Bakan Abdulhamit Gül'den 'açık cezaevi' açıklaması
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Ordu'da vahşice öldürülen Ceren Özdemir cinayeti hakkında, "Türkiye'de açık ve kapalı cezaevi yeni bir uygulama değildir. İhtiyaç olan bir çalışma yapılması da mutlaka yapılmalıdır" dedi.
Bakan Abdulhamit Gül, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakan Gül, Ceren Özdemir cinayetiyle ilgili olarak, "Acımız çok büyük. Ceren yavrumuza Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailesine başsağlığı diliyoruz. Her cinayet bizi derinden yaralanıyor. Bu tür hadiselerin yaşanmaması ortak dileğimiz. Cani açık cezaevinde yatarken 1 Aralık’ta firar ettiği anlaşılıyor ve hemen yakalama kararı çıkarılıyor. Polisler yakalamaya çalışırken bu menfur cinayet işleniyor. İki polisimizi yaralıyor. Allah’tan şifa diliyorum" dedi.
Bakan Gül sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle bu tür uygulama sonrasında da başsavcılığımız soruşturma için çalışmalarına başladı. Adli süreç takip ediliyor. Mahkemece tutuklanmıştır. Bu caninin hak ettiği cezayı alacağına inancımız tamdır. İdari soruşturma başlatılmıştır."
Bakan Gül, açık cezaevleriyle ilgili olarak, "Türkiye’de açık ve kapalı cezaevi yeni bir uygulama değildir. İhtiyaç olan bir çalışma yapılması da mutlaka yapılmalıdır" ifadelerini kullandı.
İYİ HAL RAPORUYLA GEÇMİŞ
Ordu’da 20 yaşındaki balerin Ceren Özdemir’in kalbinden bıçaklanarak öldürülmesine ilişkin yakalanan katil zanlısının cinayet hükümlüsü olduğu ve iki kez açık cezaevinden firar ettiği ortaya çıkmıştı. Konuya ilişkin konuşan Hukukçu Doktor Rezan Epözdemir, “İyi hal raporu verilirse açık cezaevine geçebiliyorsunuz. Burada da olağan süreç işlemiş ve açık cezaevine geçmiş. Bu iyi hal raporunu cezaevi idare ve gözlem kurulları otomatik uyguluyor. Adli ve idari bir olaya karışmadıysa, bir disiplin cezası almadıysa hemen iyi hal raporunu veriyor. Bu yeterli değil, bu haliyle hukuken ve fiilen kabul edilebilir mahiyette bir yaklaşım değil” diyerek, açık cezaevinden izne çıkan hükümlüyü kontrol altına alan kontrol ve denetim mekanizmasına da ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Ordu’da evine girdiği sırada 20 yaşındaki Ceren Özdemir kalbinden bıçaklanarak öldürülmüştü. Olayın ardından yakalanan katil zanlısının 2005 yılında işlediği cinayetten toplamda 23 yıl 79 ay 148 gün hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıkmıştı. 28 Ekim 2019 tarihinde Ordu Açık Ceza İnfaz Kurumu’na alınan zanlının, 1 Aralık’ta ise cezaevinden firar ettiği öğrenilmişti. Bu durum, ‘ceza infaz yasasında bir düzenleme yapılmalı mı?’ sorularını akıllara getirdi.
"İYİ HAL RAPORU OTOMATİK HAZIRLANIYOR"
Konuya ilişkin konuşan Hukukçu Doktor Rezan Epözdemir, “2005 yılında 14 yaşında bir çocuğu katletmiş olan bu cani, yaklaşık 14 yıl cezaevinde kalıyor. Kısa bir süre önce 5275 sayılı cezaevi güvenlik tedbirleri infazı kanun uyarınca çıkarılan yönetmelikle açık cezaevine geçiyor. Bu, Türkiye’de mevcut olan bir uygulama. Belki travmatik davalar ve dosyalarla kamuoyu bundan haberdar oluyor ama bu zaten mevcut olan bir uygulama. 10 yılın altında bir ceza aldıysanız 1 ay kapalı cezaevinde kalıyorsunuz. İyi hal raporu verilirse hakkınızda ve şartlı salıverilmenize 7 yıllık bir süre kalmışsa açık cezaevine geçebiliyorsunuz. Burada da olağan süreç işlemiş ve açık cezaevine geçmiş. Benim özellikle öteden beri savunduğum ve eleştirdiğim 2 tane mesele var. Bir tanesi, kapalı cezaevinden açık cezaevine geçerkenki iyi hal raporu meselesi. Bu iyi hal raporunu cezaevi idare ve gözlem kurulları otomatik uyguluyor. Şuna bakıyor, adli ve idari bir olaya karıştı mı, bir disiplin cezası aldı mı? Adli ve idari bir olaya karışmadıysa, bir disiplin cezası almadıysa hemen iyi hal raporunu veriyor. Bu yeterli değil. Bu haliyle hukuken ve fiilen kabul edilebilir mahiyette bir yaklaşım değil” dedi.
"TEMEL PRENSİP ISLAH VE REHABİLİTE ETMEK"
Epözdemir devamında, “Ceza infaz hukukunun temel ve evrensel prensibi, ıslah ve rehabilite etmektir, caydırıcılıktır. Hükümlüyü açık cezaevine geçirirken, ‘ıslah oldu mu’, ‘rehabilite oldu mu’, ‘suç işleme alışkanlığı devam ediyor mu’, ‘dışarıda yeniden suç işleme ihtimali var mı’ bunlara bakılmalı. Bütün bunları sosyolojik ve psikolojik açıdan irdeyelen inceleyen bir mekanizmayı hayata geçirmek lazım. Hemen hemen her olayda otomatik bu raporlar veriliyor ve böyle travmatik sonuçlar doğuyor. Pedagoglar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, eğitimciler, sosyal gelişimcilerin de içinde bulunduğu bu kurulun biraz daha bilimsel ve akademik perspektifli değerlendirme yapması lazım. Belki bunlara dikkat edilseydi ve hassasiyet gösterilseydi, bugün kamu vicdanını rahatsız eden bu travmatik, menfur olayla karşılaşmayacaktık. Bu genç kızımız hunharca vahşice katledilmeyecekti” diye konuştu.
“İKİNCİ DEFA VERİLMEMELİ”
Açık cezaevine geçen hükümlülerin 3 ayda 1 izne ayrılma hakkı olduğunu hatırlatan Epözdemir, “Diyelim ki cezaevinden salıverildi. İşte orada bir firar girişimi olduysa kapalıya alındıktan sonra yeniden açık cezaevine gönderilmemeli. İkinci defa açık cezaevine geçme hakkı hukuken ve fiilen kendisine verilmemeli. Çünkü zaten bu yetkiyi kötüye kullanmış, firar etmiş, böyle olunca kişinin suç işlemeye devam ettiği, ıslah olmadığı, dışarıda yeniden suç işleme ihtimali çok net. Bunu engelleyen hukuki bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılmalı ki böyle hunharca vahşice cinayetler işlenmesin. Suç işlemeyi alışkanlık haline getiren suçlular, dışarıda başkaca yeni suçlar işlemesin” dedi.
“DENETİM VE KONTROL MEKANİZMASI HAYATA GEÇİRİLMELİ"
“Hükümlünün salıverildiği dönemde yeniden suç işleyip işlemeyeceğini kontrol altına alan, ıslah olup olmadığını kontrol altına alan denetim mekanizmasına da ihtiyaç var” diyen avukat Rezan Epözdemir, “Bu bir adli kontrol benzeri denetimli serbestlik tedbiri olabilir. Açık cezaevinde olup da 3 ayda 1 dışarıya çıkma hakkını kullanan hükümlülerin dışarıda geçirdiği sürede, yeniden suç işleyip işlemeyeceklerine ve ıslah olup olmayacaklarına dair mutlaka ceza infaz hukuku sistemimizde bir denetim ve kontrol mekanizmasını hayata geçirmemiz lazım” ifadelerini kullandı.