O binbaşı Balyoz Raporu'nu 20 günde hazırlamış

TSK İÇİN BİR TURNUSOL KAĞIDI

Habertürk'ten Serdar Kulaksız'ın haberine göre, kitap öz eleştiri mantığıyla esasen geçmişte yaşanan itibar kaybedici olaylar, TSK'yı yaralayan kumpas davalar ve 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili muhasebe ve yanlışlara dikkat çekiyor. Özturan kitabının önsözünde "TSK'nın samimi öz eleştiriler içiren bu kitaba yönelik tutumu yazıların haklılığına ve/veya haksızlığına da bir çeşit onay verecektir. Diğer bir deyişle bu kitap TSK için bir sınav kağıdı, bir soru kitapçığı ve bir turnusol kağıdıdır" diyor.

7 BÖLÜMDEN OLUŞUYOR

Kitap, yeni TSK'ya ve 15 Temmuz'a götüren süreç, Yeni TSK'da silah arkadaşlığı, Yeni TSK'da komutanlık anlayışı, Yeni TSK’da siyaset anlayışı, TSK'nın kara delikleri, TSK-Siyasi davalar bağlamında öz eleştiri, TSK-15 Temmuz darbe girişimi bağlamında öz eleştiri başlıklarıyla 7 ayrı bölümden oluşuyor.

HASDAL ZİYARETİ VE 3 EMİR

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in Hasdal ziyareti ve burada kendilerine iletilmesini istediği üç emir kitaptaki önemli bölümlerden biri. Kitapta yer alan iddiaya göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel,31 Ekim 2011’de Hasdal’ı ziyaret eder. Bu ilk ve son ziyarettir. Görüşmeye her kuvvetin en kıdemlisi olan Orgeneral Bilgin Balanlı, Korgeneral Nejat Bek, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ve Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu katılmıştır. Görüşmeden sonra Tümgeneral Halil Helvacıoğlu hapishanenin loş koridorunda, Genelkurmay başkanının asker tutuklulara iletilmesini istediği üç emri okumaya başlar.

Birincisi: ‘Siyasilerle karşılıklı güven sağlanarak iyi bir yere geldik. Bu nedenle öncelikle bu güveni güçlendirmeliyiz. Ben iyi şeyler olacağına inanıyorum. Ben uzlaşmacı bir kişiliğe sahibim. Bana güvenin, kendinize güvenin. İkincisi: “Askerlik ve hiyerarşi devam ediyor. Yarın görevlerinize döneceksiniz. Kulağıma bazı olumsuz şeyler geliyor. Tespit edersem gözünüzün yaşına bakmam. Üçüncü: “Savunmaları çok kısa tutunuz. Mahkeme ile tartışmayınız”

RAPORU YAZDI MI? YAZDIRILDI MI?

Kitapta, Balyoz davasında Askeri Bilirkişi konusunda yaşanan olaylara da dikkat çekiyor. Raporla ilgili olarak "Bu silahlı kuvvetlerde bu kadar kurmay subay var, bu işin okulu olan Harp Akademileri var. TSK için bu kadar hayati, ciddi, geleceğini etkileyecek bir rapor yazılıyor. Öyle bir rapor ki bir sürü hukuki sonuç sen kalk bu raporu daha bir yıl önce akademiden mezun olmuş tecrübesiz, hayatında plan seminerine katılmamış bir binbaşıya yazdır. Sorulacak bir soru daha var. Raporu yazdı mı, yazdırıldı mı? Kimin ne katkısı oldu? Aslında bu araştırılmalı.

RAPORUN HAZIRLANIŞ ÖYKÜSÜ

Böyle hayati bir raporun hazırlanış öyküsü ise kitapta şöyle dile getiriliyor:

Selimiye’deki Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Muharrem Yavaş tarafından konu milli olmasına rağmen NATO Kurmay Başkanı Serdar Yavaş aranarak ‘Bir kurmay subay gönderin bir konu var onu inceleyecek’ şeklinde talepte bulunulur. Serdar Yavaş bana anlattığı kadarıyla kendi konusu olmamasına rağmen bu milli konu için görevlendirilecek kurmay subayı seçerken (Balyoz Planı’nı inceletmek ve Bilirkişi Raporu hazırlattırılmak üzere istendiğini bilmeden) Kolordu Komutanı Korgeneral Hulusi Akar’a arz eder. O günlerde ordu karargahından sızdırılan bir belge nedeniyle yapılacak bir idari tahkikat için bir subay istendiğini düşünürler.

KURMAY BİNBAŞI GÖREVLENDİRİLİYOR

Bu istek üzerine Kolordu Komutanı ve Kurmay Başkanı tarafından, bir yıl önce NATO Karargahı (G-5) Plan ve Prensipler Şube Müdürlüğü’ne Plan Subayı olarak atanmış, bilaharegeçici görevle Korgeneral Akar’ın icra subaylığını da yapacak olan Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan görevlendirilir.

Rapor 20 günde tamamlanır. Burada ilginç bir nokta vardır. KKK.’lığının bir tümgeneral, iki kurmay albay, bir kurmay binbaşı ve bilgisayar mühendisi üsteğmenden oluşan beş kişi tarafından aylar süren çalışmayla hazırlanabilen benzer bir rapora rağmen, Binbaşı Erdoğan 20 günden daha az bir zaman içinde üstelik tek başına raporunu tamamlar.

EMİRLE AMERİKALI ASKERLER SERBEST BIRAKILDI

Kitapta dikkat çeken bölümlerden biri de tezkerenin tartışıldığı dönemde İskenderun’da yaşanan bir olay….

Kitapta bu olayda şöyle anlatıyor:

Genelkurmay başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Myers ile 19 Ocak 2003 tarihinde Ankara’da görüşmüştü. İşin acı ve bağımsız bir devlet/millet için utanılacak yanı TBMM’den onay beklemeden ABD İskenderun ve Mersin’e askeri araçların indirilmesiydi. İskenderun Limanı’na yanaşan dev Ro-Ro gemisinden indirilen askeri araçlar bir anda limanın iç güvenliğini koruyan Türk birliğini harekete geçirmişti. Limanın güvenlik komutanı Deniz Piyade Binbaşı Ruhi Çalışkan gelen askeri araçların başındaki Amerikan subayından bilgi istemiştir. Silahlı 50 Amerikan komandosunun limanda bulunmasının hukuk ihlali olduğunu söylemiştir. Binbaşı Çalışkan ile Amerikalı subay arasında tartışma başlamış, Amerikalılar yabancı topraklarda olduklarını unutarak direnmiş ve tartışmayı büyütmüşlerdi. Türk askeri silahlarını doğrultarak hepsini etkisiz hale getirmiş ve silahlarını toplamışlardı. Bir saat süreyle yerde yatırarak bekletmiş Amerikan gemisi ve İncirlik üssü arasındaki gerçekleştirilen telefon görüşmesi sonucunda Ankara’dan gelecek talimat beklenmişti. Daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen emirle Amerikalı askerler serbest bırakılmıştı”