Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Seçim Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Şener Şen ile 2007'de yaptığım bir röportajda şöyle bir soru yöneltmiştim; 'Neden sadece Yavuz Turgul'un filmlerinde rol alıyorsunuz?'

Cevabı, 'Beni tatmin edecek bir senaryo gelmiyor' olmuştu.

Son 20 yıldır sadece Yavuz Turgul'un filmlerinde rol aldı.

20 yılda sadece 5 film...

Yıllarca büyük bir uğraş vererek edindiği kariyerini kötü filmlerde rol alma ihtimaliyle riske atacağını düşünüyor.

Bu nedenle de senaristliğine ve yönetmenliğine gözü kapalı güvendiği Yavuz Turgul'un olmayan filmlerde yer almak istemiyor.

Görünen o ki Şener Şen'i son 25 yıldır olduğu gibi bundan sonra da Yavuz Turgul'un filmleri dışında görmek mümkün olmayacak.

O yüzden elden "Yavuz Turgul'un hayal gücüne ve kalemine kuvvet" demekten başka bir çare gelmiyor.

Şener Şen, 1976 yapımı 'Tosun Paşa'dan bugüne kadar Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı/yönettiği veya her ikisini de yaptığı 16 filmde rol aldı.

Şener Şen kendisine gelen teklifleri kabul etse ne olur?

Diyelim ki rol aldığı film kötü oldu.

Ne olur?

Şener Şen artık bizim için Şener Şen olmayacak mı?

Oysa, Al Pacino ile Robert De Niro bizim için hep aynı kalitede isimler...

Birkaç kötü filmlerini de izledik ama değerlerini hiç kaybetmediler.

'Altın çamura düşse değerini kaybeder mi?' gibi...

Ve Metin Akpınar...

Metin Akpınar'ın Şener Şen gibi tek senarist ve tek yönetmen takıntısı yok ama o kadar zor senaryo beğeniyor ki...

Filmlerde görebilene aşk olsun.

Metin Akpınar'ın son 25 yıllık kariyerine bakacak olursak sadece 10 filmde rol aldı.

Üstelik son 20 yıldır Türk sineması oldukça üretken olmasına rağmen...

Metin Akpınar, 12 yıl sonra ilk kez bir sinema filminde rol aldı.

'Kafalar Karışık'...

Şöyle sesler yükseldi; "Ne, Metin Akpınar 'Kafalar Karışık'ta mı rol almış? Üstelik başrolde bile değil, öyle mi? Yok artık..."

Metin Akpınar, 'Kafalar Karaşık'ta 'İsmet Dede'yi canlandırdı.

Birçok kişi aynı görüşte...

'Metin Akpınar, bu filmde neden oynadı ki? Üstelik başrolde de değil...'

'Bir doğruyu belirlemenin en iyi yollarından biri önce o doğrunun karşıtını belirlemektir' felsefesinden yola çıkacak olursak;

'Neden oynamasın ki?'

Al Pacino ile Robert De Niro'yu başrolde olmadıkları filmlerde görüyoruz.

Neden o filmlerde rol alıyorlar?

Belki de evde oturmaktan sıkılıyorlardır.

Belki de yaşama enerjilerini çalışarak kazanıyorlardır.

Belki de evde oturmakla kimseye faydalı olamayacakları için kariyerlerini zedeleme endişesi taşıyorlardır.

Belki de 'Başkalarına aktarılmayan bilgi ıslak toprağa yağan kara benzer' felsefesinin izini takip ediyorlardır.

Nedeni ne olursa olsun kazanan kariyerlerini borçlu oldukları sektör ve izleyicidir.

Robert de Niro, 'Düzenbaz'da, Al Pacino' ise 'Ocean's 13'te kameranın karşısına başrol oyuncusu olarak değil, yardımcı oyuncu olarak geçmişti.

Read more!

Metin Akpınar'ın 'Kafalar Karışık'ta başrol olmaması neyi değiştirir ki?

Filmi izlerken 'Aaaa, Metin Akpınar'a bak başrol bile değil mi? diyeceğiz?

Afişte adının yer almaması zihinlerimizdeki Metin Akpınar algısını yerle bir eder mi?

'Yoksa 'Helal sana Metin Ağabey, böyle bir kariyere böyle mütevazılık' mı deriz?

Ve 'Sonunda, nihayet... Metin Akpınar'ı izlemek mümkün oldu' diyerek bir üstattan bilgi ve deneyim kazançlarını mı elde etmeyecek miyiz?

Ve 'Kafalar Karışık'ın yönetmeninden ışıkçısına kadar setteki herkes bir üstatla çalışarak açılan ufuklarını diğer filmlere yansıtmayacaklar mı?

Metin Akpınar ve Şener Şen...

Bilgi ve deneyimlerini sektörle de izleyiciyle de paylaşmama hakları yok.

Bilgi ve deneyimlerini sektörle de izleyiciyle de paylaşmama hakkı olmayacak kadar üstatlık mertebesine ulaşan Metin Akpınar, 'Nasıl Metin Akpınar' oldu?

Aslında bir kabadayı olacaktı.

Metin Akpınar'ın babası Mustafa Akpınar, bir kimya evinde şeftir. Annesi Nadide Akpınar ise ise ev hanımı. Bildiğiniz kendi halinde çekirdek bir aile...

Ne var ki anne tarafından kabadayı çoktur.

O kabadayılardan biri teyzesinin oğlu olan dönemin ünlü kabadayılarından Mevlanakapılı Kaşıkçı Ahmet'tir.

Nadide Hanım, oğlunun Mevlanakapılı Kaşıkçı Ahmet'e benzeyebileceği endişesini taşımaktadır.

Metin Akpınar, kabadayı olmanın ucundan nasıl döndüğünü şöyle anlatmıştı;

"Anacığım, yıllarca endişeler içinde yaşadığı için kabadayı olmayayım diye beni önceleri hanım evladı gibi büyüttü. Ama ya özümde vardı ya da o baskıdan ötürü isyan etmiş olabilirim. Anne kuzusu gibi büyüyünce 'biraz da sokak çocuğu olayım' dedim. İlkokulu bitirince kaldırıma attım kendimi... Dayak yiye yiye atmasını öğrendim."

İKİ ÜNİVERSİTEYE GİDEN LİSE MEZUNU METİN AKPINAR

Kabadayı olmayan/olamayan Metin Akpınar, U dönüşüyle hukuk öğrenimi görmek istedi.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı ama hayatını hukuk üzerinden kurmakla mutlu olamayacağına karar verip ikinci sınıfta üniversiten ayrıldı.

Sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girdi. Kafası yine karıştı. Bu üniversiteyi de ikinci sınıfta bıraktı.

Nedeni oyuncu olmaya karar vermesi.

Geçtiğimiz günlerde 'Kafalar Karışık'ın galasında karşılaştığımızda bu konu üzerine sohbet ederken "Herkes benim iki üniversite bitirdiğimi sanıyor. Yanlış bilgi. İki üniversiteyi de bitirmedim. Lise mezunuyum ben" dedi.

Ulvi Uraz tarafından 1966'da sahnelenen 'Hababam Sınıfı'nın tiyatro oyununda başrolleri Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ercan Yazgan, Ahmet Gülhan, Ali Yalaz, Zihni Küçümen ve Suzan Uztan paylaştı.

1962'de Milli Türk Talebe Birliği'nde amatör olarak tiyatroya başlayan Metin Akpınar, 1964'te Ulvi Uraz Tiyatrosu'nda sahnelenen 'Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım' ile profesyonelliğe yükseldi.

.png
.png

Metin Akpınar, Milli Türk Talebe Birliği'nin tiyatro bölümü sorumlusuydu. 'Pembe Kadın' adlı oyun sahnelenecekti ama 'Pembe Kadın'ı canlandıracak kadın oyuncu gelmedi.

1959'da girdiği Milli Türk Talebe Birliği'nde amatör oyunculuk yapan Zeki Alasya o gece tiyatroyu ziyaret etmişti.

Metin Akpınar, pratik bir çözüm bulup Zeki Alasya'ya "Pembe Kadın'ı oynar mısın?" diye sordu.

Teklifi kabul eden Zeki Alasya, kostümünü giyip sahneye çıkmasıyla 'Pembe Kadın' sahnelenebildi.

Böylelikle Türk tiyatrosuna ve Türk sinemasına kazınan Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisinin ilk tohumları o gece 'Pembe Kadın' ile atıldı.

Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ın 'Pembe Kadın'dan sonra başlayan arkadaşlıkları bir süre sonra dostluğa, kendi tiyatrolarını kurma hayalleriyse kader birliğine evrildi.

Birbirlerine duydukları güven, birbirlerinin yeteneklerini keşfetmeleriyle kendi tiyatrolarını kurmaya karar verirler ama hangi parayla?

Metin Akpınar'ın babasının maddi durumu evi geçindirecek kadardır. Zeki Alasya'nın babası ise vefat etmiştir.

Kendi tiyatrolarını kurmak için sermaye gerekmektedir.

Ticaret yapıp sermayeyi biriktirmeye karar verirler.

Ne ticaret ama...

Tahta kaşıkları boyayıp turistik mağazalara satacaklardır.

Ne kadar zamanda kaç kaşık satıp tiyatro için sermaye biriktireceklerse...

Cahil cesaretlerinin öz güvenleriyle kıydığı nikahta keramet vardı.

.png
.png

Bir gün Beyoğlu'nda yürürlerken Haldun Taner ile karşılaşırlar...

- Ne yapıyorsunuz?

- Kendi tiyatromuzu yapıncaya kadar kaşık boyayıp satıyoruz.

- Peki satabiliyor musunuz?

- Yooo..

- Benim bir oyunum var, gelin onu birlikte yapalım.

Haldun Taner, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan, 1967'de Devekuşu Kabare kurdu.

Kabare türünün Türkiye'deki önemli temsilcilerinden olan Devekuşu Kabare, 1978'de Haldun Taner ile Ahmet Gülhan'ın ayrılmasıyla 1992'ye kadar Zeki Alasya ile Metin Akpınar tarafından yönetildi.

'Kafalar Karışık'ın galasında sohbet ederken konu tahta kaşık boyama konusuna geldiğinde Metin Akpınar şunları söyledi;

"Büyük bir kaşık boyayıp dükkanlardan birine verdik. Dükkanın sahibi o kaşığı vitrine koydu. Satılırsa para alacağız. Bir gün Zeki ile o dükkanın önünden geçerken kaşığın vitrinde olmadığını görünce satıldığını sanıp sevindik. Büyük bir sevinçle içeri girip 'Satıldı mı?' diye sorduk. Dükkan sahibi bize o kadar zamandır satılmadığı için kaşığı vitrinden kaldırıp içeri koyduğunu söyledi."

Yılda 300 film çekildiği dönemlerdir.

Ne var ki Metin Akpınar ile Zeki Alasya sinemaya daha adımlarını atmamıştır.

Bir gün Ertem Eğilmez, Zeki Alasya - Metin Akpınar'ın oyunculuk yeteneklerinin daha geniş kitlelere ulaşması gerektiğini düşünerek sinema filmlerinde rol olmaları yönünde teklif götürür.

Zeki Alaysa 'Tamam', Metin Akpınar 'Hayır' dedi.

Neden mi?

Zeki Alasya o günleri şöyle anlatmıştı;

"Ertem abi 'Metin'i de alalım' demişti en baştan; konuşmuştuk da ama ikna edemedim. O dönem genelde tiyatrocular, Yeşilçam'a biraz dudak bükerek bakarlardı. Yani işte Amerikan sineması, Fransız sineması, İsveç sineması filan gibi örnekler varken, 'Türk filmi ne ya, yerli film rezalet' diyerek küçümserlerdi. Metin, belki o nedenle belki değil 'Ben istemiyorum' dedi ilkin. Ben bu yüzden birkaç filmi tek başıma, Metin'siz çektim."

Ertem Eğillmez'in yönettiği 'Tatlı Dillim', Metin Akpınar ile Zeki Alasya'nın birlikte rol aldıkları ilk sinema filmi oldu.

Metin Akpınar, 1972'de ikna olup Ertem Eğilmez'in 'Tatlı Dillim'i sinema kariyerine başladı. Bu filmin ardından da Zeki Alasya ile Metin Akpınar, Eğilmez'in sahibi olduğu Arzu Film'in kadrosuna dahil oldu. Ki o dönemin Arzu Film'i günümüzün BKM'siydi.

Bir başka ifadeyle şampiyonlar liginde oynamak...

İki yılda Arzu Film'in 8 filminde rol alan Zeki Alasya ile Metin Akpınar tam da 'Hababam Sınıfı'nda da rol alacaklardı ki...

Başka bir şirketten teklif aldılar.

Arzu Film, film başına 15 bin TL verirken diğer şirketin 50 bin TL'lik teklifine 'Evet' dediler.

Aram Gülyüz'ün yönettiği, 'Mirasyediler', Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ın önceki filmlerinden farklıydı.

Farkı da Zeki-Metin ikilisinin başladığı film olması.

Önceki filmlerinde Arzu Film'in kalabalık kadrolu filmlerinde yer alan Zeki Alasya ile Metin Akpınar, artık hikâyenin kendilerinin canlandıracağı karakterler üzerine kurulu filmlerde rol alacaktır.

Adları da afişte ilk sırada yazılacaktır.

1974'de başlayan 'Zeki-Metin' flimleri 1999'da Sinan Çetin'in yönettiği 'Propaganda' ile sona erdi.

Metin Akpınar, 25 yıl boyunca kariyerinde kader birliği ettiği Zeki Alasya'nın kadrosunda yer almadığı 'Propaganda' da rol aldı.

Ve ortalık fena karıştı.

Metin Akpınar: " Zeki ile çalışmam yalnız yapabileceğim işleri engelliyordu. Birlikte çevirdiğimiz filmlere bir bakın Allah aşkına! Hiçbiri diğerinden farklı değil. Ben artık iyi bir film yapmak istiyorum."

Zeki Alasya: "Metin'in benden ayrı projede yer almasına kızmadım. Ama ben bugüne kadar Metin'siz iş yapmadım. Üzülmedim dersem yalan olur. Bu yaptıklarından dolayı kendisine çok kırgınım."

Metin Akpınar, 'Zeki-Metin'den sonraki 7 yılda rol aldığı 7 film arasında yer alan 2006 yapımı 'Kısık Ateşte 15 Dakika'dan sonra bu yıla kadar sinemadan uzak kaldı.

3 sosyal medya fenomeni Atakan Özyurt, Bilal Hancı, Fatih Yasin'in başrollerinde yer aldığı 'Kafalar Karışık'ta 'İsmet Dede'yi canlandıran Metin Akpınar, çoğu kişinin 'Metin Akpınar'ın bu filmde ne işe var?' şeklinde düşüncelerine filmin galasında "Beni bu film için iki şey ikna etti. Birincisi; 12 sene ara vermişim. Yaş 78 oldu. Yolun sonu gibi. Türkiye'de erkeklerin ömürleri ortalama 75.5... 'Şöyle bir filmde oynayalım, gala yapalım' dedim. İkincisi ise; genç sanatçı arkadaşlarımın benimle birlikte olmak istedikleri iletildi. Kırmam imkansızdı. Seve seve beraber olduk" sözleriyle cevap verdi.

'Kafalar Karışık'ın nasıl bir film olduğuna izleyicisi karar verecek.

İzleyici, film hakkında hangi kararı verirse versin 56 yıllık kariyerinde görmüş-geçirmiş, mesleğinin zirvesine çıkmış bir üstadın oyunculuğunu izleyecek.

Filmin setinde çalışanlarsa bir üstatla çalışmakla elde ettikleri kazancı mesleki hayatlarına yansıtacak.

Hal böyle olunca film nasıl olursa olsun Metin Akpınar'ın oyunculuğu sergilemesi herkes için sadece kazanç olacaktır.

Ayrıca filmin afişinde adı olsa ne olur olmasa ne olur?

Adını kalplere çoktan yazdırmadı mı?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ