'Sorumlu büyümeye odaklanmalıyız'
Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Hüseyin Gelis, Covid-19'un Türkiye'ye bölgesel olarak yeniden hub olma şansı tanıdığını söyledi. ''Covid-19 sonrası tüm dünyada ekonomi aktörleri tedarik zincirlerini yeniden düşünecek ve tasarlayacaklar. Burada yetişmiş insan gücü, altyapı, lojistik başta olmak üzere birçok konuda avantajlıyız'' diyen Gelis, Ar-GE konusundaki desteklerin artırılmasını önerdi. Haberturk.com Ekonomi Müdürü Naime Sert'in sorularını yanıtlayan Gelis tüm dünyanın daha fazla iş birliğine ve sorumlu büyümeye odaklanması gerektiğini kaydetti
Sizce dünya ve Türkiye, Covid 19’a karşı nasıl bir sınav verdi?
Siemens’in global kriz yönetimi ekibindeyim. Hükümetlerin bu krizi nasıl yönettiklerini yakından takip ediyorum. Bence Türkiye bu süreci çok iyi yönetti. Ancak salgın bitmedi, hala devam ediyor. Ne yazık ki insanlar unutuyorlar ve normal hayatlarına devam ediyorlar. Bu tüm dünyada böyle ve beni en fazla korkutan konu bu. Artık stresi pozitif yönetme ve bu süreçten kalıcı kazanımlar üretme zamanı diye düşünüyorum.
'BİZİM İÇİN HER YER OFİS'
Siemens Türkiye Covid 19’u nasıl karşıladı, neler yaptı?
Biz pandemiyi ilk günden itibaren “yeni dünyaya başlangıç ve giriş” olarak değerlendirdik. Ve “HerYerOfis” diyerek Yeni Çalışma Düzeni’ne geçtik. Şimdi bu yeni çalışma tarzımız oluyor. Siemens Türkiye olarak çalışanlarımızın yüzde 30’una kampüsü açıyoruz. Ofis çalışanlarımız haftada 3 gün ofisten, geri kalan zamanda istedikleri yerden çalışabiliyor. Yaptığımız anketler katılımcıların yüzde 85’inin çok mutlu olduğunu gösteriyor. Verimlilik de yüzde 30 oranında arttı. Esnek çalışma koşulları tabii ki yeni değil. Artık bu uygulamaların ağırlık kazanacağını ve genel politikaya dönüşeceğini görüyoruz. Şimdi bu alana yatırım yapılması, merkezlerin isim ve fonksiyonlarının ne olacağının düşünülmesi gerek.
'TÜRKİYE BU SÜRECİ LEHİNE ÇEVİREBİLİR'
Pandemi, üretiminizi ve hedeflerinizi etkiledi mi?
Üretimimiz devam etti. Bu yıl, Siemens Türkiye’nin 164’üncü yılı. Ülke olarak, Siemens Türkiye olarak kriz yönetimi konusunda yetkin ve tecrübeliyiz. Diğer ülkelerin zorlandığı noktalarda Türkiye bu süreçleri hep lehine çevirerek atlattı: 2008 küresel ekonomik krizde olduğu gibi. Covid-19 salgınında da bu özelliğimizin büyük avantaj yaratacağını düşünüyorum. Zaten son 20 yılı değerlendirdiğimizde bunu rahatça görebiliyoruz.
'EN FAZLA AR-GE BÜYÜDÜ'
Enerji, bina ve ulaşım teknolojileri, sağlık alanlarına yatırımlarınız var. Siemens Türkiye; bu dönemde Türkiye’de hangi sektöre odaklanacak?
Siemens Türkiye’nin en fazla büyüyen bölümü Ar-Ge. Yeni fırsatlar, yeni paydaşlar arıyoruz. 700 yazılım mühendisimiz var 1 yıl içinde bine çıkarmayı planlıyoruz. Türkiye’deki kaynaklarımız çok verimli. Hükümetimizin son yıllarda Ar-Ge konusunu teşvik etmek için hayata geçirdiği mikro teşvikleri çok önemli. Bu konuya daha fazla odaklanırsak bu konuda daha fazla yatırım olacaktır. Gençlerimiz, özellikle de Ar-Ge çalışanları istedikleri yerden çalışabilmeli. Bu, verimliliklerini de ciddi oranda artırıyor; onları yol, trafik, vs. stres kaynaklarından kurtarmış oluyoruz.
'SORUMLU BÜYÜMEYE ODAKLANMALIYIZ'
Bu süreçte hükümetler teşvik paketleri açıkladı. Türkiye’nin İstikrar Kalkanı Programı’nın büyüklüğünün 280 milyar TL’ye ulaştığı açıklandı. Bu teşvikleri nasıl buldunuz?
Covid-19 salgını, yarattığı etkiyle son yüzyıldaki belki de en ciddi ekonomik durgunluğu tetikledi ve toplumların sağlığına, işlerine ve refahına zarar verdi. Maddi destekler önemli. Geçici bir dönem için fakat bu yetmeyecektir. İhtiyacımız olan şey; tüm küresel, bölgesel tedarik ağlarımızı gözden geçirmek, daha fazla iş birliğine ve “sorumlu büyümeye” odaklanmak. Dünyayı ve ekonomimizi korumak istiyorsak, kısa vadeden ziyade uzun vadeye odaklanmamız gerekiyor. Kalite, etik, fiyat, sürdürülebilirlik ve zamanlama da en önemli meseleler. Covid-19 sonrası dönemde bunları daha fazla gündeme getirmeli ve bu başlıklarda mesafe kat edebilmeliyiz.
'KÜRESELLEŞME BÖLGESELLEŞMEYE EVRİLEBİLİR'
Pandemi öncesinde ticaret savaşları gündemdeydi. Şimdi küreselleşmenin yerini bölgeselleşmenin alacağı konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Dünyada daha fazla işbirliği olması gerekirdi. Özellikle Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin bu krizi çözmek için daha önde rol almasını beklerdim. Küreselleşme 70’li yıllarda başladı ve çok başarılı bir süreçti. Ben küreselleşmenin sona ereceğine inanmıyorum. Covid-19 salgını, mevcut iş yapış şekillerini radikal bir biçimde dönüştürürken, uluslararası ilişkileri, organizasyonları, bilgi-ürün-hizmet tedarik ağlarını da ciddi oranda değiştirecek Küreselleşmenin, bölgeselleşmeye evrilmesini bekleyebiliriz. Burada en fazla gündeme gelen konu tedarik zinciri. Önümüzdeki dönemde ülkeler çok kritik hizmetler, hammaddeler konusunda bölgesel ya da lokal stratejiler uygulayabilir. Fakat bu yine de toplam tedarik zincirinde küçük bir parça olur. Verimlilik ve rekabet konusunda başta olmak istiyorsanız bütün dünyaya açılmanız gerekiyor. Küreselleşme devam edecek ancak bölgeselleşme gittikçe artacak. Bölgeselleşmeyi Asya’da daha fazla görebiliriz.
'AB İÇİN İLK 10'DAN İLK 5'E YÜKSELEBİLİRİZ'
Türkiye’nin yeni tedarik zincirinde rolü ne olabilir?
En önemli partnerlerimizden birisi Avrupa Birliği (AB) öncelikle oraya bakmamız lazım. Türkiye, AB açısından en büyük 10 üretim merkezi arasındaydı. Yeni dönemde ilk 5 ülke arasında yer alacağını düşünüyorum. Aynı zamanda dijitalleşme konusunda da fırsatlar olabilir. Finans sektörümüz Avrupa’da ilk 5’te. Altyapımız iyi.
'BÖLGESEL HUB OLMA ŞANSINA SAHİBİZ'
Dijitalleşme akla Sanayi 4.0’ı getiriyor. Bu konuda neredeyiz?
Türkiye’deki kaynaklar çok iyi, bu konuya odaklanırsak 2 yıl içinde bu konuda yatırımlar olacağını düşünüyorum. Artık yeni dünyada mevcut altyapı yatırımlarımızın ve kapasitemizin “akıllı (smart)”, modüler, kullanım alanları çeşitlendirilmiş ve yüksek teknolojiyle donanmış hale getirilmesi, bu krizi fırsata çevirme konusunda Türkiye’ye ciddi avantaj sağlar. Şehirlerimizi, bölgelerimizi, binalarımızı akıllı altyapılar haline dönüştürdüğümüzde çevreyi koruyan, karbon ayak izimizi azaltan, maliyetlerde ciddi tasarruf sağlayan ve hayatı kolaylaştıran çözümlerle donatmış olacağız. Bu da ekonominin katma değer üretimini yukarı çıkaracak. Bölgesel olarak yeniden hub olma şansına sahibiz. Covid-19 sonrası tüm dünyada ekonomi aktörleri tedarik zincirlerini yeniden düşünecek ve tasarlayacaklar. Burada yetişmiş insan gücü, altyapı, lojistik başta olmak üzere birçok konuda avantajlıyız. Türkiye’de Ar-Ge konusunda ciddi destekler var, tekno-kentler, KOSGEB’ler, vergi indirimi konusundaki kolaylıklar bize önemli katkılar sunuyor. Bunu kalıcı hale getirmek mümkün.
'ALMANLARIN İLK TERCİHİ TÜRKİYE OLUR'
TÜSİAD Almanya Network Çalışma Grubu Başkanlığı ve YASED Başkan Yardımcılığı başta olmak üzere pek çok şapkanız daha var. Almanya’nın koronavirüs tehlikesi nedeniyle Türkiye'yi 'riskli bölgeler' arasına alarak, seyahat kısıtlaması getirmesi ilişkileri nasıl etkililer?
Türk – Alman Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi (JETCO), pek çok alanda iş birliği ve yatırım konularında iyi niyet anlaşmaları imzaladı. Komite, iki ülke arasında sanayi, enerji, ticaret, turizm gibi ekonominin temel alanlarında iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. 5 alt komisyondan oluşan JETCO’da sanayi grubunda sorumluluk üstlenen TÜSİAD ve BDI (Alman Sanayiciler Federasyonu) dijitalleşme konusunda bir işbirliği protokolü imzaladı. Almanya en önemli ticari partnerimiz. Getirilen yasak değil, uyarı. Duygusal davranmamalıyız, zor bir dönemden geçtik. Şu anda yurtdışında tatil yapmak isteyenlerin sayısı çok fazla değil. Almanlar yurtdışında tatil yapmak istediklerinde ilk tercihleri Türkiye olur.