Zeynep Altıok: Atatürk resmini ben indirmedim
Atatürk portresini indiren vekil' olduğu iddia edilen Zeynep Altıok, işin aslını Kübra Par'a anlattı
Kübra PAR / GAZETE HABERTÜRK
Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK
CHP haftalardır ‘Atatürk portresini indiren vekil’ muammasını tartışıyor. Tartışmanın büyümesi üzerine Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun görevlendirdiği heyet bir rapor hazırladı ve iddiayı ortaya atan Aylin Nazlıaka kesin ihraç talebiyle Parti Meclisi’ne sevk edildi. Aylin Hanım’ın akıbeti bugün belli olacak. Peki, kimilerince ‘Atatürk portresini indiren vekil’ olduğu iddia edilen Zeynep Altıok yaşananlara ne diyor? İzmir’de buluştuk, hem son tartışmaları hem de yıldız edebiyatçılar arasında geçen masalsı hayatını konuştuk...
Nedir bu ‘CHP’li vekil Atatürk resmini kaldırdı’ hikâyesi?
Peki, Aylin Nazlıaka’nın o odaya girip konuştuğu kişi siz misiniz?
Asla değilim. Olay olduğu sırada aynı şehirlerde dahi değildik. Aylin Hanım, benim arkadaşım. Her zaman görüşüyoruz ama yazıldığı gibi aynı odayı paylaştığımız olmadı. Aramızda böyle bir diyalog da geçmedi. Ülkenin bu zor zamanlarında, gündemi değiştirmek isteyen odakların hedefi haline geldik. Olayı büyütüp, köpürttüler.
Böyle bir olay gerçekten yaşanmış mı peki?
Aylin Hanım böyle bir şey yaşadığını söylüyor. Tanık olmadığım bir konuda yorum yapma şansım yok.
‘YIPRATMAK İSTEDİLER’
İsminiz neden karıştı?
Aylin Hanım’la arkadaşlığımız sebebiyle olabilir. Sol mücadeleden gelen biri olduğum için yıpratmak istemiş olabilirler. Bilemiyorum.
Tam kurultay öncesinde, sizi lekeleme çabası olabilir mi?
Ne desem boş! Dedikodu, üzerinden yorum yapılmasına üzülüyorum. Bu konu lüzumsuz yere gündemi kilitledi. Benim kim olduğumu, nereden geldiğimi bir kenara bırakın, ne bir CHP’li ne de bir kadın Atatürk’e itiraz eder... Laik cumhuriyet ideolojisindeki CHP mensuplarının Atatürk’e karşı en ufak bir soru işareti dahi olamaz.
‘VARSA SÖZÜNÜ SAKINMAMALI’
Neden? Bu bir tabu mu?
Aylin Hanım’ın disipline sevk edilmesini nasıl karşıladınız?
Bu karar kişiler üzerinden değil durum üzerinden verildi. Partimize karşı olan yayın organlarında yürütülen böylesi bir kampanyanın parçası olmak, kaynak sağlamak disiplin suçudur.
Arkadaş olduğunuzu söylüyorsunuz. Nazlıaka partiden ihraç edilirse üzülür müsünüz?
İçinde bulunduğumuz durum baştan sona talihsizlikti. Konuşulmaması gereken bir konuya kilitlendik. Baştan sona üzücü bir durum. Her anlamda çok üzgünüm.
‘BU GÖREV BENİM İÇİN ÇOK ANLAMLI OLDU’
CHP İnsan ve Çevre Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldunuz.
Siyasete atılma sebebim mağduriyet ve hak arayışı. Sadece aktif siyasetin içinde değil birey olarak direnirken de insan hakları için mücadele verdim. Bu yüzden bu görevlendirme benim için çok anlamlı oldu.
Ajandanızda neler var?
Türkiye’nin büyük utancı ve ayıbı olan basın özgürlüğü üzerine çalışmalar yapacağım. Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluğunun devamı sırasında Silivri Nöbeti tuttum. Bu ülkenin bütün sorunları o kadar sarmal ve iç içe geçiyor ki! Çevre konusunda da yapacağımız çok şey var.
‘TÜRKİYE’DE YENİ BİR SAYFA AÇABİLECEK TEK PARTİ CHP’
CHP heyecanını kaybetmiş bir parti görüntüsü veriyor sanki. Ne diyorsunuz bu duruma?
Şu anda Türkiye’de kimsenin heyecanı ve coşkusu kalmadı. Bunca acının, baskının, şiddetin yaşandığı, toplumun bilinçli olarak ortadan ikiye ayrıldığı ortamda hiçbir noktada coşku duymak mümkün değil. CHP, tam da bu umutsuzluğun giderilebileceği yerde duruyor. 13 yıllık AKP iktidarı boyunca elimizden alınan, cumhuriyetin hayat damarlarının tek tek kesildiği noktaları yeniden ele alarak, 1. sınıf demokrasiyi yeniden var ederek yeni bir sayfa açabilecek tek parti CHP’dir.
Ama son seçim sonuçlarına baktığımızda CHP’nin iktidar olma ihtimali zor görünüyor...
1 Kasım korkuya dayalı, çatışmanın her yere sirayet ettiği gündem üzerinden yaratılan bir seçimdi. Halk, “Bari bir hükümet kurulsun”, “Evladımın can güvenliği olsun” demeye başladı. Bu durum da 1 Kasım’daki sonucu doğurdu.
‘ANNEM DEMİR LEBLEBİYDİ!’
Hayat hikâyeniz nerede başladı?
Annem Füsun Akatlı edebiyat eleştirmeni, felsefeci, tiyatrocuydu. Babam Metin Altıok bildiğiniz gibi şairdi. İkisi de bu ülkenin değerli aydınlarındandı. Ankara’da doğdum. Annem Ankara’da doğup büyümüş ama kökleri İstanbullu bir aileden geliyor. Babam İzmirli. Felsefe bölümünde sınıf arkadaşı olduklarında tanışmışlar. 1979’a kadar Ankara’da yaşadık. 1979’da annem ve babam ayrıldıktan sonra babam felsefe öğretmeni olarak Bingöl’e tayin edildi. Hayatının 10 yılını orada sürdürdü. Ben annemle beraber 1983’e kadar Ankara’da kaldım. Sonra 35 yıllık İstanbul maceram başladı. Yazları babam ve ailesiyle İzmir’de vakit geçirirdim.
Anne ve babası ayrı olan çocuklar bazen bir tarafa kırgın olurlar. Babanızla aranız nasıldı?
Babamla birbirimize çok düşkündük. Genellikle bir tarafa ağırlık olur ama ben anneme de babama da tutkuyla bağlıydım. Annemi 6 yıl önce kaybettim.
Neden ayrılmışlardı?
Sanatçı huysuzluğu! (Gülüyor)
İçi sırça kırılganlığında bir demir leblebi! Duruşuyla, ahlakıyla, doğru bildiğinden ödün vermezliğiyle tam bir demir leblebiydi ama içindeki çocukla yaşardı. Hayatı mizahın gücüyle süslerdi. Sıcak kadındı
‘TURGUT UYAR SEVECEN CEMAL SÜREYA ÇAPKINDI’
Anne de baba da yazar olunca, çocukluğunuz edebiyat çevresi içinde geçmiş olmalı...
Evet, kimler yoktu ki! Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Salah Birsel, Fethi Naci, Ruhi Su, Abidin Dino, Nezihe Meriç, Leyla Erbil, Hilmi Yavuz, Zülfi Livaneli... Evimiz her zaman kalabalık olurdu. İstanbul, Ankara arası bir entelektüel hat vardı. Ankara ve İstanbul’un şairleri, entelektüelleri yatılı olarak birbirlerine gidip gelirdi. Daima çok eğitici, öğretici, ufuk açıcı sohbetler yapılırdı evde.
Evde şiir konuşulur muydu?
Elbette... Metin Eloğlu ve Turgut Uyar benim için şiirler yazardı. Mesela Turgut Uyar, ‘Canavarın Adı Yok’ şiirini bana yazmıştı. “Zeynep diye bir kız çocuk canavarın zamanı yok demişti. Yıllarca araştırdım. Bulamadım aslını. Kim bilir belki de haklıydı” diyor...
Turgut Uyar nasıl bir adamdı?
Çok yakışıklı bir adamdı. Sert görünürdü ama ince muziplikleri olan çok sevecen bir adamdı.
Cemal Süreya söylendiği gibi çapkın mıydı?
Evet, ama ben masaların arasında dolaşan bir çocukken onun çapkınlığını fark edememiştim. O benim kucağına tırman-dığım Cemal Amcam’dı. Edip Cansever nevi şahsına münhasır bir insandı. Tanıması ve sevmesi daha zor biriydi. İçki sofralarından bizi uzaklaştırırdı.
Matrak bir anı kaldı mı o günlerden?
Çok... Tomris ve Turgut Uyar’ın İstanbul’daki kedisi babamı tırmalamış. Tomris Uyar, babam döndüğünde kedinin ağzından bir telgraf yolluyor. “Kedinin sağlığı yerinde Metin’i telleyin” yazıyor. Metin’den ona bir şey bulaşmadı diyor yani! (Gülüyor)
‘FAZIL SAY ÇOCUKLUK ARKADAŞIM’
“Fazıl Say ile 2 yaşımdan beri arkadaşız. Ben ondan 1 yaş büyüktüm. Hem annelerimiz hem de babalarımız arkadaştı. Ailelerimizin birbirine olan yakınlığı sebebiyle biz de aynı ortamda büyüdük. Bizim büyükler, büyük sohbeti yaparken biz masaların arasında koştururduk. Tomris ve Turgut Uyar’ın oğlu küçük Turgut da çocukluk arkadaşımızdı. Onunla da anılarımız vardı. Çocukluğumuzda renkli günlerimiz oldu. Fazıl çok hakikatli bir dosttur. Çok disiplinlidir. İşini çok ciddiye alır. Yaratma sürecinde içine kapanır. Konser öncesi daha içe dönük, sonrasında dışa dönük olur.
‘CHP’YLE ANNEANNEMİN KUCAĞINDA TANIŞTIM’
“Gerçek bir cumhuriyet kadını olan bir anneannenin torunuyum. CHP ile 3 yaşımdayken anneannemin kucağında tanıştım. Anneannem Bihin Anter uzun yıllar kadın kollarında MYK başkan yardımcısı olarak görev alan bir hanımefendiydi.”
ZEYNEP ALTIOK HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 10 ŞEY
- Edebiyat eleştirmeni, felsefeci, tiyatrocu Füsun Akatlı ile şair Metin Altıok’un kızı olarak Ankara’da dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençliği ünlü edebiyatçılar arasında geçti.
- Babası Metin Altıok 2 Temmuz 1993’te Sivas katliamından ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz’da Ankara’da vefat etti.
-İstanbul Üniversitesi’nde sosyal antropoloji okudu. 19 yıl çokuluslu reklam şirketlerinde çalıştı. Kurumsal iletişim koordinatörlüğü, siyasi iletişim danışmanlığı gibi bağımsız işler de yaptı. 2012’de CHP’ye katıldı, geçen yıl İzmir Milletvekili seçildi. 2 hafta önce İnsan ve Çevre Hakları’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirildi.
- Evli değil, çocuğu yok. Kayısı ve Gri Şey adında iki kedisi var. “Zeynep Altıok nasıl bir kadındır?” diye soranlara, “Bilge Karasu’nun dediği gibi ne kitapsız ne kedisiz” diyor...
- Hem Füsun Akatlı hem de Metin Altıok’tan kalan, yaşam ayrılığı sırasında bölünüp, birleşen kitapları Urla’daki evinde toplamış. Büyük bir kütüphanesi var.
-En sevdiği kitaplar, “Annesi Füsun Akatlı’dan “Yaz Başına Neler Gelir”, Antonio Gramsci’den “Çocuklarıma Mektuplar” ve Selim ileri’den “Dostlukların Son Günü”. En son Emre Kongar’ın bir kitabını okumuş.
-En sevdiği Metin Altıok şiiri “Ormanların Gümbürtüsünden”.
-Caz ve klasik müzik tutkunu. Şu sıralar, Simon& Garfunkel albümlerini, yabancı sanatçılar tarafından yorumlanan Zülfi Livaneli bestelerinin bir araya toplandığı çift CD’lik tribute albümünü ve Fazıl Say’ın eski şarkılarını dinliyor.
-Sadece edebiyata değil, yemek kitaplarına da meraklı. Sadece yemek kitaplarından oluşan özel bir kütüphanesi var. ”Hamurcuyum. İtalyan, Yunan, Ege mutfağına yakınım. Yemek pişirmesem de yemek kitabı almayı, okumayı severim” diyor.
-Yıldız İzi ve Acısı Bende Kalsın adında İki kitabı var.