Karadan ve denizden dev baskın!
İstanbul'da bu sabah şehrin en büyük balık hali olan Gürpınar'a denizden ve karadan dev bir operasyon düzenlendi. Operasyona 250 görevli katıldı, 5 bin ton balığa el konuldu. Habertürk TV denizlerdeki av sorununu ve balıkların neslinin tükenmesini masaya yatırdı. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Abdullah Ekrem Kahraman, "Bir balığa üreme şansı vermezseniz soyunu kurutursunuz. Temel kurala uymamız gerekiyor. Sadece boy değil, stokları korumamız için kota kuralına geçmeliyiz. AB'de bir mevsim yok, kota sistemi var" dedi. Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya da, kota sistemine dikkat çekerek, "Acil geçmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. Öte yandan uzmanlar ışıklı avlanmanın yasa dışı olarak sürdüğünü de söyledi
Düzensiz ve bilinçsiz avlanma ile deniz kirliliği birçok balık türünün sonu olmaya devam ediyor. Denizlerde balık çeşitleri gün geçtikçe azalıyor, yok olmaya mahkum ediliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, "2050'de denizlerde balık değil plastik yüzecek" tehlikeye dikkat çekmişti.
Bugün sabah saatlerinde İstanbul'un en büyük balık hali olan Gürpınar'a karadan ve denizden şafak baskını düzenlendi.
Operasyonda 5 bin ton balığa el konuldu. Dev operasyona; Sahil Güvenlik Komutanlığı, Deniz Liman Şube Müdürlüğü, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi Deniz Zabıta ekiplerinden toplamda 250 personel katıldı.
DENİZLERİMİZ KURUYOR! ÇÖZÜM 'KOTA' SİSTEMİNDE Mİ?
HABERTÜRK TV'de denizlerimizdeki yok olma tehlikesi masaya yatırıldı.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Abdullah Ekrem Kahraman, konuya ilişkin bilinen ve bilinmeyen sorunları değerlendirirken, çok önemli açıklamalarda bulundu.
Kahraman şu ifadeleri kullandı:
"BÖYLE ENTERESAN BİR DURUM VAR"
"Küçük boyda, piyasaya sürülemeyen balıkların genellikle balık unu ve yağı için fabrikalara gönderiliyor. Ama piyasada ürün çok fazla varsa 9 santimetreden büyük balıkların da gönderildiği oluyor. Bir kısır döngü var. 1980'li yılların ortalarında 5 bin ton olan yetiştiricilik miktarı günümüzde 200 bin tonları geçti. Bunda bizim mezunlarımızın çok büyük katkısı var. Bizim mezunlarımız bu başarı da büyük bir rol oynadı. Bu sektörü gözardı edemeyiz, döviz kazandıran bir sektör. Bu sektörün yem ihtiyacını da hamsiydi, çaçaydı onlar sağlanıyor. Bunlardan üretilen balık unu ve yağı balıkların beslenmesindeki ana maddeler. Sektör ister istemez doğal stoklara mahkum. Hamsi ve av miktarları azalınca bu kez ithal etme durumuna yöneliyorlar. Bu sezonda hamsi miktarı fazla. Bizim ülkemizde şöyle bir sıkıntı var. Avrupa'daki dağılım yapılmamış. Balık çok olunca fiyat düşüyor, olmayınca artıyor. Balık çok olunca fırsatçılar piyasaya sürmüyorlar. Mesela eskiden de denize döküyorlardı, şimdi balık unu fabrikalarına veriyorlar. Böyle enteresan bir durum söz konusu."
"AVLANMA KOTASI OLMALI"
"Bir kere üreme boyuna gelmeyen balıkların avlanmasının yasaklanması lazım. Yasak ama bunun uygulanır olması lazım. Balıkların karaya çıkış boyu belli. Hamsi için bu 9 santimetre. Bir balığa üreme şansı vermezseniz soyunu kurutursunuz. Temel kurala uymamız gerekiyor. Sadece boy değil, stokları korumamız için kota kuralına geçmeliyiz. AB'de bir mevsim yok, kota sistemi var. Asgari av boyu ile bunu çözemeyiz. Boy kuralına uysak bile, bu kez de çok avlanma durumu olacak. Kota sistemine acil geçmemiz lazım. Avlanma kotası olmalı."
"Bu sezon için 9 santimetre sorunu yok hamside aslında. Boyu yakalıyorlar. Ama gelişim ile ilgili. Denetimdeki arkadaşlardan bilgi aldım, 9 santim kuralını tutturmuşlar ama gelişim sorunu var. Çelimsiz balık denilen balıklardan..."
"IŞIKLI AVLANMA YASA DIŞI DEVAM EDİYOR"
"17 santigrat su sıcaklığı bizim için çok önemli. Bizim sularımız son senelerde çok sıcak. Küresel ısınma demek de çok genel ama bir dönüşüm var. Suların soğuması lazım. Konsantrasyonları 17 santigrat sıcaklık altında bir araya geliyor. Marmara Denizi'nde ışıklı avcılık serbest bırakıldı. Su sıcaklıkları yüksek olunca bir araya gelmiyorlar ya ışığı tutunca balıklar ışığa geliyor. Bakanlık balıkçılar mağdur olmasın diye 1.5 ay bu izni vermiş. Ama balıkçıların yasa dışı olarak bu tarz avlanmaya devam ediyor. Balıkçı bindiği dalı kesiyor. Kısırdöngüyü aşmanın yolu kotadır."
"KOTA SİSTEMİNE ACİL GEÇMEMİZ LAZIM"
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya da Kota sistemine geçilmesi çağrısında bulunarak, "Her denetime rağmen lambalıavlanma devam ediyor. Balıkçı kendine zarar veriyor. Sürdürülebilirliği en az balık yatakları Karadeniz ve Akdeniz'de ilan edildi. Bizim balıkçılığı tamamen kurallara uyan şekilde yapmamız lazım. Hamsi şu anda iyi görünmüyor. Su sıcaklıklarının düşmesi lazım. Hamsi, Türkiye'nin kuru fasulyesiolarak anılır. Palamut çok olunca hamsi az olur. Bu sene de palamudumuzçok oldu. İstavritte de boy sorunu var. İstavritte de boy sorunu olacak gibi görünüyor. Kotalı sisteme geçmezsek sürdürülebilirlik mümkün değil. Acil geçmemiz lazım. Balıkçı istediğim kadar avlarım diyememeli. Arz-talep dengesine göre kota olmalı." dedi.
HABERTÜRK YAZARLARI ALTAYLI VE ALÇI KÖŞELERİNDE BÜYÜK TEHLİKEYE DİKKAT ÇEKMİŞTİ
Habertürk Yazarı Fatih Altaylı, dünkü yazısında balık halinde geçirdiği 3 saati anlatmış, balıkların boylarının küçüklüğüne dikkat çekmişti. Altaylı, konunun ara sıra baskınlarla çözülemeyeceğini belirterek, "Benim ziyaretimden iki gün sonra Balıkhane'yegörevliler gitmiş ve ceza kesmişler, küçük balıklara da el koymuşlar. İyi de orada her gün bir görevli bulundurmak çok mu zor? Arada bir baskınla bu işler çözülür mü!" ifadelerini kullanmıştı.
Nagehan Alçı da 12 Kasım'daki yazısında, "Her hafta bir iki kez balık almaya ve hep aynı yerden almaya gayret ediyorum. Güvendiğim bir balıkçım var. Anadolu yakasında birçok meşhur lokantaya da o veriyor deniz ürünlerini. Mevsim balıklarını taze getiriyor.
Ancak bugün gittiğimde tezgahta avlanma boyunun epey altında çinekoplar gördüm ve şaşırdım. "Ayıptır, balıkların soyunu tüketiyorsunuz, ben bu boyu burada bir daha görürsem artık gelmem" dedim.
"Haklısınız Nagehan Hanım ancak biz halden bunu almadık. Sarıkanat aldık, kasanın altına bunları dizmişler. Arayıp bir daha kabul etmeyeceğimizi söyledik ancak birçok balıkçı bizim gibi hassas davranmıyor. Halin daha iyi denetlenmesi lazım" cevabını aldım.
Çevremizi ve balıklarımızı tüketip bitiriyoruz. Deniz balığı namına kalan birkaç türden biri çinekop-sarıkanat-lüfer familyası. Ve bence dünyanın en lezzetli balık türü bu. Yazıktır! Bu işi ciddiye alalım. Denetimleri en üst seviyeye çıkaralım…" ifadelerini kullanmıştı.
