Beyoğlu'nda sahaflık yapan Sedat Yardımcı kitapla ilgili öyküsünü anlattı
Habertürk editörü Mehmet Şimşek'in bu haftaki 'Güzergâh'ı kitap tutkunlarının Beyoğlu'ndaki vazgeçilmez mekânlarından biri olan Gezegen Sahaf oldu. Sahaflık, internet kitapçılığı ve popüler yayınların tam ortasında bulunan Gezegen Sahaf'ın sahibi Sedat Yardımcı kitaplarla ilgili serüvenini anlattı
ABONE OLGalatasaray meydanından sağa kıvrılıp da İngiliz Konsolosluğu’nun çaprazına denk düşen Merih Lokantası yakın zamana kadar burada faaliyet gösteriyordu. Üniversite öğrencileri başta olmak üzere aşina yüzlere rastladığımız bu mekân kapanarak tarih oldu. Şimdilerde ise lokantanın alt bölümünde kitapseverlere hitap eden Gezegen Sahaf bulunuyor.
Gezegen Sahaf’ın kurucusu Sedat Yardımcı, soyadıyla müsemma kitap tutkunlarına ‘yardımcı’ olmayı bir yaşam tarzı olarak sürdürüyor.
Yardımcı’ya kitaplarla ilişkisinin nasıl başladığını soruyorum.
Şöyle konuşuyor:
1995 yılında İstanbul Üniversitesi Astronomi/Uzay Bilimleri okurken, çok kitap okuduğumuzdan dolayı Beyazıt meydanında tezgâhlar açılırdı. Çok zengin değildik ama hayatımızı idame edebilecek durumdaydık. Kitaplara para yetmiyordu. Son kuruşuma kadar kitaplara veriyordum. Bir arkadaşımın amcası Beyazıt meydanında kitap satıyordu. Ben de onun yanında başladım.
“ASTRONOMİ OKUDUĞUM İÇİN GEZEGEN İSMİNİ VERDİM”
Yardımcı Beyazıt meydanda Cumartesi Pazar kitap tezgâhını açmaya devam eder. 1999 yılında ‘Kitap Rehberi’ adında kitap dergisi çıkarmaya başlar. Her ay yeni çıkan kitapları bu dergide tanıtır. Bu işi 2002’ye kadar sürdürür. Eş zamanlı olarak yayıncılık, editörlük ve grafikerliği sürdürür. Kendisine GezegenSahaf isminin o zamanlar sabit bir yeri olmadığından dolayı mı verdiğini sorduğumda tahminimde yanılıyorum:
- Gezegen ismi astronomi okuduğumdan dolayı geliyor. Bu ismi 2007'de kullanmaya başladık. 1999-2000 yılında Beyazıt meydanındaki tezgâhlar kaldırıldı. O esnada editörlük, grafikerlik yaptım. 2002'de hoş olmayan sorunlar yaşadım. İzmir'e gittim. 2 sene orada kaldım, börekçilik yaptım. Askere gittim geldim baktım olmuyor, tekrar İstanbul'a ve kitaba geri döndüm.
“KİTAP MEZATLARININ POPÜLER OLMASINA VESİLE OLDUK”
Sedat Yardımcı ve kız kardeşi 2005 yılında Beyoğlu Mis Sokak’ta Broy Yayıncılık’ın yerinde şair, yazar ve yayıncı Seyyit Nezir’le anlaşıp mekânı ortak kullanmaya başlarlar. 1 sene sonra da Beyoğlu Aslıhan Pasajı’na geçer. Önce küçük bir dükkan kiralar sonra yan dükkanla birleşir, daha sonra da pasajın yukarısına geçer. Kitap mezatlarının öyküsü de burada başlar. 2010 yılında yukarı katta kitap müzayedeleri gerçekleşir. Üç haftada bir yapılır.
O günleri şöyle anlatıyor Yardımcı:
- İlk yaptığım müzayedelerdi. Ayda bir defa veya 3 haftada bir kez listeli yapıyorduk, yazıp çizip fotoğrafları paylaşılıyordu. Okurlara dağıtıyordum onları. Öyle 5-6 kez yaptık. Bu kadar popüler olmasında biz biraz vesile olduk zannedersem.
“KRİZDEN ÇIKIŞ FORMÜLÜ: HANGİ KİTABI ALIRSAN 1 LİRA”
2010 yılın sonunda oldukça yüklü bir vergi borcu çıkar. Dükkan Sedat Bey’in kız kardeşinin üzerinedir. Hacizler gelir, moraller bozulur. O dönemin parasıyla 30 milyon küsur borç vardır. Kitapları toptan satmayı düşünseler de bunun zaman alacağını bilirler. Sedat Yardımcı dahiyane bir fikir geliştirir. Formül şudur:
- Bütün kitapları 1 liradan satışa çıkaracağız. Hepsi 1 liradan satılınca 30 bin lira yapar, vergi borcunu öder, çeker gideriz diye düşündük. Haftaya başlıyoruz dedik. 500 liralık kitabı 1 liradan, 1000 liralık kitabı da 1 liradan satacağız. 20 bin lirayı kimseden alamayız ancak böyle toparlayabiliriz diye düşündük.
Proje tutar. Mezatlar başlar, kitaplar 1 TL’den satılmaya başlar. Okurlar akın akın mezatlara gelir. Daha sonra da okurlar kendi kitaplarını getirip satmaya başlayınca olay mübadeleye dönüşür. Hal böyle olunca da emeklerinin karşılığı olarak ufak bir komisyon ücreti alınır. Oradan gelen gelirlerle vergi borcu yapılandırılır ve taksit taksit ödenerek kriz aşılır.
“BUGÜN GEZEGEN KİTAP MEZATLARININ SEKİZİNCİ YILI”
2012’de tamamen düze çıkılır. Sedat Bey “Bu haberin yayınlanacağı gün bizim mezatımızın 8. Yıldönümü olacak” diye konuşuyor:
- İlk mezatımızı 2011 yılının 30 Aralık’ında yapmıştık. Kesintisiz devam ettik. Bir kere rahmetli babam vefat ettiğinde yapamadık, bir keresinde de 3 sene önce Atlas Pasajı’nın önünde bomba patlamıştı, yollar kapalıydı. 8 senede toplam 5 kez yapamadık. Gezi zamanında biber gazı atıldığında bile gözyaşlarımızı sile sile mezat yapardık biz.”
“MEZATLARIMIZ BİR ETKİNLİK HAVASINDA GEÇİYOR”
Sedat Yardımcı her Salı ve Cumartesi günü düzenledikleri mezatları şöyle tanımlıyor:
-Bizim mezatlarımız farklı. Biraz da kitap muhabbeti oluyor. Aynı zamanda etkinlik havasına bürünüyor. Genelde kemikleşmiş, oturmuş bir kitlemiz var. Her yaştan, meslekten, siyasi görüşten insan geliyor. Bazen yabancılar da geliyor”
Yardımcı’ya internetten kitap satışının rağbette olduğu günümüzde mezat gitmenin nasıl bir avantaj sağlayacağını merak ettiğimi söylüyorum.
Cevabı şöyle:
Günümüzde yaklaşık 650 kitapçı ve 7 milyon kitap var. Okur orada kayboluyor. Biz onlara 300-400 kitap sunuyoruz. Kitabı uygun fiyata alıyor. Piyasada 20 TL ise bizden 5 TL'ye alıyor. Hiçbir yerde bulamayacağı, satışı bile olmayan kitaplar çıkabiliyor. Bizim mezatlarımızın tercih etmelerinin çok yönü var.
“SAHAFLIK ÖLEN KİŞİDEN ÖLECEK OLANA SATMA İŞİ”
Biraz da sahaflık konuşalım istiyorum. Kitapları nereden edindiklerini, işlerin nasıl çekip çevrildiğini. Sedat Bey tüm içtenliğiyle cevap veriyor:
Okuyucular en büyük kitap kaynağımız. Bir rahmetli sahaf ustamız şöyle tanımlardı, "Sahaflık ölen kişiden alıp ölecek olana satma işidir" derdi. Biz ölen kişinin ailelerinden de alıyoruz. Kitabın modası geçmez. Sözgelimi Bilgisayar bir zaman sonra tarihi geçiyor artık kullanılamaz hale geliyor. Soba, raf öyle değil. Ama kitap öyle değil. Hurdacılardan alıyoruz. Çünkü kitapların satılabileceğini düşünmüyorlar, babası veya kocası öldüğünde çöpe atıyorlar. Hurdacılar denk gelirse kitapları oradan bize getiriyor. Kitaplar çöpe atılıyor.'Kitap sahafa düştü' diye kötü bir söz var. Hayır sahafa düşmedi, kitap sahafa geldi. Sahaf kitabın ulaşması gereken kişiye aracılık yapıyor.
“SADECE ESKİ KİTAP DEĞİL İKİNCİ EL KİTAP DA SATILIR”
“Sahaflık demek her tarz kitap satan kişi. Sahafla ikinci el kitapçı arasında çok ayrım yapamıyoruz. Sahaf demek sadece antika, Osmanlıca, Latince kitap satan değil. Evet bunları satması gerekiyor, elinde koleksiyon bulundurması gerekiyor, ama aynı zamanda ikinci el kitap da satar. Eskiden usta-çırak ilişkisiyle gidiyordu, o yüzden ben kendime sahaf da diyemiyorum” diye konuşan Yardımcı, geçmişte usta çırak ilişkisiyle yürüyen sahaflıkta usta rolünün internet olduğunu söylüyor:
- Eskiden bir kitabı çırak bulduğu zaman, ustası kitap hakkında bilgi verirdi. 'Bu kitap Vedat Türkali, Türk edebiyatının önemli ismidir, bu kitap ilk baskıdır. Bunun senin satış fiyatı 150 TL civarında olması lazım' derdi. Şimdi adam kitabı buluyor. Hemen Nadir Kitaba giriyor, fiyata bakıyor 150 lira, 145 yazıyor. Başkası aynı kitaba 95 yazıyor. Başkası geliyor bunun kapağı farklı diyor 45 yazıyor. 150 TL'lik kitap 45 lira oluyor.
“ŞİMDİKİ ÇIRAKLARIN USTASI İNTERNET VE NADİR KİTAP”
Benzer şekilde incecik kitap buluyor. Adam internete giriyor bakıyor kitap yok. Adamın ustası internet Nadir Kitap ya, ben buna 250 TL yazayım diyor. Şimdiki çırakların ustası internet. Eskiden Beyazıt'ta kitap sattığımızda 'O var mı, şu var mı' demezlerdi. Gelip incelerlerdi, görmediği kitapları, işine yaradığı kitapları alırlardı. Şimdi ise belli başlı 100 adet kitap var. Gelip sana 'o var mı, şu var mı' deniyor. Sahafta aradığını bulamazsın ama bulduğunu alacaksın. Burada gelip karıştıracaksın, kimi zaman kötü kitap da okuyacaksın. Yeni kuşak 100 kitap çerçevesinde dolaşıyor. Buradan nasıl farklı bakış açısına sahip insan çıkar, araştırmacı çıkar, dahi çıkar, bilim insanı, tarihçi, roman yazarı çıkar mı? Herkes aynı şeyi okuyor çünkü. Gelip, karıştıracak, 'bu nedir' çıkacak?”
KİTAP KURTLARINI ANLAMA KILAVUZU
Sedat Bey’e merak ettiğim bir konuyu daha soruyorum: Bir kitap kurdu nasıl anlaşılır?
Cevabı basit:
Kitap kurtları içeri girip adımını vurursa o kitap kurdu değil. Önce sana bakıyorsa olmaz. Sana ve dükkana bakıyorsa kitap kurdu. Sahaf demek sadece kitabı bilmek anlamında değil aynı zamanda esnaf olması lazım. Kitabın fiyatı 150 mi, onu isteyene de 150, istemeyene de 150. Gerçekten işe yarayabileceği düşündüğüne 50'ye de verebilir. Kimi zaman hediye bile edebilirsiniz. Çünkü o kitap ona yarıyor. O senin aradığını herkes arıyor. Hangi kitabın ne zaman geleceği belli olmuyor. Sen Melling'i arıyorsun, bir bakıyorsun başkası gelip, satıyor. Çok yapmak istemiyorum ama yapıyorum. Yanlış anlaşılıyor. Kitabın ederi 200 TL, o zannediyor ki, 50 Liraya almışım. Nadir'de var bak 200 TL'ye satıyor.
“HA KİTABI ÇALMIŞSIN HA PDF’SİNİ BASMIŞSIN”
Peki kitap hırsızları ve kitabı izin almadan PDF formatında basanlar?
Yardımcı bu soruma tartışmasız biçimde ‘emek hırsızlığı’ diyor ve ekliyor:
Emeğimi çalıyorlar. Geçmişten gelen alışkanlık ama, sahaftan, kitapçıdan alıyorsa emek hırsızlığı. Sen onun kiraya, elektriğe suya ayıracağından çalınır mı? 1 TL'lik dergi çalınır mı? Gelsin istesin benden. Çok mu pahalı? Gelsin benden alsın okusun, geri getirsin. Biz zaten her türlü kolaylığı sağlıyoruz.
Ha korsan kitap basmışsın ha korsan PDF yayınlamışsın aynı şey. Ama nedir, telifi geçmiştir, eski kitaptır ulaşılamıyordur onda problem yok. Koleksiyon değeri varsa orijinalini almak zorunda. Romanı PDF'den okursun ama araştırma kitaplarını PDF'den okumak çok zor bana göre. 80. sayfasındasın birden 25'e geri dönmen lazım. Sen onu sayfaları çevirerek yapıyorsun. Cep telefonunda, tablette bu zor olur bana göre.