Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar: Fırat'ın doğusu harekatı baskın harekatı olabilir
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirdi. Ağar, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapmayı planladığı harekat için "Baskın harekat olabilir" dedi. Ağar, İsrail'in Suriye'de daha fazla etkin olmaya başladığına dikkat çekerken, "Astana süreci tehlikede" uyarısında bulundu...
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in görüşmesinde sözü edilen “Adana Mutabakatı” üzerinden Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi. Ağar, Suriye’de İsrail’in son dönemde artan saldırılarına dikkat çekerek, “Rejimin çatısı altındaki kuvvetlerle, İran yanlısı kuvvetler arasında çatışma yaşanıyor. İsrail’in Suriye’de İran’ı vurmasına, Rusya’nın pasif kaldığı gözüküyor. Ne S-300’ler ne de S-400’lerin aktif olmadığı gözüküyor. Rusya, İsrail eksenli bazı görüşmeler yaptığı ortaya çıkarken, İran’ın etkisinin zayıflamasıyla bazı hamleler yaratmak istiyor. Suriye’nin daveti üzerine Rusya’nın bunu kullanarak etki alanlarını derinleştirmeye çalıştığı, diplomasiyle de iyi kullanmaya çalıştığı gözüküyor” dedi.
Suriye merkezli Rusya, İsrail, İran ve Türkiye’deki gelişmeleri haberturk.com'a değerlendiren Abdullah Ağar, Erdoğan ile Putin’in görüşmesinde ortaya çıkan “Adana Mutabakatı”ndan ziyade21 Aralık 2010'da dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim arasında imzalanan ve 9 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarakTBMM'de gönderilen anlaşmaya dikkat çekti.
“ARZU EDİLEN SONUÇ ALINAMADI”
“‘Adana Mutabakatı’ ’98 menşeli. Öcalan’ın Türkiye’nin eline geçmesiyle ilgili rejimde Atilla Ateş Paşa’nın yarattığı bir etki ortaya koydu” diyen Ağar, “Öcalan, o sürecin sonrasında bir şekilde Türkiye’ye teslim edilmişti. Ondan sonraki süreçte Suriye ile Türkiye arasında terörle mücadele konusunda bazı yakınlaşmalar söz konusu oldu. Ancak Suriye de istikrarsızlıklarla da boğuşan bir ülke olduğu için arzu edilen sonuç da alınamadı” ifadelerini kullandı.
Ağar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Putin ’98 tarihli anlaşmaya gönderme yaptı ama9 Şubat 2011'de yapılan anlaşma var. O anlaşma metinlerine bakılması gerekir diye düşünüyorum. 2011’de somut göndermeler var. Adana Mutabakatı’nı da kapsıyor. Orada Türkiye’nin sınırı aşan alanlarda bir harekat düzenlemesiyle ilgili bir gönderme yok ama buna şu anda gerek yok. Şu an iç istikrarını kaybetmiş bir coğrafya var. Türkiye burada uluslararası hukuktan ve Birleşmiş Milletler’in ilgili maddelerine bağlı olarak harekat icra edebilir. Türkiye etki ortaya koyabilir. Putin de ‘hem nahına hem mıhına’ diyerek bunu kabul etti. Rusya burada ‘ABD’nin varlığı illegaldir’ diyor, ‘Türkiye’nin kaygılarını da anlıyoruz’ diyor. Suriye’nin içinde bulunduğu durum, Türkiye’nin sahada bulunmasına meşruiyet kazandırıyor.”
“RUSYA, ABD’NİN YARATTIĞI FIRSATI KULLANMAK İSTİYOR”
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararı sonrası Rusya’nın Suriye’de etki alanını derinleştirmeye çalıştığına dikkat çeken Abdullah Ağar, “ABD ‘Çıkıp gideceğim’ dediği zaman, Rusya böyle bir fırsatı kullanmak istiyor” dedi.
İSRAİL’İN SURİYE’DE İRAN’I HEDEF ALMASI
“Geçen hafta sonu İsrail’in Şam kırsalında gerçekleştirdiği son saldırılarda ‘daha öncekilerde olduğu gibi’ İran’ın bölgede konuşlu Kudüs Tugaylarını, Hizbullah’ı ve İran’ın vekillerini hedef aldığı ifade edildi. İsrail, bu son saldırılarına: işgal altında tuttuğu Golan Tepelerine atılan ve Demir Kubbe tarafından durdurulan füzeyi gerekçe gösterdi. Bu saldırılarda mesajın genel muhatabı elbet İran’dı, ama özel muhatabı bir kez daha Kudüs Tugayları’nın komutanı Kasım Süleymani’ydi” diyen güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, İsrail’in Suriye’de İran’ı vurmasının arka planını anlattı.
Ağar şu ifadeleri kullandı:
“Kasım Süleymani’nin İran’ın Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan başta yurtdışı operasyonlarını yürüten kişi olduğunu hatırlatma fayda var. İsrail’in bir önceki Şam’a kırsalındaki hedeflere yönelik İsrail saldırılarında da bizzat Kasım Süleymani’nin hedef alındığı ifade edilmiş, aynı güncede hayatta olduğunu gösteren kinayeli ve alaycı bir göndermeyle Kasım Süleymani Tahran’dan bir fotoğraf karesi paylaşmıştı. Belli ki Kasım Süleymani üzerinden kurulan Tel Aviv-Şam-Tahran denklemi var. Ama denklemin en önemli öznesi artık Moskova. Çünkü İran ve İsrail arasında Suriye topraklarında yaşanan bilek güreşinde Moskova’nın alacağı pozisyon ve tutum, özellikle İsrail saldırıların engellenmesinde Rusya’nın inisiyatifindeki hava savunma sistemlerinin üreteceği etki üzerinden Rusya-İran ilişkilerinin geleceği, dolayısıyla Astana ve Türkiye bağlamı, küçük grubun doğrusal ve asimetrik, saha ve diplomasi çalışmalarıyla birlikte Fırat’ın batısının kimyası-şekillenmesi adına büyük değer taşıyor.”
“RUSYA ETKİ ALANINI DERİNLEŞTİRMEK İSTİYOR”
İsrail’in saldırılarında Rusya’nın S-300 ve S-400’lerini aktif etmemesine dikkat çeken Ağar, “Belli ki artık Ruslar, gelişen yeni konjonktür eşliğinde, ‘İran’a çokta angaje olmadan!’ Rus menşeili hava savunma sistemlerini sadece Rus menfaatlerini korumak, geliştirmek ve belki de değiştirmek için kullanıyor” dedi.
Ağar, “Rusya, İsrail eksenli bazı görüşmeler yaptığı ortaya çıkarken, İran’ın etkisinin zayıflamasıyla bazı hamleler yaratmak istiyor. Suriye’nin davet etmesi üzerine Rusya’nın bunu kullanarak etki alanlarını derinleştirmeye çalıştığı, diplomasiyle iyi kullanmaya çalıştığı gözüküyor” diye konuştu.
Rusya’nın askeri ve politik bir zemin üzerinde konumlanmasına dikkat çeken Ağar, “Hem Türkiye’ye güzel konuşuyor, hem de YPG/PKK’ya karşı konumlanıyor. Askeri bir politik zemin üzerine çalışıyor. Bazı ülkeler arasında değişen ve gelişen işbirlikleri ve ayrılıkları söz konusu. İsrail’in artık topa çok daha fazla girdiğini görüyoruz, kendisini daha fazla gösteriyor. Rejimin ‘kapanın elinde kaldığı’ bir fotoğraf var” dedi.
“ASTANA SÜRECİ TEHLİKEDE!"
İsrail’in harekete geçmesi sonrası Astana sürecinin de tehlikeye girdiğini söyleyen Ağar, “İran giderse Astana çökmüş olur. İdlib meselesinde de kırılganlıklar var. Pasif kalırsak süreç bizim istediğimiz gibi şekillenmeyecek” dedi.
“TÜRKİYE GEÇ KALMAMALI”
“Burada mesele sadece Suriye değil” diyen Ağar, “Burada mesele Irak. Irak ile İran’ı birlikte okumak gerekiyor” dedi. Ağar, Türkiye’nin Suriye’de pozisyon almakta geç kalmaması gerektiğini vurguladı.
“Türkiye sahada yapacağı hamlelerde ve diplomaside geç kalmamalı” diyen Ağar. “Kenarda kalırsa, ‘Trump tehdit etti’ diye durursak geç kalırız. Trump’ın kurduğu cümleler üzerinden harekatı erteliyoruz. Biz bir şekilde Suriye denklemlerini etkileyecek saha ve diplomasi etkisi kuramazsak oyun bizsiz kurulacak. Bizim kenarda kalmamamız gerektiğini düşünüyorum. Siyasi veya askeri strateji ortaya konulmalı” diye konuştu.
FIRAT’IN DOĞUSU HAREKATI
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları öncesinde de “Bir gece ansızın gelebiliriz” cümlelerinin kurulduğuna dikkat çeken Ağar, “Türkiye baskın tarzı bir harekatın peşine düşmüş olabilir. Ben böyle okuyorum. İki harekatta da muğlak ifadeler kullanılırken, ‘bir gece ansızın’ harekat yapıldı” ifadelerini kullandı.