Evrende aynı anda kaç kere varız? Bilimin çözemediği gizem! Çoklu evrenler teorisi ve kanıtları!
Kozmik şişme, evrenimizin ilk anlarında yaşanan hızlı genişleme teorisi, çoklu evrenlerin varlığını açıklayabilir. Ancak bilim insanları, bu teoriyi test edecek kesin bir yöntem arayışını sürdürüyor. İşte detaylar!
Çoklu evren teorisi, evrenimizin aslında daha büyük bir gerçekliğin yalnızca bir parçası olabileceğini öne sürüyor. Ancak bilim insanları, bu teoriyi doğrulayacak somut kanıtları henüz bulabilmiş değil...
ÇOKLU EVREN TEORİSİ NEDİR?
Evrenimizin, yüz milyarlarca galaksi ve sayısız yıldız içermesi ve milyarlarca ışık yılına yayılmasıyla bildiğimiz tek varlık olmayabileceği düşüncesi oldukça büyüleyici. Çoklu evren teorisi, bizim evrenimizin dışında başka evrenlerin de olabileceğini öne sürer. Bu evrenler, kendi fizik yasalarına, yıldız ve galaksi kümelerine sahip olabilir, hatta kendi zeki yaşam formlarını barındırabilir.
Bu teoriye göre evrenimiz, daha geniş bir evrenler topluluğunun yalnızca bir parçası olabilir.
ÇOKLU EVRENİN KURAMSAL KANITLARI
Çoklu evren fikri, fizik ve felsefede birkaç farklı kuramda öne çıkar. Bu teorilerden en dikkat çekeni ise şişme (inflasyon) teorisidir. Şişme teorisi, evrenimizin doğum anında yaşanan ve inanılmaz hızla büyüyen bir genişleme sürecini açıklar. NASA’ya göre, evrenin bir saniyeden daha kısa bir sürede defalarca kat büyüdüğü bu olay, yaklaşık 14 milyar yıl önce son buldu.
Arizona Devlet Üniversitesi’nden çoklu evren teorisi uzmanı Heling Deng’e göre, şişme her yerde aynı anda sona ermedi. Bazı bölgelerde şişme sona ererken, diğer bölgelerde devam etmiş olabilir ve hatta hâlâ süren şişme alanları olabilir. Bu durumda, her biri kendi fizik yasalarına sahip olan sonsuz sayıda evren oluşabilir.
ÇOKLU EVRENİ AÇIKLAYAN KOZMİK TESADÜF
Çoklu evrenin varlığına dair en büyük işaret, yaşamın var olmasıdır. Bilinçli yaşamın, kozmik gözlemler yapabilen zeki yaşam formlarının bulunduğu bir evrenin, belirli özelliklere sahip olması gerekir: Yıldızların uzun ömürlü olması, karbonun bolca bulunması, fotosentez için ışık kaynağının olması gibi. Blue Marble Uzay Enstitüsü’nden McCullen Sandora’ya göre bu koşullar, “tesadüfen” bir evrende bir araya gelebilecek türden özellikler değildir.
Ancak çoklu evren teorisi, yaşamı destekleyen koşullara sahip bir evrenin “tesadüfen” var olmasının, diğer evrenlerin de var olabileceğini açıklayabileceğini öne sürer. Belki de bu kadar çok “şans”ın bir araya gelmesi sayesinde bu evrende yaşamın ortaya çıkma olasılığı doğmuştur.
ÇOKLU EVRENE FİZİKSEL KANIT BULMA ÇABALARI
Çoklu evrenin varlığına dair daha somut kanıtlar bulmaya yönelik çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Örneğin, komşu bir evren bizim evrenimize çarpacak kadar yakın olsaydı, bu çarpışmanın evrenimizde bir iz bırakmış olması gerekirdi. Bu iz, kozmik mikrodalga arka planında (evrenin ilk döneminden kalan ışık) veya çarpışmanın yaşandığı yöndeki galaksilerin özelliklerinde tespit edilebilirdi. Ancak şimdiye kadar yapılan tüm araştırmalarda bu tür kanıtlara rastlanmamıştır.
Deng, evrenimizin ayrılmış bazı kısımlarının kendi evrenlerine ayrıldığı bölgelerde oluşabilecek kara delik türlerini inceleyerek çoklu evrenin varlığına dair ipuçları aramaktadır. Bu özel kara delikler, kuantum tünelleme süreciyle kendi evrenlerine ayrılan bölgelerin bıraktığı “baloncuklar” olarak tanımlanabilir.
ÇOKLU EVRENDE HAYAT VE BENZERLERİMİZİN VARLIĞI
Çoklu evrenin en kafa karıştırıcı yönlerinden biri de benzerlerimizin var olma ihtimalidir. Eğer sonsuz sayıda evren varsa ve bir evrende parçacıkları dizmenin sınırlı sayıda yolu varsa, aynı düzenin tekrar etmesi kaçınılmazdır. Bu da demektir ki, uzak bir mesafede sizinle aynı olan bir kopyanız, bu yazıyı aynı şekilde okuyor olabilir. Hatta sonsuz sayıda evren varsa, bu senaryonun sonsuz sayıda kopyası bile olabilir.
Ancak çoklu evren teorisi henüz kanıtlanmamıştır. Dolayısıyla bu fikirler, henüz yalnızca teorik düzeyde bir düşünce olarak kalmaktadır.
ÇOKLU EVRENİN GELECEKTEKİ BİLİMSEL KANITLARI
Bazı bilim insanları, çoklu evrenin varlığını kanıtlayacak bir yöntemin olmayabileceğini öne sürse de, gelecekte yapılacak yeni keşifler bu gizemli yapının var olup olmadığını anlamamızı sağlayabilir. Evrenin yalnızca bize gözlemlenebilir olan kısmıyla sınırlı olmadığını düşünmek, evrenin daha geniş bir gerçeklik içinde yer aldığını düşünen birçok bilim insanının ilgisini çekmektedir.
Stanford Üniversitesi’nden fizikçi Andrei Linde’ye göre, “Gerçeklik bizden bağımsız olarak var.” Ancak bu evrenler, bizim evrenimizden bağımsız ve erişilemez oldukları için bu arayışın gerçekten bilimsel olup olmadığı sorusu devam etmektedir.
Kaynak: National Geographic, Live Science