Sedef hastaları işlerinden olabiliyor!
Türkiye'de yaklaşık 1,5 milyon kişinin sedef hastalığı ile mücadele ettiği bildirildi
İstanbul Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Dermatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Güzin Özarmağan, 26-30 Ekim "Dünya Sedef Hastalığı (Psöriasis) Farkındalık Haftası" dolayısıyla sedef hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu.
Sedefin kronik, şekil bozucu, hastayı engelli kılan ve tam olarak giderilemeyen bir hastalık olduğunu belirten Özarmağan, "Sedef, kızarıklık ve kepeklenme ile seyreden ve en çok da dirsek gibi sürekli temasa maruz kalan yerlerde ortaya çıkmaktadır" dedi.
Hastalığın görülme sıklığının ülkelere göre değiştiğini, bunun Amerika ve Kanada'da yüzde 4,6, Afrika ve Asya'da yüzde 0,4 - 0,7 olduğunu ifade ederek, "Ülkemizde en az 1,5 milyon sedef hastası var ve bunların yaklaşık 15 bini ağır sedef hastası" diye konuştu.
"SEDEF HASTALARI İŞLERİNDEN OLABİLİYORLAR"
Deri üzerinde oluşması nedeniyle, sedefin görünüş bozukluğuna neden olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Güzin Özarmağan, "Özellikle görünür yerlerde oldukları zaman insanlar kendilerini toplumdan çekiyorlar, soyutluyorlar. Bu sorunlara depresyon da eşlik edebiliyor. El ve ayaklarında lezyonları olan sedef hastaları işlerinden olabiliyorlar. Lezyonlar, hastaların görünen yerlerinde olduğundan dolayı belirli meslek grupları tarafından da kabul edilmeyebiliyor. Bütün bunlar hastanın yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürüyor" ifadesini kullandı.
"EGZAMA İLE SEDEF HASTALIĞINI KARIŞTIRMAYIN"
Uzaktan bakıldığında egzamanın sedefe benzetilebileceğini belirten Özarmağan, iki hastalık arasındaki farkları şöyle özetledi:
"Egzamayla sedef hastalığı karıştırılmamalıdır. Sedef hastalığında egzama gibi kaşıntı bazı hastalarda ön planda olabilir ama sulanması yoktur. Egzamanın çok farklı görünümü vardır, yerleşme yerine ve seyrine göre egzamayı tedaviyle yok etmek mümkün olabilir ama sedef mutlaka tekrarlar. O tekrarlamalar da kişiden kişiye değişen nedenlerle olabilir. Kimisinde strestir tetikleyici faktör, kimisinde bir takım ilaçlardır. Bazı kişilerde enfeksiyona bağlı tekrarlar, mevsimsel olarak olabilir."
Özarmağan, sedefin kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda göründüğünü vurgulayarak, iki cinsiyet arasındaki tek farkın, hastalığın kadınlarda daha erken ortaya çıkması olduğunu aktardı.
Özarmağan genetik yatkınlığın önemli bir etkisi olduğuna da dikkati çekerek, "Sedef hastalarının birinci derece yakınlarında da yüzde 25 oranında sedefle ilgili hikayelere rastlanıyor. Ancak yine de sedef hastalığı genetiktir diyemeyiz. Tabi ki genetik faktörler var ama bir tane geni değil, çok fazla sayıda geni ilgilendiriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Hastalığın yaygınlık derecesi belirli seviyenin üzerindeyse mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini bildiren Özarmağan, ileri derece sedef vakalarının merhemlerle değil, haplarla veya iğnelerle, yani "sistemik tedavi"yle kontrol altına alınması gerektiğini anlattı.
Özarmağan, tıbben hafif seyir gösteren bir sedef vakasının bile hastalar için yaşamsal önem taşıyabildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu durumlarda da sistemik tedaviyi tercih edebiliyoruz. Diğer hafif vakalarda hastayı sadece merhemlerle tedavi ediyoruz ve ayrıca yaşam tarzını değiştirmesini, stresten uzak kalmasını ve güneş banyosunu tavsiye ediyoruz. Sedefte tek bir tedavi şekli yok. Her hasta bireysel olarak değerlendirilmeli ve tedaviler ona göre verilmelidir."
AA