Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yarın büyük felâketin yıldönümü ve 250 senelik uğursuz periyodun da habercisidir

        Murat Bardakçı / GAZETE HABERTÜRK

        Felâketler tarihimizin en uğursuz hadiselerinden birinin, 1999’daki 17 Ağustos depreminin, yani onbinlerce hayatın birkaç saniye içerisinde son bulmasının yarın 16. yıldönümü...

        O ânı yaşamış olanlar sarsıntı sırasında işittikleri menhus sesi, yani yerkabuğundaki kırık parçaların birbirine sürtünmesinden çıkan uğultuyu ve canlarını kurtarmak için kendilerini nasıl dışarıya atmaya çalıştıklarını herhalde hayatları boyunca hatırlayacaklardır...

        CAN, MAL VE AKIL GİTTİ

        17 Ağustos faciasında onbinlerce kişi çok şey kaybetti. Annelerini, babalarını, eşlerini, çocuklarını, evlerini-barklarını, mallarını, mülklerini kaybettiler, herşeylerinin birkaç saniye içerisinde kumdan bir kale gibi yerlere serildiğini gördüler. Daha da önemlisi, gecenin sabah üçünde geliveren facia birçoğumuzun zihninde belki farkında bile olmadığımız hasarlara sebep oldu.

        Mevcudiyetlerini bu facianın sonrasında öğrendiğimiz jeologlar, sismologlar ve deprem ile alâkalı diğer uzmanlar 17 Ağustos’tan sonra aylarca “Türkiye bir deprem memleketidir, bu toprakların tarihinde asırlardan buyana benzer âfetler yaşanmıştır. Hazırlıklı olalım, zira öncelikle Marmara’yı büyük, çok büyük bir facia bekliyor” dediler.

        YAŞAMAK İÇİN BİLMEK ZORUNDAYIZ

        Söylediklerini ilk başta dikkatle dinledik, korktuk, endişelendik, birşeyler yapmak istedik, devlet de tedbirler almaya başladı, hazırlıklar ve toplantılar yapıldı, konuşuldu, aylarca tartışıldı, derken aradan seneler geçti ve herşey unutuldu... Şimdi arada bir yine toplanıp konuşuluyor ve bundan on asır önce yaşamış olan Türk hükümdarı Gazneli Mahmud için meşhur “Şehnâme”yi yazan İranlı şair Firdevsî’nin bir mısraı doğrulanıyor: “Nişestend u goftend u ber-hâstend”, yani “Oturdular, konuştular ve kalkıp gittiler” mısraı...

        Tarihi sevmeyebilir, geçmişi okuyup öğrenmekten de hoşlanmayabilirsiniz ama Türkiye’de ve bilhassa Marmara Bölgesi’nde yaşıyor iseniz, bu bölgenin deprem macerasını bilmeye mecbursunuz demektir, zira bu macera ve bu bilgi hayatınızla ilgilidir!

        FELAKET DENİZDEN GELECEK

        Marmara’nın geçmişini şöyle üstünkörü bir incelediğiniz takdirde Anadolu’nun kuzey taraflarında, özellikle de İzmit çevresinde bir deprem olduğunda sarsıntıların yavaş yavaş batıya uzanıp mutlaka İstanbul’u da vurduğunu ve İstanbul depreminin bir geldi mi günlerce devam etmek gibi yapışkan bir âdeti olduğunu görürsünüz. Ama asıl endişe vermesi gereken nokta, şehrin 15 asırdan buyana her 250 senede bir onbinlerce can almış sarsıntılara kurban gitmesidir! Meselâ 1509’daki felâketi 1766’da yaşanan bir başka büyük felâket takip etmiş, sonra 1999 depremi gelmiştir. Bu deprem asıl büyük İstanbul depreminin habercisidir, 250 senelik limitin dolmasına, yani eskilerin tâbiri ile “küçük kıyamet”in kopmasına şunun şurasında sadece birkaç sene kalmıştır.

        Bol keseden atıp tarihi biraz daha ileriye iteleyelim, sadece on-on beş sene! Bugün bu sayfada, deprem konusunda Türkiye’nin en önde gelen bir uzmanından, arkadaşım Prof. Celâl Şengör’den aldığım bir fotoğrafı yayınlıyorum...

        Fotoğraf, Prof. Şengör’ün 1999 depreminden birkaç sene sonra Marmara’nın yüzlerce metre altında yaptığı araştırmalar sırasında çekilmiştir ve görünen kabarcıklar, denizin dibindeki yırtıklardan, yani faylardan sızan gazlardır.

        Sonuncusunu bundan 16 sene önce yaşadığımız ama neredeyse tamamen unuttuğumuz büyük felâketin, yani Marmara’yı her 250 senede bir altüst eden âfetin çok daha da büyüğü, işte bu gazların çıktığı yerden gelecek!

        Asırlar öncesinden buyana devam eden felâketlerin kronolojisini yine bu sayfadaki kutuda okuyup korkabilirsiniz...

        DEPREM DERDİNİN 2 BİN SENEDİR KAYITLI OLAN BELÂLAR KRONOLOJİSİ

        Aşağıdaki bilgileri devletin 1952’de yaptığı resmî bir yayından, İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü’nden Nuriye Pınar ile Bayındırlık Bakanlığı’ndan Ervin Lahn’ın “Türkiye Depremleri İzahlı Kataloğu”ndan naklediyorum.

        Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliği’nin yayınladığı kitapta Türkiye’de varlıkları o zamanlarda da bilinen faylar hakkında açıklamalar yapılıyor, deprem bölgeleri konusunda ayrıntılı bilgiler veriliyor ve “Türkiye Deprem Bölgelerinin Tarifesi” başlıklı bölümde 2 bin yıl öncesinden bugüne kadar yaşanan büyük depremler sıralanıyor...

        İşte, Marmara Bölgesi’nde Milâttan Sonra 29’dan bugüne kadar geçen 1986 sene boyunca yaşadığımız deprem maceramızın özeti:

        - 29: Marmara tarihten önceki zamanlarda da sallanmıştı ama tarihçilerin hakkında detaylı bilgi verdikleri ilk deprem Milâttan sonra 29’da oldu. Sarsıntının merkezi Gemlik Körfezi idi; İzmit, yani o zamanki adıyla “Nicomedia” ile yine o devirde “Nicea” denen İznik yerle bir oldu.

        - 1 Şubat 363: Sarsıntılar İstanbul’un etrafındaki geniş bir bölgede hissedildi ve zamanın Romalı tarihçileri hadiseyi “Bir felâket oldu” diye kaydettiler.

        - 434: İstanbul dört ay boyunca sarsıldı, deniz surlarının bir bölümü yıkıldı.

        - 26 Ocak 446: Sarsıntıdan şehrin bazı kapıları büyük hasar gördü ve deprem üç ay boyunca devam etti.

        - 25 Eylül 477: İstanbul 40 gün boyunca aralıksız sallandı. Bir sonraki yılın Eylül’ünde yeniden büyük bir deprem oldu ve şehrin meydanlarını süsleyen heykeller devrildi.

        - 15 Ağustos 553: İstanbul 40 gün boyunca tekrar sallandı. 554 yılının Temmuz ve Ağustos’unda da şehirde bir deprem fırtınası esti, Yedikule’nin etrafındaki surlar yıkıldı. Sarsıntılar tam bir yıl sonra yeniden geldi, bu defa kiliselerle surların geri kalan kısmı yerle bir oldu ve Marmara’da patlayan dev dalgalar şehrin iç kısımlarına kadar ilerledi. Aynı günlerde İzmit de sarsıldı ve baştan başa yıkıldı.

        - Ekim-Kasım 557: Bu defa yeraltı gürültüleri, şiddetli bir fırtına ve yağmurla gelen deprem günlerce devam etti. O devrin tarihçileri, “sarsıntıların şiddetinden gökteki birkaç yıldızın bile yer değiştirdiğini” yazdılar.

        - Ocak 1010: Ocak’ta başlayan sarsıntılar Mart’a kadar hiç kesilmedi. Depreme yeraltından yükselen korkunç gürültüler de iştirak etti ve bugün Fatih Camii’nin yerinde bulunan büyük kilise yerle bir oldu.

        - 1034 ilkbaharı: Şehir tam 140 gün boyunca beşik gibi sallandı. Binlerce evde ve kiliselerde büyük hasarlar oldu.

        - 18 Aralık 1037: İstanbul aralıklarla üç defa sarsıldı. Bu tarihten başlayarak 1040’a kadar şehirde dokuz büyük deprem oldu. İnsanlar yiyecek bulamadılar ve açlığın ardından salgınlar çıktı.

        - 23 Eylül 1063 veya 1064: İstanbul, Trakya’nın hemen hemen tamamı, Erdek ve İznik iki yıl boyunca sallandı.

        - 14 Eylül 1509: Artık Osmanlı’ya başkentlik etmekte olan şehir, bu defa 18 gün devam eden bir âfet yaşadı. Şehrin alçakta kalan mahallelerinde çok büyük hasarlar oldu, 109 cami ile 1070 ev yıkıldı. Kara ve deniz surlarıyla Topkapı Sarayı’nı çeviren duvarlar kısmen çöktü. O zamanın kayıtlarına göre 13 bin kişi can verdi ve sayısı bilinmeyen çok sayıda İstanbullu açılan yarıklara düşüp kayboldu.

        - 12 Haziran 1542: 40 günlük sarsıntılar yeniden geldi.

        - 1718’in yaz ayları: İstanbul üç gün boyunca cehennemi yaşadı. Yalı Köşkü ve etrafındaki binalar yıkıldı, Edirnekapı ile Yedikule taraflarındaki surlar yerle bir oldu. Birçok camiyle hamamın kubbeleri çöktü, sokaklar bina enkazlarından yürünemez hale geldi. 1719’un 5 Mart’ında gelen bir başka deprem ise 30 gün sürdü. Aynı senenin Mayıs’ında ise, bu defa İzmit tamamen yıkıldı ve sayılabildiği kadarıyla 1000 kişi can verdi.

        - 3 Eylül 1763: Sarsıntı altı gün devam etti, Fatih ve Bayezid camilerinin kubbelerini çökertti, sonra 23 Aralık’ta tekrar geldi. -

        - 23 Nisan 1766: İstanbul, tarihinin en büyük deprem serilerinden birini yaşadı. Merkezi Marmara Denizi olan ilk sarsıntı Çorlu ile Büyükçekmece’yi yerle bir etti. Şehir, Mayıs’ta yeniden sallandı ve birçok caminin kubbesi yıkıldı. O yılın sonbaharı hiç bitmeyen sarsıntılarla geçti. 5 Eylül’de İzmir harab oldu ve âfet 1767 Kasım’ında tekrar İstanbul’a döndü, Vezirhanı’nın ve Bayezid ile Fatih camilerinin kubbeleri çöktü. İstanbul’un yanısıra İzmir de bu tarihten sonra 28 yıl boyunca durmadan sallandı. Deprem fırtınasının son sarsıntısı 1795’in 29 Nisan’ında yaşandı ve şehir 15 Ağustos 1803’teki hafif depreme kadar yaralarını sarmaya çalıştı.

        - 10 Temmuz 1894: Şehir ardarda üç defa sarsıldı. Kapalıçarşı çöktü, Sirkeci rıhtımında 40 metrelik yarık açıldı, deniz suyu ısınıp kaynar hale geldi, suların kıyılardan açığa doğru çekildiği görüldü ve binlerce ev yıkıldı. Depremin artçıları aylarca devam etti ve Edirne’den Marmaris’e kadar uzanan geniş bir alanı haftalar boyunca salladı.

        - 17 Ağustos 1999: Yazmama lüzum yok, ne olduğunu hatırlıyorsunuz!

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa