Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam İSO Başkanı Bahçıvan'dan Şırnak - Hakkari değerlendirmesi: "Emek yoğun sektörlerde ya yurt dışına ya buralara yöneleceğiz" - İş-Yaşam Haberleri

        İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, yönetim kurulu ve meclis üyeleriyle yaptıkları Şırnak - Hakkari ziyaretini değerlendirdi.

        "BÖLGENİN HAK ETTİĞİ DEĞERE ULAŞACAĞINI ÜMİT EDİYORUM"

        İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, Şırnak ve Hakkari'de yaptıkları ziyaretlerdeki gözlemlerini, "Cizre'de başladık, arkasından Şırnak ve Hakkari. Buraları Türkiye'nin çok kolay ulaşılacak noktaları değil. Ben de kendi adıma bugüne kadar gerek bireysel gerek oda çatısı altında birçok farklı seyahat yaptım, birçok farklı ili gezdim ama buralara ilk defa geldim. Her bakımdan çok etkileyici. En ufak bir sorun olmadan, huzuru kaçıracak en ufak bir izlenim edinmeden de seyahatimiz adım adım ilerliyor. Bu da bölgeye önemli ölçüde huzurun geldiğinin göstergesi. Çünkü her şey oradan başlıyor. Burada huzur olmazsa, ne geleceğe dönük hayal olur, ne geleceğe dönük düşünce olur, ne geleceğe dönük heyecan olur, ne de geleceğe dönük bir plan olur. Buralar dünya tarihine baktığımız zaman görüyoruz ki medeniyetin farklı farklı dönemlerinde çok ciddi stratejik önemi olan bölgeler. Ama ne yazık ki belki de tarihinin en talihsiz dönemlerini yaşıyor. Önümüzdeki yıllarda tekrar bu bölgenin hak ettiği değere ulaşacağını ümit ediyorum" diyerek aktardı.

        REKLAM

        "İRMİK VAR, ŞEKER VAR, İŞ HELVAYI YAPMAYA GELİYOR"

        Bölgenin gelişimine yönelik umutlarını ifade eden Bahçıvan, "Bunlar birer kuru ümit değil. Yani bunu somutlaştıracak birçok farklı neden var. Bölgenin temel doğal kaynakları ve teknolojinin gelişmesiyle beraber değerinin çok daha fazla artacağını tasarruf ediyorum. Eskiden ne işe yaradığını fazla düşünmediğiniz rüzgar, güneş görüyoruz ki artık insanların önümüzdeki yıllardaki en önemli ham maddeleri olacaklar. Suyun giderek azaldığı bir dünyada coğrafyanın en bol suyu olan bir yerdeyiz. Bunu tarıma dönüştürmek, bu suyu farklı alanlara dönüştürmek büyük bir imkan. Ve tabii özellikle dünya lojistiğinin farklı farklı arayışlar içerisinde olduğu bir dönemde Kalkınma Yolu denen ve geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanımız ile Katar Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan bir proje var ki artık giderek somutlaşıyor. Bir yerde artık bu sadece bizim hayalimiz değil, farklı cephelerden de desteklenen bir lojistik proje. Bu Kalkınma Yolu Projesi eğer uygulamaya geçerse Uzakdoğu'yla Batı arasındaki en önemli hatlarından bir tanesi olacak. Bütün bunların hepsini hesaba kattığımız zaman artık tabiri caizse irmik var, şeker var, un var, iş helvayı yapmaya geliyor. Bizlerin de zaten amacı bu seyahate çıkarken okuduğumuz, izlediğimiz, farklı yerlerden duyduğumuz bu görüntüleri bir fiil içine girip bölge insanı buna ne kadar hazır veya bizler İstanbul'dan bölge insanına bu konuda ne boyutta katkılar sunabilip ülke adına ülkenin bu topraklarının ve dolayısıyla da Türkiye'mizin hem üretim anlamında hem eğitim anlamında hem bireysel dokunuş anlamında ne tür katkıları olabilir onu planlamaktı" dedi.

        "TEHDİT ALGISI FIRSAT ALGISINA DÖNÜŞÜYOR"

        Bahçıvan, bölgeye geldikten sonra heyecanının arttığı belirterek, "Ben kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, bunca yıldır İstanbul Sanayi Odası’nda farklı farklı projelere adım attık ama benim gönül huzurumun ve içimdeki hesaplaşmanın en yüksek olduğu seyahatlerden bir tanesi bu oldu. Gelirken de çok duyguluydum ama buraya geldikten ve bu tabloya şahit olduktan sonra bu duygum, bu heyecanım gelecek adına fazlasıyla arttı. Bu hakikaten çok önemli bir dönemeç. Bu sadece bugünün değil, önümüzdeki nesillerin dahi dönebileceği önemli bir dönemeç. Umut ediyoruz ki Türkiye doğru strateji ve doğru planlamayla bu fırsatı iyi kullanır. Bu büyük bir fırsat. Yine iki gün önce yapmış olduğum sloganı da söylemek istiyorum. Eskiden bu bölgeler akla geldiği zaman, bu bölgeler düşünüldüğü zaman, bu bölgelerle ilgili konuşulduğu zaman bir tehdit algısı vardı. Artık bu bir fırsat algısına doğru dönüşme noktasında. Ama tabi fırsatları ayakta tutmak için de çalışmak lazım. Kendi şansına, kendi kaderine bırakmamak lazım. Kendi kaderine bırakıldığı zaman o fırsatlar bir kuş gibi çok kolay uçup kaçabilir. Kuşu kaçırmadan o fırsatı geleceğe doğru yönetebilmek de bizlere düşüyor. Bizler de bu ülkenin bugüne kadar vermiş olduğu imkanlara sahip bireyler, kurumlar olarak bu sorumluluğumuzu sadece İstanbul'da yorum yaparak değil, bir fiil konunun içine el atarak değerlendirmek zorundayız. Ben bunu bir ülke sorumluluğu ve aynı zamanda bir vatandaş sorumluluğu olarak da görüyorum" diye konuştu.

        REKLAM

        "SADECE TEKNOLOJİ, YAPAY ZEKA BOYUTLU VİZYON KOYARSAK SAMİMİYETİ KAYBEDERİZ"

        İSO Başkanı, bölgedeki fırsatların neler olabileceğiyle ilgili şöyle konuştu: "Bu bölgenin de kendine göre bir sıçrama tahtası olması lazım. Onun için bizim bu taraflarda hem iş yaratmamız lazım hem de 20-30 sene daha sürdürebilecek işleri çıkartmamız lazım ve buradaki çocukların geleceğini bir şekilde kurtarmamız lazım. Mutlaka ki teknolojiyi farklı platformlarda her zaman konuşuyoruz ve ona dönük gelişimleri yapabilmek adına da maksimum gayretimizi gösteriyoruz ama Şırnak'a Hakkari’ye girip sadece yüksek teknoloji, sadece IT, sadece yapay zeka boyutlu bir vizyon koyarsak da o zaman bu insanlara karşı da samimiyeti kaybetmiş oluruz.

        "EMEK YOĞUN SEKTÖRLERDE YA YURT DIŞINA YA BURALARA YÖNELECEĞİZ"

        Huzur teşviği olmadan sen istersen 6 değil 66 teşvik ver, yine bu iş olmaz. İşte o huzurun ışıkları gelmeye başladı. Yani o bakımdan bu bir olgunlaşma dönemi. Geçen 20 yıl, 25 yılın şartları olgunlaştırdığını da hesap etmemiz lazım. Burada en önemli fırsat kısa vadede İstanbul'da artık rekabet gücünü giderek kaybetmekte olan emek yoğun sektörlerimizin bu bölgelere kaydırılması. Yani açık ve net. Artık batıda sanayiye eleman çekmekte çok ciddi anlamda zorlanıyoruz. Buradaki bu çok ciddi nüfus potansiyelinin yüzde beşini yüzde onunu belki IT'ci yapacağız ama geri kalanını da farklı alanlarda, emek yoğun sektöre yönlendireceğiz. Hizmet sektörü o kadar iş imkanı doğuruyor ki pozitif etkiyi sanayide bulamayan genç o alana kayıyor. Bir otelde garson olmak, kargo şirketinde motor sürmek, güvenlik olmak... Maaşlar da pozitif etkiliyor. Sanayide o insanları çekmemiz zorlaşıyor. Ciddi tecrübe ve makinemiz var. Ya yurt dışına ya da buralara yöneleceğiz. Öncelikle bu bölge bunun için fırsat. Tekstil ve hazır giyim önemli sektörler. Ayakkabı, triko sektörü hala ciddi potansiyel. Bazıları yurt dışına kaysa da orada iş yapmak da kolay değil, bu bölgeler bunun için fırsat. 2. aşamada niye Türkiye burada 3-4 sene sonra çok büyük bir petrokimya tesisi hayal etmesin? Enerji alanında güneş panelleri niye olmasın, rüzgar niye olmasın?

        REKLAM

        Ben sektörlerimizin önümüzdeki dönemde İstanbul'dan batıdan buraya ciddi anlamda kayacaklarını düşünüyorum, Ama doğru teşviklerle motive etmemiz lazım. Bir firma eğer İstanbul'dan buraya taşınacaksa onu yeni yatırım yapmaktan daha da fazla motive etmek lazım.

        "BURADAKİ LİSELERİN YÜZDE 80'İ MESLEK LİSESİ OLMALI"

        Hazır giyimde belli bir tecrübe, kalite birikimi oldu. Önümüzdeki dönemde ciddi anlamda batıdan doğuya kayış olacaktır. Tabii motive etmek lazım. Teşvik modellerini geliştirmemiz lazım. Eğitim tarafı da çok önemli. Doğru bir eğitimle geleceğin planlanmasını çok önemsiyorum. Enerji yolları vs çok önemli ama doğru bir eğitim politikası 25-30 yol için planlanması çok önemli. Neye ihtiyacımız var, üniversitelerin de liselerin de ona göre planlanması lazım. En önemli şey Şırnak’taki Hakkari’deki bir genç geleceğe nasıl hazırlanacak... Buradaki liselerin yüzde 80’i meslek lisesi olmalı. İnsana yapılan yatırımı geciktirince dönüşü olmuyor.

        Bölgesel asgari ücret çok konuşuluyor. Mevcutun altının konuşulmasını etik bulmuyorum. Sanayicinin de bunu dert etmemesi lazım. İstanbul’da da asgari ücret kalmadı. Bizim sanayide yok yani. Onun yerine nakliye teşviki verilsin mesela. Tekstilciye buradan getirme farkın diyelim bin dolar, bunu ben karşılıyorum diyecek devlet. Hedef odaklı teşvik gerek. Habur’da dünya kadar tır bekliyor. Günde 3 bin tır hazırda boşta bekliyor."

        REKLAM

        "ENERJİYİ ANA HATTA BAĞLAMAK KONUSUNDA CİDDİ BİR BÜROKRASİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ"

        Bahçıvan, enerji üretiminin yapıldığını ancak bu enerjinin taşınması konusunda sıkıntılar olduğunu dile getirerek, "Suyun buradaki gücü, suyun bolluğu büyük bir avantaj. Türkiye'deki en önemli konu bu doğa enerjinin, sürdürülebilir enerjinin mümkün olduğu kadar yollarının yapılması. Yani temel konu enerjiyi çok rahatlıkla elde edebiliyorsunuz ama daha o enerjiyi ana arterlerle buluşturması noktasındaki temel problemler, trafolar, hatlar, bunlar yeteri kadar gelişmiş olmadığından dolayı Türkiye bu kaynaklarını yeteri kadar hızlı kullanamıyor. Bugün sanayici kendi fabrikasında, kendi tesisinde veya anlaştığı bir başka yerde çok rahatlıkla bu doğal kaynağı enerjiye çevirebilecek yatırımı yapmak istiyor. Bu güneş olur, rüzgar olur. Ama onu ana hatta bağlayayım dediğiniz zaman orada ciddi bir bürokrasiyle karşı karşıyasınız. İlla ki kendi bölgenizde değil, burada gelip de bir enerji oluşturabilme imkanı olduğunuz zaman bunu kendi enerjinizle barter edebiliyorsunuz. Türkiye'nin bunları aşması hiç zor değil. Hem bölgeye ciddi anlamda heyecan getirecek. Bugün siz şuraya baktığınız zaman etrafta yüz tane rüzgar gülü görseniz heyecanlanmaz mısınız? Veya şurada güneş panelleri görseniz heyecanlanmaz mısınız? Değil mi? Bölgeye de motivasyon verir. Şırnak-Van yolunu bitirmek zahmetli ama bu enerji yollarını, aynı şeyi evvelki hafta su raporunu açıklardan da gösterdik. Türkiye'nin iki tane otoyolları hızlandırması lazım. Artık kara otoyolları değil ama su otoyolları ve enerji otoyolları. Yani önümüzdeki süreçte bir yatırım harcaması noktasına hedef koyacaksak Türkiye'nin suyu da doğuda, enerjisinin önemli kısmı da doğuda. Burada petrol kadar rüzgarın da güneşin de kullanılmasını zorlamamız gerekiyor. Bu karbon ayak izi için de çok çok önemli. Yani yarın öbür gün hepimiz bunun hesabını vereceğiz. Elimizdeki bu fırsatı bizim çok daha hızlı kullanmamız gerekiyor" dedi.

        "ÖNÜMÜZDEKİ 25-30 YILIN EĞİTİM PLANI PROGRAMLANMALI"

        Bahçıvan, eğitim alanında yapılacak planlamanın gelecek hedefleri doğrultusunda en önemli konu olduğunu belirtti ve şu ifadeleri kullandı: "İstanbul Teknik Üniversitesi'nin vizyon ve bilgisinin buraya kaynaşması, mutlaka ki görüşüyorlardır ama en azından İTÜ ile Şırnak Üniversitesi rektörlerimizi daha sık görüştürmek. Türkiye'nin kurumsallaşması kadar, gönülsel kurumsallaşması da Türkiye'nin en büyük enerjisi. Eğitim tarafını da çok önemsiyorum. Doğru bir eğitim politikasının Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi burada da oluşması ve bu bölgenin insanlarının, bu biraz makro olacak vereceğim cevap ama bunu yapmadan geçemeyeceğim. Son zamanlarda hep söylüyoruz ki Türkiye'nin önümüzdeki 25-30 yılının en önemli programlanması gereken nokta eğitim planlaması. 30 sene sonrasında bizim neye ihtiyacımız var ve onu nasıl, ne şekilde yönetebileceğiz? Nasıl bir eğitim hedeflemesiyle biz bu gençlerimizi geleceğe hazırlayacağız? Hizmet sektöründe neye ihtiyacımız var? Mühendiste ne ihtiyacımız var, yapay zekâda ne ihtiyacımız var, üniversitelerimizin de, liselerimizin de müfredat ve gelişimlerini ona göre yapmamız gerekiyor. Üniversite varsa o bölgede, o üniversitenin de o hedef doğrultusunda ilerlemeSİ gerekiyor. Belki bu bölgedeki liselerin yüzde 90'ının meslek lisesi olması lazım. Diğer yatırımlar biraz gecikmiş olsa da bir şekilde zaman içinde yapılabiliyor ama insana yaptığın yatırımı geciktirdiğin zaman maalesef onun dönüşü olmuyor. Türkiye'nin hedef bazlı teşviklere ihtiyacı var.

        Bu bir adım, bir lobi adımı. Biz şimdi aslında burada bu bölgenin gelişmesi için ilk lobiyi oluşturmuş vaziyetteyiz. Ama bürokratın hayatına bir anda girip de senin yapmadıklarını ben yapacağım demeye lüksümüz yok, kabul edelim.

        Mesela rektörleri katalım bu lobiye. Yani artık benim Hakkari'ye, benim Şırnak'a geldiğim zaman rektörün veya rektörün ekibinin de herkesten fazla heyecanlanması lazım. En çok onun heyecanlanması lazım. Eğer o heyecanı duyamıyorsa demek ki bu üniversite üniversite değil."

        "BENİM İÇİN TÜRKİYE'NİN DURUMUNU GÖSTEREN EN ÖNEMLİ SKOR CDS"

        Türkiye ekonomisiyle ilgili kısa bir değerlendirme de yapan Bahçıvan, "Benim için Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durumu gösteren en önemli skor CDS. Modern dünyada bir ülkenin risklerini bu ülkenin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan en net ilk skor board tabiri caizse bu CDS. Eğer 2020'den sonra en düşük noktaya geldiyse bu hafife alınacak bir şey değil. Ama alınan önlemler, alınan tedbirler ve de hepsinden önemlisi güvenden bahsettik. Yani güven en önemli sermaye. O nedenle CDS'de bir güven termometresi ise Türkiye şu anda son 3-4 yılın en iyi noktasında. Deminki fırsat konusu bunun için de geçerli. Ama fırsatları doğru kullanmak lazım" diye konuştu.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa