'Yenidoğan' çetesi sanığı Renas Kılıç: Belediye başkanı olmak istiyordum!
Yenidoğan Çetesi davasında 4. celse bitti, duruşma yarına ertelendi. Esenyurt Belediyesinde Sağlık İşleri Müdürü olarak çalıştığını söyleyen tutuklu sanık Renas Kılıç, "Eşim bu olayları bilmiyordu. İki kez depremde kaldım. Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay mı? Benim hedefim, belediye başkanı olmaktı. Ama şimdi katil olarak anılıyorum" dedi. "Yenidoğan çetesi" davasının duruşması yarına ertelendi
İstanbul'da, yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam edildi. 22. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşma saat 10.30'da başladı. Duruşma savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
3 GÜNDE 13 SANIK SAVUNMA YAPMIŞTI
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görüldü. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. İlk üç duruşmada, 13 sanık savunma yapmıştı.
MUHASEBECİNİN SAVUNMASI
Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Dördüncü günde duruşma, Esenyurt Reyap Hastanesinin medikal muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık muhasebeci Funda Özen'in savunmasının alınmasıyla başladı.
Esenyurt Reyap Hastanesinin medikal muhasebe biriminde çalışan Funda Özen, savunmasında şunları söyledi:
"Dolandırıcılık suçlamasını kabul etmiyorum. İş dışında kimseyle muhabbetim yok. Esenyurt Reyap Hastanesi’nin medikal muhasebe biriminde SGK faturalandırmalarını yapıyorum. Yenidoğan yoğun bakımda epikriz raporlarını Hasan Basri’nin yazdığını ve Doktor Fırat Sarı’nın kontrol ettiğini biliyorum. Faturalama işlemi bittikten sonra doktor onayı yapılır. Ancak epikrizlerin nasıl hazırlandığını bilmiyorum.
"EPİKRİZ DÜZENLEME YETKİMİZ YOKTUR"
Epikriz raporları bize Pusula Sistemi üzerinden gelir. Bizim epikrizleri düzenleme yetkimiz yoktur. Fatura kesildikten sonra doktor onayı yapılır. Ben sadece Fırat Sarı’nın düzenlediği epikriz raporlarını gördüm."
Sanık avukatı ise savunmasında şunları söyledi: "Savcı Yavuz Engin, müvekkilimizin müdafiliğini müvekkil mali şubedeyken sona erdirmiştir. Bu nedenle, müvekkilimizin mali şubede alınan ifadesi geçersizdir. Müvekkil hakkında ilk dinleme kararı, 18 Temmuz 2024’te verilmiştir. Bu tarihten önce elde edilen tape kayıtları hukuka aykırıdır ve usulsüz delil elde edilmiştir."
"FIRAT BEY İLE SAMİMİYETİM VAR"
Funda Özen'in ardından sanık kürsüsüne Renas Kılıç geldi. Kılıç, savunmasında şunları söyledi:
Renas Kılıç: 2022 yılında belediyede çalışmaya başladım. Öncesinde Reyap Hastanesi’ni kurmuştuk. Daha sonra Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü oldum. Hastane ile de bağlantım vardı. Ben ailemden uzakta yaşıyorum, bu yüzden bana sahip çıktılar. O dönemde mavi kod ve acil sorumlusu bendim. Belediyeye geçtiğimde hekim ihtiyaçları olduğunda destek veriyordum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı tanıyor musun?
Sanık: Benim çocuğum olduğunda benimle çok ilgilendi. Kızımla da hep ilgilendi. Bu nedenle Fırat Bey ile samimiyetim var.
Mahkeme Başkanı: Hakkındaki suçlamayı biliyor musun? Çete ile birlikte 112’yi devre dışı bırakarak para kazandığınız iddia ediliyor.
Sanık: Suçlamayı biliyorum. Ancak 112 veya ambulans sistemi için bir protokol olması gerekiyor. Hiçbir hekim, protokol olmadan hasta kabul edemez.
Mahkeme Başkanı: Maddi kazanç sağladığın iddia ediliyor.
Sanık: Bana hiçbir hasta ya da hastane, para verdiğini söyleyemez.
Mahkeme Başkanı: Tapelerde Yenihayat’tan hasta aldığınız iddia ediliyor, doğru mu?
Sanık: Oranın müdürü beni aradı, “Hasta var” dedi. Fırat Bey’e ulaşamadıklarını söylediler. Ben de Fırat Bey’i aradım.
HAKİM: HESABINA GELEN PARALARI AÇIKLAR MISIN?
Mahkeme Başkanı: Hesabına gelen paraları açıklar mısın?
Sanık: Onlar eski paralar. Daha önce ben Fırat Bey’e borç para vermiştim. Hastane yetkililerine bile “Fırat’tan alacağım var” demiştim.
Mahkeme Başkanı: Fırat seni hasta kabulüyle ilgili arıyor, değil mi?
Sanık: Evet, ben Fırat Bey’e de söyledim. Dernekten gelen yabancı hastalar oluyor. Onlar için her zaman mavi kod verilerek sevk yapılıyor.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmalarında çevre hastanelere hasta gönderdiğin anlaşılıyor.
Sanık: Hangi hastane isterse, hastayı oraya gönderiyorum.
Mahkeme Başkanı: Senin görevin hasta göndermek mi?
Sanık: Hayır. Ama hasta yakınları bana veya ilçe başkanına geliyorsa, biz o zaman yardımcı oluyoruz. Maddi durumu düşük insanlar bizden yardım istediğinde hastanelere yönlendirme yapıyoruz.
Mahkeme Başkanı: Mehmet her yere para veriyor, sen de verebiliyor musun diye Fırat’a soruyorsun.
Sanık: Başkaları birçok hekimle anlaşmalar yapıyor. Ben de Fırat’a, “Bu parayı verebilecek misin?” diye sordum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya “Yok deme, başta kabul et, devam et” diyorsun.
Sanık: İnternetten 112 sistemine baktım. Eğer yeni doğan doktoru hastanede yoksa 112 hasta gönderemiyor. Sistemde görüyorlar. Ben buna dair konuşuyorum.
"HEDEFİM İLERİDE BELEDİYE BAŞKANI OLMAKTI"
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmanda “Hastam az, 3-4 boşum var” diyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Fırat Bey beni aradı. Ancak ben hasta ayrımı yapmam.
Mahkeme Başkanı: Fırat, bunu neden seninle konuşuyor?
Sanık: Biz belediye olarak özellikle eczane kısmı ile tüm vatandaşlara yardım ediyoruz.
Mahkeme Başkanı: Aysel Yılmaz ile konuşmanda, “Komisyon oranı kaç olacak?” diyorsun. Bu neyle ilgili?
Sanık: Sağlık turizmiyle ilgili, Reyap’a gelen hastalarla alakalı bir konuşma. Yenidoğan ile bağlantısı yok.
Mahkeme Başkanı: Fırat ile konuşmanda “1-2 bebek geldi” diyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Benim tanıdığım ve yanımda çalışan bir arkadaşımın bebeğiydi.
Mahkeme Başkanı: “Ücret almadan başlayamazlar” diye Tolga ile bir konuşman var.
Sanık: Hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Meral Bulut kim? Onunla neden para konusunu konuşuyorsun?
Sanık: Reyap Hastanesi muhasebecisi olabilir. Ancak bu konuşmayı hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: “Cumartesiye kadar ödeme olmaz mı?” diyorsunuz.
Sanık: Hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Başka bir diyeceğin var mı?
Sanık: Eşim bu olayları bilmiyordu. İki kez depremde kaldım. Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay mı? Benim hedefim belediye başkanı olmaktı. Ama şimdi katil olarak anılıyorum. Medyada “katil” olarak lanse ediliyorum. Katil damgası yiyorum. En fazla belediyeyi zarara uğratmış olabilirim. Cezaevinde de infaz koruma memurları kötü davranıyor, terör bölgesinde çalışmış bir insanım ama şimdi bebek katili olarak anılıyorum.
"YENİDOĞANA GELEN BEBEKTEN DOKTOR PARA ALIYOR MU?"
Üye Hakim: Sen nasıl hasta gönderiyorsun?
Sanık: Doktor adı veriyoruz.
Üye Hakim: Peki, bunu nasıl sağlıyorsun? Nasıl yönlendiriyorsun?
Sanık: İhtiyacı olan kişiye doktor adı veriyoruz. Yoğun bakım için değil zaten, yoğun bakıma ihtiyacı olmayan kişi yatamaz.
Duruşma Savcısı Soru Soruyor:
Savcı: Hakkında disiplin soruşturması var mı?
Sanık: Yok.
Savcı: Şu anda maaş alıyor musun?
Sanık: Alıyorum.
Savcı: Bebek için gelen oluyor mu? “Geliyor, istersen 1.5 verirsin” dediğin doğru mu?
Sanık: Yenidoğan ile ilgili her hastanenin hak ediş sistemi vardır. Bu durum Fırat Bey ve Fehmi Bey arasında olan bir mesele.
Savcı: Her yenidoğanda gelen bebekten doktor para mı alıyor?
Sanık: Evet, çünkü doktorların maaşı düşük olduğu için.
Savcı: Tapenin devamında ilaç satış konusuna giriyorsun. Bu neyle ilgili?
Sanık: İlaç muhabbetini duyduktan sonra, aynı şeyi Özgür Bey’e söyledim.
Savcı: O konu farklı, onu sormuyorum. Kimi ve hangi hastaneyi söylüyorsun?
Sanık: Reyap Hastanesi.
Savcı: Neden? Sen belediye çalışanısın.
Sanık: Reyap Hastanesi’ni sahiplendiğim için, onun deposunu soruyorum.
Savcı: Reyap Hastanesi’nin deposundan sana ne? Neden ilgileniyorsun?
Sanık: Fehmi Bey’den duydum. O yüzden konuştum.
"BU HER HASTANEDE OLAN BİR ŞEY"
Tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasını yapmak için kürsüye çıktı. Sanık hakkındaki iddianame okundu. Tespitlere göre, Okan Üniversitesi’nde müdür olarak çalışan sanık Serdar Yüksel’in, Gıyasettin Mert’in yönlendirmesiyle Renas Kılıç ve Fehmi isimli kişilerle birlikte, il içi ve il dışındaki hastaları organize ettiği, sevk edilmesi gereken bebek hastaları tespit ederek Fırat ve İlker’in anlaşmalı olduğu hastanelere sevklerini sağladığı ve bunun karşılığında bebek başı ücret aldığı iddia edilmektedir.
Mahkeme Başkanı: Bu hastalar 112’den mi geliyordu?
Sanık: Evet, hepsi.
Mahkeme Başkanı: İlker ile Fırat Sarı arasında bir görüşme var. İlker, “Serdar’dan ses var mı?” diyor. Fırat ise “Serdar’a söyledim, bu ara hastalarımız düşük” demiş. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum, bu her hastanede olan bir şey.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmanda, “Fırat Bey, kolay gelsin, vaktinizi almayayım, 112’nin vakasını attım size” diyorsun. Ardından İlker Gönen 112 ile konuşuyor. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Yine sevk zinciri…
Üye Hakim: Senin hastanelere sevk yapmanda 112’nin haberi var mıydı?
Sanık: Evet, tabii ki vardı.
"10-12 KERE SEVK PARASI ALDIM"
Üye Hakim: Sevklerle ilgili Gıyasettin Mert’ten kaç kere para aldın?
Sanık: 10-12 kere para aldım.
Üye Hakim, “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” ve “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamalarıyla 14 yıla kadar hapis cezası talep edilen Serdar Yüksel’e sordu:
Savcı: 20 yıldır sağlık sektöründeyim diyorsun. İşletme mezunusun.
(Serdar Yüksel araya girmeye çalıştı)
Savcı: Bekle, sözümü kesme. Sağlık sektörüyle alakanı anlayamadım?
Sanık: Sağlık eğitimim yok. Sadece askerden sonra hastanelerde idareci olarak çalıştım.
Savcı: Sağlıkla ilgili bir eğitimin yok, öyle mi?
Sanık: Evet, hiçbir eğitimim yok.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert ile borç ilişkin var mı?
Sanık: Yok.
Mahkeme Başkanı: Para?
Sanık: Hangi para? Ben istememiştim.
Mahkeme Başkanı: İnsan durduk yere birine neden para versin, hem de istemediği halde?
Sanık: Emniyet ifademde borç olduğunu söylemiştim. Sonra bunun böyle olmadığını, parayı hasta için aldığımı ifade etmiştim. Toparlarsak, benim ona verdiğim borcun karşılığında vermişti.
Mahkeme Başkanı: Sen işletmeye dâhil olarak çalıştın mı?
Sanık: Asla.
Mahkeme Başkanı: İddianameye baktın mı?
Sanık: Evet.
Mahkeme Başkanı: İşletme dediğin şeyin ne olduğunu hâlâ anlamadın mı?
SGK avukatı: Hangi hastanelere sevk gerçekleştirdiniz?
Sanık: Avcılar, Medilife hastanesi, bir de adını hatırlamadığım hastane var.
OPERA BEBEĞİN ÖLÜMÜNÜ ANLATTI
Sanık Tuğçe Toptemel Opera bebeğin ölümünü anlatıyor…
Sanık: Vicdanım rahat. Ben bebeği yaşar şekilde teslim edip çıktım. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım, müdahale etmesem de burada olacaktım.
Mahkeme Başkanı: Peki, bebek kötüleştiğinde doktora mı sormak lazım, hemşireye mi?
Sanık: 10 yıldır hemşireyim. Hakan Doğukan Taşçı geldikten sonra 5 ay birlikte çalıştık. Kendisi, böyle bir durumda ona soracağımı söylediklerini iletti.
Mahkeme Başkanı: Kim diyor bunu?
Sanık: O benim üstüm.
Mahkeme Başkanı: Nasıl yani, bir hiyerarşi mi var? Doktora deseydin.
Sanık: Söyledim.
Mahkeme Başkanı: Kime?
Sanık: Fırat Hoca’ya söyledim. Zaten kendisi bebek öldükten sonra geldi. Hakan Doğukan Taşçı’ya yazdığım mesajları okudu ama bir şey demedi. Bu olaydan sonra hastaneden çıkışımı yaptı. Fırat Hoca zaten her zaman gelen bir doktor değildi.
Soruşturma savcısı Yavuz Engin’in tehdit edilmesine neden olan tutuklu sanık Tuğçe Toptemel sanık kürsüsüne ifade vermek için geldi. Sanık avukatı savcının tehdit edildiği olayla ilgili devam eden soruşturma olduğu için soru sorulmamasını istedi.
SANIK TUĞÇE TOPTEMEL’İN İFADESİ
Sanık: Vardiya parasını alıyordum. O dönem maaşlarımız düşük olduğu için bunu yapıyorduk. Hakan Taşçı, kendisini doktor olarak tanıttığında, Şehmuz Çelik ile ilgili bir haber vardı. Hatta Doğukan beni sık sık arardı ve talimatlar verirdi. Biz sadece bu talimatlara uyduk. Dosyada bahsedilen ilaç, bebeklerin solunumunu açması içindir. “Opara” adlı bebeği anlatmak istiyorum.
Monitör alarm verince hemen başına gittim. Diğer hemşireler de yanımdaydı. Uygun bir ilaç verdim. Doğukan benden bebeğin videosunu istedi, ben de çektim ve gönderdim. Daha sonra bana “Bebek 6 aylık, kalbi yavaş atar” dedi. Nabzını kontrol ettim, ancak mesai saatim bitmişti. Gündüz vardiyasındaki hemşire geldiğinde bebeklerin durumunu anlattım. Hakan’ı arayıp “Bebeğin kalbini hissedemiyorum” dedim. Ancak bu hastayı Fırat Sarı ve Hakan Taşçı kabul ettiği için başka bir şey söyleyemedim. Kendi adıma bir ihmalim olduğunu düşünmüyorum.
Hakan beni arayıp “Bebek bir anda ölmez” dedi. Acaba bebek kustu da ondan mı oldu diye düşünüyorum. Ben bebeği nabzı atarken teslim ettim. Aspire etmiş olabilir, yani mamanın akciğere kaçmış olabileceğini düşünüyorum. Mesai saatimden fazla bebeğin başında kaldım, ilgilendim. Ama mesai saatimde olması gereken doktorlar ve personel hastanede yoktu.
Mahkeme Başkanı: Bebek size nasıl geldi?
Sanık: Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nden geldi. Bize herhangi bir bilgi verilmedi. Doktor ve hemşireler bilgi paylaşmadı.
Mahkeme Başkanı: Bebeği hastaneye kim aldı?
Sanık: Doğukan almış. Doktor olarak kim vardı, bilmiyorum. Esmerol dememin nedeni, bebeğin yoğun uyuşturucu ilaç almış olmasıydı. 6 aylık bebek, 6 kilo ağırlığındaydı ve yenidoğan yoğun bakım ünitesindeydi.
Mahkeme Başkanı: Doktor var mıydı?
Sanık: Gece hiç doktor olmadı hastanede. Biz zaten sadece Doğukan Taşçı’yı arıyorduk. O da sürekli kendisini aramamızı söylüyordu.
Mahkeme Başkanı: Tapelerde, Doğukan’ın “Bebeğin nasıl öldüğünü fark etmesinler” dediği geçiyor.
Sanık: Bu ifadeyi kabul etmiyorum. “Bebeğin ölümünü geç fark etti” şeklindeki beyanlar yalan. Eğer bu doğru olsaydı diğer entübe hastalar da hayatını kaybederdi. Monitör yanlış ölçüm yapıyordu.
DÜNKÜ DURUŞMADA NELER SÖYLEMİŞLERDİ?
Tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım, "2012 ile 2019 yılları arasında farklı hastanelerde görev yaptım. 2019-2022 yılları arasında ise Reyap Hastanesi'nde çalıştım. Ancak, iddianamede Çorlu Reyap'ta çalıştığım belirtilmiş, bu doğru değil ben İstanbul Reyap'ta çalıştım. 2023 yılında Özel TRG Hastanesi'nde hasta bakım müdürü olarak çalışmaya başladım.
Maaşlı çalışan biriyim, ailemden maddi destek alıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Örgüt ya da çete olduğunu düşünmüyorum. İddianamede geçen işletme dediğimiz şey, Medicence başlığı altında bir işletmedir. Birkaç hastane bu kapsamda yer alıyordu. TRG ve Birinci Hastaneleri Medicence'de alım yapıyordu; Reyap ise bu kapsama dahil değildi. Hastane danışmanlığı ise hasta danışmanlığı aldığımız bir danışmanlık" dedi.
"BEBEK BİZE GELDİĞİNDE MOSMORDU"
Akyıldırım, göbeği yanlış delinen bebek için, "Böyle bir konuşmadan bilgim yok, hastayı da hatırlamıyorum. Ancak o bebek, yabancı uyruklu bir bebek olabilir. O bebek farklı bir bebek, onun göbeğini ben açtım, Dursun Bey açmadı. Hangi bebek olduğunu ismi geçmediği için bilmiyorum; ama o bebeğin göbeğini ben açtım. TRG'de doğdu. Bebek odasından bize geldiğinde mosmordu. Onu kapıya en yakın olan kısma aldım ve o sırada Dursun Bey'i aradım ancak ulaşamadım. Sonra İlker Bey'i aradım, Dursun Bey'e ulaşacağını söyledi.
3-5 dakika sonra Dursun Bey alana geldi. Bebeği makineye bağladık ve çocuğun akciğer filmi istendi. Bu süreçte bebeğin kalbi durdu, müdahale ettik ama geri döndüremedik. Dursun Bey, bebeğin akciğer filmine baktı ve diyafram hernisi teşhisi koydu. Bebeğe 45 dakika boyunca müdahale ettik. İlker Bey de benden akciğer filminin resmini istedi.
Ben de ona videoyu gönderdim. O dönem gönüllü gittim hastaneye, Birinci Hastanesi'ndeydim. Fırat Sarı, TRG'ye yardıma gitmemi söyledi. Basamak belirleme, epikriz yazma yetkim yok, epikrizler bana yazılarak geliyordu, bende Word şeklinde İlker beye atıyordum sonra bilgisayara işliyordum. Ben yazan kısımda değilim, yazılan ve atılanı işleyen kısımdayım. Benim birebir değiştirme yetkim yok" dedi.
"FIRAT SARI İLE GÖNÜL İLİŞKİM VARDI"
Akyıldırım, "2023 sonlarına doğru, sabah Fırat Sarı beni aradı. Hasan Basri'nin beni işe bırakacağını söyledi. Sonra üçümüz oturduk. Daha sonra Fırat Sarı, 'Yaptın mı gerçekten?' dedi. Sonra Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı'nın ilaçları sattıklarını söyledi. Ben bunu gözümle görmedim. Mahkeme başkanının 'Sümeyye Nur Arslan, 'Sende var mı örnek diye soruyor. Sen de '3. basamak, hiçbiri doğru değil, o adamın yanına gidemem hatta ben bu epikrizlerin hiçbirini savunamam' demişsin cümlelerine cevap veren Akyıldırım, "Denetim dosyasıyla alakalı gördüğüm eksiklikleri Fırat Bey ile paylaştım.
Bu epikrizleri nasıl savunayım dediğimde, gördüğüm eksiklikler bunlardı. Sisteme kopyala yapıştır işlemleri yapıyordum. 2019'dan beri tanıyorum. Reyap'ta beraber çalıştık. 2021-2023 yılları arasında ilişkim vardı. Dosya, medya tarafından çok dallanıp budaklandı. Hakkımda çok yanlış ithamlarda bulunuldu. Ben bu zamana kadar maaşlı çalışan biriydim, herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Böyle bir örgütün var olduğunu düşünmüyorum, varsa da ben üyesi değilim. 7 aydır tutukluyum" şeklinde konuştu.
"MAAŞLA GEÇİNEN BİRİSİYİM"
Tutuklu sanık hemşire Çağla Durmuş ise savunmasında, "Ben herhangi bir örgüte üye değilim. Medilife Hastanesi'nde çalışan biriyim ve bir örgütün var olduğunu da düşünmüyorum. Çalıştığım süre boyunca hiçbir hastayı ihmal edecek veya zarar verecek bir davranışta bulunmadım. Dolandırıcılık iddiasıyla ilgili olarak ise şunu söyleyebilirim böyle bir şey yok. Ben, yalnızca hastaneden aldığım maaşla geçinen birisiyim, hatta borçlarım bile bulunmaktadır.
Kolluk fezlekesinde Aleyna Akyıldız ile 'Her yere girdiler inşallah dosyalara bakmazlar' sorusuna karşı, taburcu olan hastaların epikrizleri yazılmadığı için beklenen dosyalardı onunla ilgili konuşmaydı. Benimle bir ilgisi yoktu. Epikrizlerin nasıl yazıldığıyla ilgili bir fikrim yok. Gıyasettin bize hasta gönderiyordu bunun karşılığında bir menfaat sağlıyor mu bilmiyorum. Tape kayıtlarına geçen 'Bir şey yakalayacaklar, yakalamamaları mümkün değil' konuşmasına karşılık ise, "Eksikleri hakkında konuşmalardır illaki bir eksiklik vardır" dedi.
"FIRAT SARI HASTAYI ENTÜBE EDİLMİŞ GİBİ GÖSTER DİYORDU"
Çağla Durmuş, İlker Gönen ile arasında geçen 'Senin servisin açığı var mı, benim epiksizlerimle dosyalarım uyumlu değil' konuşmasına ilişkin ise, 'Epikrize uyumlu olmayan hastalar oldu, bunlardan bahsediyoruzdur. Detaylı denetimde daha önce bu kadar bir şey görmemiştim. Basamaklara hekimler karar veriyordu bizim yanımızda konuştukları için de az çok hakim oluyorduk o yüzden öyle konuşmalarımız oluyordu. Şehir dışından gelen bebek Karakoç kötüleştiğinde bilgisayarda işim vardı hemşire beni çağırdı.
Bebeği entübe ettik. Hastanın müdahalesine başladık, bu sırada İlker Gönen ve Dursun Bey'e haber verdik. Dursun Bey damar yolu da açtı ama bebek geri dönmedi. Aile il dışındaydı telefonla aileye bilgi verildi. Bebeğin epikriz raporunu TRG Hastanesinde çalışan Mehmet yazdı. Olay sırasında doktor Dursun Bey vardı ama o an lavaboda mıydı hatırlamıyorum" dedi.
"DOKTOR NE SÖYLEDİYSEK ONU YAPTIK"
Durmuş, "Fırat Sarı bize dosyalarda değişiklik yapmamızı söylüyordu. Mesela, bazen 1. basamaktaki hastayı 3. basamakta göster ya da hastayı entübe edilmiş gibi göster diyordu. Bunlar doğrudur. Fırat Sarı'nın böyle göstermemizi istemesinin sebebi, kazanç sağlamaktır. Hastalara müdahalede bulunduğu oluyordu. Özge Kan arasında geçen 'Denetime gelmişler, dosyaları kaldırın' mesajına ilişkin ise, 'Denetimlerde sıkıntı yaratıyorlar o yüzden dosyaların kaldırılmasını istedik. Bu ilaç düşümü için doktor izni gerekiyor.
Dursun Eryılmaz 'Ben gidiyorum Çağla yoldayım, trafik var, 'Dursun beyin evi su basmış desin' mesajına 'bahane, normalde öyle bir şey yok bildiğim kadarıyla' dedi. Ben Medilıfe hastanesine bağlı çalışıyorum. 'Biz bütün bebekleri boğup öldüreceğiz' konuşmasına hasta durumundan bahsediyorum. Benimle ilgili herhangi bir dolandırıcılık söz konusu değil, doktorlar ne söylediyse biz hemşire olarak yaptık" dedi.
"BEBEĞİN ENTÜBE OLDUĞUNU SİSTEME EKLEMİYORDUK"
Durmuş savunmasının devamında, "Hasta dosyalarını taburcu dosyasına koymuyorduk. Bebek entübe olduğunu sisteme eklemiyorduk. Bunu ekleyip eklememeyi konuşuyorduk. Bebeğin basılı olan kan gazıyla gerçeğinin aynı olmadığını Mehmet Gürül'e söyledim. Bu epikrizler doktor yerine geçilerek mi yoksa doktorlardan bilgi alınarak mı yazılıyor bilmiyorum o yüzden bir şey diyemem" diye konuştu.
"BEBEĞİN AKCİĞERLERİ KANIYORDU"
Tutuklu sanık hemşire Damla Atak, "Ben 2015-2020 arasında Avrupa Şafak Hastanesi yoğun bakımında görev aldım. 2020 yılında Duygu Hastanesi'ne başladım o sürede Fırat Sarı yöneticilik yapıyordu. 7 aydır dolandırıcılıkla suçlanıyorum. Fırat Sarı'nın Hastanesi'nde çalışıyordum ama Sarı'yı en fazla iki kez gördüm. Bilgisayarda yazılan epikrizleri okumadım, bu epikrizlerin hangi şartlarda yazıldığını bilmiyordum. Mehmet Gürül bu hastanenin yoğun bakımını işletiyordu, Fırat Sarı oraya karışıyordu. Hastane Seyhmuz Çelik'i istemiyordu bu yüzden Mehmet Gürül'ü getirdiler. İşe başlarken Ali Dirik ile görüştüm. Mehmet Gürül hastanedeki düzensizliklerden dolayı bir süre sonra ayrıldı.
Bebek Kaya, riskli bir bebekti. Kadın doğumcu riskli olacağı için bebeği yoğun bakıma aldı doğumdan sonra. Bebek yoğun bakımdayken durumu kötüydü. 500 gram bir bebek vardı akciğerleri kanıyordu. Sabah Ali Bey yoğun bakıma geldi. Ben de ona yaptıklarımızı söylüyordum. Bebek yoğun bakımında yetkili bir çocuk doktoru yoktu. Bize gelen bebek değil anneydi, anne geldi. Bebek Esenler hastanesinden Güney Hastanesi'ne sevk edildi. Şehmuz Çelik 23 Ekim civarı hastaneden ayrıldı. Bebeğin ex olduğu tarihte Rıza Bey başlamıştı. Ben çocuk doktoru sanıyordum. Kaya bebekle ilgili yapılabilecek bir şey olmadığını söyledi. Kendisi, Kaya bebeği görmediğini söyledi ama bu bebeği gördü Rıza Bey gördü, vizitini kendi yazdı" diye konuştu.
"500 GRAM BEBEK Mİ OLUR"
Atak, "Bebeklerden sorumlu hemşirelerin listesini ben yazıyordum, bu yüzden tutukluyum. Bebek ex olduğunda benim hastanede olmam gerektiği söyleniyor, ben de diğerlerinin de hastanede olması gerektiğini söylüyorum. Batuhan, Rıza Bey'i arayıp, '500 gram bebek mi olur' diyor. Rıza Bey'in de '500 gram bebek mi olur çek fişini' dediğini duydum, bunu savcılıkta öğrendim. Doğukan Taşçı'nın yayınladığı videoyu televizyonda izledim. Hasta mahremiyeti diye bir şey var bunun için doktor olmak gerekmiyor, bunu herkes bilir. Ben bir hemşire olarak nasıl başka bir hemşireyle görüntülü konuşurum. Beni arasaydı ben hastaneye giderdim ama beni aramadılar. Rıza Bey, Batuhan Bey'e 'Bebeğin durumu çok kötüyse fişini cek diyor'. Bunu bebeği bilen ben yapamıyorum Batuhan nasıl yapıyor. Hastaneyi denetime geldiğinde Kaya bebekle ilgilenen doktoru sordular. Ali Bey bebeğin ex olduğunu söyledi. Biz de o sırada sorumlu hemşire olmadığı için Rıza Bey'in eşi Hilda Hanım'ın kaşesini kullandık. Hilda Hanım o sırada Güney Hastanesi'nde çalışmıyordu, Hilda Hanım bebeği hiç görmedi, Rıza Bey gördü. Mehmet Gürül hastalarla kendi ilgilenirdi. Şeyhmus Çelik işten ayrıldığında yasal olarak çıkışını hemen yapmadılar, 1 hafta Mehmet Gürül kendi ilgilenirdi. Sonrasında Ümit Bey ilgilendi" dedi.
"HÜSEYİN GÜNERHAN'IN İLAÇ SATTIĞINI DUYDUM"
Atak, "Gıyasettin 112'de çalışıyordu ama hastaları 112'den sevk etmiyordu. Samimi olduğu doktorlar sevk istediğinde sevk ediyordu. Başka hastanelere Fırat Sarı ile çalıştığı dönemde hastaları sevk ediyordu. Bu durumdan maddi kazanç elde ettiğini biliyorum. Amnizonları sattığını ve gelir elde ettiğini duydum. Hüseyin Günerhan'ın ilaç sattığını gözümle görmedim ama duydum. Kurusof düş, kullanmış gibi göster durumunda kalmadım. Hüseyin Günerhan'ın ilaç sattığından bahsedildi günaydın gönderildikten sonra Şehmus Çelik geldi o da sonra gönderildi.
16'sında denetime geldiler bebek de o zaman öldü. Hastane 3. basamaktı denetime gelindiğinde yoğun bakımın kapatılabileceğini bu yüzden 1. basamağa düşürülme olabilir ama düşürüldüğü tarihi tam hatırlamıyorum. Hilda Hanımla iletişime geçmiyorduk. Rıza Beyle iletişime geçiyorduk. Rıza Bey tedavi düzenlemiyordu. Rıza Bey, eşinin erkek hemşirelerle görüşmesini istemediği için görüştürmediğini duydum. Müzeyyen Hanımın hangi hemşirenin nöbetçi olduğunu bilmez ama hangi gece kaç hemşire var kimler nöbetçi olduğunu bilir" şeklinde konuştu.
"SEVK KONUSUNDA YETKİM YOK"
Damla Atak savunmasının devamında, "Müzeyyen Hanım'ın Batuhan'ın gece sorumlusu olduğundan haberi var, Ali Dirik bebeğin durumunun kötü olduğunu da Batuhan'ın da sorumlu olduğunu biliyordu. Çalıştığım sürede Kaya bebeğin ölümüne kadar, Müzeyyen hanıma her şeyi söylerdik. Kaya Bebek doğar doğmaz akciğerleri kanamadı, sonradan kanadı. Hasta sevkinde başhekim karar verir. Benim sevk konusunda bir yetkim yok.
Yenidoğan yoğun bakımla ilgili Gıyasettin ile görüşmemin sebebi, gönderdiği her hastayla ilgili bilgi almak istiyordu. Gönderdiği hastalarla ilgili bilgi veriyorum. Gıyasettin, yoğun bakım işletiyor olsaydı bilirdim diyerek düşünüyorum. Kaya bebeğin Güney hastanesinde doğumu gerçekleştikten sonra kilosunun 500 gram olarak değişmesinin sebebini bilmiyorum ama benim çalıştığım hastanede bir değişiklik olmuyor, ultrason ölçümleriyle doğum olduktan sonra ölçümler arasında değişiklik olabilir.
Hemşire olarak bir hasta kötüleşince benim de bir hekime ihtiyacım oluyor. Kaya bebek hastanede 5 gün yatmasına rağmen SGK'da 6 gün olarak gözüküyor konusunda bir bilgim yok sizden şimdi öğreniyorum. Dışarıdan herhangi bir ilaç Güney hastanesinin yoğun bakımına girmiyordu" dedi.
"ARANMAKTAN RAHATSIZ OLDU, İŞTEN AYRILDI"
Atak Kaya bebeğin 13 Ekim'de doğduğunda yapılan müdahalelere de değinerek, "13'ünde bebek doğdu ve Ümit Bey vardı, Ümit beyin sabah işi bırakmasındaki sebep gece rahatsız olduğu içindi. Sonra Rıza Bey geldi bebeğin karaciğerleri kanamaya başlayınca Ali Dirik'i çağırdım, poliklinik doktoru Oktay Bey'i çağırdı. Hasta ex oldu eşi Hilda Hamımın kaşesi vardı.
Oktay Beyin yoğun bakımda herhangi bir sorumluluğu konusunda, 16.11.2023 tarihinde sorumluluk hakkında bir bilgim yok, ama şunu yapıyordu. Hasta bakıyordu ama bir tedavi ve yönlendirmede bulunmazdı. Savcılık ifadesinde savcının kendisi 'Batuhan çevir doktor Rıza beyi aramış, hastanın kötü olduğunu söylemiş doktorda hasta kötü zaten fişini çekersin' diyerek bir konuşma okudu.
"20 YILDIR HEKİMİM, 4 AYDIR TUTUKLUYUM"
Doktor Rıza Keykubad, "Ben yaklaşık 20 yıldır hekimim ve 4 aydır haksız yere tutukluyum. Ben hiçbir zaman Esenler Güney Hastanesi'nin doktoru olmadım ve orada çalışmadım sözleşmem yoktur son 2 yıldır Esenyurt'ta kendi muayenehanemde çalışıyorum. Kaya bebek, 13 Kasım günü dünyaya geldi 16 Kasım'da vefat etmiştir. Kaya bebekle ilgili eşimin ilgisi bilgisi yoktur. Güney hastanesinde doğan Kaya bebeğin vefat edeceğini düşündükleri için dışarıdan doktor aradıkları konuşmalar mevcuttur. Bizi aradıklarında 17'sinde işe başlayacaktınız demişlerdi.
Bizim bebeğin öldüğünden hiçbir şekilde haberimiz yok. Yenidoğan yoğun bakımda çalışmak için bir anlaşma yapmadık. İlk denetim gelmişti denetim raporunda özellikle okunmalı, orada ne adım ne eşimin adı geçiyor sorumlu doktor Şehmus'un adı geçiyor. Denetim raporunda da bizim üstümüze oyun oynandı. Doktor Şehmus'un orada 3 yıldır sorumlu olduğu yazıyor. Bebeğin epikrizi dosyada mevcut, tüm çarşaf ve orderları doktor Şehmus'a aittir. Kaya bebek ile ilgili hiçbir bilgim, sorumluluğum ve yetkim yoktur" dedi.
"ÜZERİMİZE OYUN OYNANDI"
Rıza Keykubat, "Denetim raporunda da bizim üzerimize bir oyun oynandığı açıkça görülmektedir. Raporda, 15.10.2023 tarihinden itibaren doktor Şehmus Çelik'in sorumlu olduğu belirtilmiştir. Kaya bebeğin, hastanede tedavi gördüğü dönemde eşim henüz hastanede çalışmaya başlamamıştı ve hiç hastaneye gitmemişti. Bu durum denetim raporlarında da açıkça belirtilmiştir. O gece Kaya bebek ile ilgili hiçbir bilgim ve sorumluluğum yoktur.
Ben 55 yaşında bir insanım, benim de bir evladım var ve ben de bir babayım. Bir hasta için elimden gelen her türlü tedaviyi elimde olsa yaparım. Ancak bu söylenenler iftiradır. Ben bu örgütteki kişilerle aynı yerde bulunmadım, aynı iş yerinde çalışmadım ve onlarla hiçbir alışverişim olmadı. Kimseyi tanımıyorum. Daha önce sadece iş başvurusu yaparken Ali Dirik ve Damla Hanım ile tanıştım.
Şu an yaklaşık 4 aydır tutukluyum. Örgüt üyesi denilmesinin tek sebebi, 4 hemşirenin konuşmalarında adımın geçmiş olmasıdır. İşlemediğim bir suç sebebiyle aylardır tutukluyum bu yüzden tahliyemi talep ederim. Damla Atak'ın benim geldiğimi hastalara baktığımı söylemlerine kesinlikle katılmıyorum. Batuhan Çetin'i ise tanımıyorum ve bir husumetim yok zaten kendisini tanımıyorum. Güney Hastanesinde ben çalışmadım ama Güney Hastanesine 11. ayda eşim için iş başvurusu yapmaya gitmiştik. Savunma yaptığım sırada okuduğum kağıdı bizzat kendim hazırladım" şeklinde konuştu.
"ÖRGÜT ÜYESİ DEĞİLİM"
Tutuklu sanık Emine Avcı savunmasında, “Öncelikle maktul ailelerine başsağlığı diliyorum. Ben Birinci Hastanesinde hasta yatışları, hasta hakları sorumlusuydum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Hiçbir şekilde içerisinde olmadığım bir suçtan yargılanıyorum. Ben bir örgüt üyesi değilim. İllegal yollarla bana bağlı olan yatış biriminde ex olan bir bebek adına çalıştığım hastaneye başvuru yapıyordu. Konunun ne olduğunu anlamak için bebeğin babaannesi ile görüştüm.
Yoğun bakım sorumlusun Hakan Doğukan Taşçı'ya bir babaannenin yeni doğan yoğun bakımına 38 bin lira kadar bir ödeme yaptığını ancak bu ödemenin yenidoğan adına değil hastane adına kesildiğini, bundan haberdar olup olmadığını sordum. Haberim yok dedi. Babaanne bana ödemeyi Hasan'a yaptığını söyledi. Bu durumda babaannenin elinden tutarak alarak, bu durumu yönetime ileteceğimi ve bizzat ödemesini yapacağımı söyledim. Bu durumu hastane müdürü Halis Bey'le de görüştüm. Bebek bir buçuk iki ay hastanede yattı.
Türkmenistanlı bir hasta bebeğinin cenazesini teslim alabilmek için konsolosluğa başvurdu. Çocuk yoğun bakım sorumlusu hemşiresi Şehmuz Çelik, denetime gelindiği gün hastanede değildi. Medilife Hastanesi'nin yoğun bakımı Fırat Sarı tarafından teslim alındı. Bebeğin ex olduğunu ve iki kere kalp masajı yapıldığını denetimde öğrendik. Hastanede Bebek yoğun bakım ünitesi bile yoktu, bebeğin neden getirildiğini oradakilere sorduğumda Fırat Sarı'nın istediğini söylediler" dedi.
"HİÇ FATURA KESMEDİM"
Avcı, “Benim hastanenin finans işleriyle hiçbir alakam yoktur. Meslek hayatım boyunca hiç fatura kesmedim ve faturaların nasıl kesildiğini dahi bilmem. Bu konuda hiçbir dahlim yoktur. Denetim esnasında sorumlu hekim bulunmamaktaydı. Sorumlu hekimlerin yapması gereken işlemleri Hakan Doğukan Taşçı'nın yapmaması gerektiğini kendisine söyledim. Doğukan Taşçı, yaptığı usulsüzlüklerin ardından Opera bebeğin ölümüne sebep olmuş ve bu olay sonrasında işten çıkarılmıştır yani kendi isteğiyle işten ayrılmamıştır. Bir gün fotokopi işlemi yapıldı ve mevcut yere gönderildi.
Hastane müdürü Halis Bey var, dosyalar üzerinde bir değişiklik sağlandığını görmedim. Fırat Sarıya aitti işletme. Fırat Sarı ile ilgili tek bir tane tape kaydım yoktur. Yenidoğan ünitesine hakim değilim. Denetim esnasında sorumlu hekim yoktu. Yapılması gereken işleri Hakan Doğukan Taşçı yaptı. En son yapılan usulsüzlüklerle ilgili, şahsıma küfür, hakaretler geçmiş bu durumdan rahatsız duymaktayım. Cenazeler morga indirilip ardından cenaze aracına teslim ediliyordu. Bebek öldükten sonra usulen hastaneye ücret ödeme konusunda bilgim yoktur. Hasan Basri Gök ile hiçbir iletişimim yoktu. Doğukan Taşcı'nın telefonumu vermesi üzerine 'sen böyle çalışırsan senden bebek almayız' konuşmasını hatırlamıyorum" ifade etti.
"DOSYADA ADI GEÇENLERİ TANIMIYORUM"
Tutuklu sanık hemşire Mehtap Sayar, “Herhangi bir örgüte üye değilim. Adı geçen şahıslarla iş ilişkim dışında herhangi bir ilişkim yok. Bu dosyada adı geçen birçok kişiyi tanımıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Çalıştığım hastane, bir işletme hastanesi değildi. Hakimin, Fırat Sarı'nın kendisine 'Mehtap, seninle özel bir şey konuşacağım, Hasan'a söyleme bizi birisi İl Sağlığına şikayet etmiş' dediğini belirterek ne hakkında konuşulduğunu sorması üzerine Mehtap Sayar, 'Fırat Sarı orada CİMER şikayetinden bahsediyor olabilir.
Bana, danışma amacıyla, hangi hemşirenin bunu yapmış olabileceğini sormuştu. Hakimin, 'Fırat Sarı ile bir para alışverişin var, bunlar hakkında ne diyorsun?' sorusu üzerine sanık, 'Evet, diğer hemşireler gibi ben de motivasyon ödemeleri alıyordum. Fırat Sarı'ya bir süre önce borç vermiştim ben dahil birkaç kişiden de borç istiyordu borcunu parça parça geri ödüyordu. Motivasyon ödemesi ise hemşire maaşlarının düşük olması sebebiyle yapılıyordu. Fırat Bey, ödemelerin eksik kalan kısmını tamamlayacağını söylemişti ve bunu tüm kıdemli hemşirelere yapıyordu" dedi.
"EX OLDU AMA HABER VERİLMEDİ"
Hakimin, Hasan Basri ile arasında geçen 'Denetime geldiler, çok büyük bir şey, Allah'tan dolabın altına bakmadılar' konuşmasını sorması üzerine sanık Sayar, “Denetim sırasında Fırat Bey yurt dışında olduğu için bazı aksaklıklar yaşamıştık. Bu konuşmada o durumu kastetmiştim. İlaçların genel merkezde toplanacağı bilgim vardı ancak satıldığına dair bilgim yoktu. Tarihi geçmiş ilaçlarla ilgili olarak ise, Tarihi geçmiş ilaçlar arta kaldığında, bize yakın tarihli ilaçların hastalarda kullanılması gerektiği söyleniyordu.
Hasan Basri Gök ile ilk başlarda Hasan Basri Gök ile flört ilişkim olmuştu ama daha sonra bitti. Hasan Basri Gök ile 'kaç tane köpük var sende' konuşmaları hakkında ise soğuk zincir bir ilaç o ilaç ile ilgili konuşmamızdır. Kurusörf ilaç ile ilgili herhangi bir para alışverişimiz olmamıştır. 'Kustu tamam kustu bebekte tamam' konuşmasını hatırlıyorum yenidoğanda yatan bir bebeğin akciğer grafiği çekilmemişti onunla ilgili konuşma. Bu aksaklığın nasıl giderileceği konusunda konuştuk.
Medikal malzemelerin telkinleri doğrultusunda yapıldı. Ex olmuş bir bebeğin epikriz raporları yazmak için konuştuğumuz bir durumdu epikriz raporu yazılmış bir rapordu. Hastanın kiloları hakkına bakıyordum. 'Mehtap düzeltebildiğini düzelt kilolar kalsın, nasıl yani oradaki kilo mu' mesajlaşması ise kiloları hakkında bir konuşmamız. Üç gün yaşayan çocuk, epikriz raporunu o zaman Hasan Basri yazıyordu. Tedavi almış sürecini gibi şeyleri yazıyordu. Orada yanlışlık yapılmıştı fark edildi o sorunla ilgili konuşmalardı. Arıcı bebek ex olupta fark edilmeyen bir bebek değil, ex olduğu söylenilmeyen bir bebekti" dedi.
"YETERLİ HEMŞİRE YOKTU, ATT-PARAMEDİK ÇALIŞANLARIMIZ VARDI"
Mehtap Sayar, “Batuhan Kösedağ Reyap Hastanesi'nin başhemşiresi. İlaç satımı üzerinden bir borç almadım, bana borcu olduğu için para aldım. İlaç satımı hakkında da bir bilgim yok. Epikriz yazmışlığım yoktur ve nasıl yazıldığını bilmiyorum. Hepsini reddediyorum. Savcının, 'İlaç satışı ile ilgili tape kayıtların var. Kurye olayını anlamadım diyorsun neden teşekkür ederim diyerek kayıtların var' demesi üzerine sanık, 'boş bir konuşmaydı, konuşma bitsin uyuyayım diyerek konuşmak için konuşmaydı içeriğini sorgulamadım' savcının; 'her şey uygunsuz, her şey fazlasıyla uygunsuz olan şey nedir' sanık ise, 'Eylül ayında yeni hemşire olmuştum. Fırat Sarı yoktu yerine yeni çocuk yoğun bakım doktoru getirmişti. Her şey uygunsuz dememin sebebi de denetçiler bizden hemşire çalışan listesini görmek istedi fakat hastane yeterli hemşire almadığı için nöbet listesinde ATT, Paramedik çalışanlarımız da vardı, bunlar bir uygunsuzdu, çalışmayan kuvözlerimiz vardı bunların da hastanenin yönetiminden haberi vardı bu durumlardan şikayetçiydim o konuşma bununla ilgili" diye konuştu.
"FIRAT SARI NE İSTERSE O OLURDU"
Sanık Sayar, 'Doğukan senin başını belaya sokacak' konuşmasını “başla bir hastanede daha önceki dönemde de Doğukan'ın ilaç sattığını bu yüzden ondan pek hazmetmediğimi biliyor. Ortada bir örgüt olduğunu düşünmüyorum. 'Doğukan batacak' konuşmasını hatırlamıyorum. Bebeklerin aç kaldığı iddiasında bir bilgim yok, Reyap yenidoğan bakımında cihazlar genelde son model cihazlardı ayarlar da doktorların ayarladığı şekilde verilirdi.
Fırat Sarı yenidoğan bakım sorumlu doktoruydu o yüzden onun söylediklerini yapardık. Kurusörf, Fırat Bey hangi hastaya ne kadar sıklıkla düşürmek isterse o şekilde düşürülürdü. Kurusörflerin merkezde toplanması için Hasan Basri Fırat Beyin ilgilendirdiği tüm hastanelerde sıkıntı oluşturacağını söylediği için bir merkezde toplanacağı bilgisi verdi" dedi.
"FIRAT SARI İLE KONUŞMAM OLMADI"
Tutuklu sanık Mehmet Halis Başli, “Mehmet Gürül ile arasında geçen 'Şafaktaki yoğun bakıma ait dijital verileri sil' konuşmaları tam hatırlamıyorum. Epikriz düzenlemedim. Doktorun imzası bende olmadığı için düzenleme yetkim yoktu. Epikriz, doktorun kendi yazıp sonra E-nabıza gönderdiği bir şey. Tam zamanlı çalışıyorum. Savcılıkta, kolluk küvetlerinde verdiğim ifadelere katılıyorum, başka söyleyecek bir şeyim yok. 'Fırat Sarı ile, konuşmanızı gerektirecek olan fiil nedir' sorusuna cevap veren sanık, Fırat Sarı ile bir konuşmam olmamıştır. Çalıştığım hastanede Fırat Sarı yoktu. Mehmet Gürül kendisi yerine benden epikriz yazmamı istemedi" dedi.