En yakın dostum bir tavuk
İnsanların hayvanlarla dostluğunda yeni eğilim kümes hayvanları. Artık yaşam alanlarında tavuk besleyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok
Ekin TÜRKANTOS/ HT PAZAR
eturkantos@htgazete.com.tr
Evde kedi, köpek, kuş, balık ve kaplumbağa beslemek doğal. Kimi ünlü ve zenginler bu konuda daha cesur davranıp aslan ve kaplanlarla arkadaşlık ediyor ve fotoğraflarını sosyal medyada paylaşıyor. Ancak şu aralar gündemde ne tavşan ne de kaplan var, trend olan tavuk... Evet tavuk. Atila Ulaş’ın Youtube’daki tavuğuyla çekilmiş videosunu izlerken gözlerime inanamadım. Arka fonda müzik, “Fadik turnam benim, aşkım” diyen bir adam ve birlikte yedikleri akşam yemeği... Düşündüm; “Acaba bir insan evinde tavukla yaşayabilir mi?”, “Bir tavuk gerçekten kedi, köpeğin yerini tutabilir mi?”, “Bir tavuk laftan anlar mı?”... Sonra Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’in horozu “Cicik”in evde, deri koltuktaki bir fotoğrafını Twitter’da paylaşması, işadamı Saadettin Saran’ın iki toplantı arasında işyerinde özel yapılmış kümesindeki tavukları elleriyle beslediğini öğrenmem ve Datça’da yaşayan turizmci Recep Şahbaz’ın horozu Efe’yle akşam yemeğinde çekilmiş fotoğrafını görmem kafamdaki soruları belirginleştirdi.
Meğer işadamlarından ünlülere pek çok kişi tavuk beslemeye başlamış. Amerika’da da küçük çocukların tavuklarla dostluğu, türlü videolara konu olmuş. Meğerse tavuklar da laftan anlar, arkadaşlık yapar ve hatta bizi dinlerlermiş.
‘NEŞEM, DERT ORTAĞIM FADİK’
Tavuk Fadik’in hikâyesini merak edip Atila Ulaş’ı aradım. Ulaş, AKUT’un kurucuları arasında yer almış. 1996’dan 2005’e kadar aramakurtarma faliyetleri ve gönüllü katıldığı operasyonlar derken para biriktirecek imkânı olamamış. 2005’te ise her şeyi bırakıp doğada kendine yetebilen, az tüketen bir yaşam için İznik’e yerleşmiş. Malı, mülkü ve parası olmadığından zeytinlikler içinde atıl bir bina kiralamış. Köylüden aldığı ve kendi yetiştirdiği ürünleri şehirdeki dostlarına satarak kirasını ödemiş. 7 yıllık bu süreçte engelli köpeklerle, pazardan aldığı tavuklarla yaşamış. Bu yaşam biçiminin adını da “Zeytince” ve hayvanlardan oluşan halkın ismini de “Zeytince Halkı” koymuş. Pek çok kişinin hayali olan bu yaşam şekli, yaşadıkları ev satılınca altüst olmuş. Şimdilerde yakınlarındaki bir dağ evini pansiyon olarak işletmek üzere anlaşan Atila Ulaş, yeni evine uyum sağlama sürecinde. Aynı zamanda Deprem Vakfı’nın projelerinde danışman olarak çalışıyor ve kurumsal outdoor eğitimleri veriyor. Peki ya Fadik? “Neşem”, “Dert ortağım” diye sevdiği tavuğunu 24 Ocak’ta kaybetmiş Atila Ulaş. Bir hayli üzgündü telefonda konuştuğumuzda.
“Fadik, pazarda dar bir kafesin içinde perişan vaziyetteydi. Sanırım 2-4 yaşlarında idi. Öldüğünde ise sanırım 10” diye başladı anlatmaya... “Kanatlı ailemizde 8 tavuk ve 3 horozumuz daha vardı. Fadik parmaklarından birinin olmaması nedeniyle diğerleri tarafından dışlandı ve köpeklere sığındı. Onlarla uyudu, onların yemeğinden yedi. Daha sonra baktım, köpek gibi peşimde dolaşıyor. Ben de yavaş yavaş yakınlaştım ve baktım ki akşamları bir masada yiyip içip muhabbet eder olmuşuz” diyerek sürdürdü. Tavukla yaşamanın tek sıkıntısının dışkılama olduğunu dile getiren Ulaş, “Malum onlarda sınır yok, bu da epey bir sorun oluyor. Ama ben Fadik’in yemek yediğimiz masaya dışkıladığını hiç görmedim” dedi.
‘ONUN SAYESİNDE HAYVAN YEMEYİ TERK ETTİM’
Ondan neler öğrendiğini ise şöyle anlattı: “Hayvanları yaşadığımız ortamlara sokmak yerine onların ortamlarında onları rahatsız etmeden yaşamalıyız. Fadik benim insanlara yabancılaşmamın sonucunda gelen bir yoldaş oldu. Fadik ezberimi bozdu. Bir tavuk laftan anlamasa da algıları son derece açık olduğundan, anlam arar. Fadik, her şeyi takip ediyordu, kızıyordu, istiyordu, konuşmalarıma yanıt veriyordu. Hayvan yemeyi terk ettim sayesinde.” Ulaş, ‘kümes hayvanı’ tabirini insanların uydurduğu bir şey olarak nitelendiriyor. Ve kümes hayvanı sahiplenmeyi düşünenlere de kırsalda bir yaşam öneriyor.
‘Kümes hayvanlarını eğitsek gelişimi görürdük’
Bir başka horoz sahibi de Recep Şahbaz. Horozu Efe’ye evinde bakıyor o da. 1978’de Datça’ya yerleşmiş. 20 seneden fazla turizm işletmeciliği yapmış. 2000’den bu yana da Datça’ya 10 km uzaklıktaki arazisinde çiftlik turizmine yönelik bir işletme kurma çabasında... 500’den fazla güvercini, 100’ün üzerinde tavuk ve horozu, kedileri, köpekleri var. Hayvansever olduğu için yolu çiftliğine düşen aç her canlıyı da doyuruyor. Bunların arasında yaban domuzu da var; yılan, akrep, fare de... Datça’daki evinde 3 kedi ve 2 köpeği mevcut. Horoz Efe’nin hikâyesi ilginç. Hayata sıkı sıkı tutunan bir horoz o. Annesini tilki kaptığı için 2 kardeşiyle bağırırken buluyor Şahbaz onu. 2 civcivi onlardan 20 gün büyük civcivlerin arasına bırakıyor. Ancak ertesi gün gittiğinde onları ölü gibi yatar halde buluyor. Ellerini birbirine sürterek, avuçlarında ısıtarak canlandırıyor. Tekrar civciv sürüsünün arasına katıyor. Ama nafile bir çaba. Ertesi gün yine aynı halde bulunca akşam evine götürüyor. Gece sıcak tutabilmek için göğsünde yatırıyor. Hayata sımsıkı tutunan Efe, o gün bugündür onunla birlikte; şu anda 3 aylık. Şahbaz da onu sahipleniyor ve gece kendisiyle uyumasına izin veriyor, her yere cebinde götürüyor.
Sabahları onunla çiftliğe gidiyor akşamları da eve dönüyor. Gündüz hemcinsleriyle çiftlikte geziniyor. Hatta flört etmeye bile başlamış. Ama akşam olduğunda Şahbaz’ı arabaya yönelirken gördüğünde hemen peşinden koşturuyor. “Çocukluğumdan beri hayvanlarla iç içe yaşadım. Özellikle de güvercin, köpek ve kedilerle. Ancak bir horozla aynı çatı altında ilk defa yaşıyorum. Farklı bir deneyim. Benim açımdan hiçbir zorluğu yok. Ancak eşim, gezdiği, dolaştığı yeri pisletmesinden şikâyetçi. Sonuçta verdiği keyif, zahmetini bastırdığı için olacak, Efe’yi temizliğe tercih ediyor” diyor.,
Efe’nin diğer canlı türleri arasında nasıl bir yeri olduğunu sorduğumuzda ise şunları anlatıyor: “Diğer evcil hayvanlar gibi sezileri çok güçlü. Eğer insanlar yüzyıllardır kediyi, köpeği, atı eğitmek için gösterdikleri çabayı, kümes hayvanları için de göstermiş olsalardı, aynı gelişimi onlardan da görebilirlerdi bence. Nitekim Efe, ismini biliyor. Onu evde bırakıp gittiğimde arkamdan farklı sesler çıkarıyor. Eve döndüğümü hissedip eve gelmeden ötmeye başladığını söylüyor eşim. Kedi gibi kucakta oturuyor, başını, sırtını okşatıyor. Geceleri biz yatana kadar oturuyor. İstediği yerde uyuyor. Karanlıkta gezebiliyor ve camdan dışarıyı seyrediyor.”
Evde onun için özel bir ortam yaratmamış Şahbaz. Evde kedi ve köpeklerle birlikte yaşıyor. Yani o da evin bir ferdi. Yemi dışında aile ne yerse o da onlardan yiyor. Çiftlikte ceviz ve badem ağaçları olduğu için onları ayıklayıp veriyor Şahbaz, o da afiyetle yiyor. Fıstık, makarna ve yoğurdu da çok seviyor. “Kümes hayvanları beslemek yeni bir trend mi?” diye sorduğumuzda ise karşı çıkıyor Şahbaz: “Hayvan beslemeyi bir trend olarak görmek çok yanlış. Hayvanlarla yaşamak gönül işi. Türü ne olursa olsun hayvanların var olma ve varlığını sürdürme hakkına saygı duymamız gerek. Kümes hayvanlarının evde beslenmesi aslında mümkün değil. Efe büyüdükten sonra doğası gereği bir kümesin horozu olacak. Yani evinin reisi. Kümes hayvanları dışında eve alacağınız bir hayvanı, artık o evin bir bireyi olarak kabul etmeyecekseniz almayın.”