Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa 15 yıldır unutmuyoruz peki Türkiye depreme hazır mı? 17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 15 yıl içinde ne kadar yol aldığımızı ve deprem konusunda bilmemiz gerekenleri AKUT kurucusu Nasuh Mahruki ile konuştuk, Gözde S. Kadıoğlu, Gozde S. Kadioglu, Nasuh

        Gözde S. KADIOĞLU

        gkadioglu@haberturk.com

        17 Ağustos 1999, saat 03:02...

        Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen o 45 saniye...

        Ve hiç geri gelemeyecek 17 bin 480 can, 600 bine yakın evsiz kalan insan...

        Merkez üssü Gölcük olsa da İstanbul'u, Marmara Bölgesi'ni hatta tüm Türkiye'yi hazırlıksız yakalayan 7.8 büyüklüğündeki depremin acıları hala taze...

        Pek çoğumuz O'nu ve ekibini 17 Ağustos felaketinde tanıdık, Nasuh Mahruki ve AKUT (Arama Kurtarma Derneği)... Enkazda canla başla çalışan o kahramanları...

        "Sesimi duyan var mı?"

        Ve o günden sonra her felakette gözümüz onları aradı, ve onlar hep oradaydı...

        17 Ağustos depreminin üzerinden tam 15 yıl geçti. Bu sürede ne kadar yol aldık? Beklenen büyük Marmara depremine ne kadar hazırlıklıyız? Deprem konusunda nasıl önlemler almalı, deprem sırasında nasıl hareket etmeliyiz? Tüm bu konularu AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki ile konuştuk.

        - Aradan 15 yıl geçti. '99 depreminden bu yana ne değişti? Türkiye olarak nasıl bir yerdeyiz?

        NM: Türkiye afetlerle mücadele konusunda risk yönetimi ve kriz yönetimi olarak 2 faza bölünüyor. Bu kollar da kendi içinde ikiye bölünüyor; önlemler ve hazırlık, müdahale ve iyileştirme. Türkiye bu bölümlerden sadece müdahale konusunda iyi bir yol katetti. Yani arama-kurtarma ekipleri konusunda gerçekten çok iyi bir durumdayız.

        17 Ağustos 1999'da deprem yaşandığı zaman Türkiye'nin enkaz arama kurtarma kapasitesi 250 kişiydi, bu ekibin yarısı bizdik, yarısı sivil savunmaydı ve karşımızda 60-70 bin enkaz vardı. Bugün bu sayı 10 bin ile 20 bin arasında bir yerde, çünkü artık işin içinde silahlı kuvvetler de var, özel sektör var, yerel yönetimler-belediyeler var, pek çok Sivil Toplum Kuruluşu (STK) var. Bu saydıklarımın hepsi 17 Ağustos depreminden sonra kurulan birimler. Dolayısıyla Türkiye bu 15 yıl içinde arama ve kurtarma konusunda çok yol katetti. Burada biz AKUT olarak bir rol model olduk ve bizden sonra kurulan birimler de bizim standartlarımızı örnek alarak yola çıktılar. Zaten AKUT, Birleşmiş Milletler tarafından akredite edilmiş ilk Türk arama kurtarma ekibi. Bizden bir yıl sonra da AFAD İstanbul ekibi bu akreditasyonu aldı.

        - Peki bu akreditasyon bizim için ne anlama geliyor?

        NM: Birleşmiş Milletler AKUT'u tanımış oluyor, ekibin yetkisi ve doğru çalışıyor olduğu tescillenmiş oluyor. Bunun anlamı şu; Türkiye'de herkes kendini güvende hissedebilir. Ülkemizde başınıza ne gelirse gelsin -bu kaybolma olabilir, mahsur kalma olabilir, deprem olabilir- birileri muhakkak sizi kurtarmaya gelecektir. Burada altını çizmemiz gereken konu, kurtarılmayı bekleyen kişinin o koşullarda mümkün olduğunda dayanmaya çalışması...

        - O halde şunu sormalıyım; enkaz altında kalırsak nasıl davranmalıyız?

        Nasuh Mahruki: Öncelikle orada uzun süre kalabileceğinizi kabul etmeniz lazım. Bunu psikolojik olarak kabullenmeli, ve muhakkak birilerinin kurtarmaya geleceğine kendinizi ikna etmelisiniz. Kurtarma size 3 saatte de gelebilir 3 günde de, dolayısıyla mümkün olduğu sürece enerjinizi sakınmanız lazım. Moralinizi kaybetmemeniz lazım, yukarıda gürültü varken bağırmanızın hiçbir anlamı yok. Ne zaman ki bizden biri size "sesimi duyan var mı?" diye seslendiğinde ya da bir duvara vurularak sinyal verildiğinde ona cevap verecek şekilde hazırlıklı olmanız gerekiyor. İnsan açlığa çok uzun süre dayanabilir ama susuzluğa dayanamaz. Borulardan sızan suları ya da yağış varsa oradan akan suyu tasarruflu şekilde kullanırsanız tahmininizden fazla dayanacaksınız.

        Bu arada bina çökemeye başladığı andaki ilk dakikalarda mümkün olduğunca enkaz tozunun solunmamasına çaba göstermek gerekiyor. Bunu üzerinizdeki kıyafetinizi ağız ve burnunuza siper ederek sağlayabilir ve toz çökene kadar beklemelisiniz.

        Ve etraftakilerle iletişim. Burada, enkaz altında kalan diğer insanlardan bahsediyoruz, onların yerlerini az çok bilirsek, bir taşa belirli aralıklarla vurarak iletişim halinde kalmayı başarabilirsek, ilk kurtarılan kişinin ardından geride kalanlar hakkında bilgi verilme şansı da o kadar artar ve daha fazla can kurtulmuş olur.

        Bunun yanı sıra aslında '99 depreminde de baş gösteren ama en çok Haiti depreminde gün yüzüne çıkan bir "afet turizmi" söz konusu. Bu akreditasyonun verilme amaçlarından biri de bu.

        - Afet turizmi derken?

        NM: Şöyle anlatayım, bir ülkenin küresel anlamdaki prestij göstergelerinden biri de arama kurtarma çalışmalarında diğer ülkelere verdiği destek. Bunun somut bir örneği olarak, o dönem siyasal anlamda ters düştüğümüz Yunanistan ile yaptığımız işbirliğini gösterebilirim. '99 depreminde diğer pek çok ülke gibi Yunanistan da bize muazzam yardım etti, hemen ardından orada gerçekleşen depremde de biz onlara destek verdik ve o dönemden sonra ilişkiler faklı bir boyut kazandı. Ancak her ülke, uluslararası anlamda bir arama kurtarma çalışmasına destek verebilecek güce maalesef sahip değil. Buna rağmen başta söylediğim prestij konusu öncelik olarak belirlenince her ülke afet bölgesine kendi kurtarma ekiplerini göndermeye başlıyor. Ancak bu sefer ortaya çok daha kaotik bir tablo çıkıyor; en basitinden gelen ekiplerin yiyecek, içecek, barınma gibi kendi ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor olduğuna şahit olduk pek çok kez.

        Birleşmiş Milletler de bu afet turizminin önüne geçebilmek adına bu akreditasyon programını başlattı. Hatta ilerleyen zamanlarda afet bölgelerine yalnızca bu belgeye sahip olan ekipler gidebilecek.

        - O zaman Türkiye depreme hazır diyebilir miyiz?

        Afetlerle mücadele, müdahale aşamasından başlamıyor. Burada atlanan nokta da genellikle bu. Afetlerle mücadele henüz başımıza gelmeden önce, yani potansiyel bir tehdit, bir risk aşamasındayken, başımıza gelmeden önce alınması gereken önlemler ve hazırlıklarla başlıyor. Buna kısaca "zarar azaltma kültürü" diyebiliriz.

        - Bu "zarar azaltma kültürü" konusunda ne durumdayız peki?

        NM: Türkiye maalesef bu konuda biraz zayıf kaldı. Hep söylüyoruz; deprem öldürmez, depreme dayanıksız binalar ve ihmal öldürür diye. Türkiye'de bir "kentsel dönüşüm" kavramı ortaya çıktı, aslında özünde çok da faydalı bir projedir bu.'99 depreminden bu yana geçen 15 sene içinde bu "kentsel dönüşüm" kapsamı altında, İstanbul'da yıkılması ve yeniden yapılması gereken binaların dörtte birini kurtarmayı başarabilirdik. Ama olmadı.

        İstanbul'un kurtuluşu nüfusun azaltılmasından geçiyor

        NM: Mevcut durumda İstanbul'un kurtulabilmesi için tek yol var; nüfusun azaltılması. İstanbul coğrafi alan olarak Türkiye'nin 140'ta biri iken nüfus olarak beşte biri, yani Türkiye'de yaşayan her 5 kişiden biri İstanbul'da yaşıyor. Bu fotoğraf çok hastalıklı bir fotoğraf benim gözümde. Hava kirliliğinden tutun, kriminal suçlara kadar her şeyi düşünmek lazım. Ve İstanbul her yıl yaklaşık 400 bin göç alıyor.

        Bunun önüne geçebilmek aslında zor değil. Anadolu'da yeni yerleşim, sanayi ve cazibe merkezleri oluşturularak hayata geçirilebilecek bir proje. Böylelikle önce göç durur ve hemen ardından tersine göç başlar, yani insanlar doğdukları topraklarda aynı şartlar varolduğu sürece, orada yaşamayı tercih etmeye başlar. Hatta yakın zamanda Kazakistan bunun bir örneğini başarıyla gerçekleştirdi.

        Binaların durumunu bilmiyoruz

        NM: Binalarımızın depreme dayanıklı olup olmadığını bilmiyoruz çünkü bir milyon 200 bin konut var. Belediye başkanımız kendi yaptığı açıklamada bu binaların %70-80'ine yakın bir kısmının kaçak olduğunu, yıkıcı bir depremle karşılaştığımızda yaptıkları hesaplara göre 50 bin binanın enkaza dönüşebileceğini söyledi. Kayıpları ayrı tutarsak bu 50 bin binadan çıkacak hafriyat bile muazzam bir büyüklükte olacaktır.

        17 Ağustos'ta yaşadığımız...

        NM: Şehrin mevcut yapı stokları depreme dayanıklı değil. Hem eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış, hem yapımında malzemeden çalınmış. Malzemeden çalınan binalarda 3 kuruş kar yapacağım derken kaybedilen can oluyor. Bunun hesabı şöyle açıklanabilir; hazırlık ve önlemler aşamasında harcanmayan her bir birim lira, başımıza afet geldikten sonra -ki can kayıplarını zaten geri getiremiyoruz- durumu tekrar normal yaşama çevirmek için harcamak zorunda kalınan 36 birim liraya denk geliyor. 17 Ağustos'ta Türkiye'nin yaşadığı da tam olarak buydu...

        - Genel olarak İstanbul için konuştuk, '99 depreminin gerçekleştiği bölgede mevcut durum nasıl sizce?

        NM: Kocaeli Belediyesi gerçekten çok çaba harcadı. ancak orada da şöyle bir hata yapıldı. Marmara Bölgesi bir turizm bölgesi olması gerekirken biz orayı Türkiye'nin bütün sanayi yatırımının konuşlandığı bir coğrafyaya dönüştürdük. Üstelik bahsettiğimiz bölgenin altından Türkiye'nin en aktif fay hatlarından biri geçiyor. Marmara Bölgesi bir deprem bölgesi olduğu için, Türkiye'nin ağır sanayi yatırımını çekmesi çok yanlış. Orada yapacağınız her şeyin maliyeti, depreme dayanıklı olabilmesi için daha yüksek -tabii yapılırsa- Yapmazsanız da sonucu gördük; 60-70 bin enkaz, 18 bin can, on milyarlarca dolar zarar...

        AKUT Genel Merkez'de gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ardından, derneğin arşivini gezdik, yapılan eğitim çalışmalarını konuştuk. Ve gerçekten kendimi güvende hissettim.

        Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim; başıma bir iş gelirse bu insanlardan biri muhakkak beni kurtarmaya gelecektir. Bu düşünceyi benimsemeyi herkese tavsiye ederim.

        Hep felaket yıl dönümlerinde hatırladığımız ancak ne kadar tekrar edersek o kadar aklımızda kalacağına inandığım hayati önem taşıyan maddeler var. Bir acil durum çantası (bildiğimiz adıyla deprem çantası) neler içermeli? Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında neler yapmalıyız? Ve enkaz altında kalırsak nasıl hareket etmeliyiz?

        İşte AKUT'un hazırladığı o cevaplar:

        Acil durum çantasında bulunması gerekenler:

        * İçme suyu

        * Dayanıklı yiyecek

        * İlk yardım seti

        * Battaniye

        * Yedek giysi

        * Pilli radyo ve yedek pil

        * El feneri

        * Düdük

        * Kibrit/çakmak

        * (Varsa) kullanılan ilaçlar

        * Nakit para

        * Kalem-kağıt

        * Bebekler için mama, bebek bezi, biberon

        * Pasaport ve doktor kayıtları

        * Diğer önemli poliçeler

        * Önemli telefon numaraları

        * Eşya listesi

        Deprem öncesi yapmanız gerekenler

        1- Deprem olasılığını aileniz ve yakınlarınızla konuşun, bilgilendirin. Bilgilenmek korku ve paniğin önüne geçer.

        2- Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında neler yapabileceğinize dair acil durum planı yapın. Unutmayın, en basit plan bile plansızlıktan iyidir.

        3- Mutlaka bir acil durum çantası hazırlayın.

        4- Deprem, yakınlarınızla ayrı olduğunuz bir anda meydana gelebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda nerede, nasıl buluşacağınızı saptayın.

        5- Yaşam alanlarınızı tanıyın.

        6- Bulunduğunuz mahalledebir afetten sonra hizmet alabileceğiniz (sağlık, barınma, güvenlik gbi) noktaları öğrenin.

        7- Evinizdeki yüksek, ağır eşyaları duvara sabitleyin. Düşmeleri halinde zarar görmenize neden olabilecek nesneleri (avize,tabak,bardak vb) saptayın ve önlem alın.

        8- Yangına ve gaz zehirlenmelerine karşı ısıtıcıları ve varsa ısıtıcı baca borularını sabitleyin.

        9- Olası kayıplarınızı karşılayabilmek için kendinizi, ailenizi, evinizi, iş yerinizi ve eşyalarınızı sigortalayın.

        Deprem sırasında yapılması gerekenler

        1- Sakin kalmaya çalışın ve çevrenizdekilerin de sakin kalmasına yardımcı olun.

        2- Mümkün olduğunca hareket etmeyin ve yer değiştirmeye çalışmayın.

        3- Bir binanın içindeyseniz merdivenlerden, asansörden ve balkonlardan uzak durun. Pencerelere yaklaşmayın (camlar kırılıp savrulabilir)

        4- Binanız deprem yönetmeliklerine uygun yapılmış ve eşyalarınız sabitlenmişse YAT-KORUN-TUTUN uygulamasını yapın (Yere yan yatın, ayaklarınızı karnınıza çekin, üstte bulunan elinizle başınızı koruyun, altta kalan elinizle de yanına yattığınız eşyaya tutunun. Bu hareketi masa gibi bir eşyanın altına girerek de yapabilirsiniz)

        5- Deprem anında dışardaysanız bina, üst geçiti köprü gibi yapılardan, direklerden, ağaçlardan, elektirik hatlarından uzak durmaya çalışın.

        Deprem sonrası yapılması gerekenler

        1- Hazırlamış olduğunuz acil durum çantanızı alın ve evi terk edin.

        2- Binadan çıkarken doğalgaz kaçağı yoksa; önce doğalgaz vanasını, sonra elektirik şalterini ve en son su vanasını kapatın. Doğalgaz kaçağı varsa elektirik düğmeleri ve şalterine dokunmayın. Elektirik düğmeleri açıksa açık, kapalıysa kapalı kalmalıdır. Aydınlatma amacıyla kıvılcım çıkarabilecek aletler, kibrit, çakmak kullanmayın.

        3- Artçı depremler olağandır. Artçı depremleri hissettiğinizde YAT-KORUN-TUTUN uygulamasını yapın

        4- Hasar görmüş binalardan uzak durun. Yetkililer tehlike olmadığını söyleyene kadar binalara girmeyin.

        5- Yaşamsal önem taşımadığı sürece telefonunuzu kullanmayın, hatları meşgul etmeyin. Teyidsiz bilgileri sosyal medyada paylaşmayın.

        6- Yetkililer izin verdikten sonra binaya girmeden önce doğalgaz ve elektirik sistemlerini uzman kişilere kontrol ettirin.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa