Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Boris Johnson'dan kullanılmış araba alır mıydınız? sorusuna İngiltere ne yanıt verdi?

        Şaka gibi. Dışişleri bakanlığı makamına yükselmiş olsa da, siyasetin sıkıcı ortamında eğlencelik yerine geçen Boris - varlığı öyle laubali bir iklim yaratıyor ki, BBC bile bazen sadece ilk adıyla anıyor - Kraliçe’nin Başbakanı olacak. Başbakan Theresa May’in AB ile anlaşmayı parlamentoya bir türlü kabul ettiremediği için havlu attığı Brexit sürecini o yönetecek. Sık sık vurguladığı kadarıyla “Anlaşmalı, ya da anlaşmasız, 31 Ekim itibariyle Avrupa Birliği mutlaka terkedilmiş olacak…”

        Son kamuoyu yoklamasına göre Muhafazakar Parti liderliği yarışında Boris Johnson, rakibi Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ı açık ara geride bırakmış bulunuyor. 2017’de Tory’lere oy vermiş seçmenin yüzde 53’ü Boris’ten yana, yüzde 47’si “İdeal başbakan olur” diyor; Hunt’ı tercih edenlerin oranı yüzde 25’te kalıyor. Boris’in bir sonraki genel seçimde İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn’e karşı zafer kazanacağını düşünenlerin oranı yüzde 61. Brexit’i başarıyla kotaracağına dair puanı yüzde 69’a kadar varıyor. Hunt’ın Brexit becerisine güvenenlerin oranı ise sadece yüzde 11.

        Bu tablo, 21 Temmuz’da tamamlanacak seçimi Boris’in kazanacağı görüşünü iyice perçinledi. May’in yerini alacak lideri belirlemek üzere 6 Temmuz'dan itibaren 160 bin parti üyesi oy kullanmaya başladı. Yüzde 50 + 1 kazanmak için yeterli olacak.

        Ancak Muhafazakar Parti üyeleri ve seçmeni nezdindeki yüksek puan demokrasi denklemine oturmuyor. Çünkü yeni başbakanı seçecek kitle, 66 milyonluk nüfusun sadece yüzde 0.24’ünü oluşturuyor. Demokrasinin anavatanında ülkenin kaderi küçük mü küçük bir azınlığın elinde bulunuyor. Bir ankette, “Boris’ten ikinci el araç alır mısınız?” sorusuna bile yüzde 59 “hayır” cevabı çıkmasından belli ki, halkın yarısından fazlası zerrece güven duymuyor müstakbel başbakana. Belki şu fotoğrafta görülen aracın içi de, Boris’in pejmürde haline benzediği için olabilir…

        Siyasi yorumculara göre, referandumda halkın yüzde 52’sinin onay verdiği Brexit sürecinde son üç yılda yaşananlar nedeniyle demokrasiye olan güven zaten hasar görmüştü, Boris’in başbakanlığında iyice sarsılacak. Şu an “Boris’ten harika başbakan olur” diyen Muhafazakar Parti seçmeni bile sonunda anlayacak ki; kral çıplak.

        KİMİNE GÖRE EKSANTRİK, KİMİNE GÖRE ŞARLATAN

        Gazeteci ve siyasetçi olarak adı ilk duyulduğunda, özellikle 2008’de Londra Belediye Başkanı seçildiğinde bizim daha çok "Ali Kemal'in torunu" olarak ilgi alanımıza giren Boris Johnson soy kütüğü itibariyle gayet vakur durabilir de, kariyer basamaklarındaki hareketleri madrabazlığa daha yakın.

        “Osmanlı torunu” Boris, başta kraliyet ailesi üyeleri, soyluların ve sayılı zengin çocuklarının gittiği Eton’dan mezun oluyor, üstüne elit kültürün en üst seviyesi Oxford’u bitiriyor. Bu tedrisatla İngiltere’de bir baltaya sap olamasan bile “centilmen” olarak anılır, öyle saygı görürsün. Ama Boris Johnson söz konusu olunca, iyimser bakış açısıyla “eksantrik” bulanların yanı sıra, kamuoyunda kimilerince “şarlatan” diye tanımlanan, yetişkin görünümlü toraman bir şahsiyet çıkıyor ortaya.

        REKLAM

        Genç Boris, ailevi bağlantılar sayesinde The Times’da çalışmaya başlıyor, ancak asparagas haberleri yüzünden 1988’de gazeteden kovuluyor. Fakat ne hikmetse muteber; bir yıl sonra muhafazakar eğilimli Daily Telegraph’ın Brüksel muhabiri oluyor. Boris orada da palavralarına devam ediyor, “Avrupa Birliği, Alman erkeklerinin kondom ölçüsüne yeni düzenleme getirecek” tarzı, aslı astarı olmayan fakat sansasyonel haberler geçiyor.

        Buna rağmen – belki de sırf bu yüzden – BBC’den de büyük rağbet görüyor, programlara çıkarılıyor. Şovmen tarzında dile getirdiği tartışmalı fikirleri, yorumlarıyla siyasetin kasvetli havasını dağıtan eğlenceli bir figür olarak nam salıyor, seven seviyor. Uzun bir dönem Spectator dergisinde de editörlük yapan Boris Johnson’un karikatürize siyaset tarzı şimdi Downing Sokağı’na kadar uzanıyor. Medyada kimi kalemlerin “Siyaset ile eğlence dünyası, gerçeklerle hayaller arasındaki sınır tamamen çöktü” diye tanımladığı bir durum bu. Kurgu habercilik tarzını siyaset alanına taşıdığı, hakikatle hiç alakası olmayan, mesnetsiz bir popülist söylem tutturduğu yorumu yaygın.

        Özel hayatı da yeni bir bakış açısıyla değerlendiriliyor artık. Geçen ay sevgilisi Carrie Symonds’la evde çıngar çıkınca polis kapıya dayanmıştı malum. Her daim şen görünmesine karşın saman alevi gibi parladığı, öfkesine gem vuramadığı şeklinde haberler yayıldı. Hatta Sunday Times, Boris’in fazla renkli özel hayatını, şantajcıları harekete geçirebilecek bir “güvenlik riski” diye niteledi.

        YENİ BİR POPÜLİST DAHA SAHNEDE

        Brexit referandumunda arkadaşlarıyla birlikte kazandığı zaferden sonra AB ile yapılan anlaşmada Başbakan May ile anlaşmazlığa düşünce, geçen yıl Dışişleri Bakanlığı görevinden istifa eden Boris Johnson’ın milliyetçi popülist söylemi, Trump’la birebir uyuşuyor. Siyasi ve ekonomik alanda oluşacak onca badireye rağmen, AB’den kopuşla birlikte Britanya’nın Avrupa karşısında yeniden “büyük, ihtişamlı ve egemen” olacağını söylüyor. “Brexit, Trump’ın elinde olsaydı kısa yoldan hallederdi” derken, karşılık olarak Trump’tan iltifat görüyor. Trump’a göre Theresa May kendi sözünü dinlemediği için büyük hata işlemişti, Boris ise “harika bir başbakan olurdu…” İki lider arasındaki tek fark, Boris Johnson’ın ırkçı sayılabilecek fikirlerini Trump’ın aksine bodoslama değil, Latince özdeyişlerle de süsleyerek Eton tarzı daha sofistike bir dille ifade etmesi.

        Boris Johnson, 31 Ekim itibariyle Brexit’i başaracağında iddialı. Peki ama o şartlarda İrlanda barış süreci devam edebilecek mi? Avrupa Birliği’nde kalmakta kararlı olan İskoçya’nın bağımsızlık yolundaki adımları ne olacak? Bütün bu handikaplar şu an Boris açısından önem taşımıyor. Kervan yolda düzelir hesabı!

        KRAL ÇIPLAK, PEKİ KRALİÇE NE YAPACAK?

        Her ne kadar demokratik meşruiyeti olmasa da Boris, başbakan olacak. Ancak güvenoyu çantada keklik değil. Muhafazakar Parti, Parlamentoda dört sandalye farkıyla çoğunluğa sahip. Kendi parti saflarından da “anlaşmasız bir Brexit’e” itiraz edenlerin muhalefeti nedeniyle Boris Johnson kabineye destek bulamayabilir. Böyle bir senaryoda, daima tarafsızlık ilkesini koruyan Kraliçe’nin rolü önem kazanacak. Acaba yine tarafsız mı kalacak, yoksa Brexit sürecinde yaşanan huzursuzluğu da dikkate alarak müdahalede mi bulunacak?

        REKLAM

        Theresa May 24 Temmuz itibariyle huzura çıkıp görevi bıraktığında, halefi olarak büyük ihtimalle Boris Johnson’ın adını vermiş olacak. Bu arada Brexit karşıtlarının sokak gösterileri sürerken Kraliçe Elizabeth, Boris’i yeni hükümeti kurmakla görevlendirecek.

        Ancak Kraliçe'nin tercih ettiği başka bir ismi tayin etme yetkisi de var. 67 yıllık hükümdarlığında sadece iki kere başvurduğu bir yol. İlki, 1957 yılında Süveyş krizi sırasında yaşandı. Ağır hasta olan Başbakan Anthony Eden çekilince Kraliçe, Harold Macmillan’ı görevlendirdi. Oysa Muhafazakar Parti’nin tercihi Başbakan Yardımcısı Rab Butler’dan yanaydı. Kraliçe ise Churchill’in tavsiyesine kulak vermişti. 1963’te benzer olay tekrarlandı. Macmillan sağlık nedenleriyle görevi bıraktı, partinin adayı yine Butler’dı fakat Kraliçe, bu sefer de Macmillan’ın tavsiyesine uyarak bir İskoç asilzadesi olan Home Kontu Alec Douglas’ın başbakan olmasına karar verdi. Gerçi Muhafazakar Parti 1965’te bir tüzük değişikliği yaparak, parti genel başkanını aynı zamanda başbakan olarak seçmeye başladı ve Kraliçe’ye de sadece onaylamak kaldı. Ancak Brexit ortamında, her an her şey olabilir.

        Tarafsızlık ilkesi nedeniyle siyasi renk vermeyen Kraliçe’nin şimdi Boris’le ilgili hissiyatı tabii ki bilinmiyor. Zaten duygusal hayatıyla ilgili kesinlikle bilinen tek şey at sevgisi ve Corgi köpeklerine olan düşkünlüğü.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa