AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Meyer-Landrut, Tuz Gölü'nde incelemelerde bulundu

2021 yılında kuraklığa bağlı olarak çok sayıda yavru flamingo ölümünün yaşandığını hatırlatan Tolunay, "özellikle konya özelinde su kıtlığı ve insanların sulu tarım yapması nedeniyle gelecekte insan-doğa çatışmasının olabileceğini düşünüyoruz. Biz insanlar kritik zamanlarda biraz kendimizi düşünüyoruz. Örneğin kuraklık olduğu zaman bütün suları bizler kullanmak istiyoruz ama doğadaki canlıların da suya ihtiyacı var. buna göre planlama yapmamız lazım." diye konuştu.

Bölgenin sadece önemli kuş türlerine değil çok sayıda böcek türüne de ev sahipliği yaptığını dile getiren Tolunay, "129 böcek türü, 4 tane de endemik böcek türü var bölgede." dedi.

Doğa Araştırmaları Derneği Tür Koruma ve İzleme Programı Koordinatörü İlker Özbahar da bölgenin yüksek biyoçeşitliliğe sahip olduğunu, bu nedenle koruma çalışmaları yaptıklarını anlattı.

Bozkır kartalının da bölgede üreme yaptığını aktaran Özbahar, "Biraz ilginç bir kartal türü. Çünkü yere yuva yapıyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği tarafından desteklenen Tehlikedeki Türler Projesi kapsamında biz bu türün eylem planını da hazırladık. Bu tür için belirlediğimiz tehditleri önleme konusunda çalışmalarımız sürüyor." değerlendirmesini yaptı.

Meyer-Landrut da Kulu Göl Alanı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, Konya'da iklim değişikliği ve iklim değişikliği kaynaklı sorunlar üzerine çalışma yaptıklarını söyledi.

Konya Büyükşehir Belediyesi'nin AB desteğiyle hayata geçirdiği projeleri de inceleme fırsatı bulduğunu dile getiren Meyer-Landrut, şöyle konuştu:

"Sahadaki yansımaları ve tarımsal ihtiyaçları görme imkanı bulduk. Avrupa'nın kısıtlı ama başarılı desteğiyle umuyorum ki bundan sonra Konya, iklim değişikliğinin bu neticeleriyle daha iyi bir şekilde yüzleşebilecektir. Ben özellikle Çatalhöyük'ten çok etkilendim. Bilmiyorum tarihiyle alakalı modern tarım diyebilir miyiz ama modern tarımın başlangıcını gördük orada. Aynı zamanda belediyenin inşa etmiş olduğu çok güzel bir ziyaretçi merkezi var. Orada biz 10 bin yıl öncesinin tarifleriyle yapılan yemekleri yedik. Burası gerçekten yüksek sayıda ziyaretçiyi hak eden bir yer ve UNESCO sahası. Hem nereden geldiğimizi hem de modern tarımın başlangıcını görmemiz açısından çok önemli bir saha."