Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık “Çok seviyordum öldürdüm!” söyleminin ardında öfke ve beklenti var

        Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre çağın hastalığı kanser, sadece yaygınlığı ve tedavisinin zorluğuyla korkutmuyor var olma olasılığıyla da korku saçıyor.

        İ.Ü İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Onkoloji Enstitüsü Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan,günümüzde bilimsel bilgiler ışığında, kanseri ortaya çıkaran risk faktörleri arttıkça, insanlarda bu korkunun oluşmasının doğal olduğunu söylüyor. Bu korku, kanser nedeniyle yakınını kaybedenlerde gelişebildiği gibi kendisinde kanser olduğu endişesi yaşayanlarda da görülüyor. “Hipokondriyak” kişilerde genelleşmiş bir kaygı bozukluğu ve panik bulunduğunu ve bunun “Hastalık hastalığı” denen duruma işaret ettiğini söyleyen Özkan'agöre bu kişilerin her hastalığı kansermiş gibi yorumlama eğilimi, anksiyete bozukluğunun bir alt grubunu oluşturuyor. Yine de nasıl deprem korkusunun deprem yaratmadığı biliniyorsa kanser korkusunun da kansere yol açmadığının bilinmesi gerekiyor.

        REKLAM

        KİŞİLİK YAPISININ KANSERE ETKİSİ

        Psikolojik faktörlerin kanseri hızlandırdığı çıkarımın doğru olduğuna inandığını söyleyen ve tartışmalı boyutu olmakla birlikte bilimsel gözlem ve araştırmaların, C tipi kişilik yapısına sahip olanlarda bu hastalığın gelişme riskinin arttığını gösterdiğine dikkat çekenÖzkan, “C tipi olarak adlandırlan bu kişiler aşırı duygusal olup duygu ve öfkelerini çoğunlukla içe attıkları için yaşamlarını kendi istek, arzu ve dürtüleriyle yaşayamıyorlar” diyor.

        'İYİ İNSAN' YOKTUR 'SAĞLIKLI İNSAN' VARDIR

        Prof. Dr.SedatÖzkan, “İyi insan” tanımlamasını doğru bulmadığını, bunun yerine, “Sağlıklı insan” kavramına inandığını söyleyerek, “İyi insan olarak tanımlanan kişi her zaman ruhen sağlıklı insan anlamına gelmez” diyor. Sağlıklı insanın; kişiliği olan, kendi benlik algısı bulunan, gerektiğinde “hayır” diyebilen kişi olduğuna dikkat çeken Özkan,başkalarının belirlediği kalıplara göre yaşamanın kişide kimlik karmaşası ve çatışmaya, bu durumun da yoğun öfke birikimine yol açtığını söylüyor.

        REKLAM

        KIZGINLIK BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ÇÖKERTİR

        Araştırmalar ve klinik gözlemler uzun süreli kızgınlık ve umutsuzluk algısının, bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini gösteriyor. Kişinin sosyal ilişkilerden uzaklaşması, kayıplar ve yakın zamanda yaşanan travmalarla ilişkilendiriliyor. Prof. Dr.SedatÖzkan, “Kişinin kendini algılaması pozitifse bu bağışıklık sistemini olumlu etkiler” diyor. Kendini sürekli kritize etme ve eleştirel algılama halinin ise kişi üzerinde negatif etkisi bulunuyor. İyilik hissiyle yaşayan, kendisiyle barışık, huzurlu ve dingin insanların bağışıklık sistemi daha güçlüyken, ruhu çöken insanın bağışıklık sistemi bundan olumsuz etkileniyor ve zedeleniyor.

        “ÇOK SEVİYORDUM ÖLDÜRDÜM!”

        Kendine faydası olmayanın çevresine de faydası olamayacağını söyleyen Prof. Dr.SedatÖzkan, “Kendi sağlığı ve mutluluğu için uğraşmayan insanın uzun dönemde ortaya koyduğu iyilikler de sağlıklı olmuyor” diyor. “Çok seviyordum öldürdüm!” yaklaşımındaki hak görmenin, sağlıklı bir sevgi olmayıp bencil ve eleştirel bir sevgi işareti olduğu belirtiliyor.

        “Saçımı süpürge ettim” söyleminin ardında ise mutlak bir beklenti ve öfke yattığı için bu durum kişide depresyona, ilişkide ise patlamaya yol açıyor. Bu türden tutumların temelinin çocukluk çağında atıldığını ve annenin çocuğuna hem öfke kusup hem sevmesinin çocuğun sevgi, lanet ve öfkeyi aynı anda almasına yol açtığını belirtenÖzkan, bu tür hareketlerin kişilik oluşumu üzerinde büyük etkisi bulunduğunu söylüyor.

        REKLAM

        DUYGUSAL ÇATIŞMALAR HASTALIK SÜRECİNİ HIZLANDIRIYOR

        Uzun süre devam eden duygusal çatışmalar, yakın zamanda yaşanan kayıp ve travmalar organizmadaki hastalık sürecini tetikleyip hızlandırıyor. Prof. Dr.Özkan, bunun toplumda “Antikanser zihin” kavramı oluşturduğunu ve bir travmanın zihinde yaşattığı çatışmanın beynin işlevlerini bozduğunu düşündüğünü söylüyor. Bu durumda bağışıklık sistemi zafiyete uğruyor ve kanser süreci hızlanıyor. Negatif deneyimler negatif öğrenmelere yol açtığı için sürekli travmaya maruz kalan insan, hayatı içinde yaşadığı şekilde yorumluyor. Yapılması gerekenin hastanın duygularını ortaya koyması ve negatif öğrenmeleri pozitife çevirerek sorunları aşması olduğu belirtiliyor.

        .png
        .png

        SORUNLARI AŞMAK İÇİN

        *Aynı sorunların tekrarlanmaması için bakış açınızı değiştirin

        *Tekrarlayan ve sizi hep aynı sonuçlara götüren davranışlardan kaçının

        *Kendinizi ve yaşamı, yaptıklarınız ve yapamadıklarımızdan bağımsız olarak sevin

        *Kalıpçı düşünmeyin

        *Duygularınızı (olumsuz dahi olsa) paylaşmaktan korkmayın

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa