Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Kuzey Kutbu'nda buzlar ısınıyor: Summer is Coming!

        Stefan Zweig, dünyanın etrafını dolaşan ilk insan Macellan’ın öyküsüne “Başlangıçta baharat vardı” diye başlıyor. Ve ardından bugün sofralarda umursamadan dökülüp giden karabiberin 1400’lerdeki önemini şöyle anlatıyor:

        “Karabiber o kadar mutlak bir değere sahipti ki, bazı devletler ve kentler hesaplarını, sanki değerli bir madenmiş gibi, karabibere göre yapıyorlardı:

        Karabiberle arsa ve arazi sahibi olunuyor, drahomalar ödeniyor, yurttaşlık hakkı satın alınabiliyordu; bazı hükümdarlar ve kentler, gümrük bedellerini karabiber ağırlığına göre belirliyordu ve Ortaçağ’da bir insanın çok zengin olduğunu belirtmek için “karabiber çuvalı” ifadesi kullanılıyordu. Zencefil, tarçın, kınakına ve kâfuru gibi bitki tozları sarraf ve eczacı tartılarında tartılıyordu ve hafif bir esinti bu değerli tozların bir taneciğini bile havaya kaldırmasın diye tartma işlemi esnasında kapı ve pencereler sımsıkı kapatılıyordu. Karabibere bunca değer yüklenmesi bugün bize saçma gelse de karabiberin Avrupa’ya nakliyesi esnasında karşılaşılan zorluklar, alınan riskler hesaba katıldığında bu gayet doğaldır. O dönemde Batı ile Doğu diyarları arasındaki mesafe, aklın alamayacağı kadar uzaktır ve gemiler, kervanlar ve arabaların yolda aşmak zorunda olduğu ne çok engel vardır!”

        Doğu’nun, aralarında karabiberin de olduğu, yüzlerce baharatının baştan çıkarıcı ‘lezzeti’ne karşı koyamayan Batılılar, aradaki engelleri ortadan kaldırmak, mesafeleri kısaltmak için keşiflere başladılar.

        Kıtalar, okyanuslar, adalar keşfettiler...

        Image Title 1 Image Title 2
        Description

        Bu keşif yolculukları arasında en umutsuzları belki de hep kuzeye doğru yapılanlar oldu. Uçsuz bucaksız bir buz çölünde kendilerini Doğu’ya, o lezzetli ‘baharat’lara ulaştıracak bir geçit bulmak için yüzyıllar boyu yüzlerce kaşif hayatını kaybetti. Bu yolculuklardan en dramatik olanı Sir John Franklin’in HMS Erabus ve HMS Terror adlı iki gemiyle 19 Mayıs 1845’te Arktik’teki ‘efsanevi’ ‘Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak için çıktığı yolculuktur. Keşif gezisinin başlamasından 2 ay sonra, Temmuz 1845’te son kez görülen iki gemiden bir daha haber alınamadı. Gemilerin ve 129 kişilik mürettebatın akıbetini öğrenmek için yapılan çalışmalardan tam 168 yıl boyunca hiçbir sonuç alınamadı. Ta ki 2014 yılına kadar.

        2014 Eylül ayında dönemin Kanada Başbakanı Stephen Joseph Harper, Victoria Boğazı’nda King Williams Adası açıklarında 30 metre derinlikte bir gemi enkazının bulunmasını ‘Kanada için tarihi bir an’ olarak nitelendirip bulunan geminin Franklin’in kayıp gemilerinden biri olduğunu söyleyip, ekledi: “Bu keşif Kanada’nın Kuzey Kutbu’ndaki egemenliğinin en önemli delili ve parçası...”

        DOĞALGAZ DEPOSU

        İnsanların yüzlerce yıl ‘Doğu’ya hızlıca ulaşmak uğruna kestirme bir yol bulmak için buzları arasında yolculuklar yaptığı Arktik bir süre gözden ve gönülden ırak kalsa da son yıllarda yeniden tüm gözlerin üzerine çevrildiği bir bölge haline geldi.

        Küresel iklim değişikliğinin deniz buzlarını eriterek erişilebilir bir bölge haline getirdiği Arktik bölgesi son yıllarda hem daha kısa deniz ticareti yollarıyla hem balıkçılık potansiyeliyle hem de varlığı ortaya konulan maden ve hidrokarbon enerji kaynaklarıyla iştah kabartıyor.

        Bugün bölgeye olan ilginin artmasına paralel olarak başta bölge ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkeler bölgede hak iddiasında bulunuyor. ‘Arktik Beşlisi’ olarak bilinen, Arktik Bölgesi’ne sınırları olan ABD, Rusya, Norveç, Kanada ve Danimarka bölgede hak iddia eden başlıca ülkeler. Ayrıca İzlanda, İsveç ve Finlandiya ile Uzak Doğu ülkeleri Japonya, Çin, Güney Kore ve Hindistan da Arktik Bölgesi ile ilgileniyor.

        TİCARET YOLLARI KISALIYOR

        Bölgenin jepolitik açıdan önemi, enerji kaynakları kadar Avrupa ile Asya arasındaki deniz ticaret yollarını kısaltmasından da geliyor. İnsanoğluna yüzlerce yıl geçit tanımayan bölgedeki buz tabakası son 50 yılda iklim değişikliği ile birlikte hızla erimeye başlamış durumda. Kutup buz örtüsünün 1979 yılına göre bugün yüzde 40 daha küçüldüğü iddia ediliyor. Bu azalma sonucunda da gemiler Süveyş ve Panama Kanalı gibi geçitlerden geçip okyanusları aşmadan Doğu’dan Batı’ya yüklerini çok daha kısa sürede taşıyabiliyorlar. Avrupa’dan Doğu Asya’ya Süveyş Kanalı üzerinden gidiş 21 bin kilometreyken, Arktik bölgesinden bu rota 12 bin 800 kilometreye düşüyor. Çin’den kalkan bir geminin Panama Kanalı ve Atlantik’i geçip Hollanda’ya ulaşması 40 günken bu rota Arktik üzerinden 15 güne düşüyor. Bu avantaj yüzünden son yıllarda Bering Boğazı’ndan Avrupa’ya yapılan deniz ticaretinin yüzde 118 arttığı belirtiliyor.

        Arktik’e kıyısı olan ülkeler 1996 yılında Ottawa Deklarasyonu ile çevresel koruma ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amaçlarıyla hükümetler arası nitelikteki Arktik Konseyi’ni kurdu. Konseye üye devletler Rusya, ABD, Kanada, Danimarka, İzlanda, Norveç, İsveç ve Finlandiya’dır. Bu ülkeler dışında, bölgeye ilgisi olan ve Arktik Konseyi’nde gözlemci statüsünde yer alan 13 bölge dışı ülke (Çin, Japonya, Güney Kore, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, vb.), 13 hükümetler arası ve parlamentolar arası örgüt ve 12 hükümet dışı örgüt de var.

        Bunların dışında nüfusları 500 binin üzerinde olan bölgenin yerel halklarının haklarını korumak için 6 uluslararası kuruluş da konseyde daimi üyeliğe sahip. ‘Arktik Bölgesi Jeopolitiği’ denildiği zaman sadece kıyıdaş ülkeler değil, çeşitli şekillerde bölgede etkili olmaya çalışan aktörlerin denklemde olduğu görülüyor. Arktik bölgesinde hak iddia eden devletler arasındaki problemlerin çözümü için en önemli uluslararası düzenleme 10 Aralık 1982 tarihinde imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’dir.

        Harita

        TÜRKİYE DE İLGİLENİYOR

        Konseylere ve de sözleşmelere rağmen Arktik’e sınırı olan ya da olmayan ülkelerin bölge üzerindeki çekişmeleri son yıllarda daha da artmış durumda. 168 yıllık gemi enkazını bölgedeki egemenlik haklarına delil olarak gösteren Kanada gibi Arktik’e en uzun sınıra sahip Rusya, 150 yıl önce satın aldığı Alaska sayesinde ‘komşuluk’ hakkı kazanan ABD de 2000’li yıllarla birlikte buzullarla kaplı bu bereketli topraklara iyice gözünü dikmiş durumda.

        Arktik kıyılarının yüzde 65’i Rusya'ya ait olduğundan dolayı bölge, Rusya için hayati önem arz ediyor. Bölgedeki kaynakların yaklaşık yüzde 80’i Rusya’ya ait bölgede bulunuyor. Rusya bölgede büyük bir deniz filosu ve nükleer denizaltılarla etkinliğini arttırıyor.

        Zengin yer altı ve enerji kaynakları sebebiyle bölge İngiltere, Çin, Norveç gibi ülkelerin de ilgisini çekiyor.

        Türkiye, Arktik Konseyi'ne daimi gözlemci üye statüsü kazanarak konseyde hem daha saygın bir konum elde etmek hem de bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeyi amaçlıyor. Ulusal Kutup Bilim Programı 2018 – 2022 yılları arasında uygulanmak üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayınlandı. Bunların yanı sıra ülkemiz bölgeye bilimsel çalışmalar için gidiyor.

        BUZLAR HIZLA ERİYOR

        Arktik’deki buzulların erimesi uydu gözlemlerinin başladığı 1972’den bu yana en büyük orana ulaşmış durumda. Bilim insanlar bu büyüklükte bir erimenin 8 bin yıldır yaşanmadığını söylüyor. 12 ülkeden 80 bilim insanının hazırladığı ‘2018 Arctic Report Card’a göre bölge gezegenin geri kalanından iki kat daha hızlı ısınıyor.

        Bilim insanları, değişen Kuzey Kutbu ikliminin dünyanın dört bir yanındaki aşırı hava olaylarını etkilediği için bu değişimin bölgenin çok ötesinde hissedebileceğini söylüyor.

        Arktik’te bulunan deniz buzları ve buzullar küresel iklim dengesi ve okyanuslardaki su seviyesinin korunması açısından hayati öneme sahip.

        Deniz buzlarının erimesini açılan yeni ticaret yolları ve enerji kaynaklarına ulaşmak için bir fırsat olarak gören politikacıların aksine bilim insanları bu durumu ‘korkunç bir felaket’ olarak nitelendiriyor.

        Sadece ısının artması değil ABD, Kanada, Rusya ve Norveç’in rahat balıkçılık yapabilmek için deniz buzlarını parçalaması ve iletişim ve güvenlik için Arktik Denizi’nin altından geçirilen kablolar da bölgeye zarar veriyor.

        Kuzey Kutbu’nun tüm bu etkenlerden sonra 30 yıl içinde buzullardan tamamen arınmış yaz ayları yaşamasından endişelenen bilim insanları, şimdiden Kuzey Amerika’nın Arktik bölgelerindeki bazı köylerin yükselen sular altında kaldığını ve ‘dünyanın ilk iklim değişikliği mültecilerinin’ ortaya çıktığını söylüyor.

        ‘KUTUP ÇAĞI’ GELİYOR

        Adı söylendiğinde çoğumuzun aklına ilk olarak soğuk uçsuz bucaksız bir beyazlık gelse de Kuzey Kutbu’na yakın gelecekte daha farklı bir gözle bakmaya başlayacağız. Enerji kaynakları, ticaret yolları, iklim değişikliği gibi konularla son yıllarda daha fazla gündeme gelen Arktik bölgesinin jeopolitik önemi her geçen gün daha da artıyor, artacak. On yıllardır Ortadoğu’yu cehenneme çeviren güç savaşları yakın gelecekte belki de kuzeye kayacak. Bazı bilim insanları şimdiden gelecek yılların ‘kutup çağı’ olacağını söylüyor.

        Sonsuz bir kış yaşanıyormuş gibi duran Kuzey Kutbu bölgesi yakında her anlamda daha da ısınacak... Bize uzak olsa da şimdiden tedbirlerimizi almakta fayda var. Biz istesek de istemesek de Arktik’e ‘summer is coming’.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa