Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat 'Cehennem Kapısı' ziyarete hazırlanıyor

        İnsanlık tarihi, toplumlar tarafından anlaşılamayan doğa olaylarına yakıştırılan, en çok kabul görenlerin ise günümüze kadar ulaştığı mit’lerle doludur… Onlardan birisi de Hades’in hikâyesidir.

        Yunan mitolojisine göre Olimpos tanrıları yeryüzünü paylaşırken Zeus’a gökyüzü, Poseidon’a denizler, Hades’e ise yeraltı düşer. Elindeki çift başlı asanın bir ucu yaşamı bir ucu ölümü temsil eden Hades ölülere hükmeden acımasız bir tanrıdır. Hades’in ‘Cehennem Kapısı’nda bekleyen üç başlı köpeği Kerberos, yeraltına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmasını önlemekle görevlidir. Hades’in karanlık dünyasına açılan ‘Cehennem Kapısı’ndan yeryüzüne ulaşan sular ‘beyaz cennet’ olarak anılan Pamukkale’yi yaratır!

        REKLAM

        PAMUKKALE'NİN SIRRI

        Menderes’in bir kolu olan Çürüksu (Lykos) vadisindeki bu eşsiz manzara aslında dramatik bir jeolojik gerçeğin sonucudur. M.S. 60’larda meydana gelen depremler sonucu oluşan sismik fay kırığından çıkan termal su, güneşle temas ederek içeriğindeki zehirli gazlardan ayrışır. Geride kalan kalsiyum ve karbonat yoğunluklu beyaz çözelti travertenleri oluştururken, yayılan karbondioksit de canlıların ölümüne yol açmıştır. Günümüze kadar süren bu olay Hierapolis’te yaşayan Antik Çağ insanlarınca doğaüstü olarak yorumlanır. Kırığın yarattığı ana mağara ve buradan yayılan ölümcül gazlar Hades’in (Pluton) yıkıcı güçlerine bağlanır. M.S. 1. yüzyılda mağarayı içine alan ve Ploutonion olarak adlandırılan tapınak inşa edilir. Belli dönemlerde bu kült alanına getirilen hayvanlar Hades’in şerrinden korunmak için kurban edilir.

        REKLAM

        Yunan tarihçi ve coğrafyacı Strabon (M.Ö. 64- M.S. 23 ), Romalı tarihçi Cassius Dio (M.S. 155-235), İskenderiyeli filozof Damascius (M.S 458-550) tarafından yazılan kaynaklarda, mağaradan sislerin yükseldiği, yaklaşan tüm canlıların yayılan gazdan etkilendiği, içeriye girenlerin ise öldüğü anlatılır.

        40 YIL EMEK VERDİ

        Hierapolis’te 1957 yılından beri devam eden kazı çalışmalarında Roma ve Bizans dönemine tarihlenen birçok antik yapı bulunur. Ancak izine rastlanamayan ‘Cehennem Kapısı’nın travertenlerin altında kalmış olabileceği tahmin edilir… Ta ki 2000 yılında kazı başkanlığını devralan Ord. Prof. Dr. Francesco D’Andria’nın alanda yürüttüğü çalışmalara kadar. Hierapolis’teki kazılara genç bir arkeolog olarak katılan ve 40 yılı aşkın süredir emek veren Prof. Dr. Francesco D’Andria, Antik Çağ yazarlarının verdiği bilgiler doğrultusunda ‘Cehennem Kapısı’nın izini zehirli gazların çıktı bölümde sürer. Geceleri ana karaya yaklaşan kuşların öldüğü noktayı tespit eden D’Andria, kazı çalışmasını bu noktadan başlatır. Titizlikle yürütülen çalışmalar sonuç verir; 2013 yılında görkemli Ploutonion kutsal alanı yavaş yavaş gün yüzüne çıkarılır. Alanda üç parçaya bölünmüş Hades ve sadık köpeği Kerberos’un ihtişamlı heykeli de bulunur.

        REKLAM

        UNESCO'NUN KUTSAL KENTİ

        Milliyet gazetesinden Elif Eral'ın haberine, Ord. Prof. Dr. Francesco D’Andria’nın verdiği bilgilere göre, 1957 yılında İtalyan Arkeoloji Heyeti’nin sistematik kazı ve restorasyon çalışmalarına başladığı Hierapolis, başkenti günümüzde Antakya olan Selevkos İmparatorluğu’nun askeri kolonisi olarak M.Ö. 3’üncü yüzyılın sonunda kuruldu. Yunancada “kutsal kent” anlamına gelen Hierapolis, Frigya, Roma, Bizans ve Selçuklular’ın izlerini taşıyor. 1988’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren kent, şifalı suları nedeniyle tarihi boyunca ilgi odağı olmuştur. Çalışmalarda 1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu yüzde 95’i mevcut orijinal mimari malzemeyle ayağa kaldırdı. Kenti yılda ortalama 1.5 milyon kişi ziyaret ediyor.

        ALKIŞLARLA UĞURLANDI

        Hierapolis’teki kutsal alan Ploutonion’da tamamlanan kazı ve restorasyon süreci geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 2019 başında ziyarete açılması planlanan ‘Cehennem Kapısı’nı bir grup gazeteciyle birlikte Prof. Dr. D’Andria’dan dinleme ve rehberliğinde antik kenti gezme şerefine eriştik.

        Kazı çalışmalarını öğrencisi Prof. Dr. Grazia Semeraro’ya devreden Profesör D’Andria her bir taşına emek verdiği kentte bizi gezdirirken ilk günkü kadar heyecanlıydı. Yarım asra yakın çalışmalarının neticesinde ulaştığı başarıyı ise “Benden öncekilerden şanslıydım” diyerek geçiştirecek kadar da mütevazı. Gezi sonunda Hades heykelinin önünde oldukça duygusal bir konuşma yapan Profesör D’Andria, çalışmalara katkı veren arkeologlardan kazı işçilerine, heykeltıraşlardan kimyagerlere, fizikçilerden jeologlara, sismologlardan antropologlara varıncaya kadar tek tek isim sayarak teşekkür etti. Hierapolis’teki çalışmalara 13 yıldır somut ve cömert desteğinden ötürü Tofaş’a şükranlarını sundu… 75 yıllık ömrünün yarıdan fazlasını adadığı Hierapolis’ten kopmasının mümkün olamayacağını vurguladı. Sıklıkla Türkiye’ye geleceğini ve yaşamını antik kentin daha çok tanınması için çalışarak sürdüreceğini ekledi. Kentten ayrılacağı için üzgün olduğunu ancak geride bıraktıklarından mutluluk duyduğunu belirten Profesör D’Andria, birçok hatıra ve dost biriktirdiğini, 40 yıllık çalışmanın ardından kendisini yarım İtalyan, yarım Türk hissettiğini, Türkiye’nin ikinci vatanı olduğunu sıraladı.

        Konuşmanın sonunda Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu, Hierapolis’e verdiği katkılardan dolayı Prof. Dr. D’Andria’ya teşekkür plaketi sundu.Etkili Türkçesi ve mizahçı kişiliğiyle çalıştığı herkesle hiçbir depremin yıkamayacağı dostluk köprüleri kuran Profesör D’Andria, ekibinin ve öğrencilerinin alkışlarıyla ülkesi İtalya’ya uğurlandı. Ploutonion alanındaki bu veda töreni tanrıları kıskandıracak kadar kutsaldı!..

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa