Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Bu ailede 50 kanser hastası var!

        “Kanser çok yaygın bir hastalık!” demek durumun ciddiyetini ifade etmeye yetmiyorsa bu gerçeği çarpıcı bir örnekle anlatalım. Okumakta olduğunuz haberle yakından tanıyacağınız ailenin 50 civarında ferdi arasında, yaşamını bu hastalık nedeniyle yitirenden tutun da kanserle mücadele eden ve hastalığı yenenlere kadar aynı kaderi paylaşan çok sayıda kişi bulunuyor. Röportaj yaptığımız kişilere, “Ailenizde kaç kanser hastası var” diye sorduğumuzda, “Olmayan yok!” şeklinde yanıt vermeleri, artık alışmış oldukları bu gerçekten kaynaklanıyor. Ailenin tümünü bir araya getiremesek de beraberolduğumuz kısmının hikayelerini şaşkınlıkla dinledik. Fotoğraflarda gördüğünüz herkes anne tarafından kuzen. Onların hikayeleri hem kanserin yaygın ve tehlikeli bir hastalık olduğu gerçeğine hem de erken teşhis ve gelişmeler ışığında risklerin azaltılıp hastalıkla yaşamanın mümkün oluşuna işaret ediyor. Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun özel haberi...

        Aysel Dilsiz

        "KANSERİ NORMALLEŞTİRDİK"

        Haberi yapmak için işlettiği modaevinde buluştuğumuz Aysel Dilsiz (48) evli ve iki çocuklu bir hanım. Aslen Adıyamanlı ama uzun yıllardır İstanbul’da yaşıyor. 7 ablasının 5’inde kanser olduğunu söylüyor. 2 ablasını meme, bir ablasını pankreas kanserinden kaybetmiş. Ölen ablasının 30 yaşındaki kızı da pankreas kanserinden yitirmiş hayatını.2015 yılında meme kanseri olduğunu öğrenmiş ve ameliyat geçirmiş. Tedaviden 2 yıl sonra yumurtalıkları ve rahmi alınmış. Şimdi yaşamını kontrol altında sürdürüyor.Her ne kadar, “Kanseri normalleştirdik ve gülerek telaffuz ediyoruz” diyorsa da her kontrolde stres altında olduğunu söylemeden duramıyor. “İnsan ailesinin tüm fertleriyle ilgili aynı hastalık haberini aldığında ne hissediyor” soruma“Birimizin diğerine üzülmesinefırsat olmuyor ki! Buna zaman bulamadan kanser aile içinde mantar gibi türüyor” diyor ve devam ediyor; “ Ayrıca birbirimize üzülmek hastalığımızı tetikliyor. Çocuklarıma ‘ölürsem üzülmeyin çünkü her tür hastalık üzüntüden gelir’ diyorum. B en artık ‘işim bozuldu, kredi alamadım, dolar yükseldi’ diye üzmüyorum kendimi. Çünkü hayatta üzüntü duyulacak daha büyük şeyler var.”

        Ümran Doğan

        "GEÇMİŞE BAKINCA HALİME ŞÜKREDİYORUM"

        40 yaşındaki Ümran Doğan evlivebir firmada tekstil denetçisi olarak çalışıyor. Göğsünde ağrı ve ele gelen kitle nedeniyle doktora başvuruyor. 2017 yılının Haziran ayında BRCA-1/2 pozitif çıkınca taramalar kanser olduğuna işaret ediyor. Genetik testten çıkan sonucun kendisini kanser olabileceği gerçeğine hazırladığını söylüyor. Hastalığın erken teşhis edilmesinden sonraki süreçte sağ memesi alınıyor. Kemoterapi ve ışın tedavisinin ardından koruyucu ilaç tedavisine devam ediyor. “Hastalığınızı yakınlarınızla paylaştınız mı” soruma, “Eşimle ve yakınlarımla paylaştım. Teyzemle ise hastalığı nedeniyle üzülmesin diye paylaşmamıştım” diyor.Hastalığına bakış açısı hiç olumsuz değil. “Geçmişte ailemizde çok genç kayıplarımız olduğu için halimize şükrediyoruz” sözleribunu gösteriyor.

        Servet Oğul

        "KANSER BİZİM İÇİN SOĞUK ALGINLIĞINDAN FARKSIZ"

        Emekli öğretmen Servet Oğul 1995 yılında eline gelen bir kitle nedeniyle takip altında. BRCA-2 pozitif çıkmış. Bu sonuç rahim kanseri riski göstergesi olduğu için yaklaşık bir yıl önce tedbir amaçlı olarak rahmini aldırmış. Annesinde ve halasında meme kanseri , 2 kardeşinden birinde de prostat kanseri olduğunu söylüyor.Memesindeki kitle nedeniyle takip ediliyor.Haberi yaptığımızsırada göğsünde farklı bir noktada yeni bir kitle saptandığı için biyopsi yaptırmaya hazırlanıyordu.Doktorunun risk azaltıcı meme kanseri ameliyatı olabileceğini söylediğini anlatıyor. Hastalığı ilk duyduğunda yıkılıp yardım alsa da zamanla güçlenip toparlanmış. Hastalığa bakışı ailenin diğer fertlerinden farklı değil. “Bu bizim için soğuk algınlığından farksız bir şey. Artık olumsuz ve mutsuz olmadan geleceğe umutla bakıyorum” diyor.

        Ayşe Temel

        "KANSER OLACAĞIMI TAHMİN EDİYORDUM"

        3 çocuk sahibi Ayşe Temel 61 yaşında bir ev hanımı. 2007 yılında kolon kanseri nedeniyle ameliyat olmuş. Başka bir tedaviye gerek kalmadan düzenli kontrollerle yaşamına devam ediyor. Hastalığının ortaya çıkmasını bilinçli olmasına bağlıyor ve“Ablamı akciğer kanserinden kaybedince her tür taramadan geçirilmek için ısrarcı oldum ve bu mücadeleden hiç vazgeçmedim.Kendimde bir şey olduğunu tahmin ediyordum” diyor. Yakınları Ayşe Hanım’ın kanser olduğuna inanarak verdiği ispat mücadelesini anlatırken gülüyor. “En sonunda dediği çıktı ve kanseri erken evrede yakalandı” diyorlar. Ayşe Hanım hastalığı teşhis edildiğinde hiç huzursuz olmamış tam tersine “İşte buldum” diyerek sevinç duymuş.

        Bahar Rabuş

        "AĞLAMA YERİM OTOBÜSLER OLMUŞTU"

        Evli ve 2 çocuklu Bahar Rabuş52 yaşında.15 yıllık iş yaşamının ardından ev hanımı olmuş. Hikayesini dinlerken insan “bu kadar da olmaz!”diyor. Bahar Rabuş hikayesini şöyle anlatıyor; “Teyzemi pankreas kanserinden kaybettik. Aynı hastalık annemde de çıkınca çok kötü oldum. Buna karşın kendime moralimi yüksek tutma sözü verdim. Annemin vefatının ardından ablam da akciğer kanserinden öldü. Acılar bitmiyordu. Halamın oğlu olan eniştem de akciğer kanserinden vefat edince tüm olanlar çok ağır gelmiş psikolojim bozulmuştu.Evde ve işte acımı belli etmemeye çalıştığım için ağlama yerim sokaklar ve otobüsler olmuştu. Normalde çok pozitif biri olarak tanınsam da yakınlarımın kayıplarını kaldıramadım. Kendi acım dışında yeğenlerimin öksüz kalışları da çok üzüyordu. Hem annesini hem de teyzesini kanserden kaybeden yeğenlerimden birinin, ‘Hayat devam ediyor artık topla kendini’ demesi üzerine kendime geldim.O dönemde ilk kuzenim olan Aysel genetik test geçirmişti. Biz de tüm aile arkasından gittik. Aysel’in ifadesiyle ‘genetiğe döküldük’ Yaptırdığım genetik testin sonucuBRCA-1 pozitif çıkmıştı. Ne olduğunu anlamadan yeni bir şokla karşılaştım. Bu defa da teyzemin oğlu olan eşim hastalandı.

        Mustafa Rabuş

        “'MUCİZE HASTA' DEDİLER"

        Bahar Rabuş’la evli olan Mustafa Rabuş60 yaşında. 2016 yılının Şubat ayında rahatsızlanmış. Yaşadığı denge kaybı üzerine gittiği hastanede lenfoma tanısı konmuş. Tek böbrekli ve tansiyon hastası olan Mustafa Bey’in kitlesi, gördüğü kemoterapi tedavisi ile küçültülmüş. Tedavi sırasında ödem vücudunun sol yanına bası yaptığı için el ve ayaklarını 3 ay boyunca hareket ettirememiş. Uzun süren bu sorun tedavi sonrası düzelmiş. Kendisine “mucize hasta” dendiğini söylüyor ve bundan sonraki yaşamında hem kendisi hem de yakınları için sağlık diliyor.

        Doç. Dr. Bülent Çitgez ve Ceyda Erenoğlu

        "GENETİK YATKINLIKTA GENETİK TARAMA TESTİ ÖNERİYORUZ"

        Ülkemizde yaklaşık 5 yıldır eğitim ve araştırma hastanelerinde de uygulanan genetik tarama, meme ve rahim kanseri riski yüksek kişilerde yaşam kurtarıcı oluyor.

        Sağlık Bilimleri Üniversitesi Şişli Hamidiye Etfal SUAM Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Çitgez, konuyla ilgili olarak, “Bir ailede anne, teyze ve teyze çocukları, hala, hala kızında normal şartlar altında 45-55 yaş arasında görülecek meme ve yumurtalık kanserlerinin daha erken yaşlar ve aynı anda birkaç kişide görülmesi durumunda akla genetik yatkınlığı getirmeli ve bu tür aile gruplarında ya da hastalarda genetik tarama yapılmalıdır” diyor ve devam ediyor; “Genetik taramadan bugünün şartlarında anlamamız gereken genetik olarak rastlanan meme ve yumurtalık kanserlerinin büyük bir kısmını oluşturan BRCA-1 ve BRCA-2 gen taramalarıdır.

        BRCA-1 ve BRCA-2 pozitif olanlar eğer evlilik ve bebek düşünüyorlarsa, bir an önce çocuk sahibi olmalı ve yüksek risk altındaki organlarının alınması gerekir. Bu organlardan kastedilen meme, rahim ve yumurtalıklardır. Bu testlerin sonuçlarının pozitif çıkması, hastaların 70 yaşa yüzde 80-85 gibi yüksek bir oranla meme ve yumurtalık kanseriyle karşılaşacaklarına işaret eder. Aynı ailede; prostat kanseri, pankreas kanseri ve meme kanserigörülüyorsa yinegenetik yatkınlıktan şüphelenilmesi gerekir. Genetik tarama kan verilerek gerçekleştirilir ve devlete ait eğitim ve araştırma hastanelerinde risk altındaki hastalara ücretsiz olarak yapılır. Tüm genlere bakılması zor olduğu için ailede genetik yatkınlık olması durumunda sadece BRCA-1 ve BRCA-2'nin olduğu genlere bakılır. Ülkemizde akraba evliliği çok fazla olduğu için bu sorunla diğer Avrupa ülkelerine oranla daha çok karşılaşılır.BRCA-1 ve BRCA-2’nin pozitif olması hastanın hemen ameliyat olması anlamına gelmez. Eğer kişinin bir evlilik ve çocuk planı varsa önce bu planı gerçekleştirip sonra ameliyat olması planlanabilir. Bu, kişinin yaşamını değiştirip planlarına engel bir durum olarak değerlendirilmemelidir” diyor.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa