Zeki Müren 89 yaşında
Zeki Müren, vefat etmeden 3 ay önce "Ülkemden kazandıklarımı ülkeme bırakırım" diyerek bugünkü karşılığı 500 milyon TL olan mirasını Türk Eğitim Vakfı ile Mehmetçik Vakfı'na bıraktı. Müziğin 'Sanat Güneşi' ve 'Sanatın Paşası' Müren, 47 yıllık kariyerinde 300'e yakın şarkıya imza attı. Mehmet Çalışkan, bugün doğum günü olan Zeki Müren'in kariyerindeki dönüm noktalarını Habertürk 'Haftanın Portresi'nde derledi
Babam, sürekli Zeki Müren dinlediği için çocukluk yıllarımda şarkılarına aşina olmuştum;
'Hangi Rüzgar Attı Seni', 'Taç Olsan Başıma Takmayacağım', 'Bir Yangının Külünü', 'Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim', 'Eskimeyen Dost', 'Gözlerin Yeter', 'Manolyam', 'Şarkılara Sordum', 'Dost Bildiklerim'...
Kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı nedeniyle Bodrum'daki evinde inzivaya çekilen Zeki Müren, ne dışarıya çıkıyor ne de evine misafir kabul ediyordu.
Uzun süredir çekilmediği için fotoğraflarının haber değeri epeyce yüksekti. Bu nedenle 1995'in yaz aylarında Bodrum'da çalıştığım zamanlar, günün belli saatlerinde Kumbahçe'deki evinin karşısındaki elektrik direğinin yamacında beklemek farz olmuştu.
Tek kare fotoğraf için güneşin altında saatlerce beklemeye değerdi.
Zira fotoğraflarının yüksek haber değeri olmasının yanı sıra bana Türk sanat müziğini sevdiren adamdı.
Günlerden bir gün bir anda pencerede belirdi.
El salladı.
Ben de karşılık verdim.
Karşılıklı el sallaşırken fotoğrafını çekemedim.
Bir anda belirdiği gibi bir anda gözden yitiverdi.
Kendi kendime, 'El sallayacağına fotoğrafını çekseydin' diye hayıflanmam bir süre sonra 'Olsun, koca Zeki Müren bana el salladı' tesellisine dönüştü.
Yıllarca kimseyle görüşmeyen Zeki Müren, TRT'nin programı için Bodrum'dan İzmir'e gitmeye ikna edilmişti. Daha doğrusu kariyerinin başlangıcında önemli bir noktada duran TRT'nin ricasını kıramamıştı.
Daha yolculuğun başında ne kadar bitkin olduğu yüzünden anlaşılıyor, kalbinde sorun olduğu ve şeker hastası olduğu da biliniyordu. Ne var ki yetkililer, nedense programı ertelemeyi veya iptal etmeyi düşünmedi. Hatta hiçbir sağlık önlemi alınmadan çıkarıldığı yayında uzun süre ayakta tutuldu. TRT'de şarkı söylediği ilk mikrofonunun da hediye edilmesi de ziyadesiyle heyecanlanmasına neden oldu.
Bir ara titrese de o anda kimse neler olduğunun farkında değildi. Mikrofonu aldıktan sonra yerine geçerken kendisini iyi hissetmediğini söyledi. 5 dakika sonra da hayatını kaybetti.
Bursa Emir Sultan Mezarlığı'na defnedildi.
O gün, Ajda Pekkan'ın da dediği gibi bir efsane yitip gitti.
O efsane, 6 Aralık 1931'de Üsküp göçmeni Kaya Bey ile Hayriye Hanım'ın tek çocuğu olarak Bursa'da doğdu.
Zeki Müren, doğumuyla ilgili şunları söylemişti; "Uludağ eteklerine ikinci kar çoktan düşmüş. Bursa, sıfırın altındaki gecelerinden birisini yaşıyor. Dedem Hacı Mehmet Efendi, göbeğim kesildikten sonra o güzel sesiyle minicik kulaklarıma ilk ninniyi söylemiş, 'Oğlan oğlan boynuma dolan. Kolum sana yastık, saçlarım yorgan.' Sabah ezanı okunurken, saat beşte dünyaya gelmişim. Rahmetli babaannem, 'İnşallah başarılı ve zeki bir çocuk olsun' diyerek adımı Zeki koymuş. Orta Pazar Caddesi'nde oturanlar, o sabah ebemin sevinç çığlıklarına koşmuşlar. Güzel sesli dedem Mehmet Efendi çok ünlü bir hafızdı. Her gün Şehadet Camisi'ne gider, ezan okurdu. O ezan okurken, herkes sokaklara dökülür, tüyleri ürpererek dinlerdi onu. Babam Kaya Müren ise, Bursa'nın en iyi giyinen erkeğiydi. Yaz - kış demeden ölünceye kadar o takım elbisesini ve kravatını hiç çıkarmadı. Babaannem, uzun beyaz entarisini üzerinden hiç çıkarmaz, saçları hep topuzlu dolaşırdı."
Henüz ilkokuldayken şarkı söyleme yeteneğinin keşfedilmesiyle okulun müzikli müsamerelerinde başrolleri oynadı. İlk müsamerede bir çobanı canlandırdı.
Müziğe olan yatkınlığının gelişmesi için tamburi İzzet Gerçeker'den solfej ve usul dersleri aldı.
Boğaziçi Lisesi... Ailesini zorla ikna ederek 1946'da yatılı öğrenime başladı. Liseyi İstanbul'da okumak istemesinin iki nedeni vardı. Birincisi; denizi çok sevmesi. İkincisi; ders almak istediği müzik hocalarının İstanbul'da yaşaması. Agopos Efendi ve Udi Krikor'dan musiki dersleri alırken okulu birincilikle bitirdi.
'Zehretme Hayatı Bana Cananım'... İlk bestesini 1949'a yaptı. Ömrü boyunca 300'e yakın şarkı üretti.
İlk bestesinin mısralarındaki ilk harflerden 'Zeki' oluşuyor;
Zehr'etme bana hayatı cananım
Elemlerle doldu benim her anım
Kederinle yanıp sönse de canım
İnan ki ben sana yine hayranım
'Bir Muhabbet Kuşu'... 1949'da ilk plağını Şükrü Tunar'ın şirketinden çıkardı. Şarkı da Tunar'a ait.
TRT İstanbul Radyosu... 1950'de 186 kişinin katıldığı solistlik sınavında birinci oldu.
Radyodaki ilk konseri 1 Ocak 1951'de canlı olarak yayınlandı.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi... 1954'te Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen Atölyesi'nden birincilikle mezun oldu.
'Beklenen Şarkı'... Rol aldığı ilk sinema filmi.
Cahide Sonku'nun hem yapımcısı hem de Sami Ayanoğlu ve Orhon Murat Arıburnu ile ortak yönetmeni olduğu film gösterime 1953'te girdi. Sonku, aynı zamanda başrolde Zeki Müren'e eşlik etti.
'Çay ve Sempati'... 1955'te Arena Tiyatrosu'nun oyununda ilk kez tiyatro sahnesinde çıktı.
'Manolyam'... 1955'te İlk altın plağını kazandı. Ayrıca aynı yıl ilk sahne konserini verdi. Konserlerinde kendi tasarımı olan kostümleri giydi. Müzik sektörüne saz heyetinin tek tip kıyafet giymesi ve T şeklinde sahne podyumu gibi yenilikler kazandırdı.
Ankara Piyade Okulu... 1957'de başladığı askerlik görevine İstanbul Harbiye Temsil Bürosu'nda devam ettikten sonra Çankırı'da terhis oldu.
'Bıldırıcın Yağmuru'... Yazdığı şiirleri 1965'te kitapta yayımladı. Şiirleri aynı zamanda aynı adla kaset olarak da satışa çıktı.
Paşa... 1969'daki Aspendos konserinden sonra sesinden ziyadesiyle etkilenen Antalyalılar, 'Sanatın paşası' şeklinde hitap etti. O tarihten sonra medyanın da bu tabiri kullanmasıyla herkes tarafından 'Paşam' olarak hitap edildi.
Londra Royal Albert Hall... 1976'da sahneye çıkarak bu mekânda konser veren ilk Türk şarkıcı oldu. Konseri, yaklaşık 6 bin kişi seyretti.
Bodrum Kalesi... Restorasyonuna harcanması için 1984'te kalede verdiği son konserinin gelirini bağışladı.
Devlet Sanatçısı... 1991'de bu payeye layık görüldü.
Zeki Müren, 1980'de geçirdiği ilk kalp krizinden sonra Paris'te ameliyat olmuştu. Müren, ameliyata girmeden önce annesi Hayriye Hanım'a yazdığı mektupta tüm mal varlığının, adına kurulacak vakıfla yoksulların tedavisine harcanmasını vasiyet etti.
Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı... Vefatından 3 ay önce "Ülkemden kazandıklarımı ülkeme bırakırım" diyerek mirasını iki vakıf arasında paylaştırdı. Vasiyeti, vefatından sonra Bodrum Tereke Hakimliği'nde açıldı. Nakit para, tahvil ve gayrimenkul olmak üzere 5 trilyon liralık mirası iki vakıf arasında aynı oranda bölüştürüldü. Bu para, günümüzde dolar kuru hesabı üzerinden 500 milyon lira yapıyor.
Zeki Müren, vefat etmeden kısa bir süre önce yardımcılarından Sevgi Hanım'a şunları söyledi; "Bugün bir film çevirsem nasıl bir rolde oynamak isterdim biliyor musun? Henüz alkışlar devam ederken, henüz hayranlarıyla kapısı dolup taşarken, henüz günde yüzlerce mektup alırken ölen bir bestecinin hayatını oynardım."
Zeki Müren Eğitim Bursu ile öğrencilere burs verilirken 2002'de iki vakıf tarafından Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi yaptırıldı.
Neşet Ertaş'ın anısı...
Anadolu turnelerinden birinde Zeki Müren, Neşet Ertaş'ı sofrasına davet etti.
Neşet Ertaş, saatlerce çaldı, söyledi.
Birlikte 'Zahidem'i söyledikten sonra Zeki Müren, derin bir of çekerek 'Olmaz böyle şey' diyerek kendinden geçip yanlışlıkla başını duvara vurdu.
Zeki Müren hastaneye kaldırılırken Neşet Ertaş uzun süre şoktan çıkamadı.