Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Sağlıklı Beslenme Obezite mi yoksa kanser mi daha tehlikeli?

        Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğinde, Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi tarafından Harvard Üniversitesi’nde geçen hafta II. Metabolizma ve Yaşam Sempozyumu düzenlendi. İnsan vücudunda kolestrol mekanizmasının çözümlenmesini sağlayan buluşlarıyla 1986’da Nobel Tıp Ödülü’nü alan Michael Brown ve Joseph Goldstein’ın konuşmalarıyla başlayan Harvard Üniversitesi Memorial Hall’deki sempozyum vesilesiyle MIT, Berkeley ve Harvard Üniversitesi’nde önemli çalışmalar yapan 3 Türk bilim insanıyla bir araya geldik. HT Cumartesi'nden Sema Ereren'in haberi...

        ‘KRONİK HASTALIKLARIN 2025’TE KÜLFETİ 50 TRİLYON DOLAR OLACAK’

        REKLAM

        Prof. Gökhan Hotamışlıgil (Harvard Üniversitesi-Sabri Ülker Metabolik Araştırmaları Merkezi Başkanı)

        Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi’nde neler yapıyorsunuz?

        Kronik ve metabolik hastalıkların altında yatan mekanizmaları anlamak, toplum sağlığına yönelik tehditlerle mücadele için yeni tedavi yollarını belirlemek amacıyla bilimsel araştırmalar yapıyoruz.

        Sözünü ettiğiniz hastalıklara iyi beslenmeyle savaş açılabilir mi?

        Vücudumuzun muazzam bir direnç gücü var. İlk 20 sene kurşun geçirmez. Ancak ilerleyen yıllarda kifayetsiz kalır. Diğer yandan iyi beslenmeyle genetik kodlar bile kırılabilir. Özellikle erken çocukluk ve hamilelik dönemleri çok hassas.

        Kronik hastalıklarla ilgili kat edilen yol?

        Kronik hastalıkların 2025’te dünyaya külfeti 50 trilyon dolar olacak ki bu çöküş demek. Sene başında 11 kişiden 1’i diyabet hastasıyken şimdi bu rakam 10.5... Pek yakında da 10 olacak.

        REKLAM

        Harvard’da olmayı hayal eder miydiniz?

        Tahmin etmiyordum. Amerika’ya klinik için geldim ama zamanla sıkıldım. Öyle bir hisse kapılmıştım ki “Günde 10 tane hasta baksam, ömrüm boyunca 10 bin kişi eder. Yüzde 10’una yardım edebilsem bin kişiye faydam dokunur. Ama 30 sene bilimle harcasam sonunda çok daha büyük eser bırakma imkânım olabilir” diyordum.

        Bilim insanı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

        Heyecan duymalısınız. Haftada 90-100 saat çalışmak lazım. Ancak bazen laboratuvardan zorla gönderiyorum çocukları. Aksi halde zihin, ruh daralıyor.

        “Beslenme denince sadece yediklerimiz algılanıyor, oysa hücrelerin beslenmesi şart” diyorsunuz.

        Beslenme sadece yemeği çağrıştırıyor. Oysa tüm sistemin, organların beslenmesi var. Mesela nefes aldığınızda sadece akciğer akla geliyor, oysa göz de yumurtalıklar da nefes alır.

        REKLAM

        Sizi en çok heyecanlandıran ve ürküten şey ne?

        Bazı çalışmalarımızın olgunluk dönemi geldi, çok heyecanlıyım. Aklımı kaybetmek en büyük korkum! Bir de neşemi kaybetmek.

        Obezite mi kanser mi sizi daha çok korkutuyor peki?

        Kanser beni daha çok ürkütüyor.

        Süper hücre sayesinde bir gün ölümsüzlük mümkün olacak mı ve bu dünyada kaosa sebep olmaz mı?

        Ölümsüzlük yakın gelecekte mümkün olacak bir şey değil. Kaos yaratabilir. 200-300 yıl yaşamak beni heyecanlandırmaz.

        Merkezdeki odalardan birindeki tablolar dikkatimi çekti...

        3 tablo var, ablama aitler. İlki emzirme temalı. Müthiş bir transformasyon ama yağ dokusu olmadan emziremezsiniz. İkinci tablo “Yağ dokusu yoksa üremenize, ruhsal-zihinsel sağlığınızı, metabolizmayı korumanıza imkân yok” mesajı içeriyor. Aşırı zayıflığa dikkat çekiyor yani. Sonuncusuysa fazla yağ dokusuna vurgu yapıyor ki o da sıkıntı.

        REKLAM

        ‘ŞİŞMANLIK-KANSER İLİŞKİSİNİ ANLAMAYA BAŞLADIK’

        Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılmaz (Massachusetts Institute of Technology-MIT)

        MIT’de kendi laboratuvarınız var. Harvard’da da patolog hekim olarak da çalışıyorsunuz. Orucun bağırsak kök hücresi fonksiyonlarını artırdığına dair bir araştırmanız oldu.

        Bilhassa yaşlanınca bu çok önemli. O dönemde bağırsak kendisini gençliğindeki gibi yenileyemez. Oruçta kök hücre vücuttaki yağını kullanır.

        Düşük kalorili beslenme modeli hakkında ne düşünüyorsunuz?

        150 yıldır doku yenilenmesini artırdığı, kanseri önlediği için düşük kalorili beslenme modellerinin faydalı olduğu biliniyor. Ancak şişmanlık son 30 yılda arttı. Dahası şişmanlık ve kanser ilişkisini anlamaya başladık. Yağlı beslenme sonrasında şişmanlayınca yağ bağırsaktaki kök hücrenin fonksiyonunu artırıyor. Hücre çok fonksiyonlu olunca, çok bölünmeye başlayınca mutasyona uğrayıp kansere dönebiliyor. Kök hücre mutasyona uğradığında kansere yol açan en önemli hücre çeşidi. Yağlı besin kök hücreyi artırdığı için kansere yakalanma olasılığını artırabiliyor. “Devamlı yağ yiyin” diyenler var ama dengeli beslenmek şart.

        REKLAM

        Obezite ve kanser... Hangisi daha ürkütücü?

        Obezite beni daha çok ürkütüyor. Büyük artış var. Çocuklarda da. Yan etkilerini yıllar sonra alacağız. Mesela diyabete, kalp hastalığına yol açıyor.

        “Uzun saatler aç kalmak faydalı olabilir” dediniz. Peki ara öğün...

        Bir diyabet hastası kan şekerini sabit tutması gerektiğinden sık sık yemek yemek zorunda. Ama genç ve sağlıklı biriyseniz öğün atlamak faydalı olabilir.

        Organik beslenme faydalı mı?

        Faydalı olduğuna inanıyorum. Biz de ailecek organik besleniyoruz. Hazır gıdalar da fazla şeker gibi zararlı.

        Peki GDO?

        Emin değilim. Dünya nüfusu arttıkça GDO’ya ihtiyaç artacak. Ama organik yiyerek şişmanlamak GDO’dan zararlı.

        Kanser ve beslenme 5. Sabri Ülker Bilim Ödülü “Hastalıklarda Kök Hücrelerin Diyetle Kontrolü” başlıklı projesiyle Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılmaz’ın oldu. Yılmaz, araştırmasında özellikle beslenme bozukluğu durumunda ve yaşlanma sürecinde oluşabilecek kanser ilişkili sorunların tedavisinde farklı beslenme tiplerinin bağırsak kök hücrelerinin biyolojisini nasıl etkilediğini ortaya koydu.

        REKLAM

        ‘SONSUZ GENÇLİK MÜMKÜN AMA ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ’

        Yrd. Doç. Dr. Elçin Ünal (University of California Berkeley)

        Berkeley’deki laboratuvarınızda mayoz bölünme üzerine çalışıyorsunuz. Nasıl gidiyor?

        Bu, yumurta ve spermin yapılmasını sağlayan bir hücre bölünmesi... Model olarak kullanıyoruz ve sorular soruyoruz. Buradan yola çıkarak hücresel yaşlanmayı değiştirmeye çalışıyoruz. Genler nasıl kontrol ediliyor; bu bölünmede onu da araştırıyoruz. Temel amacımız hücresel yaşlanmayı anlayıp geriye çevirmeyi başarmak.

        Sonsuz gençlik mümkün mü?

        Sonsuz gençlik teorik olarak mümkün ama mekanizmasını anlamaya çalışıyoruz. Daha uzun bir yol var önümüzde. Bilim dünyası böyle; bazen çalışıyor, bazense beklediğimiz sonuçları vermiyor. “Kansere çare bulunacak” gibi vaatlerde bulunuyorlar. Sonra “Hani söz verilmişti?” deniliyor. Oysa arabanın nasıl çalıştığını anlamadan bozuk arabayı tamir edemeyiz.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa