Gördüm ailesinin ilginç tavrı
Zaman zaman ondan gelen iyi haberlerle seviniyoruz da, geçen gün bizim Gargamel'in anlattığı bir anekdot vallahi hayretlere düşürdü beni... İzzet Çapa yazdı
GAZETE HABERTURK- HT MAGAZİN
Salon alkıştan yıkılıyor... Son şarkımı bitirip kulise girmişim ama dışarıda seyirci ‘bis bis’ diye ellerini çırparak bağırıyor. “Onları kendimden mahrum bırakmamalıyım” diye düşünüyorum, gururlu adımlarla tekrar çıkıyorum sahneye, mikrofonu alıp ağzımı açıyorum... Tık yok... Sesim çıkmıyor... Alnımdan terler yanaklarıma doğru süzülmeye başlıyor... Bir uyandım ki ter içindeyim... Rüyanın bana yaptığına bakın; şarkıcı olmuşum, konser veriyormuşum... Bu karga sesle olacak iş mi? Ama bis bölümü de fena değildi ha... Her ne kadar Teoman bir konserinin sonunda seyircilere “Bis dediğiniz gidiş, bekleyiş, geri dönüş angaryasıdır, o kadar” dediyse de valla ben öyle düşünmüyorum bu kâbusun ardından... Yüzümü yıkayıp, aynanın kenarındaki içinde diş fırçalarının bulunduğu çanağı yere düşürüp kırdıktan sonra oturdum klavyenin başına. Yazıya başlayacağım ama aklıma takılmış bu bis dalgası. İşte o an karar verdim; kendimden menkul yoğun ilgi üzerine ‘ortaya karışıklarım’ neden bis almasındı. Alkışlayan elleriniz dert görmesin efendim... Çiçek listesini de haftaya okuruz artık...
SEMRA HANIM UCUZ ATLATTI
Geçen gün Semra Özal öyle talihsiz ve umulmadık bir kaza geçirmiş ki, neredeyse ölümden dönmüş. Efendim, eskiden Semra Hanım’ı sık sık görürdük gece gezmelerinde ama artık eskisi kadar çıkmıyor dışarı. Geçenlerde “Bu gezme perhizimi bozayım” demiş, dostlarıyla bir restorana gitmiş. Güzelce yemiş içmişler, keyifler yerinde... Sonra hep beraber kalkmışlar, evlere dönülecek. Ne olduysa o merdivenin başında olmuş. Semra Hanım’ın ayağı kaymış ve aşağıya yuvarlanmış. Her şey öylesine ani olmuş ki, korumalar bile çaresiz kalmış. Allah’tan Semra Hanım’ın refleksleri ve bir garsonun son anda müdahalesiyle büyük bir felaket önlenmiş. Ayrıca bizim garson ‘Hızır’ın anlattığına göre, eğer Semra Hanım o an eliyle yüzünü korumasa, çenesi bile kırılabilirmiş. Vücudunun sol tarafı mosmor olmuş. Doktorlar iç kanamadan korktukları için sıkı bir kontrolden geçirmişler. On gün evde yatmış da, ancak öyle geçmiş yaraları. Semra Hanım maşallah eski sağlığına kavuşmuş. Verilmiş sadakası varmış, çünkü gerçekten ucuz atlatmış.
KRALİYET AİLESİNİN KIRDIĞI CEVİZLER
Kraliyet aileleri deyince akla önce Monaco gelir . Avrupa’nın bu minik ülkesi, Grace Kelly ile Prens Rainier’in 1956 yılında evlenmesiyle dünya gündemine oturmuştu. Grace rahmetli olunca, dünya magazin basını kızı Caroline ile yatıp kalkmaya başladı. O da bir sürü ceviz kırdıktan sonra, kendinden 17 yaş büyük Fransız banker Phillippe Junot ile evlenmiş , iki yıl sonra boşanmıştı. Bir süredir de ailedeki bayrağı Caroline’nin güzel kızı Charlotte devralmıştı. Herkes ona Alex Dellal ile evlenecek gözüyle bakarken , kız birden adamı şutlayıverdi. Charlotte şimdi Woody Allen’ın ‘Paris’te Gece Yarısı’ filminde özel dedektifi canlandıran Faslı aktör Gad Elmaleh ile berabermiş. 25 yaşındaki Charlotte ile Elmaleh’in aralarında 15 yaş fark varmış. Oldukça matrak bir aile bunlar. Kız hem annesinin hem dedesinin izinden gidiyor. Anası gibi kendinden büyük bir adamla, dedesi gibi bir film oyuncusu ile ilişki yaşıyor. Ama aklınız karışmasın ikisi de aynı adam ha; Gad Elmaleh...
GÖRDÜM AİLESİNDEN İLGİNÇ TAVIR
Vahide Gördüm’ün hastalık haberi herkes gibi beni de çok üzmüştü. Harika oyunculuğunun, kaliteli duruşunun yanı sıra bir de Feriha’nın iyi yürekli annesiydi ne de olsa... Zaman zaman ondan gelen iyi haberlerle seviniyoruz da, geçen gün bizim Gargamel’in anlattığı bir anekdot vallahi hayretlere düşürdü beni. Vahide Hanım Fulya’daki Acıbadem Hastanesi’nde tedavi görüyor. Allah kimseye vermesin ama böyle bir hastalığın masrafları da hayli fazla doğal olarak. Neyse ki özel bir şirketten sağlık sigortası varmış Vahide Hanım’ın. Ama bir gün faturaları gören eşi Altan Gördüm ne dese beğenirsiniz: “Yahu bu çok para, sigorta şirketini de mağdur ettik...” Sonrası hiç alışılmadık bir durum! Altan Bey sigorta şirketine “Size çok yük olduk tedaviler sırasında” deyip 60 milyarlık masrafın yaklaşık 40 milyarını cebinden ödemesin mi? Vallahi ben ne diyeceğimi şaşırdım bu davranışı karşısında. Allah onların da gönüllerine göre verir inşallah da, Vahide Gördüm’ü en yakın zamanda ekranlarda ve sahnelerde yeniden görürüz..
SENARYO SAVAŞLARI
Senaryo demişken, yurdum şöhretlerinin âdetidir, yılda bir iki senaryo savaşı çıkmasa olmaz. Bir film parlamaya görsün; “Senaryomu çaldın”, “Hayır sen daha proje halindeyken ben o konuyu düşünmüştüm” tartışmaları başlar. İşte Ata Demirer- Ferdi Tayfur maçı... Ata Demirer’in Berlin Kaplanı filmi vizyona girerken “Senaryomu çaldın” diyerek Ferdi abi sahaya çıktı . “Çalmadım”, “Çaldın” derken olay alevlendi. Bu arada Arda Uskan, Ferdi Tayfur’a bir yazı yazdı ki, çok matraktı: “İlahi üstat, sanki bu ülkede ‘çalınıp, yapılan’ ilk proje seninkisi? Bir itirafta bulunayım; Temel Gürsu ile çektiğin filmlerin senaryolarını hatırlarsan, onların da çoğunu çalıp yazıyordum bir yerlerden. Olmaz Olsun da onlardan biriydi” diyor Ferdi Abi’nin oynadığı ünlü filmi kastederek. Bu kadar olur. Ferdi Abi’nin Uskan’a gönderdiği cevap ise aynen şöyle: “Arda Kardeşim, sen bizim filmlerimizi çalarak yapmıyordun, çekilmiş, gösterilmiş, piyasaya çıkmış filmlerden esinleniyordun . Benim durumum ile sizin yapmış olduğunuz çok farklı iki olay . Daha çekilmemiş senaryomu alıp kendine mal etti Ata Demirer. İşte bu hırsızlıktır” Sonra da 130 sayfalık senaryosunu göndermiş Uskan’a ... Senaryo savaşının sonunu bilemem ama Ferdi Abi- Arda Abi’nin tatlı didişmesi hoşuma gitti doğrusu... Eski topraklar daha bir matrak oluyor...
BİR BU EKSİKTİ MÜJDE AR!
BİR bu eksikti... Yok canım durup dururken birilerine çemkirmiyorum. ‘Bir Bu Eksikti’ Müjde Ar’ın başladı, başlayacak durumundaki dizisinin adı. Daha önce de yazmıştım Müjde’nin yeni bir sitcom’a soyunduğu ve bu konuda ne kadar titiz olduğunu. Ocak ayında başlayacak dizinin senaryosu üzerine neredeyse aylardır çalışıyorlarmış yazarlar. Eee, bunca yılın tecrübesiyle olaya bakan Müjde’ye her şeyi beğendirmek kolay değil tabii... Ekip bir iki kere değişmiş, tam işler yoluna girdi derken Müjde senaryonun son halini okumuş ve yine de içine tam sinmemiş. Tabii her şey sil baştan. Ama bu kez Müjde işi ele almış ve denen o ki sitcom’u çok güvendiği bir senariste teslim etmiş. Vedat Türkali ustanın oğlu Barış Pirhasan şimdi kalemi devralmış. Tabii bu arada dizinin yayını da nisan ayına kaldı. Dünya gözüyle izleriz inşallah.
Son olarak şöyle bir baktım da bütün bu yazdıklarıma, ortaya karışıktan çok dedikodu bohçasına benziyor... Ben de bohçamı toplayıp ayrılıyorum huzurlarınızdan. Bir bu eksikti Müjde Ar! Bir bu eksikti Müjde Ar!