Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Mustafa Üstündağ'dan oyunculuktan çok fazla para kazanıp - kazanmadığına ilişkin açıklama - Magazin haberleri

        Haluk Özenç'in senaryosunu yazdığı, Ali İlhan'ın yönettiği, 'Emanet' adlı sinema filminde başrolleri; Mustafa Üstündağ, Tuvana Türkay, Gürgen Öz, Kenan Doğan Ciniviz, Bugra Soykan Kişioğlu, Aysen Nergis Baca, Yağmur Uzunoğlu ve Turgay Tanülkü paylaştı.

        Geçmişi sırlarla dolu olan bir adam ve ailesinin hayatına odaklanan 'Emanet'te 'Orhan Usta'yı canlandıran Mustafa Üstündağ, Habertürk HT Stüdyo'da konuğumuz oldu.

        • Yeni filmin ‘Emanet’ hayırlı olsun. ‘Emanet’, kariyerinin 24'üncü filmi. Bu yıl aynı zamanda 25'inci kariyer yılın. Neler hissediyorsun?

        25’te 25 yapamamışım... Kendi adıma şunu söyleyebilirim; en azından hevesle yaptığım, heyecan duyduğum bir hobimden hayatımı idame ettiriyorum. İnsanlar zorunlu olarak işe gidiyorlar, mecburiyetten gidiyorlar. Kimi insan nefret ederek işe gidiyordur ama ben oyun oynamaya gidiyorum. İstemeden olmuyor. Özellikle bazı meslekler istemeden yapılamıyor. Mecburiyetten yapılan bir iş olamaz. Ben konservatuvarda okurken garsonluk yaptım, su sattım, dükkânların önündeki ya da doğum günlerindeki animasyonlara katıldım, valelik yaptım ama bunları sadece o dönemki süreci geçirebilmek için yaptım. Bizim zamanımızda okurken çalışmak yasaktı. Şöyle yasaktı; kendi mesleğinle ilgili yasaktı. O işlerde de tabii mutsuzdum. Özellikle Süpermen olmak, Batman olmak hiç istemediğim şeylerdi ama ev kirasını ödeyebilmek için oluyorduk.

        "O ZAMAN ÖĞRENDİM"

        REKLAM

        • Belki o işlerin oyunculuğuna katkısı olmuştur. Belki seni, sen yapan özelliklerin temel taşlarındandır...

        İlla ki olmuştur... En azından istemediğim şeyi oynamamam gerektiğini o zaman öğrendim. Bir gün bir Süpermen işi geldi; bir çocuğun doğum gününde Süpermen olacağım. Babası, çocuğa bilgisayara bağlamak için bir tane direksiyon almış falan... Biz de gittik. Ben, Süpermen kostümüne girdim. Ben bir de "Kapıyı çalınca, çocuk açsın, ben de sürpriz yapayım" dedim. Çocuk Süpermen’in o kadar hayranıymış ki oyuncak falan umrunda değildi. Çocuk, o kadar inanmış ki "Uç" dese dördüncü kattan atlayacağım. O sırada bir de bir yere daha Batman olarak gidecektim.

        "HÂLÂ İZİN VERİLMEMELİ"

        • Konservatuvarda öğrenim görürken çalışmak hâlâ yasak mı? Bu doğru bir yöntem mi ve sence nedeni nedir?

        İnsan, konservatuvarı kazandığı zaman; kendini, başvuran o kadar insanın arasından seçilmiş olarak görüyor. Erkenden piyasaya atılırsa daha fazla bir şey denemeden, kendi malzemesini kendi kimyasını bilmeden hemen bir kalıplara girmeye başlıyor ve bu sefer o deneme yanılma süreci kısalıyor. Bence üçüncü sınıfa kadar hâlâ izin verilmemeli. O çocuk; gitsin garsonluk yapsın, gitsin hayatta çalışsın, zaten o sırada istemediği kadar malzeme topluyor ama öbür türlü sahaya çıktığı zaman hata yapma imkânı yok. Bu sefer de cepteki kolay malzemeyi kullanmaya başlıyorsun ve bu da alışkanlık haline geliyor.

        REKLAM

        "ONLARIN SÖYLEMESİ GÜVEN VERİYOR"

        • Yeni filmin ‘Emanet’te ‘Orhan Usta’yı canlandırıyorsun. Teklif geldiği zaman neler hissettin? Ben bu filmde olmalıyım, dediğin nedenler nelerdi?

        Ben filmin ilk 10 - 15 sayfasını okuduğumda eşime, "Bu işi kabul ediyorum" dedim. O da “Ne ara okudun da bitirdin?” dedi. "Gidişatı belli" dedim. Bir de yapımcıdan gelen teklif, iki tanıdığımız dost aracılığıyla geldi, biri Oktay ağabey (Kaynarca) biri de Uğur ağabey. Onların söylemesi güven veriyor. Senaryoda da ilk 10 - 15 sayfayı okuduktan sonra; "Ben bu işi çıkarırım inşallah" dedim. Hızlı bir okuma yaptım, sonra da yapımcımız Okan ağabeyi aradım ve "Ben varım" dedim. Sonra da kendimi kapatma sürecine girdim. Algımı, zihnimi, Mustafa’nın hayattaki ritmini değiştirmek için uğraşmaya başladım. İnşallah da başarılı olmuşumdur.

        "EMANETİN CANI BURNUNDA OLUR"

        Tuvana Türkay; filmde, 'Leyla'yı canlandırdı.

        • Filmde sık sık şu söz geçiyor; “Emanetten sual olunmaz"...

        “Emanetin canı burnunda olur” derler. Kimse, kimseden emanet bir şey almak istemez, hatta birisine bir çocuk misafirliğe gittiği zaman önce onun karnı doyurulur, en güzel yatak ona verilir. Emanet, böyledir. Kendi malına bir şey olsa umrunda olmaz ama emanet çok önemli bir kavram. Tüketim toplumunda, her şeyden çok fazla kolayca vazgeçebildiğimiz, her şeyi çok kolay reddedebildiğimiz bir yerde emanetin şu anki karşılığı olup olmadığını bilmiyorum.

        • Bugüne kadar senin başına filmdeki gibi bir olay geldi mi?

        Oğlum, on yaşında ve bazen takım arkadaşları hafta sonu bize geliyorlar, aileleriyle konuşuyoruz, bizde kalıyorlar. Ben sabaha kadar mutfakta öylece bekliyorum. Çocuk, yerini yadırgar ya da korkar diye gidip kontrol ediyorum. O yüzden zor oluyor. Çok zor bir şey.

        "GÜN GELİR, HESAP DÖNER"

        • ‘Emanet’in özellikle nelerin altını çizmesini, izleyicilerin salonlardan hangi duygular içinde çıkmasını umarsın?

        Öncelikle inşallah; "İyi bir film izledik. Verdiğimizin karşılığını alabildik" derler.

        • Filmin repliklerinden gidelim. Her şeyin bir fiyatı var mıdır?

        Her şeyin bir fiyatı yok. İmkânı yok. Öyle bir şey olabilir mi?

        "HER ŞEYİN BİR BEDELİ VARDIR"

        • Her şeyin bir bedeli var mıdır?

        Eee tabii, bir şeyi yapmak isterseniz başka bir şeyden vazgeçiyorsunuz.

        • Yapılan her kötülüğün bir bedeli var mıdır?

        Her şey karşılığını bulur. Ben Allah’a inanan bir insanım ve mutlaka keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

        "DEMLE ALAKALI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"

        • 6 - 7 yıl önce yapılan bir röportajında okudum, sana “İyi oyuncu olduğunu kanıtladın mı?” diye sorulmuş, sen de “Henüz değil” demişsin. Ya şimdi?

        Hâlâ değilim. Kendime kanıtlayamam galiba ama şunu biliyorum; şu an 47 yaşındayım, belki 50’li yaşlarımda çektiğim filmler daha demini almış olacak. Demle alakalı olduğunu düşünüyorum. Kendi alanımda oynadığım rollerde iyi oynamaya çalışıyorum. Ne kadar çok hata yaparsam aslında o kadar iyi oyuncu olabilirim. Bu çok bıçak sırtı bir soru. Ben iyi bir oyuncuyum ama başkası söylerse. O benim söyleyebileceğim bir şey değil.

        "O ZAMAN ÖYLE OLMUYOR"

        • Bir de filmde çok sevdiğim bir laf var: “Yol uzun, hayat kısa” Sen de 25'nci yılındasın,. Yaptıklarından yeterince tatmin oldun mu?

        Mutlaka vardır... Şimdi dönüp baktığım, 30’lu yaşlarda oynadığım rollere baktığım zaman; "Niye bu kadar acele ettin, niye bu kadar eteğindeki her şeyi bir anda göstermeye çalıştın, tadını çıkarsaydın" diyorum. Tabii o zaman öyle olmuyor, zamanla oluyor.

        • Belki de onlar olduğu için sen Mustafa Üstündağ’sın.

        Evet, belki de öyle... Ben sokak adamıyım. Allah’a çok şükür, sokağa çıktığım, kalabalığa karıştığım zaman, mesleki olarak izleyicilerin benim mesleğimi gösterme şeklimden tatmin olduğunu görebiliyorum. Bunun da önemli bir başarı olduğunu düşünüyorum.

        "BİR USTANIN KIYAFETİNİ ALDIM"

        • 'Emanet'te canlandırdığın ‘Orhan Usta’ sende nasıl bir etki bıraktı?

        Çok sevdim, çok çalıştım. "Çalıştım" derken, kostümüne kadar kendim tasarladım. Sanayiye gittim dükkân dükkân gezdim. Orada bir ağabey gördüm ve yanına gittim; "Size bir takım elbise hediye etsem, kostümlerinizi bana verir misiniz?" dedim. O da; “Öğle yemeğini dükkânda beraber yersek, olur” dedi. Oturduk, beraber yemek yedik. Ağabeyin üzerindeki kıyafetleri aldım. Gerçekte kullanılan bir tamirci kostümü kullandım. Boyumuz da uygundu, biraz göbeği vardı, onu da kemerle sıkıştırdık. Öyle oldu... Onun haricinde bir buçuk ay çalıştık. Elimden geldiği kadar rolden çıkmamaya çalıştım. Ellerimin kiri, yüzümün kiri daha sonrasında da kaldı, çıkarmadım. Çünkü ertesi gün tekrar aynı makyaj tutmayabilirdi. Bu yüzden hep korunaklıydım, devamlılık bozulmasın diye, yemek yerken eldiven giydiğim bile oldu. Çünkü o iş yirmi dört saatte geçiyor. Başlıyor ve yirmi dört saat içerisinde bitiyor.

        "BU İŞ POPCORN DEĞİL"

        • ‘Emanet’ ile ilgili başka neler söylemek istersin?

        Tuvana ile konuştuğumuzda da diğer arkadaşlarla konuştuğumuzda da söyledim. Bazı filmler vardır, uzun vadede karşılığını bulur. Yaptığım diğer işleri kötülemek için söylemiyorum. Çünkü çok bıçak sırtı şeyler ama bu iş, popcorn bir iş değil. Diğer yaptığım işler biraz daha popüler kültüre hitap eden işlerdi. Bu film; uzun vadede, oynayan arkadaşlara, yönetene, görüntü yönetmenine, yapımcısına, uzun vadede bir prestij kazandıracak.

        "İSTANBUL MERKEZLİ YAŞAMDAN KURTULMAK İSTİYORUM"

        • “Yakın zamanda emekli olabilirim” demişsin. Emekli olmayı düşünüyor musun?

        O söz şunu kastediyordur; İstanbul’un merkez yaşamından kurtulmak istiyorum. Benim mesleğim İstanbul’da yapıldığı için tabii ki İstanbul’a yakın olmak zorundayım. Biraz daha İstanbul dışı,örneğin Yalova olabilir, Riva olabilir. Oralarda daha minimal bir yaşam kurup, gelip aktörlüğümü yapıp, gidip orada börtü böcekle, koyunla, tavukla uğraşmak istiyorum.

        • Bu yeni oluşan bir düşünce mi?

        Hayır, çok uzun zamandır var. Biz hep iki katlı evlerde büyüdük. Damdan düşüp kolumuzu kırmışlığımız vardır. Bizim hayatlarımız sitelerde geçmedi. Ben dışarıda yatmayı çok severim, sokak hayatından bahsetmiyorum. Kampa gider, iki gün kalırım. Yıldızları seyretmek, orada bir şeyler yapmak iyi gelir. Kişilikle alakalı olabilir. Kalabalık bana hiç huzur vermiyor.

        "PARA ALMADAN HEPİMİZİ MESLEK SAHİBİ YAPTI"

        Müjdat Gezen.

        • Müjdat Gezen senin hocan. Bu yıl Müjdat Gezen’in 71'inci sanat yılı. Bu, sana neler hissettiriyor?

        Müjdat hocanın 71'inci sanat yılı olmasının dışında Müjdat hoca bana şunu hissettiriyor; 5 kuruş para almadan hepimizi meslek sahibi yaptı. Aynı şekilde, Savaş Dinçel, Mustafa Alabora, Aliye Uzunatağan, Güngör Dilmen, Engin Alkan, Şebnem Sönmez... Sahne hocalarım da sanat tarihi hocalarım da aynı şekilde... Tabii hepimiz öldüğümüz gün emanetimizi teslim edeceğiz ama Müjdat hoca ilerleyen zamanlarda da var olacaktır. Yeryüzünde insan olduğu sürece, o 71’ler, 1071’ler ya da 2000’ler de olabilir. Çünkü bizim okul hâlâ parasız olacak ve hâlâ orada eğitim devam edecek. O yüzden, çok uzun vadede düşündüğüm zaman, Müjdat hoca, sanat yıllarının ilk başlarında diyebilirim.

        • Müjdat Hoca, "Ben artık yaşlandım, gel işi sen devral" derse, ister misin?

        Müjdat hoca öyle bir şey söylemez. Zaten okulla daha fazla mesai harcayan başka arkadaşlarımız var. Mesela, öyle bir şey olsa benim ilk oyum İlker Ayrık için olur. O çok daha iyi yönetir. Yine orada hoca olarak var olurum. Orası benim evim. Benim Ziverbey’de köşküm var. Çünkü bizim okul hocanın üzerine değil, öğrencilerinin üzerine. Okulda konservatuvar eğitimine hak kazanan öğrencilerin ufak ufak hisseleri var. Satılamaz, amacı dışında kullanılamaz.

        "BEN, MÜSLÜMCÜYDÜM"

        Mustafa Üstündağ ile Ferdi Tayfur, 'Yersiz Yurtsuz'da birlikte rol aldı.

        • İkimiz de beş aşağı on yukarı aynı zamanlarda şehrin aynı mahallesinde büyüdük. Sen Mersin'deyken Ferdici miydin yoksa Müslümcü müydün? Zira o dönemlerde takım taraftarları gibi Müslüm Gürses ile Ferdi Tayfur taraftarları vardı...Ben Müslümcüydüm ama sonra Ferdi ağabeyle baba - oğul oynadık. O da hemşehrimiz. Ferdi ağabeyi de çok severdim ama daha ziyade Müslümcüydüm.

        • Müslüm Gürses’in hayatı bir daha filme çekilse kendisini canlandırmak ister misin?

        Timuçin oynadı, çok da güzel oynadı. Belki Ferdi ağabeyi oynarım. Boyumuz da tutuyor. Müslüm Gürses uzundu, Timuçin o yüzden daha uygundu. Çok da güzel oynadı.

        • Biyografi filmlerinin çekilmesini nasıl yorumluyorsun? Çok eleştiriliyor. Kimileri; "Hayran olduğum sanatçının hayatını sinemada görmek hakkımdır" diyor. Aileler de; "Bizim gizlimiz saklımız, mahremiyetimiz var. İstemiyoruz" diyor...

        Bu ailenin vereceği bir karardır, bir şey diyemem. Eğer bir biyografi filmi çekilecekse, eğrisiyle doğrusuyla ve yanlışıyla tamamı çekilmek zorunda. Bir kişinin sadece iyi taraflarını değil, yaptığı yanlışları da göstermek gerekiyor. Zaten o zaman biyografi oluyor.

        • Sonuçta hepimiz yaptığımız yanlışların ve doğruların toplamıyız. Yanlışları, doğruya çevirmek için vicdan ve melekeye sahipsek sorun yoktur...

        Hepimizin yaptığımız yanlışları var. Çünkü bir kahraman yaratacaksak, zaten halk tarafından kahraman olmuşsun ki senin filmin çekiliyor ama hatasız kul olmayacağı gibi o hataların da örtülmemesi lazım.

        • Zaten ben hayran olduğum bir kişinin hayat hikayesini filmde izlerken tek bir hatasını görmezsem, o yapıma karşı soğukluk hissederim.

        Tabii... Hepsinin de çok kritik hataları vardır.

        "HER ŞEY ORTADA ZATEN"

        • Sen, bir gün biyografi filminin çekilmesini ister misin? Her şeyin ortaya dökülmesini ister misin?

        İnşallah, ne güzel olur. Her şey ortada zaten... Artık yaşadığımız dönemde sosyal medya ve internetteki hızlı ulaşım ağıyla her şey zaten ortada. Çünkü önceki starların hayatlarındaki bazı hatalar birtakım manipülasyonlarla yönlendirilebiliyormuş ama şu anda öyle bir durum yok. Neyimi saklayacağım ki?

        • Ünlülerin sosyal medyayla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsun? Senin sosyal medyayla ilişkin nasıl?

        Film; çıktığı zaman, yeni bir diziye başladığım zaman kullanıyorum. Bazen eş dost, akrabanın doğum gününde kullanıyorum.

        • "Sosyal medya hesapları çok takip edilen oyuncular tercih ediliyor, yapımcılar takipçi sayısına göre iş veriyor" diye bir söylenti var. Öyle bir şey olabilir mi?

        Ona dair ne söylesem yalan söylemiş olurum. Hiç öyle bir durumla karşı karşıya kalmadım.

        "YAPAY ZEKÂDAN KORKUYORUM"

        • Yapay zekâ hakkında ne düşünüyorsun?

        Yapay zekâdan korkuyorum. Bilmediğim için korkuyorum. Bildiğim zaman ne olacak onu da bilmiyorum. ‘Terminatör’de başlayan sonra ‘Matrix’te had safhasına ulaşan insanların ne hale geleceğini bilmiyorum. Ben insan olarak geldim, insan olarak emanetimi teslim etmek istiyorum.

        "AYAĞINIZI DENK ALIN DİYORLAR"

        • Yapay zekâ sizin mesleğe de göz dikmiş durumda.

        Şu an yapay zekâya bir kitabın ya da insanın bilgilerini veriyorsun, çiziyor, ediyor hatta sahne bile çekiyor ama canlı tiyatro performansını yapamaz. Hologram çıkarırlar, öyle bir şey olur ama yine dönüş tiyatroya olur.

        • ABD'de oyuncular sendikası ve senaristler birliği, “Yapay zekâ gelişmeye başladı. Dikkat edin” diye bir açıklama yaptı.

        Ekonomik geliri yüksek olanlar, hak sahipleri, yöneticiler, oyunculara; "Ayağınızı denk alın, yapay zekâ var" diyorlar.

        "BORCUM YOK"

        • Ekonomi deyince, oyunculuktan yeterince kazandın mı?

        Borcum yok... Allah’a çok şükür ailemin, etrafımın ve kendimin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir durumdayım. O da yeterli.

        • Bu yaşına kadar hayatta edindiğin en önemli öğreti nedir?

        Tek bir kelimeyle anlatmak çok zor. Baba olduktan sonra öğrendiğim başka şeyler var, yaş ilerledikçe öğrendiğim başka şeyler var ama çok beylik laflar da etmek istemiyorum. Bana öğretilen şey olarak, bildiğim yolda yürümeye devam etmeye çalışıyorum. Bir şey diyemem. Mesela, ben, baba olduktan sonra öğrendim, babamın beni ne kadar çok sevdiğini. Ve yaş ilerlediği zaman, şu anda bir okulda eğitmenlik yapabilirim, daha dinginim ve karşımdaki bir genci tolere edebilecek bir dinginliğe sahibim. Otuz yaşındayken o olmuyor, o yüzden tek bir şey öğrendim deyip tek bir şey söyleyemem.

        ÖNERİLEN VİDEO

        BURÇLAR

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa