmasın ama migrenin hayatlarını yönetmesine de izin vermesin" dedi.

        MİGREN HASTALARI HİMALAYALAR'A DA TIRMANABİLİR, KIZILDENİZ'E DE DALABİLİR

        Migren hastasının bir şeyden geri durmasına gerek olmadığını belirten Prof. Dr. Özge, sözlerine şöyle devam etti: "Her şeyi yapabilirsiniz. Himalayalar’a da tırmanabilirsiniz, Kızıldeniz’in dibine de dalabilirsiniz ve her mesleği yapabilirsiniz ama migren kurallarını bilip hayatınızdaki düzenlemeleri buna göre yaparak… Ancak tıbbi yardım almalısınız, migren artık çözümü olan bir hastalık. Atakları önleyen ilaçlar, ilaçların yanında sinir uçlarına özel enjeksiyonlar, botulinum toksin, migren aşısı diye bilinen bazı antikor tedavileri var; hepsini uyguluyabiliyoruz. Şimdi onların hapları da geliyor. Dünyada ruhsat aldı, Türkiye’de de ruhsat başvuruları yapıldı, yakında kullanılacağını umut ediyoruz. Her yöntemle hastanın eğitimi, yaşam şeklinin düzenlenmesi, ataklara erken ve doğru müdahale, atakların gelmemesi için yapılacak uygulamalar gibi yöntemlerle ağrıyı hayatlarına en az müdahale edecek şekle getirmeye çalışıyoruz."

        HACAMAT VE MİGREN AMELİYATINA İTİBAR ETMEYİN

        Prof. Dr. Özge, "Migren bir beyin hastalığıdır, bu nedenle ağrılar insanların elinde olan bir şey değil. Abartıyorlarmış, zayıf insanların sorunuymuş gibi algılamayalım. Etrafımızda bir migren hastası varsa önce onu anlamaya çalışalım. Hastalarımız da hastalıklarını kabullensinler ve rasyonel çözümler üzerinde ilerlesinler. Hacamat, migren ameliyatı gibi rasyonel olmayan hiçbir yönteme itibar etmesinler. Migren bugün tıbbi imkanlar çerçevesinde çok büyük oranda çözülebilen bir hastalık" dedi.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa