Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Baba ile oğlu 10 gün arayla şehit oldu
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        30 Ağustos Zafer Bayramı'nı coşkuyla kutluyoruz.

        Çetmi'de bir ev...

        Kara Ali,tarladan dönmüş, sedirinde yorgunluk atarken kilim üzerinde oynayan 8 yaşındaki oğlu Mehmet ile 4 yaşındaki kızı Hatice'yi seyrediyordu.

        Seyrederken de oğluyla kızının büyümüş hallerini tahayyül ediyordu.

        Çetmi, nasıl ki Göksu Nehri'nin kaynağıysa Mehmet ile Hatice, Kara Ali ve eşi için geleceğin kaynağıydı.

        Çetmi Şelalesi nasıl çağlıyorsa karı - kocanın yüreği çocukları için öyle çağlıyordu.

        8 Ekim 1912'de Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ krallıklarından oluşan Balkan Birliği ile Osmanlı Devleti arasında I. Balkan Savaşı başladı.

        Askere çağrılan Kara Ali, eşinin alnından, oğlu Mehmet ile kızı Hatice'nin yanaklarından öperek vatanını savunmak üzere Balkan topraklarına doğru yola çıktı.

        Belki de hep büyüdüklerini tahayyül ettiği oğluyla kızını son kez görmüş, al al yanaklarından son kez öpmüştü.

        30 Mayıs 1913'te imzalanan Londra Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin büyük toprak kaybına uğradığı I. Balkan Savaşı sona erdi.

        Osmanlı Devleti, Yunanlılar, Bulgarlar ve Sırplarla girilen 18 muharebenin sonunda 167.312 km²'lik alanı kaybetti.

        Osmanlı Devleti'nin Trakya sınırı, Edirne'yi dışarıda bırakacak şekilde Midye - Enez hattı olarak belirlendi.

        Kara Ali'nin bir yandan I. Balkan Savaşı'nda kaybedilen topraklar için duyduğu acı, diğer yandan aile özlemi...

        Oğlunun, kızının ve eşinin hayatlarının akıbetini bilememesinden dolayı an be an ruhunun kavrulması da işin cabası.

        Tıpkı cephedeki yüz binlercesi gibi...

        Savaş, Londra Antlaşması ile sona ermişti ermesine ama Kara Ali ve diğer yüz binlerce asker için eve dönme vakti henüz gelmemişti.

        I. Balkan Savaşı sonrasında Balkan ülkeleri Bulgaristan'ın hak ettiğinden daha fazla toprak aldığını düşünüyordu. Bunun sonucunda 16 Haziran 1913'te II. Balkan Savaşı başladı. Bulgaristan ağır bir yenilgi aldı. Bunu fırsat bilen Enver Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Edirne, Kırklareli ve Dimetoka'yı geri aldı.

        Osmanlı Ordusu, her ne kadar Edirne, Kırklareli ve Dimetoka'yı tek kuşun bile atmadan geri almış olsa da 4 bin asker hastalıktan dolayı hayatını kaybetti.

        Balkan Savaşları sırasında Avrupa topraklarında yaşayan 6 milyon 582 bin Osmanlı'nın % 69'u İstanbul ve Anadolu'ya göç etti.

        II. Balkan Savaşı da sona ermişti ama yeni bir savaş kapıdaydı. Üstelik bu savaş Balkanlar ile sınırlı değildi. Savaş, tüm Avrupa'yı kapsayacaktı.

        Image Title 1 Image Title 2
        Description

        I. Dünya Savaşı...

        19 yaşındaki Sırp Gavrilo Princip'inAvusturya - Macaristan İmparatorluğu veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ile hamile eşi Sophie'yi Saraybosna'da öldürmesi üzerine o büyük savaşın fitili ateşlendi.

        Avusturya - Macaristan İmparatorluğu polisinin yaptığı araştırmalar sonucu Gavrilo Princip'e silahın Sırbistan hükümeti tarafından verildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine Avusturya - Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'a savaş ilan etti.

        * Gavrilo Princip: 20 yaşından küçük olduğu için idam cezası almadı. 1918'de Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun Terzin şehrinde hapis yatarken 23 yaşındayken tüberkülozdan öldü.

        Ham madde ve sömürge arayışı içindeki Avrupa ülkeleri, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu ile Sırbistan arasındaki savaşı bahane edip iki gruba ayrılarak birbirleriyle savaşmaya başladı.

        Tüm Avrupa bir anda o ana kadarki tarihin en büyük cephesi haline geldi.

        I. Balkan Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, büyük oranda asker ve teçhizat kaybına uğramıştı. Yeni bir savaşa girecek hali yoktu. Savaşın hemen başında tarafsızlığını ilan etse de Almanya İmparatorluğu, Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesini ziyadesiyle istiyordu.

        Osmanlı Devleti, Ruslar, Sırplar ve Yunanlılar ile savaşacak, böylelikle Almanya İmparatorluğu'nun Doğu cephesinde eli güçlenmiş olacaktı.

        Her ne kadar tarafsızlığını ilan etmiş olsa da Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Osmanlı Devleti'nin Almanya İmparatorluğu ile ittifak yapması konusunda diretiyordu.

        Osmanlı Devleti, Ağustos 1914'te Çanakkale Boğazı'na giren 'Goeben' ve 'Breslau' zırhlılarını satın aldı. Daha sonra adları'Yavuz' ve 'Midilli'olarak değiştirilen iki savaş gemisi, 29 Ekim 1914'te Alman komutanın yönetiminde Karadeniz'e açılarak Rus limanlarını bombaladı.

        Bunun sonucunda Osmanlı Devleti, 4 yıl sürecek olan I. Dünya Savaşı'na girmiş oldu.

        Hal böyle olunca Kara Ali'nin eve dönerek oğlu Mehmet ile kızı Hatice'nin büyüdüklerini görmesi mümkün olmayacaktı.

        Kara Ali, önce Galiçya'da savaştı. Sonra da birliğinin tayin olmasıyla Hicaz, Yemen ve Kafkasya'da.

        Kara Ali, önce onbaşı, ardından da çavuş olmuştu. Kafkasya Cephesi'nde savaşırken yanı başına düşen top mermisiyle sol kolunu kaybetti.

        30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile itilaf devletleriyle Osmanlı Devleti arasındaki savaş sona erdi.

        * I. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık 500 bin Osmanlı askeri şehit oldu.

        Kara Ali, önce Balkan Savaşları'nda, ardından da I. Dünya Savaşı'nda 6 yıl boyunca birçok cephede savaşmış, sağ kalmayı başarmıştı.

        Savaşlar bitmişti bitmesine ama Kara Ali'nin içi acıyordu. 6 yıldır çocuklarını görmeme fedakarlığında bulunduğu, uğruna savaştığı topraklar başka ülkelerin kontrolüne geçti.

        Bahriye Nazırı Rauf Bey, 30 Ekim 1918'de Limni Adası'nın Mondros Limanı'nda demirli Agamemnon Zırhlısı'nda Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalarken Kara Ali, terhis olduktan sonra Çetmi'ye dönmenin hayallerini kuruyordu.

        Artık evine dönebilir, 14 yaşına gelen oğlu Mehmet ile 10 yaşındaki kızı Hatice'yi 6 yıl sonra görebilir, onlar için bir gelecek hazırlayabilirdi.

        Yine tarlasında çalışacak, akşam olup evine döndüğünde eşi tarhana çorbasını senidin üzerine koyacak, tahta kaşıklarını yine ailecek aynı tasa daldıracaklardı.

        Sonra sedirine uzanıp çocuklarını seyrederek daha da büyümüş hallerini tahayyül ederken eşi kirmende yün eğirecekti.

        Kara Ali'nin hayalleri bunlardı.

        Kurdukça bir daha kurası geliyor, her defasında yüreği serinliyordu.

        Ya hayallerinin gerçekleşeceği bir ailesi kalmadıysa...

        Kıtlıktan veya hastalıktan öldülerse...

        Her ne kadar bu düşünceyi zihninden silip atmak istese de bir güç, gece vakti uykusunda, gündüz vakti ise gözleri açık bir haldeyken bu korkunç kabusu beyninin tam orta yerine çakıyordu.

        Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış, sıra I. Dünya Savaşı'nın kazananı olan İtilaf Devletleri ile mağlup ülkeler arasındaki nihai antlaşmaların imzalanmasına gelmişti.

        Daha nihai antlaşma imzalanmadan İngilizler, 13 Kasım 1918'de İstanbul'u işgal etti.

        Aynı gün, Adana'dan trenle İstanbul'a geldikten sonra Haydarpaşa Garı'ndan bindiği 'Kartal'adlı istimbotla 55 parçalık işgal donanmasının arasından geçerek Galata'ya doğru giden Mustafa Kemal Paşa, "Geldikleri gibi giderler" diyerek Kurtuluş Savaşı'nın fitilini ateşledi.

        İtilaf Devletleri, savaşın mağlupları olan Avusturya ile Saint Germain Antlaşması (10 Eylül 1919), Bulgaristan ile Neuilly Antlaşması (27 Kasım 1919), Almanya İmparatorluğu ile Versay Antlaşması (10 Ocak 1920) ve Macaristan ile Trianon Antlaşması'nı(4 Haziran 1920) imzaladı.

        İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti ile ise bir türlü masaya oturmuyordu. Çünkü Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra kalan Türkiye topraklarını paylaşmada anlaşmazlık yaşıyorlardı.

        İngilizler, nihai antlaşmanın imzalanmasını beklemeden 16 Mart 1920'de İstanbul'u ikinci kez işgal etti.

        İtilaf Devletleri'nin aralarındaki anlaşmazlıkları sona erdirmesinden sonra 10 Ağustos 1920'de Paris'in Sevr banliyösündeki bir seramik müzesinde imzalanan Sevr Antlaşması ile Boğazlar'a ve zengin ham madde rezervlerine sahip olan Türkiye; Ermenistan, Yunanistan, İtalya, Fransa ve Büyük Britanya arasında pay edildi.

        Sevr Antlaşması'ndan hemen sonra da Türkiye söz konusu ülkelerin işgaline uğradı.

        Ne var ki Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki vatanseverler, "Ya istiklal ya ölüm" ve "Hattı müdâfaa yoktur sathı müdâfaa vardır" diyerek 19 Mayıs 1919'dan itibaren bir kurtuluş mücadelesine girişti.

        Kara Ali, Kurtuluş Savaşı'nda da en önde ülkesini müdafa etmeye devam etti. Önce Kazım Karabekir komutasındaDoğu'daErmeniler ile savaştı.

        Gümrü Muharebesi'nden sonra 7 Kasım 1920'de Türk ordusunun Gümrü'ye girmesi üzerine yenilen Ermeniler barış istedi.

        TBMM Hükümeti, barış isteğini kabul ederek 3 Aralık 1920'de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile Gümrü Antlaşması'nı imzaladı. Antlaşmaya göre, Batum, Sarıkamış, Kars, Ağrı, Erzurum, Artvin, Oltu ve Tuzluca, TBMM Hükümeti'ne bırakılırken savaş esnasında Kâzım Karabekir kuvvetlerinin eline geçen Gümrü kenti Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'neiade edildi.

        TBMM'nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısı olan Gümrü Antlaşması ile;

        * Sevr Antlaşması, Ermeniler nazarında geçersiz hale geldi.

        * Ermenilerin Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki her türlü isteklerinden vazgeçmesiyle Büyük Ermenistan kurma girişimleri sona erdi.

        * Misak-ı Milli'nin Doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.

        * TBMM ve orduya duyulan güven arttı.

        Kara Ali'nin de yer aldığı Doğu Cephesi Komutanlığı'nın katıldığı muharebeler sonucunda imzalanan Gümrü Antlaşması ile Doğu sınırları çizilmişti ama Mustafa Kemal Paşa, belirlenen sınırların Ruslar tarafından da kabul görmesini istiyordu.

        Keza Doğu'da Ermenilere karşı kazanılan zafer ve Batı'da 9 - 11 Ocak 1921'deki I. İnönü Savaşı ile Yunanlıların yenilgiye uğratılmasıyla TBMM'nin eli bir hayli güçlenmişti.

        Bunun sonucunda Ruslar ile yapılacak bir antlaşmayla Doğu sınırları iyice garanti altına alındıktan sonra askeri güçler tamamen Batı cephelerine kaydırılabilirdi.

        Ayrıca Ruslar'dan silah da alınabilecekti.

        Heyetler arasındaki görüşmenin ardından 16 Mart 1921'de Türkiye - Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması olan Moskova Antlaşması imzalandı.

        Doğu'nun güvenliğini Moskova Antlaşması ile garanti altına alan TBMM, kuvvetlerini Batı cephelerine kaydırmaya başladı. O kuvvetlerin içinde Kara Ali de vardı.

        Belliydi ki memleket kurtulmak üzereydi.

        Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki ordu, 26 Ağustos'ta Büyük Taarruz'a başladı.

        Sonrası zaferdi.

        Kara Ali, zafer sonrasında Çetmi'ye dönerek ailesine kavuşacaktı.

        Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinin yakınlarında gerçekleştirilen Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde bir mucize gerçekleşti.

        Bir çavuşla bir onbaşı cephede yan yana savaşırken göz göze geldi.

        Birbirlerini hemen tanıdılar.

        Onlar, birbirlerini 10 yıldır görmeyen Kara Ali ile oğlu Mehmet'ti.

        O küçük Mehmet, büyümüş, cepheye gelerek onbaşı rutbesiyle alayın sancaktarı olmuştu.

        Tam da babasının tahayyül ettiği gibi yağız bir delikanlıydı.

        Birbirlerini 10 yıldır görmeyen babayla oğlunun ilk karşılaşmasını tahayyül edin. Kim bilir nasıl bir duygu patlamasına maruz kaldılar.

        Oğlu Mehmet yanındaydı, eşiyle kızı Hatice'nin hayatta olduklarını da öğrenmişti.

        Kara Ali, artık daha da güçlenmişti.

        Savaş bitecek, oğluyla el ele Çetmi'ye dönerek sıcak yuvalarında yine aynı tasa kaşık sallayacaklardı.

        Ne yazık ki öyle olmadı, olamadı.

        30 Ağustos'ta kazanılan zaferden sonra geriye düşmanı Türkiye sınırlarından dışarı atmak kalmıştı.

        Kara Ali ile Alay Sancaktarı Onbaşı Mehmet'in de aralarında olduğu Türk ordusu, İzmir'e doğru kaçan Yunan ordusunu kovalıyordu.

        Ülkenin düşman işgalinden kurtulmasına ramak kalmıştı.

        Ne var ki bir çarpışma esnasında Mehmet, babasının yere düştüğünü görünce yanına koştu. Kara Ali, "Vatan kurtulsun yeter, Mustafa Kemal sağ olsun yeter. Hakkım helal olsun evlat" dedikten sonra son nefesini oğlunun kollarında verdi. Günlerden 31 Ağustos'tu.

        18 yaşındaki Mehmet'in o anki duyguları nasıl tahayyül edilebilir ki?

        10 yıldır görmediği babasına kavuşmuştu ama birlikte sadece 5 gün geçirebilmişti.

        Mehmet, babasını defin yerine kadar kucağında taşıdıktan sonra toprağa verdi.

        Acısını kalbine gömen Mehmet, sancaktarı olduğu alayla Yunanlıların üzerine yürümeye devam etti . Elindeki bayrakla alayın en önünde ilerlerken 9 Eylül'de İzmir girişinde şehit düştü.

        10 yıldır birbirlerini görmeyen Kara Ali ile oğlu Mehmet, 10 gün arayla şehitoldu.

        Türk ordusunun İzmir'e girmesiyle Yunan ordusu Ege'nin karşı kıyısına kaçtı.

        İzmir'i kurtardıktan sonra Türk ordusunun yönünü İngilizlerle Fransızların kontrolündeki Boğazlar Tarafsız Bölgesi'ne çevirmesiyle tarihe 'Çanakkale Krizi' olarak geçen askeri ve siyasi kriz baş gösterdi.

        'Çanakkale Krizi'nin Sonuçları;

        * Birleşik Krallık Başbakanı David Lloyd George'un iktidarı sona erdi.

        * Kanada hükümeti, Birleşik Krallık'tan diplomatik olarak bağımsız davranmaya başladı.

        * İngiliz Milletler Topluluğu'na üye devletlerin dış işlerinde serbest bırakılmasının önünü açan 1931'deki Westminster Yasası'nın zeminini oluşturdu.

        23 Eylül'de toplanan Birleşik Krallık Bakanlar Kurulu, Doğu Trakya'yı Türkiye'ye terk etme kararı verdi. Ayrıca ateşkes görüşmelerinin başlanması kararına varıldı.

        11 Ekim 1922'de İtilaf Devletleri ile yapılan Mudanya Mütarekesi sonucu savaş fiilen sona erdi.

        13 Ekim 1922'de Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kars Antlaşması imzalandı. Yeni adı Sovyetler Birliği olan Sovyet rejimine giren bu 3 ülkenin Kars Antlaşması ile Moskova Antlaşması'nı tanımış olmalarıyla Türkiye'nin Doğu sınırı kesinleşti.

        Ve 24Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile cephelerde sonra ermiş olan Kurtuluş Savaşı, masa başında da bitti.

        .png
        .png

        6 Ekim 1923'te İngilizlerin 5 yıldır işgal ettikleri İstanbul'dan ayrılmalarıyla Türkiye, düşmanlardan tamamen temizlendi.

        Ve 29 Ekim 1923'te de Cumhuriyet ilan edildi.

        Ne yazık ki Kara Ali, 31 Ağustos 1922, oğlu Mehmet ise 9 Eylül 1922'den sonra yaşananları göremedi.

        Ne var ki Kara Ali'nin kızı, Mehmet'in kardeşi Hatice, babasıyla ağabeyinin ve onlar gibi yüz binlercesinin sayesinde olan bitenleri gördü.

        Hatice, babası Kara Ali'nin soyunu devam ettirdi.

        Kara Ali'nin torunları günümüzde yeni adı Akçabelen olan Çetmi'de yaşamaya devam ediyor.

        Çetmili Kara Ali ile oğlu Mehmet'in hazin hikâyesi 2019'da Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü Araştırma Görevlisi Hakan Yılmaz tarafından belgesel haline getirildi.
        Çetmili Kara Ali ile oğlu Mehmet'in hazin hikâyesi 2019'da Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü Araştırma Görevlisi Hakan Yılmaz tarafından belgesel haline getirildi.

        30 Ağustos Zaferi'nin 70'inci yıl dönümü olan 30 Ağustos 1992'de Kütahya'dakiDumlupınar Şehitliği'nde Kara Ali'nin oğlu Mehmet'in kollarında olduğunu tasvir eden'Baba Oğul Anıtı'açıldı. İki kahramanın nezdinde tüm şehitler,'Baba Oğul Anıtı'ile bir kez daha onurlandırıldı.

        BÜYÜK ZAFER'İN 100'ÜNCÜ YILI ETKİNLİKLERLE KUTLANACAK

        Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 100’üncü yıl dönümü İstanbul, Ankara ve İzmir’de coşkuyla kutlanacak.

        Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, CSO Ada Ankara ve İzmir Gündoğdu Meydanı’nda düzenleyeceği etkinlikler, 30 Ağustos’ta yazılan destansı öyküyü konserler, gösteriler ve danslarla sahneye taşıyacak.

        Türkiye'nin seçkin orkestraları, önde gelen dans ve müzik toplulukları ve yıldız isimlerin dev sahnelerde izleyicilerle buluşacağı coşku dolu programlar ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkumandanlığında kazanılan Büyük Zafer unutulmaz performanslarla üç büyük şehrimizde anılacak.

        Sanatseverler, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen tüm etkinliklere ücretsiz olarak katılabilecek.

        30 Ağustos Zafer Bayramı, Başkent’te CSO Ada Ankara Açık Alan’da kurulan dev bir sahnede kutlanacak.

        Şef Cem Gürdal yönetiminde sahne alacak olan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü sanatçıları, bu anlamlı günün 100’üncü yıl dönümü için özel olarak hazırlanan bir repertuvar sunacak.

        Kahramanlık türkülerinin danslar eşliğinde sahneleneceği program kapsamında Fetih Marşı’ndan Seymen Zeybeği’ne, O Mübarek Bayrak’tan Türk Çocuğunun Şarkısı’na, Eğilmez Başın Gibi’den Altın Kibik’e ve Çırpınırdı Karadeniz’den Hoş Gelişler Ola’ya uzanan kapsamlı bir seçki Ankaralılar için seslendirilecek.

        Konser programının devamında ise popüler müziğin sevilen sesleri Yusuf Güney ve Aşkın Nur Yengi, Büyük Zafer için özel olarak hazırladıkları şarkılarla sahneye çıkacak. Usta sanatçıların kendi gruplarıyla müzikseverlerle buluştukları konser, Ankaralılara kahramanlık destanının 100’üncü yıl dönümünde coşku dolu bir dinleti sunacak.

        30 Ağustos Zafer Bayramı, Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde de iki özel konserle kutlanacak. AKM’nin Taksim Meydanı cephesinde kurulan dev sahnede, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Korosu, Şef Hasan Niyazi Tura yönetiminde dinleyicilerle buluşacak.

        Zafer şarkılarından oluşan özel bir repertuvarın sunulacağı konserde sevilen oyuncu Volkan Severcan bu anlamlı günün anısına özel bir şiirle İDSO ve İDOB’a eşlik edecek.

        İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Korosu’nun sunacağı programın ardından, pop müziğine yön veren önemli gruplardan MFÖ müzikseverlerle buluşacak. 40 yıla yaklaşan müzik kariyerinde sayısız klasikleşmiş şarkıya imza atan grup 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı hak ettiği coşkuyla Taksim Meydanı’nda kutlayacak.

        30 Ağustos Zafer Bayramı, 9 Eylül 1922'de düşman işgalinden tamamen kurtulan İzmir, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümünü Gündoğdu Meydanı’nda üç özel etkinlikle kutlayacak.

        Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu tarafından sahnelenen ‘Zafer Yolu 100. Yıl Son Söz’ müzikali, kutlamalar kapsamında İzmirlilerle buluşacak.

        Zübeyde Hanım’ın oğlu Mustafa Kemal Paşa’ya eve zaferle dönmesini temenni ettiği son sözünden ilhamla sahneye taşınan ‘Zafer Yolu 100. Yıl Son Söz’ İzmir’in şanlı zaferini konu ediniyor.

        Yüz kişilik dev bir kadroyla hazırlanan gösteri, Büyük Zafer’e giden yolu, işgal güçlerine ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in hikâyesinden başlayarak 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesine kadar olan tüm ayrıntıları anlatacak.

        İzmir’in mücadelesini sanatseverlerle buluşturacak olan gösterinin ardından, sanatçılar Fatih Erkoç ve Ahmet Baran, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde “30 Ağustos Özel Konseri”nde aynı sahneyi paylaşacak.

         Yüzde 100 Zafer!
        Yüzde 100 Zafer! Haberi Görüntüle
        REKLAM
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa