Monotonluktan vazgeçin!
Yarın her zamankinden farklı bir şey yapmak çok daha iyi olabilir. Mesela işe yürürken sokaklarda dans etmek gibi. Bir yabancının gözlerinin içine bakıp ilk görüşte aşktan bahsetmek gibi
DEĞİŞİM
Sicilyalı büyük yazar Lampedusa’nın meşhur sözü “Her şeyin aynı kalmasını istiyorsak biraz değişmeliyiz” genellikle ilk anda kafamızı karıştırır. Ve değişim zamanı geldiğini hissettiğimizde hiç farkına bile varmadan o güne kadar yaşadığımız başarısızlıklar gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçer. Elbette yaşımız ilerledikçe bu zorlu anların sayısı da artar.
Fakat öte yandan, deneyim bize yaşadığımız yenilgilerin üstesinden nasıl geleceğimizi, nasıl yeniden tepeye çıkacağımızı ve yolumuza devam etmenin yolunu nasıl bulacağımızı da öğretmiştir. Zihnimizdeki videoyu izlememiz elbette gerekir. Ama bunu yaparken dikkatli olmalıyız, çünkü sadece yenilgilerle dolu bu videoyu izlersek felce uğrarız. Eğer sadece deneyimler videosuna odaklanırsak da sonunda kendimizi olduğumuzdan daha bilge sanırız.
En iyisi her iki filmi de elinizde tutun. Ve yeni bir adım atmanın zamanı geldiğinde bu sayede çemberi tamamlayın ve farklı bir başlangıç yapın.
İSTEK
Bu ilk başta biraz şüpheyle yaklaşmamız gereken bir kelime. Gerçekten istemediğimiz için yapmadığımız şeyler neler? Peki riskli olduğu için yapmadığımız şeyler neler?
İşte “istekli olmamak”la “riskli olma”yı birbirine karıştırdığımız durumlara bir örnek: Yabancılarla konuşmak. İster flört etmek için olsun, ister basit bir iletişim kurmak ya da içini dökmek için yabancılarla konuşmaya pek yanaşmayız. Ve hep kendi kendimize “Böylesi daha iyi” deriz.
Bunun sonucunda de ne biz hayata yardım ederiz ne de hayattan yardım alabiliriz. Mesafeli duruşumuz bizi çok önemli ve çok kendinden emin biriymiş gibi gösterir, oysa bu şekilde ilerlerken aslında meleklerin yolumuza bıraktığı mucizeleri kaçırdığımızı fark etmeyiz.
İÇ SES
İç ses çoğunlukla “ilham” ile karıştırılır, ama bu bir hatadır. Her zaman içimizden gelen sesler duyarız, bu sesler dikkatimizi dağıtır, hayatla bağlantımızı koparır. İçimizdeki sesler asla susmaz, asla kısılmaz. Belli inanç gelenekleri de bu sesleri kontrol altına almaya çalışmanın boşuna olduğunu söyler.
Meditasyon yapmayı denemiş olanlar bunun gerçekten ne kadar doğru olduğunu bilirler, hiç meditasyon yapmamış olanlar da, kendi kendine şarkı söylediğinde, kafasından bir türlü atamadığı düşüncelere boğulduğunda ve pek çok benzeri durumda bunu fark ederler. Bu sesleri susturan tek bir şey vardır: Coşku. Yaşama sanatına büyük bir coşkuyla kendimizi verdiğimizde, içimizdeki bu küçük sesler saçmalamayı bırakır. İşte o zaman koruyucu meleğimizin, kalbimizin ve Tanrı’nın sesini duyabiliriz.
PROGRAM
Bu kelime genellikle rutin ile karıştırılır. Oysa yarın her zamankinden farklı bir şey yapmak çok daha iyi olabilir. Mesela işe yürürken sokaklarda dans etmek gibi. Bir yabancının gözlerinin içine bakıp ilk görüşte aşktan bahsetmek gibi. Kulağa gülünç gelse de sizin için önemli olan bir fikri patronunuza sunmak gibi. Hep çalmak istediğimiz ama hiç o riske girmediğimiz müzik enstrümanını gidip almak gibi... Işığın savaşçıları kendilerini böyle günlerle ödüllendirirler.
Biz de bugünü, geçmişte yaşadığımız ama düşündükçe hâlâ boğazımızın düğümlendiği acılar için ağlamaya ayıracağız. Bir daha asla konuşmamaya yemin ettiğimiz (ama aslında telesekreterimize bıraktığı mesajdaki sesini duyunca mutlu olduğumuz) birini arayacağız. Bugün ve yarın, sabah uyandığımızda yapacaklarımızın yazılı olduğu programın dışında günler olarak görülebilir.
Bugün yapılan tüm yanlışlar kabul görecek, affolunacak ve bu, yaşama coşkusu sayesinde olacak.
(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)