Caner Akgün: Mozart’ın dehasını hissediyoruz
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Caner Akgün, 'Don Giovanni Operası' provası sonrasında Habertürk'ün sorularını cevapladı. Akgün, 'Don Giovanni Operası'nın neden dünyada en çok sahnelenen eserlerden biri olduğunu anlattı. Caner Akgün, Türkiye'de opera ve bale sanatına olan ilginin arttığını daha fazlası için çalıştıklarını dile getirerek "İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak aynı zamanda 20 ve 30 yaş arasındaki gençleri de prodüksiyonlarımıza çekebildiğimiz için çok mutluyuz. O anlamda da çok önde koşuyoruz, dünyayla yarışır nitelikteyiz" dedi
Müziği; Wolfgang Amadeus Mozart tarafından bestelenmiş, İtalyanca librettosu; Lorenzo Da Ponte tarafından yazılmış olan iki perdelik bir opera eseri olan 'Don Giovanni Operası', 30 Kasım'dan itibaren İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde sahnelenecek.
Dünyanın en çok sahnelenen eserlerinden biri olan 'Don Giovanni Operası', seyircilerle İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü tarafından buluşturulacak. Eserde; 'Don Giovanni' olarak sahneye çıkacak sanatçı, geçtiğimiz günlerde İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin yeni müdürü olarak göreve atanan Caner Akgün...
Kariyeri boyunca birçok opera eserinde görev alan Caner Akgün, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevaplarken ülkemizde opera ve bale sanatına olan ilginin arttığını dile getirdi.
Caner Akgün, ilginin daha da artması için neler yapılması gerektiğini şöyle dile getirdi; "Sayın genel müdürümüz Tan Sağtürk’ün her zaman bizimle paylaştığı gibi kendi Anadolu medeniyetimize dönmemiz, tarihimizdeki bazı ögeleri öne çıkarmamız en önemli unsurlardan biri."
"O YÜZDEN BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ"
• Yeni göreviniz hayırlı olsun. Yeni de bir sahne çalışmanız var; ‘Don Giovanni Operası’... Bu opera ilk kez 29 Ekim 1787’de sahnelenmişti. Aradan 236 yıl geçmiş. Tabii ki Türkiye ve dünyada birçok kez sahnelendi ama sizin ilk sahnelemeniz olacak. Neler hissediyorsunuz?
Bu eserler, klasik eserler ve yaşadıkları zamana göre evriliyor... Yaşamın içerisindeki ihtiyaçlara göre sahnelenme teknikleri değişiyor. Sahnelenme teknikleri değişirken aynı zamanda eserin yansıması da değişiyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak Atatürk Kültür Merkezi’nin teknik şartlarını tam anlamıyla kullandığımız ilk prodüksiyonumuz ‘Don Giovanni Operası’... O yüzden bizim için çok önemli... Buranın teknik imkânları, dünyadaki her opera eviyle yarışır nitelikte... Atatürk Kültür Merkezi, bize de yakışır bir opera evi oldu. ‘Don Giovanni Operası’, İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından daha önce üç kere sahnelendi. Bu dördüncü sahnelenişi ve usta yönetmen Aytaç Manizade imzası taşıyor. Bizim de Atatürk Kültür Merkezi’nde, atölyelerimizin ve teknik ekibimizin kendi yarattığı ilk eser. O yüzden böyle de bir özelliği var... Eseri seyredenler, büyülenecek. Sanatçı kadrosu da tabii ki üst seviyede. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, kendine yakışır bir prodüksiyona imza atmak üzere. 30 Kasım’dan itibaren sahnelemeye başlayacağız.
"AMACIMIZ BU ZATEN"
• Yeni Atatürk Kültür Merkezi’nin teknik donanım imkânları, eserlerin daha görkemli sahnelenmesini sağlıyor değil mi?
Evet, bizim amacımız da bu zaten... Sahnelenme teknikleri oldukça zor eserleri alıp seyircilerimizle buluşturmak istiyoruz. Bu anlamda Türkiye’deki tek salon. O yüzden bizim de büyük bir sorumluluğumuz var. Bizim bu şartları hep beraber oluşturup en güzel şekilde seyircilerimize sunmamız gerekiyor.
"AKM'NİN TEKNİK KAPASİTESİ ÇOK FAZLA"
• ‘Don Giovanni Operası’, Türkiye’de sadece İstanbul’da, Atatürk Kültür Merkezi’nde mi sahnelenecek?
‘Don Giovanni Operası’, her opera evinde sahnelenebilecek bir opera... Türkiye’de 6 opera evimiz var. Fakat özellikle Wagner ve Strauss gibi post-romantik ve aynı zamanda çağdaş eserlerin bazı sahnelenme tekniklerinde bazı değişiklikler olabiliyor. O yüzden teknik kapsamı en çok olan sahnenin Atatürk Kültür Merkezi olduğunu söyleyebiliriz.
"HER ZAMANA DAİR MESAJLAR BARINDIRIYOR"
• ‘Don Giovanni Operası’ dünyada en çok sahnelenen operalardan biri... Sizce bunun nedenleri nedir?
İçinde bulundurduğu unsurlar, psikolojik ve sosyolojik yapıları çok derin ve her milletten, her zamana dair mesajları barındırıyor. Zaten Mozart’ın ‘Don Giovanni’ eseri aynı zamanda büyük besteci Verdi ve büyük besteci Wagner’in de eserlerine ilham olmuş ve ondan sonra gelen kuşaklardaki çoğu besteciyi etkilemiş bir eser. Dramatik unsurları çok ön planda ve müzikle karakterin duygu akışı oldukça doğru örtüşüyor. Bu anlamda Mozart’ın dehasını hissediyoruz.
"DON GIOAVANNI'NİN HARİKASI DA BU"
• ‘Don Giovanni Operası’ hakkında özellikle bilmemiz gerekenler nelerdir?
‘Don Giovanni’ Fransız ihtilalinden önce; eşitlik, özgürlük, adalet kavramları üzerine çalışan bir karakter. “İnsan özgürdür, fikirleri özgürdür, insanın kendini ifade etme biçimi de kendine hastır.” ‘Don Giovanni’ bunun altını çiziyor o yüzden bu eser karşı tarafta yani dinleyende büyük bir heyecan yaratıyor. Çünkü insanoğlunu en çok çeken şeylerden biri, kendini daha rahat ifade edebilmesidir. Sahnede kendini rahat ifade edebilen ve "Özgürlüğün tadını çıkarın, kendi fikirlerinizin özgürlüğünün tadını çıkarın” diyen biri olunca da seyirciler çok heyecanlanıyor. O karakteri tutuyor ve devamlı izlemek istiyor. ‘Don Giovanni’nin harikası da bu...
"BİZ ÇOK MEMNUNUZ"
• Türkiye’de opera ve bale sanatına olan ilginin ne düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz? Son yıllarda bir artış olduğunu gözlemliyorum, doğru mu gözlemliyorum?
Biz çok memnunuz... 2200 kişi kapasiteli bir salonumuz var. 30 Kasım ve 6 Aralık temsillerimiz hemen doldu. Bütün biletler tükendi. Biz gençlerin ilgisini çekecek sahneleme tekniklerini de kullanıyoruz o yüzden gençlerin en çok ilgi gösterdiği ülkelerden biriyiz. İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak aynı zamanda 20 ve 30 yaş arasındaki gençleri de prodüksiyonlarımıza çekebildiğimiz için çok mutluyuz. O anlamda da çok önde koşuyoruz, dünyayla yarışır nitelikteyiz.
"ÇOĞALMASI ŞART"
• Atatürk Kültür Merkezi gibi kültür - sanat merkezlerinin da artması şart değil mi?
Tabii, çoğalması şart... İstanbul’da sadece Atatürk Kültür Merkezi’nde değil, Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi'nde ve aynı zamanda başka sahnelerde de etkinliklerimizi çoğaltıp İstanbul’un dört bir yanına yayılmayı ve aynı zamanda turnelerle de, Türkiye Kültür Yolu Festivalleri ile de eserlerimizi farklı şehirlere ve farklı seyircilere taşıma amacını güdüyoruz.
"TÜRKÇE ESERLER ÜRETEBİLMEMİZ ÇOK ÖNEMLİ"
• Opera ve bale kültürünün daha da yaygınlaşması için neler yapılabilir?
Sayın genel müdürümüz Tan Sağtürk’ün her zaman bizimle paylaştığı gibi kendi Anadolu medeniyetimize dönmemiz, tarihimizdeki bazı ögeleri öne çıkarmamız en önemli unsurlardan biri... Türkçe söylenen eserler üretebilmemiz çok önemli. Türk bestecilerin baleler üretmesi, orkestra eserleri üretmesi, operalar üretmesi, bizim gelecek kuşaklara daha sağlam bir opera ve bale kültürü daha doğrusu sahne sanatları kültürü bırakmamıza sebep olacak. Bu anlamda ulusal yaptığımız çalışmalar ulusal müziğimizle ilgili çok kritik, çok önemli ve bunlara ayırdığımız kaynaklar da çok önemli. Bu anlamda Kültür ve Turizm Bakanlığı bize tam destek veriyor. Biz de çalışmalarımızı bu doğrultuda geliştiriyoruz. Umarım kendi ulusal müziğimizi, kendi literatürümüzü daha da genişleteceğimiz bir gelecek elde ederiz. Tabii ki doğru ses ve görüntü kaydı da çok önemli. Bunları çekip geleceğe taşıyabilmek de çok önemli. Çünkü çocuklarımızın çocuk yaştan itibaren gençlik zamanlarına kadar bir sahneleme tekniğini veya sahnenin içindeki duygu akışını doğru algılayabilecek pozisyona gelebilmeleri için bunları tanıyor olmaları lazım.
ÇOK GÜZEL PRODÜKSİYONLAR ÇIKIYOR"
• Opera ve baleye hep bir ön yargı vardır. Belli bir kesimin anlayabileceği bir sanat dalı olarak görülür. Artık böyle olmadığını ve o ön yargının kırıldığını görüyorum.
Opera ve bale, halkla birlikte büyüyen, halkla birlikte olan bir sanat. Sadece belki geçmişte oluşturulan bazı ikonik yanlış algılamalar ya da yanlış algılar, yanlış yönlendirmeler olmuş olabilir. Opera sanatı halkla büyüyen, onun dinamikleriyle gelişen, konu başlıklarında insani duyguların olduğu, özlem, sevgi, aşk, ihtiras bulunan bir sanat. Bizim Yeşilçam’da geçen bütün melodramik konu başlıkları opera eserlerinde de var. Bütün Rus klasiklerinin içerisinde de bu kavramlar var. O yüzden bu da klasik bir sanat... Klasik bir sanat ne demek? İnsanın normal yaşamı içerisindeki herhangi bir duygu akışını ifade eden bir eser. Bu yüzden bu eserler, zamansız, bu yüzden 200 küsur senedir bu eserler sahneleniyor. Çünkü bunlar klasik... Bizim kendi Türk edebiyatımızın eserlerini de değerlendirip sahneye taşımadıklarımız var, ilerleyen zamanlarda bu hedeflerimizi de göreceksiniz. Seyircilerimizi temsillerimize bekliyoruz. Çok güzel prodüksiyonlar çıkıyor ve gelecekte de çıkacak. Özellikle bahar aylarında yeni prodüksiyonlarımız var ve hepsine bekliyoruz. Çok teşekkür ediyorum.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Caner Akgün Kimdir?
• Müzik çalışmalarına 1999'da girmiş olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı Çok Sesli Gençlik Korosu ve Alegria Oda Korosu'nda başladı. 2001'de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Opera-Şan Anasanat Dalı'na kabul edildi. Şan çalışmalarını Eralp Kıyıcı ve Prof. Mustafa Yurdakul ile yaptı.
• 2005 Ağustos ayında İtalya'nın Terni kentinde düzenlenen Scuola Hugo Wolf-Il lied tedesco atölye çalışmasına katıldı. Elio Battaglia ile yorum, Lucio Gallo ile şan tekniği, Erik Battaglia ile müzik yapısı üzerine çalışmalar yaptı ve G. Mahler liedleri üzerine yorum çalışması yaptı. 2006 - 2008 yıllarında Elio Battaglia ile Salzburg Mozarteum Akademisi'nde atölye çalışmaları yaptı. Vincenzo Bellini Oda Şarkıları üzerine yaptığı Yüksek Lisans tezini 2016'da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesinde bitirdi ve mezun oldu.
• 2006 Mayıs ayında Profesyonel Ses Derneği'nin düzenlediği Genç Ses Yarışması'nda üçüncülük ödülünü kazandı. 2007 Şubat Sedat - Güzin Gürel Eğitim ve Sanat Vakfı'nın düzenlemiş olduğu Lied Yarışması'nda Mansiyon ödülüne layık görüldü.
• 2007 Nisan ayında düzenlenen 9. Siemens Opera Yarışması'nda üçüncülük ödülünü kazandı. 2007 Kasım ayında Arnavutluk Tirane kentinde düzenlenen Marie Kraja Şan Yarışması'nda finale kaldı.
• 2008 Nisan ayında Alsancak Rotary Kulübü ve İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin ortaklaşa düzenlediği 1. Genç Solistler Yarışması'nda ikincilik ödülü aldı.
• 2011 Kasım ayında Caddebostan Kültür Merkezi'nde Vincenzo Bellini Oda Şarkıları konserini Türkiye'de ilk defa seslendirdi.
• 2011 Haziran ayında Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından Yılın En İyi Genç Kuşak Opera Sanatçısı seçildi.
• 2012 Eylül ayında 7. Leyla Gencer Şan Yarışması'nda finale kaldı.