Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Dünyada kaç kişiye yer var?

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Bütün dünya medyasında dünya nüfusunun 7 milyara çıkması manşetlere taşındı, 7 milyarıncı bebekler ekranlarda boy gösterdi. Fakat uzmanların endişesi o ki, nüfus artışıyla dünyadaki kaynaklar arasındaki ters orantı nedeniyle, 10 milyarıncı bebeğin doğumunu kutlayamayabiliriz.

        0-1800 yılları arasında dünya nüfusu 1 milyara çıktı. 1900-1999 arasında ise bu sayı 1.6’dan 6 milyara fırladı. Bundan sonra ise sadece on yıl içerisinde, 2000-2011 yılları arasında, 6 milyardan 7 milyara ulaştı.

        Şu andaki büyüme hızıyla yeryüzü nüfusuna her yıl yaklaşık 78 milyon insan ekleniyor. TÜİK rakamlarına göre, Türkiye nüfusunun 31 Aralık 2010 itibarıyla 73.7 milyon olduğu düşünülürse, küresel nüfus her yıl en az bir Türkiye kadar artıyor. Bu büyümenin neredeyse tamamı, yani nüfusa eklenen her 100 kişiden 97’si, azgelişmiş ülkelerde görülüyor.

        Dünya genelinde ortalama yaşam süresi 1950’de 48 iken, bu rakam bugün 69’a çıktı. Birleşmiş Milletler’in (BM) nüfus dairesi verilerine göre eğer mevcut nüfus artış hızı devam ederse dünya nüfusu 2050 yılında 9 milyarın üzerine çıkacak ve yüzyılın sonunda da 10 milyarı aşacak. 2040 yılına gelindiğine Hindistan’ın 1.4 milyar ile dünyanın en kalabalık ülkesi olacağı öngörülüyor. Bu ülkeden bir çarpıcı rakam daha: Hindistan’da dakikada 43 çocuk doğuyor!

        Dünya bu nüfusu ne kadar daha taşıyabilir? Doğal kaynaklar nüfus artışının gerisine mi düştü? Öte yandan sürdürülebilir ekonomi politikaları ve bununla uyumlu teknolojik atılımların bu yükü hafiflettiği de göz önüne alınırsa endişeler yersiz mi? Dünya nüfusunun astronomik artışı ve doğal kaynakların yeterliliği meselesi konunun uzmanlarıyla bugünün polemiğinde...

        'Dünya 13 milyara kadar nüfusu kaldırır kaynaklar yeter'

        Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü PROF. DR. TUNCAY NEYİŞÇİ

        10 milyarıncı bebeği göremeyebiliriz diyenlere katılmıyorum, yapılmış hesaplar var. Bu dünya 13 milyar insana kadar kendisini götürebilir. Gelişmiş ülkeler nüfus kontrolü diyorlar bize, aile kontrolü diyorlar. Türkiye’nin doğusunda nüfus hızla artıyor, batısında azalıyor. Nüfus, ekonomik gelişmişlikle ilgili bir şey. Gelişmiş ülkeler bunu söyletmek istemez, o zaman kendilerine dokunur ucu. Politik boyutu da var bunun, bize doğum kontrolü yapın derler ama kendileri nüfusu artırmak için teşvik ederler.

        13 milyarda dünya nüfusu sabitlenecek. Nasıl Almanya’nın nüfusu sabitlendiyse, Amerika’nın nüfusu sabitlendiyse... Yapılan hesaplar onu gösteriyor. Yani nüfus 13 milyar civarına gelecek ve dünya nüfusu bunu kaldırabilecek. Mevcut kaynakların hepsi yetecek. Bugün de yetiyor sular. Ama gelişmiş ülkeler bu kaynakların çoğunu kendi ticari amaçları için kullanıyorlar. Yoksa dağıtırsanız herkese yetiyor. İşte bakın Hollanda’da tereyağı yığınları var, öbür tarafta insanlar Somali’de açlıktan ölüyorlar. Gıdasızlıktan değil, gıdanın adil dağıtılmamasından kaynaklanıyor. Suyun adil dağıtılmamasından kaynaklanıyor. Bütün bunların hepsine de yeni bir devlet anlayışı, yeni bir insan anlayışı, yeni bir davranış biçimi gelecek. Nüfus sayısal olarak o kadar önemli değil.

        'Birkaç dünya varmış gibi yaşıyoruz, 10 milyar olabilmemiz zor'

        Doğa Derneği Genel Müdürü GÜVEN EKEN

        Mevcut kaynaklar da halihazırda yetersiz zaten. Hepimiz ABD vatandaşı gibi yaşasak 3.5 dünya lazım. Hepimiz Avrupa vatandaşı gibi yaşasak 2.5 dünya lazım. Bütün dünya Türk vatandaşı gibi yaşasa da 1.7 dünya lazım. Ortalama ise 1.6. Dünyada herkes 1.6 dünyalık yaşıyor, tüketiyor. Halihazırda fazladan dünya varmış gibi yaşanıyor. Her bir insanın tükettiği miktarın büyüklüğünün artmasıyla iş tümüyle çıkmaza sürükleniyor. Sadece insan nüfusunun artması değil temel sorun, herkesin ihtiyacından fazlasını tüketmesi en büyük sıkıntı. 10 milyar bence çok iyimser bir tahmin, o rakama ulaşmamız çok zor.

        'Yapılacak bir şey yok deyip çekilemeyiz'

        Türkiye Çevre Vakfı Genel Sekreteri ENGİN URAL

        Çeşitli spekülasyonların mutlaka haklılık payı var. Ancak rakam vermek, ‘şu yılda şu olacak’ diye bir tahminde bulunmak bence pek gerçekçi değil. Hızla artan nüfusa yeryüzünün kaynakları ne kadar cevap verecek? Yeryüzü kaynakları ihtiyaçları ne kadar karşılayacak? Artık bütün insanlık ve Türkiye bu konuyu gündeminde tutmalı. Nüfus artışının üzerinde ciddiyetle durarak tahminleri, projeksiyonları, planları gerçekçi bir gözle görerek, yakın gelecek veya uzak gelecek o tartışma konusu, kaynakları daha fazla tahrip etmemenin dolayısıyla çevreyi daha fazla tahrip etmemenin gerekliliğini kabul etmeli. Nüfus artışına bakıp karamsar bir tablo oluşturulup, “yapılacak bir şey yok’’ demek yerine, insanlığın bu tabloyu ciddiye alarak, bundan sonra atılacak bütün adımları ona göre atarak, hesaplarını, planlarını bu gerçeği dikkate alarak hazırlama alışkanlığını edinmesi lazım. Böyle yaparsak tabloyu olumlu bir hale dönüştürebiliriz. Bunları yaparsak 10 milyarıncı ya da 20 milyarıncı bebeği de görür müyüz onu da Allah bilir.

        'Bindiğimiz dalı kesiyoruz'

        Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. UYGAR ÖZESMİ

        7 sayısı anlam yüklüdür. Burada ne 007 James Bond’dan ne de İstanbul’un 7 tepesinden bahsediyoruz… Konumuz yaşam ağacının 7 dalı, 7 deniz, 7 günde yaratıldığı söylenen dünyamızda şu anda yaşayan 7 milyar insan. Yaşam ağacının dalları ise 7 milyarı kaldırmıyor, çatırdıyor! 7 milyarıncı bebek pazartesi doğmuş olabilir ama Eylül 27’ye geldiğimizde o yıl dünyanın üretebildiklerinin hepsini tüketmiş oluyoruz ve geri kalan 3 ayda ise bindiğimiz dalı kesiyoruz. Şu anda Yeni Ekonomi Vakfı’nın hesaplarına göre bizi ancak 1.3 ila 1.5 dünya kaldırır. Türkiye’de ülke topraklarının bize verip verebileceğinin neredeyse iki katını kullanıyoruz, ülkemizi hızla tüketiyoruz, her yerde kömürlü termik ve nükleer santrallara, HES’lere, taş ocaklarına kısaca her türlü doğa katliamına karşı seslerin yükselmesine şaşmamalı. Artık Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan dev ülkeler bile kendi kapasitelerinin üstünde yaşıyor ve gitgide de arayı açıyorlar… Onlar da bir Avrupalı ve Amerikalı kadar “tüketmek” istiyor. Üstelik 7 milyar insanın çoğu da Asya’da, herkes bırakalım Amerikalıları, Türkler gibi tüketirse dünyanın sonu geldi demek. Dünyanın kendini kurtarması için bir an önce Greenpeace’in önerdiği yenilenebilir enerji ve verimliliğe dayalı enerji devrimini hayata geçirmesi, hangi kıtadan ve ülkeden olursa olsun enerjiye ulaşım hakkını almasi gerekiyor. Bunun yanında dünyadaki temel ihtiyaçlara yani temiz hava, su, yemek, barınak, sağlık ve eğitime, özellikle de kadınların eğitimine ulaşımı şart. Bunlar sağlanırsa o zaman dünya nüfusu ve tüketim düşer. Bu haklar ise zehirli kimyasallardan arındırılmış, atık üretmeyen yani döngüsel tarımsal üretim, yapı ve endüstriyel süreçlerle sağlanmalı. Elimizi çabuk tutarsak dal kırılmadan yaşam ağacı dirilir.

        'Tasarrufa dönersek korkulacak bir şey yok'

        Ege Üni. Çevre Sorunları Uyg. ve Arş. Merkezi Müdürü Prof.Dr. ÜMİT ERDEM

        Bence dünya bu nüfusa yeter. Nüfus artışından çok rantçılardan korkmak gerekir, plansız, programsız ve eşitliksiz giderse korkmak gerekir. Onun için sürdürülebilir bir dünya için bilinçlenme gerekir. Bilinçlenmeyi başarabilmek için de sürdürülebilir ahlak ya da etik gerekir.

        Dünyanın her yerine fabrika kurmak diye bir şey yok. Dünyanın artık toparlanıp nerelerin tarım için kullanılması gerektiği hakkında karar vermeli. Biz bilim insanları olarak hiçbir zaman ekonomiye karşı değiliz ama madenin bulunacağı yerde dünyanın en önemli yeşil dokusu bulunuyorsa burada oturup iki kere düşünmek gerekir diyoruz.

        Buzullar erimeye başladı, seller sular daha çok ortaya çıkar hale geldi. Biz ekolojik sistemi dengede tutmak zorundayız. Eğer ekolojiyi doğru kullanmazsak ekonomi yaratamayız, ekonomi doğal kaynak olmadan yaratılamaz. Doğadan temiz hava, temiz su, temiz toprak alıyoruz, sonrasında bunları en kirletilmiş vaziyette ekolojiye geri veriyoruz. Şu anda dünya 1996 yılından beri cepten yiyor biz buna ekolojik kapasite, (biyo kapasite-yaşam kapasitesi) diyoruz ve 96’dan bu yana dünyanın yaşam kapasitesi giderek düşüyor. Biyo kapasitenin artırılması için yapılacak şeylerden birisi bilinçli bir biçimde hareket etmektir. Bu bilincin içinde insanoğlunun ilgisini bir şey daha çekiyor; vahşi tüketim içerisindeyiz. Tüketim çeşitlendi, alışveriş çeşitlendi, insanlar tükettikçe, talep varsa ekonomi olayların üstüne gidiyor. ‘Kullan at dünyası’ndan tekrar ‘kullan, dönüştür, tasarruf et dünyası’na geri dönmemiz lazım. Eğer bu şekilde hareket edersek ve birçok bilim adamı da aynı şeyleri öneriyor, dünya korkulacak bir geleceğe doğru gitmez.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa