HT Gastro
Stil

Çetin Çetintaş: Karanlık inziva benim keşfettiğim bir şey değil

Son yılların en popüler yoga eğitmenlerinden biri olan Çetin Çetintaş'ın ismi karanlık inziva uygulaması ile gündemde. Ünlü manken Çağla Şıkel'in ve popüler isimlerin karanlık inzivaya çekilmesi, o anların sosyal medyada yayınlanması çeşitli tepkilere yol açtı. Kimi karanlıkta aç ve susuz kalmayı anlamsız buldu, kimi bu konuyu ti'ye alan videolar çekti, kimi ise bu uygulamanın çok eskiye dayandığını belirtti. İşin aslını Çetin Çetintaş'a sorduk, Çetintaş ise "Karanlık inziva benim keşfettiğim bir şey değil" dedi ve uygulamanın binlerce yıllık bir tarihi olduğundan; üstelik karanlık inzivanın gençleştirdiğine dair yapılan bilimsel çalışmalardan bahsetti. Habertürk'ten Esra Şaşmaz'ın röportajı...

Giriş: 17.05.2024 - 08:00 Güncelleme: 19.05.2024 - 00:01
Haberler Stil Çetin Çetintaş: Karanlık inziva benim keşfettiğim bir şey değil

Çetin Çetintaş, Türkiye'de Yoga'nın Rock Starı olarak anılıyor. Her popüler insanın yaşadığı gibi hem çok seviliyor hem de eleştirilere maruz kalıyor. Eleştiriler karşısında sakin kalmasının sırrının 'kendisi ile barışık olmasından' kaynaklandığını belirtiyor. Türkiye'de yoganın tanınması için yıllardır çeşitli çalışmaları bulunan Çetintaş'ın YouTube videoları, kitapları ve yoga okulu bulunuyor.

Çetintaş'a adeta bir akrobat gibi çeşitli pozlara girmenin yogayı ne kadar yansıttığını; kendi yoga yolcuğunu, manastır maceralarını, karanlık inzivaya dair merak edilenleri, neden sürekli turuncu giydiğini, Türkiye'de yoganın nasıl bir tepki ile karşılandığını, yogayı anlatmak, yaşatmak isterken karşılaştığı zorlukları sorduk.

“YOGA POZLARI, YOGANIN SADECE BELKİ YÜZDE 10'UNU TEMSİL EDİYOR”

Yoga ne demek? Sosyal medyada gördüğümüz o çeşitli pozlar yogayı ne kadar temsil ediyor?

Yoga bizim kendimizi tanıma yolculuğumuz, kendimizle birleşme, bütünleşme ve yaşamdaki kendimizden ayrı gördüğümüz her şeyin bir parçamız olduğunu idrak etmemizi ve daha iyi bir şekilde var olmamızı sağlayan bir yolculuk, bir metot.

Sosyal medyada gördüğümüz yoga pozları yoganın sadece belki yüzde 10'unu temsil ediyor. Fakat yoganın görünebilen en basit kısmı fiziksel kısmı, kendi yaşadığımız daha içsel şeyleri dışarıya yansıtamıyoruz. İnsanların bu bedensel duruşları paylaşmasının sebebi yaşadığı o farkındalıkları anlatmasının yolu bedeninin nasıl değiştiğini göstermek.

Birisinin bedenine bakıp neler yapabildiğini gördüğümüzde aslında o bize ilham oluyor. Diyoruz ki “Ya bunu nasıl yapabilir?” Orada işte ne kadar çaba gösterdiğini, kendi üzerine ne kadar uğraştığını aslında birçok şeyi bize anlatıyor o fotoğraflar o görüntüler.

Çetin Çetintaş: Yoga pozları yoganın sadece belki yüzde 10'unu temsil ediyor

“YOGANIN KENDİMLE İLGİLİ SORMAM GEREKEN SORULARI FARK ETTİRMESİ, YOGA YOLUNA KENDİMİ ADAMAMI SAĞLADI”

Peki, sizin yoga yolculuğunuz nasıl başladı?

Benim yoga yolculuğum dövüş sporlarıyla ilgilenirken esnemek üzerine başladı. Fakat sonra zaman içerisinde fark ettim ki; yoganın tek amacı bedenimi esnetmek değil; bir felsefesi var. Aradığım bütün cevapları, bütün yolları yoganın içerisinde buldum. Bir şeyleri sorgularken nasıl sorgulayacağımızı aslında çok da iyi bilmediğimizde bir kısır döngüye giriyoruz. Çünkü öğretilmiyor nasıl sorgulayacağımız.

Dolayısıyla bu bir düşünme metoduna ihtiyacımız var. Çünkü soruyu bile kısıtlı soruyoruz. Ve yoganın benim kendimle ilgili sormam gereken soruları fark ettirmesi, yaşamla ilgili merak ettiğim alanlara nasıl soru soracağımı ve o sorularla ilgili zihnimin nasıl çalışacağını görmemi sağlaması, bütün bunların hepsi sonra beni yoga yoluna kendimi adamamı sağladı.

Ben yogaya ilk başladığımda çok boyun ağrısı çekiyordum, masa başında çalıştığım için, yanlış bir pozisyonda uzun saatler oturduğum için… Sonra bana bir hocam yoga yapmamı önerdi. Yoga hiçbir şey ifade etmiyordu bana. Daha sonra YouTube'a girdim, sizin kanalınıza rastladım. Orada daha önce spor geçmişi olmayanlar için sıfırdan yogaya nasıl başlanır sorusuna yanıt veren dersleriniz vardı. Ardından hikayesi olan derslerinizle karşılaştım… Hem bedeninle bir şey yapıyorsun hem sana bir şey anlatılıyor, bir hikaye anlatılıyor ama o senin hikayen. Bu şekilde, derslerden etkilenerek size gelen öğrenci oluyor mu hiç?

Çok oluyor. İnsanlar genelde ikiye ayrılıyor. Yoga pratiklerini çok yapmayan ama benim konuşmalarımı dinleyen ve sadece işin fiziksel kısmında olan. Fakat bu insanlar başladıktan sonra, bir yerden sonra içerideki o hikayeleri duydukça, bedenlerinin içerisinde bir hikaye yaşandığını fark ettikçe, ondan sonra işin felsefi kısmına yön almaya başlıyor. Çünkü yogadaki en heyecan verici şey o bence. Bedenimizle hareket ederken bir senaryonun içindeyiz.

Çetintaş: Anlattığım her şeyi benim de hayatımda uyguluyor olmam, benim insanlar tarafından çok hızlı sahiplenilmemi ve bana değer verilmesini sağladı

Popülerliğinizin ve başarınızın altında yatan sebep sizce nedir? Size ilgi gösterilmesi nasıl hissettiriyor?

Yogayı 360 derece hem uyguluyor hem de anlatıyor olmam. Aslında yoga pratik olduğu için sadece anlatıyor olsaydım ve ben bunları pratik etmiyor olsaydım o zaman bu insanlar için bir hikaye gibi olurdu ve bu kadar insanlara geçmezdi. İnsanlara geçiyor olmasının sebebi anlattığım her şeyi benim de hayatımda uyguluyor olmam, benim de aynı yollardan geçmiş olmam. Bu benim insanlar tarafından çok hızlı sahiplenilmeme ve değer verilmesini sağladı.

Bazı derslerinizde özgüven, belki cesaret, belki içindeki savaşçıyı ortaya çıkarma gibi temalar işleniyor. Bu dersleri bilimsel olarak da kanıtlanmış şeylerden yola çıkarak mı hazırlıyorsunuz? Temeli nedir?

Günümüzde bu bedenimizde çalıştığımız konuların ortaya çıkması, bedenimizde hangi kaslarla, hangi çalışma grupları ile ilişkili olduğu, yoga tarafından binlerce yıldır anlatılıyor da olsa, bilim bunu son on yıldır göstermeye başladı.

Evet, bedenimizdeki bu kaslar duygularla ilişkili, işte bu yüzden somatik çalışmalar önemli. Bedenimizdeki çalışmalar sayesinde duygusal olarak bazı konuları yönetebildiğimizi ve aşabildiğimizi ya da bazı yeteneklerimizi daha iyi kullanabildiğimiz artık gösterilen bir konu. O yüzden bu çalışmalar günümüzde zaten gittikçe daha da bilimsel temellere oturuyor.

Esra Şaşmaz-Çetin Çetintaş

“ÖLENE KADAR TURUNCU GİYECEĞİM GİBİ BİR SEÇİM DEĞİL”

Neden sürekli turuncu giyiyorsunuz?

Birincisi, insanlar zannediyor ki benim tek bir rengi giymemin sebebi sanki bana artık bu renk giyeceksin ya da tek renk giyeceksin gibi bir dayatma olmuş da yetiştirildiğim manastırlarda böyle bir şey kalmış gibi bir algı oluyor. Fakat ben çocukluğumdan beri tek renk giyinmeyi çok seviyorum.

Birden fazla rengi aynı anda giymek hoşuma gitmiyor. Bu yüzden üniversite yıllarında hep siyah giyerdim. Sonra işte o zamanlarda siyahlar, satanistler meşhur olmuştu ve etrafımızdakiler bana şey diyordu, “Sen satanist mi oldun? “Niye sürekli siyah giyiyorsun?”. Ondan sonra bir dönem sürekli mor giymeye başladım. Sonra bir dönem sürekli bordo giydim. Ve en son kaldığım manastırda turuncu giyiliyordu o turuncu renk benim çok hoşuma gitti.

Çakraların renklerine göre de her rengin bir anlamı var. Turuncunun anlamı da zihni yönetmek, duyguları yönetmek. Ve sonra renklerin anlamına bakarak ben aslında renge göre seçmeyeyim, gerçekten ihtiyacım olan şeye göre seçeyim dedim. Aynı zamanda turuncu keyfin de rengi.

Ama bu şey gibi değil yani, ölene kadar turuncu giyeceğim gibi bir seçim değil. Yani öbür gün turuncuyu bıraksam belki hep kırmızı giyeceğim. Yani yine beni insanlar şey görmeyecek, üstü kırmızı, altı yeşil görmeyecekler. Çünkü birden fazla renk giymek bana vakit kaybı gibi geliyor.

Çetintaş: Turuncunun anlamı zihni yönetmek, duyguları yönetmek.

“KENDİMİ BİR SÜNGER GİBİ HİSSEDİYORUM

Size yöneltilen eleştiriler karşısında bu kadar sakin kalabilmenizin altında yatan sebep nedir?

Karşımdaki insanı kendime bir tehdit olarak görmüyorum. Çünkü kendimle barışığım. Yaptığım şeyin ne olduğunu biliyorum. Yaptığım şeyi yüzde 100 eminlikle yapıyorum.

İnsanların söyledikleri şey beni etkilemiyor. Çünkü etkilemesi için benim içimde boşluklar kalması lazım. Yani bir şey yaparken emin değilsen, gerçekten o yaptığın şey acaba böyle mi ya da şöyle mi sonuç verecek diye kaygıların varsa o zaman aslında o insanların söylediği şey senin o boşluklarını yakalıyor. Ne kadar göz önündeysen o kadar insanların kendi hikayeleriyle ilgili çatışmaların sebebiymiş gibi görünebilirsin. Yani aslında sana kızıyordur ama kızdığı şey sen değilsindir. Burada biraz anlayış önemli bence. Zaten dünyada yeterince sinirli insan var.

Bir kısmımızın da anlayışlı olarak o insanların yumuşamasına alan tutabilmemiz lazım. Bu noktada ben kendimi bir sünger gibi hissediyorum aslında. Yani insanlar ne kadar kötü bir şey söylerse söylesin o süngerin emmesi gibi. Onu emdiğimde o beni rahatsız etmiyor. Çok kolaylıkla emebiliyorum. Ama iç dünyamı hiç etkilemiyor. Çünkü iç dünyamda ben çok stabilim. Kişiselleştiremiyorum yani.

Diyelim ki şimdi bu haberi her yaş grubundan, yogayı daha önce hiç duymamış biri bile okuyacak. Ama ortak olduğumuz şey hepimizin içindeki o boşluklar. Bende şey çok olur, bir haber okuduğumda, Instagram'da bir şey gördüğümde sadece bir cümlenin beni çok etkilediği ve oradan bambaşka yerlere evrildiği çok olur. Belki bu anlamda okurlara böyle bir ışık yandırması için o içimizdeki boşluğu nasıl doldurabiliriz ya da doldurmak gerekiyor mu? Bir adım atalım o boşluğu doldurmak için ama ne olsun?

Boşluğun oluşmasının sebebi bizim kendimizi az önce de söylediğin gibi tanımıyor olmamız. Tanımadığımız yerleri boş bırakıyoruz. Bilmediğimiz soruları boş geçmek gibi. Ve sonra o boşlukları başkaları doldurmaya başlıyor bizim yerimize.

Ve biz başkasının doldurmasına izin verdiğimizde senin beni benden çok tanıdığını düşünmeye başladığında sen benimle ilgili söylediğin şeyleri ben gerçek kabul etmeye başlıyorum. Ve senin söylediğin şeyi içime alıp o şeyle ilgili düşünmeye, üzülmeye, kızmaya ya da kendimi suçlamaya başlıyorum.

Çünkü kendimi tanımadığım için diyorum ki ben kendimi tanımıyorum herhalde o beni tanıyordur. Bu yüzden biz kendimizi tanımazsak bizi tanıdığını iddia eden insanların söylediği şeyleri gerçek zannedip bu sefer mutsuz hayatlar kurmaya başlarız. O yüzden kendimizi tanımamız başkasının bizim üzerimizde hüküm kurmasına engel olan en temel şey.

Çetintaş: İnsanların söyledikleri şey beni etkilemiyor. Çünkü etkilemesi için benim içimde boşluklar kalması lazım

Sizce hayatın anlamı nedir?

Bence her insanın hayatının anlamı kendini gerçekleştirmesi, kendi olması. Yaşamımızın anlamı içimizdeki o kaynak öz dediğimiz şeyi hissettiğimiz yer.

“KARANLIK İNZİVA BENİM KEŞFETTİĞİM BİR ŞEY DEĞİL”

Ve şimdi en çok merak edilen şeyi soracağım. Karanlık oda inzivası nedeniyle eleştiri oklarının hedefi olmuştunuz. Şimdiyse basında Karanlık odayla ilgili güzel paylaşımlar görüyoruz. Sizce ne değişti?

Karanlık inziva dediğimiz şey… Düşünün hepimiz ömrümüzün yarısını karanlıkta geçiriyoruz. Yani karanlık bizim için absürt bir şey değil aslında. Yani bu binlerce yıllık bir şey.

Karanlık inziva benim keşfettiğim bir şey değil. Çilehanelerde de aynı şey yapılıyor. İşte İtalyanların, Katoliklerin mezara girip rahiplerin mezarın içerisinde meditasyon yapması; Uzakdoğu'da, Çin'de, Hindistan'da Tao öğretisinin içerisinde de, mağaraların içine girip orada meditasyon yapılması da aynı şey. Aslında dünyada bir karanlık teknolojisi var. Karanlık teknolojisi dediğim şey gece yani.

Ve bu karanlık teknolojisinin bedenimize ne yaptığı günümüzde bilim tarafından zaten anlatılan bir şey. Ne yapıyor? Melatonin salgılanmasını artırıyor. Hormonlarımızı düzene sokuyor. Yani uyuduğumuz an bütün bedenimiz yenilenmeye başlıyor.

“BEDENİMİZ KARANLIĞA MARUZ KALDIĞINDA YAŞLANMA DURUYOR”

Yorucu bir şey mi bu?

Yoga pratiğinin içerisinde bakılıyor deniyor ki pratik çok yorucu bir şey. Fiziksel olarak da, zihinsel olarak da yoruluyoruz. Çünkü sürekli kendimiz üzerine çalışıyoruz. Farkındalık yorucu bir şey. Karanlığın içerisine girdiğimizde bedenimiz yenilenmeye başlıyor.

Kayakalpa deniyor bunu aslında Sanskrit dilinde. Kayakalpa demek de ölümsüz beden demek. Yani belli aralıklarla bedenimizi karanlığa bıraktığımızda bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey bu. Bedenimiz karanlığa maruz kaldığında yaşlanma duruyor. Çünkü melatoninin artması telomer uzunluğunu artırmaya başlıyor. Telomer uzunluğunun artması dışında sinir sistemimiz onarılmaya ve yenilenmeye başlıyor. Vücudumuzda temizlenmesi gereken hücreler yok ediliyor, otofaji yapılıyor vücudumuzun içerisinde.

“TÜRKİYE'DE BUNUN BU KADAR SES GETİRECEĞİNİ DÜŞÜNMEMİŞTİM”

Yogiler neden karanlık inzivaya çekiliyor?

Vücudumuzun içerisinde bu kadar karanlığa maruz kaldığımızda salgılanan hormonlar algımızın incelmesini, aslında rüyaya geçmemizi sağlayan o dalgalanmaların ortaya çıkmasına ve böylelikle bizim memnuniyet, şükretme, hoşnutluk gibi duygularımızın büyümesine ve yaşamımızın sorumluluğunu alabilen memnun bireylere dönüşmemize olanak veriyor.

Aslında bunu yogiler hem bilinç seviyelerini yükseltmek için yapıyor. Günümüzde recovery'ler var ya insanlar gidiyor, çok spor yapan insanlar bedenlerini yeniliyor. Meditasyon haliyle, dinamik bir dinlenme haliyle bedenlerinin ve zihinlerinin yenilenmesini ve yeniden yapılanmasını sağlıyor.

Dünyada eski Türkiye için bu çok yeni.

Ben Türkiye'de bunun bu kadar ses getireceğini ve bu kadar farklı karşılanacağını hiç düşünmemiştim. Çünkü Bali'de karanlık odalar var. Tayland'da var. Karanlık odanın içerisinde jakuzi var, masaj aletleri var. İnsanlar karanlık odaya girip aynı zamanda bir spa deneyimi yaşıyorlar. Bunlar günümüzde çok meşhur, yani binlerce yıldır olduğu için günümüzde de hala meşhurluklarını koruyan çalışmalar. Türkiye'de bunun bu kadar enteresan karşılanacağını hiç düşünmedim.

Enteresan karşılanmasının sebebi bence Türkiye kişisel çalışmaları çok ötelemiş bir ülke. Tabii ki bunun sebebi Kurtuluş Savaşı çok eski bir tarihe dayanmıyor. Çok kolay süreçlerden geçmedik.

Çağla Şıkel, karanlık inziva deneyimini şöyle anlatıyor:

Karanlık inzivadada yaşadığım aynı hissi yaşadım. Kapı kapanır kapanmaz ne zaman açılacak ? diye düşünen zihnimden kurtulmam birkaç saniyemi aldı ve sadece nefesime odaklandım…

Meditasyon yapıp yapmadığımı dahi bilmiyorumki … Meditasyonun zaten kendi kendine olduğu , gözümü açsamda zifiri karanlık, BEN , en derinlerim ve nefesim arasında geçen 11 saat ..

Bir gece öncesinden son yemeğimi 18:30 gibi yiyip 24 saati yemek yemeden ve su içmeden tamamladım. Aynı zamanda vucudumun kendini yenilemesine fırsat tanıdığım büyülü saatler…

Karanlıkta o kadar uzun süre kalamayanlar için daha pratik bir yöntem var mı?

Dünyada şu an meşhur olan yeni bir şey var. Henüz Türkiye'ye ulaşımını sağlayamadık. Karanlık odaya o kadar uzun süre giremeyenler için karanlık tanklar. Böyle bir solaryum tankı gibi bir makina. İçinde solüsyonlu su var, tuzlu su. İçine girip yatıyorsun ve seni kapatıyor. Tamamen karanlık. İçinde minimum bir saat kalıyorsun ve o bir saatte vücuttaki melatonin artımı, growth hormonu artımı gibi şeyler gözlemleniyor, gençleşmeyi ve dinlenmeyi sağlayan sanki 4-5 saat uyumuşsun gibi dinlenmeyi sağlayan bir hizmet sunuyor.

“3 AY KARANLIK İNZİVADA KALDIM”

Karanlık inzivaya çekilirken o süre nasıl belirleniyor?

Şöyle, öğrencinin mutlaka bir kere ileri seviye olması gerekiyor. Yani en az bir oturuşta 3-4 saat kendi meditasyon yapabiliyor olması lazım. Ve bu öğrencinin yılın 365 günü meditasyon yapıyor olması lazım. İlk girdiğinde minimum 6 saat, maksimum 11 saat giriyor.

Yani sabah giriyor, akşam çıkıyor ilk girdiğinde. Ve o pratiği iyi geçerse, verimli geçerse ondan sonra 24 saat, sonra 3 gün, sonra 5 gün, sonra 11 gün, maksimum 40 gün giriyor. Ama 40 gün girecek bir öğrencinin pratiğinin çok iyi olması gerekiyor. Yani normal bir öğrenciyi 40 gün içeri istese de İzin vermiyoruz. Öğrencinin 40 gün girebilmesi için mutlaka, zaten o süreci tamamlayıp, o 11 günü de mesela çok rahat geçirmiş olması gerekiyor.

Siz mesela böyle uzun bir karanlık inzivaya girdiniz mi?

Girdim. Benim 3 ay oldu böyle bir deneyim. 3 ay karanlıkta.

“BENİM KALDIĞIM KARANLIK ODADA TUVALET YOKTU”

Tuvalete gitme ihtiyaçları nasıl oluyor?

Şöyle bazı karanlık odaların içerisinde tuvalet var. Mesela Bali'de, Tayland'da vesaire buralardaki karanlık odaların içerisinde tuvaletler ve yatak bile var içerisinde, yani yorulduğunuz zaman yatabileceğiniz. Bazıları güncellenmiş yapılar. Yani daha günümüz insanına hitap edecek şekilde. Ama ben kendi geldiğim öğretiden yola çıkarak, benim kaldığım karanlık odanın içerisinde tuvalet yoktu. Benim kaldığım karanlık odanın içerisinde yatak yoktu çünkü sürekli meditasyon yapman gerekiyor ve hatta yatacak yer de yoktu.

Yani en fazla sırtını yaslayabilirsin içerisinde uzanabileceğin ve ayaklarını uzatabileceğin kadar geniş bir alan yoktu. Çünkü benim öğrendiğimde amaç meditasyonda kalmak ve içeride alan ne kadar dar olursa o kadar içeriye yönelmek zorunda kalıyorsun. Meditasyon pratiğini uzun tutabilmek için konforsuz olması gerekiyor.

Peki inzivaya çekilen kişi yemek yiyebiliyor mu?

Yemek şöyle oluyor. Günde bir öğün yemek yeniyor. Üç güne kadar yemek yemiyor. Üç günden fazla kalıyorsa her akşam minimum 500 kalori bir yemek geliyor. İşte pilav, yanında sebze, karışık sebzeler. Ve sodalı su gidiyor. Bunun amacı da sodalı sudan gerekli mineralleri alması, sebzelerden gerekli ihtiyacını, vitaminleri alması. Üç günden fazla kalıyorsa günde bir öğün yemek yemesi normal. Oruç tutuyor olmasının sebebi meditasyon pratiğinin güçlü olması için öğrencinin dinç kalması lazım.

Uzun yıllar manastırlarda yaşadınız. Bu süreçten ilginç bir anınız var mı?

Ya benim için en ilginç olan şey sürekli meditasyonda yüzlerce insanla oturuyor olmaktı. İçeride kimseden çıt çıkmıyor ve 500 tane insanla sabahtan akşama kadar oturuyorsun. Kimsenin adını bilmiyorsun. Kimseyle hiçbir şey konuşmuyorsun. Hiçbir eylemde bulunmuyorsun. Bana en ilginç gelen şey buydu. Ve bu beni çok zaten değiştirdi. Ondan sonra insanları mutlu etmek için bir çabam olmaması gerektiğini zaten sadece yan yana oturmanın yetebileceğini öğrendim.

İnzivaya çekilmek İslâm inancında da uygulana gelen bir pratik olarak karşımıza çıkıyor. Tasavvufta dervişlerin 'çileye girmek', 'erbain çıkarmak' gibi adlandırılan uygulamaları biliyoruz; dahası günümüzde Ramazan ayında yemeden içmeden uzak bir şekilde 'itikaf'a girmeleri gibi. 'Karanlık inzivaya çekilmek' bu pratiklerden de besleniyor olabilir mi?

Evet bu pratiklerde zaten bahsettiğimiz bu karanlık inzivayla aynı sisteme sahip. Karanlık İnziva nereden baksanız 10 bin yıldan fazla bir geçmişe sahip. Zaman içinde her öğreti bu teknolojiyi sistemine bir şekilde dahil etmiş.

“ENGELLERİN ÇIKMASININ SEBEBİ İNSANLARIN YOGAYI ANLAMIYOR OLMASI”

Türkiye’de yoganın popülerleşmesinde önemli bir rolünüz var gerek ders videolarınız gerek kitaplarınız gerek açtığınız okul... Bu yolda ilerlerken hangi zorluklarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız?

Valla o kadar çok zorlukla karşılaştım ki insanlar tabii dışarıdan bakıp beni mutlu ve huzurlu gördükleri için zannediyorlar ki bütün bu süreçte herkes bana yardım etti. Her şey böyle ayağıma serildi gibi geliyor muhtemelen insanlara çünkü konuşmadığınız ya da işte huzurlu ve mutluysanız sorun yokmuş gibi anlaşılıyor.

Türkiye'de yoganın öncüsü olduğumdan dolayı, ilk kaynakları hazırladığımdan dolayı, Türkiye'de ilk kez böyle bir inziva merkezi kurduğumdan dolayı çok fazla karşıma engel çıktı. Bu engellerin çıkmasının sebebi insanların yogayı anlamıyor olması.

Birçok insanın yogayı bilmediğinden dolayı dinle ilişkilendiriyor. İşte kendi üzerimizde çalışıyorsak eşittir, dindir gibi bir anlama çıkıyor. Ama felsefe böyle bir şey değil yani. Bu yolda beni en çok zorlayan şey insanların yogayı bir türlü kavrayamıyor oluşu. Çünkü kavramak istemiyorlar, anlamak istemiyorlar. Bilmediği bir şey olduğu için uzağında kalmaya çalışıyor. Ama hep şunu söylüyorum. Bundan 10 yıl, 15 yıl sonra benden sonraki yoga hocaları için süreç çok daha kolay olacak. Ve o zaman yoga Türkiye'de çok daha fazla büyüyecek.

Sizin peki şu anda bir öğretmeniniz var mı?

Benim şu an bir öğretmenim yok. En son öğretmenle 2016 yılında çalıştım ben. 2016 yılından beri artık sürecimi tamamladıktan sonra bir öğretmenim olmadı.

Aydınlanmak nedir?

Aydınlanmak kendimizi tam anlamıyla yaşamaktır, kendimiz olmaktır ve 360 derece kendimizi görmektir. Adı gibi aslında. Karanlıkta kalan hiçbir yanımızın olmaması, bütün karanlıkta kalan her parçamızın aydınlanması ve kendimizi tam olarak görebilmek ve dışarıdaki gördüğümüz her şeyin de bizim bir parçamız olduğunu idrak ederek dışarıdaki gördüğümüz her şeyle bir bütünlük içinde yaşamak.

Sizin hayatınızdaki kırılma noktaları neler?

Benim hayatımdaki ilk kırılma noktası benim Tibet'e gidişim. Çok zorlu bir gidişti benim için. Ben Tibet'e gitmek niyetiyle Çin'e gittim. Bir meditasyon sonrasında dedim ki artık uzak doğuya gidip bunu merkezinde görmem lazım. Bir de o zamanlar Türkiye'de bu işin felsefesini anlatan bu meditasyon pratiklerinde ilerlemiş ve yol gösterebilecek birileri olmadığı için mecbur bir yere gitmek zorundaydım. Yani şu an insanların YouTube'dan bulduğu şeyi ben o zaman Türkiye'de arayarak bulamıyordum.

Ve o uzak doğuya gittiğimde Tibet'e hiç uçak yoktu. Bütün uçaklar önümüzdeki 3 hafta doluydu. Ben zaten ilk gidişimde 1 ay gitmiştim. Ve tek seçeneğim vardı trenle gitmek. Saatlerce yol gittim. Çok zorlu bir yolculuktu benim için. Oraya gittiğimde bütün yaşamımın bu yolda gitmesi gerektiğine karar verdim ve bunu bütün kalbimle hissettim ve ondan sonraki aldığım her karardan, her seçimden yüzde yüz emin olarak, hiç pişmanlık duymayarak yaptım.

*Haberin görselleri Haberturk.com tarafından servis edilmiştir.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER