Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Çocuk Masallar Keloğlan ile Sihirli Kuş masalı

        Keloğlan ile Sihirli Kuş Masalı

        Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pire berber iken, deve tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir masal ülkesinde güler yüzlü bir kız varmış. Gülyüz derlermiş ona. Bir padişah kızıymış. Bir gün nakış işliyormuş bahçede. Derken, görülmemiş güzellikte, gerdanı kınalı, gözleri zümrüt, gagası mercan bir kuş gelmiş, kasnağın kenarına konmuş. Gözlerini kızın gözlerine dikmiş, başlamış içli içli ötmeye…

        Gülyüz, sanki büyülenmiş gibi ayıramamış gözlerini kuştan. Neden sonra incili ipek yazmasını kaldırıp atmış kuşun üstüne. Kuş, yazmayı mercan gagasıyla kaptığı gibi “pırr” diye kanat çırpmış, uçup gitmiş. Kız da arkasından bakakalmış. O günden sonra Gülyüz Sultan gülmez olmuş, her gün bahçeye iner, özlem dolu gözlerle kuşu bekler dururmuş. Ama ne çare. Bu göz kamaştırıcı kuş bir daha görünmemiş. Sultan kuşun özlemiyle günden güne sararıp solmuş. Türlü türlü hekimler, padişah kızının derdine çare bulmaya çalışıyorlarmış.

        REKLAM

        Keloğlan, dağ bayır dolaşır dururmuş o yörelerde. Dağlar aşmış, dereler geçmiş, çıkınındaki azığı tükettiği bir gün bir garipçe kuş gelmiş, yorgun kanatlarla bir çalı dibine atmış kendini. Keloğlan sevinmiş, “Kısmetim ayağıma geldi şükür” demiş içinden. Usulca sokulmuş. Külahını atmış üstüne, kuşu tutmuş. Bir de ne görsün? Ağzında sırma işlemeli incili bir yazma.

        Keloğlan şaşmış kalmış. Bu göz alıcı renklerle bezeli kuşa su vermiş, “Bu kuş yuvasına her zaman inci mercan götürüyorsa yaşadık” demiş. İzleyip yuvasını bulmak için kuşu salıvermiş. Kuş uçmuş, Keloğlan koşmuş; kuş uçmuş, Keloğlan koşmuş. Sonunda cennete eş, bin bir renkli bir bahçeye varmışlar. Kuşu kaybetmiş bahçede. Hayran ola ola bahçeyi geçmiş, bir altın saray çıkmış karşısına. Saraya girmiş. Kimseler yokmuş içeride.

        Keloğlan şaşkın, “Buranın elbette bir sahibi vardır” diye geçirmiş içinden. Dönmüş dolaşmış, bir kapıyı açmış. Bir yemek odası görmüş. Ne isterseniz varmış sofrada. Karnı acıkmış Keloğlan´ın. Elini uzatıp da bir lokma alacak olmuş: “Yerse önce Murat Şah yer!” diye eline bir kepçe vurmuşlar. Birden Keloğlan’ın eli şişmiş. Ne vuranı görmüş ne söyleyeni. Korkmuş Keloğlan, “Periler sarayı olmasın burası,” diye çıkıp kaçacağı sırada bir ses çalınmış kulağına. Hemen bir dolaba girip saklanmış. Biraz sonra o gerdanı kınalı, kanadı nakışlı kuş gelmiş. Odanın ortasındaki su dolu altın leğenin içine dalmış. İnanamayacaksınız ama, bir silkinmiş tüylerini dökmüş, civan bir delikanlı olmuş.

        Youtube HT ÇOCUK

        Keloğlan gördüklerine inanamamış, olanlara akıl erdirmeye çalışırken delikanlı koynundan o incili yazmayı çıkarmış. Hem koklar hem de “Ah sultanım, nerelerdesin? Senin gözlerin de yaşlı mı şimdi?” diye gözyaşlarını silermiş. Bir süre ağlayıp söylendikten sonra yine kuş olmuş “pırr” demiş, uçup gitmiş. Keloğlan´ın ağzı açık kalmış. Hemen dolaptan fırlamış, kendini bu perili saraydan dışarı atmış. Arkasına bile bakmadan oradan kaçmış. Sihirli bahçeyi geçmiş, alaca karanlıkları aşmış, düze ulaşmış. Az gitmiş, uz gitmiş; dere tepe düz gitmiş. Derken bir yerlere gelince bakmış ki bir kalabalık, bir kıyamet. Sokulmuş Keloğlan da ne oluyor, diye. Burası bir hamammış. Ülkenin padişahı, kızı Gülyüz Sultan´ın derdine çare bulamamış da bu hamamı yaptırmış.

        TIKLAYIN

        Dört bir yana da haber salmış “Her kimin başından ilginç olay geçmişse gelsin anlatsın, hamamda da bedava yıkansın.” demiş. Keloğlan, başından geçen hikayeyi Padişah’a anlatmış. Padişah: “Hamamı sana bağışladım. Ne olur bana oranın yerini göster!” diye yalvarmış Keloğlan´a. Böylece sihirli kuşun yoluna az gitmişler uz gitmişler; sonunda Keloğlan bin bir renkli o sihirli bahçeyi bulmuş. Altın sarayı Gülyüz Sultan´a göstermiş: “Gülyüz, Keloğlan´dan ayrılmış, altın saraya girmiş, dolaba saklanmış. Biraz sonra, sihirli kuş gelmiş, silkinmiş, civan yapılı bir genç olmuş. Sultanın yazmasını çıkararak “Bu çevreyi işleyen eller sağ mı? Bir daha sultanımın yüzünü görebilecek miyim?” diye ağlayıp mendille gözyaşlarını silmiş. Kız hemen koşmuş, delikanlının kollarına atılmış. Meğer bu delikanlı da insan soyundanmış. O da bir padişah oğluymuş Murat Şah´mış adı. Masal bu ya nasıl olmuşsa perilerin ağına düşmüş bir gün. Bir daha da kurtulamamış tılsımlarından. Onu seven bir ihsan eli, eline değinceye dek bozulmamış tılsım. Sultan ona sevgiyle sarılınca tılsım bozulmuş, periler ülkesinden birlikte kaçmışlar. Kırk gün kırk gecelik düğünleri kurulmuş. Mutlu bir yaşama başlamışlar.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa