Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "Şantaj ve askeri casusluk" davası başladı

        Serdar KULAKSIZ / AHT

        "Askeri casusluk" iddialarıyla haklarında 1 yıl ile 172 yıl arasında değişen hapis cezaları istenen 16'sı tutuklu 56 sanığın yargılanmasına başlandı. Balyoz davasında tutuklu yargılanan 162 sanığın tahliyesi yönünde görüş bildirerek, "Verdiğim kararlar nedeniyle birtakım meslektaşlarım selam vermeyi dahi kesti, işi en son başkan ile konuşmama aşamasına getirdiler" diyen mahkeme başkanı Şeref Akçay, 1 ay izinli olduğu için heyete hakim Metin Özçelik başkanlık yaptı.

        TÜRK ADALETİNİ İZLEMEK İSTİYORUZ

        İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya 16'sı tutuklu 27 sanık katıldı. 12 muvazzaf asker, sanıklara ayrılan bölümden adliye binasına alınırken, aralarında TÜBİTAK çalışanlarının bulunduğu 3 tutuklu sanık ise hakim ve savcılar tarafından kullanılan protokol kapısından içeri alındı. Duruşmayı izlemek isteyen sanık yakınlarından bir bölümü yer olmadığı gerekçesi ile salona alınmayınca "Türk adaletini izlemek istiyorum. Ayakta da izlerim kardeşim, ne var" diye bağırdı.

        Heyete başkanlık yapan Metin Özçelik ise salonun küçük olması nedeniyle ayakta izleyici almayacağını belirterek, "Sanıkların iyiliğini istiyorsanız, sağlıklı savunma yapılmasını istiyorsanız, lütfen çıkın. Salonun durumu ortada. Çıkmadığınız takdirde duruşmaya başlamayacağım" dedi. Bunun üzerine ayakta bulunan izleyiciler salonu boşalttı.

        GÖREVSİZLİK TALEBİ REDDEDİLDİ

        Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık avukatlarının davanın askeri bir suç olduğu ve görevsizlikle askeri mahkemeye gönderilmesi talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Sanık avukatlarının Genelkurmay Başkanlığı'ndan mahkemeye sunulan gizli belgelerin sanık avukatlarına verilmesi yönündeki istemleri de birçok belgede gizli ve devlet sırrı niteliğinde belgenin bulunmasından dolayı bu taleplerini de reddetti.

        YARGILAMA ASKERİ MAHKEMEDE İSTENDİ

        Kimlik tespitlerinin ardından söz alan sanık avukatları, muvazzaf askerlerin ilk kez casusluk suçundan sivil mahkemede yargılanacak olduğunu belirterek, iddianamede sanıklara atılı suçun askeri suç olduğunu, suç yerinin askeri mahaller olduğu ve suçun işlendiği kişilerin de asker kişiler olduğu belirtilerek yargılamanın Askeri Mahkeme'de yapılmasını istedi.

        Duruşmanın sözlü ve görüntülü olarak kayıt altına alınmasını talep eden sanık avukatları iddianamenin okunması aşamasına gelinmesine rağmen hala dosyadaki delillerin kendilerine verilmediğini söyledi. Avukatlar, sağlıklı bir savunma yapabilmeleri için delillerin kendilerine verilmelerini talep etti.

        SAVCI GÖREVSİZLİK TALEBİNİN REDDİNİ İSTEDİ

        Sanık avukatlarının talebi üzerine görüşü sorulan duruşma savcısı Celal Kara ise ana suç olarak haksız çıkar amaçlı suç örgütü kurmak yönetmek ve buna üye olmak olduğu, diğer suçlardan bir kısmının ise bu örgütlü yapı tarafından örgüt amacına ilişkin oluşan olaylar ve deliller yönünden bağlantılı olduğu göz önüne alınarak görevsizlik talebinin reddedilmesini istedi.

        Salonun küçük olmasına gösterilen tepki üzerine Mahkeme Başkanı Metin Özçelik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazdıklarını, gelen cevapta Çağlayan'da yeni yapılan adliye binasındaki büyük salonun henüz inşaat halinde olması nedeniyle duruşmayı Beşiktaş'taki adliye binasında yaptıklarını söyledi.

        25 YIL ŞEREFLE GÖREV YAPTIM

        Askeri casusluk davasının örgüt lideri ve yöneticisi olmakla suçlanan sanığı emekli Albay İbrahim Sezer, 1985 girdiği Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 25 yıl bu şerefli üniformayı taşıdığını belirtti. Meslek hayatı boyunca hiçbir adli idari soruşturma geçirmediğini belirten Sezer, "3 yıl erken terfi almış bir subayım. Sıralı komutanlarımdan birçok takdir, başta Güneydoğu'da katıldığım operasyonlar dahil olmak üzere meslek hayatımın çeşitli evrelerinde başarılarım nedeniyle Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanın'dan üstün hizmet ödülü aldım" dedi.

        BELGE VE ÇANTA BANA AİT DEĞİL

        Kadıköy'de kendisine ait olduğu ileri sürülen evde bulunan bir bond çanta ve içinde ele geçirilen belgelerle ilgili olarak suçlandığını belirten Sezer, "Benim Kadıköy'de kendime ait bir evim yoktur. bu durum tüm resmi kayıtlarla doğrulanmaktadır. 2002 yılında bilgisayar alırken tanıştığım ve görüşmeye devam ettiğim Sinan Vurgun'un bir bekar evi vardır. Evin anahtarı bende de vardır. Evin sahibi ben olmadığım için başka anahtar kimde vardır bunu bilmem mümkün değildir. Diğer tarafta bir bond çanta içinde bulunduğu iddia edilen dijital bilgi, belge dökümanların hiç biri bana ait değildir. Ben bir çanta veya iddia edilen evrakları soruşturma aşaması dahil görmedim" dedi.

        ASKERİ SAVCILIK SUÇ UNSURU BULAMADI

        04 Ağustos 2010 gününden itibaren bütün gazetelerde haberler yapılmaya başlandığını ifade eden Sezer, "Yargısız infaza tabii tutuldum. Soruşturmanın ayrıntılarını ben ve avukatım bile bilmezken basında her gün hedef gösterildim. 12 Ağustos 2010 günü Kuzey Deniz Askeri Savcılığı'nda ifade verdim. Ardından askeri lojmanım, arabam ve eski ve yeni işyerlerimdeki çalışma odalarım arandı. Bilgisayar, cep telefonlarım dahil el konulup jandarma kriminal tarafından incelendikten yaklaşık 1,5 ay sonra herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı için tutanaklarıyla iade edildi" diye konuştu.

        SANIKLARI TANIMIYORUM

        Örgüt yöneticisi ve lideri olmakla suçlandığını belirten Sezer şöyle konuştu: "Bu soruşturma kapsamında şüpheli 56 kişiden 2 sini simaen bir kişi ise yakınen tanırım. Hiçbir şekilde fuhuş çetesi ve bu iddianameden ayrılmış olan hayat kadınlarıyla irtibatım yoktur, kimseye fuhuş için yer temin etmedim ve haksız kazanç sağlamadım. Daha öncede ifade ettiğim gibi bir başkasına ait bir evde bu tip faaliyetlerde bulunmam mümkün değildir" dedi. Tanıdığı 7 bayan arkadaşının escort kız gibi gösterilmeye çalışıldığını öne süren Sezer, bu bayan arkadaşların hepsi son derece iyi ailelerinin, iş güç sahibi evlatlarıdır."

        GİZLİ BELGE TOPLAMADIM

        İddianamede, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgelerin toplanıp arşivlenip başka ülkelere servis edileceği öne sürüldüğünü anlatan Sezer, "Ben eğer böyle birşey yapacak olsaydım 2007 - 2009 yılında Koruma Tabur Komutanıyken öyle gizli filan değil çok gizli gizlilik dereceli bilgilere sahip bir birimin komutanıyken yapardım. Bu taburun görevi, görevde ve emekli olmuş oramiral, orgeneral seviyesindeki insanları korumaktır" dedi. Ben hiçbir şekilde çalıştığım kurumlardan askeri bilgi belge temin etmedim. Evimde 12 Ağustos ve 25 Ekim'de yapılan aramalarda bu kapsamda en ufak bir belge bilgi ele geçmemiştir" dedi.

        BUNLAR ÇİRKİN OYUNLAR

        Bunların kötü niyetli bir takım güçlerin TSK içinde personeli birbirine düşürmek için yaptığı çirkin oyunlar olduğunu ileri süren Sezer, "Türk subaylarına darbeci dediler, terör örgütü üyesi dediler, fuhuş yapıyor dediler, ama Atatürk'ün askerlerine herhalde en ağır itham casusluk" diye konuştu.

        NİYE BUNLAR BAŞIMA GELDİ BİLİYORUM

        Sezer savunmasını şöyle sürdürdü: "O dönemde koruduğumuz paşaların tutukluk ve gözaltı işlemlerinde, üst komutanlığın bana verdiği emirler doğrultusunda avukatları ve kendileriyle irtibat benim cep telefonumdan sağlandı. Bu işlem birçok kez gerçekleşti. Birinci Ordu Komutanlığı telefonlar dinleniyor diye beni uyarmıştı. Ben görevimi yerine getiriyordum. O zamandan beri dinlendiğimi düşünüyorum. Baktılar görev ile ilgili alıp kullanabilecekleri hiçbir konuşma yok. Diğer tarafta aynı telefonla bay bayan arkadaşlarımla sıkça konuşuyorum. Üstelik arkadaşıma ait eve de gidiyorum. Bu karanlık güçlerin ellerinde topladıkları bu belgeleri koyacakları bir yer lazım idi. Ben sunulmuş büyük bir fırsattım. Bu davanın mağduru ve kurbanıyım" diye konuştu. Sanık İbrahim Sezer'in savunmasını tamamlamasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı bugüne bıraktı.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa