Obeziteli bireylerde ayrımcılık ve damgalama
Obeziteli birey olarak yaşamak kolay değil. Çoğumuzun aklına bile gelmeyen şeyler onlar için travmatik sonuçlara yol açabiliyor. Toplu taşımada boş olan koltuğa sığıp sığmama endişesinden, MR cihazlarında 120 kilo sınırı nedeniyle "Eyvah ya beni kabul etmezlerse!" paniğine kadar çok sayıda mutsuzluk nedeni var yaşamlarında. Yapılan çalışmalar onları en çok yaralayanın kelimeler olduğunu gösteriyor. Sıfat takarak aşağıladığımız, "Az ye!" diyerek çözümsüzlüğe ittiğimiz bu kişilerin damgalamamıza değil anlayışımıza ihtiyaçları var. Bu salgına, "dur" demek istiyorsak rolü ağır olanların ruhlarına dokunmayı da başarmalıyız. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun röportajı
ABONE OLObezite sorununa eğileceksek bilmemiz gereken ilk şey obezitenin hastalıklar için bir risk faktörü olmanın yanında hastalığın ta kendisi oluşu. Çığ gibi büyüyen bu soruna, “dur” demek kolay değil. Bu konuda dünyanın birçok ülkesinin karnesi kırıklarken doluyken Türkiye olarak biz de sınıfta kalmış görünüyoruz. Bunu Avrupa’da obezite hastalığında birinci sırada oluşumuzdan biliyoruz. Obezitenin son 12 yılda kadınlarda yüzde 34 erkeklerde yüzde 107 oranındaki büyük artışı bizi istemediğimiz bir zirveye taşımış durumda. Bu sorun, hastalıklar boyutunda tartışılırken ayrımcılık ve damgalamaya yönelik etkisi ihmal edilmiş görünüyor. Oysa artık biliyoruz ki obezite doktor kontrolünde çok yönlü bir yaklaşımla ele alınmalı ve bu çoklu yaklaşımların biri bile ihmal edilmemeli.