Küçük dereceler, büyük fark: Ülkelerin sıcaklığı 2080'de nasıl olacak?
İklim değişikliğini sonuçlarına dair yapılan çalışmada, bilim insanları ABD, Avrupa ve Türkiye için şaşırtıcı gerçekleri açığa çıkardı. Artık bize uzak görünmeyen 'yakın gelecek' 2080'e doğru ilerlerken, bu bölgelerdeki büyükşehirler hayal bile edilemeyecek sıcaklıklarla yüzleşebilir. İşte çarpıcı sonuçlar...
Aşırı sıcaklar, seller, heyelanlar... Dünya iklim krizini 2023 yılında belki de hiç olmadığı kadar derinden hissediyor. İlerleyen yıllar da hiç iç açıcı görünmüyor.
Nature Communications'ta da 2019'da yayımlanan bir çalışma, iklim değişikliğinin hızlandığı ABD'de endişe verici sonuçları açığa çıkardı. Araştırmacılar, ABD'nin tüm eyaletlerinde toplam 540 şehir için modern analoglar belirleyerek, 2080'e kadar iklimlerinin nasıl değişebileceğini ortaya koydu.
Bulgular, ABD'deki daha soğuk şehirlerinin ülkenin güneyindeki şehirlerle aynı iklime sahip olabileceğini, Londra ve Paris gibi önemli Avrupa şehirlerinin ise şu anda Kuzey Afrika'da bulunan şehirlerin iklimine benzer iklimler yaşayabileceğini gösterdi. İstanbul ise daha çok Riyad, Suudi Arabistan'ın iklimine benzeyen bir iklimle karşı karşıya kalabilir.
Küresel sıcaklıklar yükseldikçe, uzmanlar bu etkiyi hafifletmek ve bu bölgeleri olağanüstü iklim zorluklarından korumak için derhal harekete geçme çağrısı yapıyor.
NEW YORK'UN İKLİMİ GÜNEYE YAKLAŞIYOR
2080 yılında New York City, nemli subtropikal Lake Shore, Maryland gibi bir iklime sahip olacak. Şehirler iklimde gittikçe güneye doğru kayarken Seattle Portland'a daha çok benzeyecek, Washington D.C. ise Arkansas'a daha çok benzeyecek. Arizona gibi sıcak iklime sahip yerler ise Meksika'ya her geçen gün daha da yaklaşacak.
50- 60 yıl gibi kısa süre içerisinde sıcaklığın bu kadar hissediliyor olması, küresel ısınmanın etkisinin eve kadar ulaştığı anlamına geliyor.
Maryland Üniversitesi Çevre Bilimleri Merkezi'nden ekolojist ve çalışmanın baş yazarı olan Matt Fitzpatrick, daha sıcak kışların kulağa hoş gelebileceğini söylese de ekliyor "Ancak bunların çok büyük bir maliyeti var. Zira iklim değiştikçe değişecek olan sadece sıcaklık ve kar ya da yağmur değil, tüm ekolojik dünya. İklim değişikliğinin doğrudan etkileri yeterince kötü, ancak doğal sistemler iklimle sıkı bir şekilde bağlantılı. Bu değişiklikler hızla gerçekleşirse, bu sistemler kontrolden çıkacak - bu nedenle bunun ormanlar, su kaynakları, çiftçilik - her türlü şey için potansiyel olarak büyük etkileri var."
KÜÇÜK DERECELER, BÜYÜK FARK
2018'de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), gezegeni ortalama 1,5 santigrat derece kadar ısıtmanın bile 2040 gibi kısa bir sürede yıkıcı etkilere neden olabileceği konusunda uyardı.
Dünya Bankası iklim uzmanı Stéphane Hallegate "1 dereceden, 2 dereceden, 3 dereceden bahsettiğimizde, yaz ve kış arasındaki farka kıyasla çok küçük görünüyor. Bu, Dünya için bu kadar ısınmanın ne kadar büyük bir anlaşma olacağını anlamayı zorlaştırıyor." diyerek aslında bu rakamların ne kadar büyük olduğunu vurguluyor.
Ancak birkaç derecelik farkın hiç küçümsenmeyecek büyük etkileri olabilir... Yaklaşık 20 bin yıl önce, son buzul çağının zirvesinde, buz tabakaları güneye şimdiki New York'a kadar indiğinde, gezegendeki hava sıcaklıkları bugün olduğundan sadece 2 ila 10 derece daha soğuktu ve bildiğimiz dünya tamamen yeniden şekillendi.
Yani bu dereceler sadece bir şehrin sıcaklığının değişmesi değil, çok daha fazlası...
2003'TE AVRUPA'YI SARSAN SICAK HAVA DALGASI
Meşhur 2003 Avrupa Sıcak Dalgası'nın üzerinden 20 yıl geçse de herkes hatırlar. Avrupa'da en az 1540'tan beri kaydedilen en sıcak yazdan Fransa sert bir şekilde etkilenmişti. Sıcak hava dalgası birkaç ülkede sağlık krizlerine yol açmış ve kuraklıkla birleşerek Güney Avrupa'nın bazı bölgelerinde mahsul sıkıntısı yaratmıştı.
Baskın sıcaklık, kısmen sıcak kıta havası ve güçlü güney rüzgarları ile birlikte Atlantik ılık sularının deniz etkisinden kaynaklanan Batı Avrupa mevsimsel gecikmesinin bir sonucu olarak yaşanırken, Fransa Ulusal Sağlık Enstitüsü'ne göre sıcak hava dalgası sırasında ülkede 14.802 sıcağa bağlı ölüm meydana geldi. Avrupa genelindeki sıcağa bağlı ölüm ise 72 bini geçti.
Aynı dönem Portekiz kırsalının yüzde 5'i ve ormanların %10'u yok olurken alevlerde 18 kişi öldü. Avrupa'nın en sıcak şehirlerinden biri olan Amareleja'da sıcaklıklar 48 °C'ye kadar ulaştı.
İtalya'da 2003 yazı, önceki üç yüzyılın en sıcak yazları arasında yer alırken kriz İtalyan enerji şirketlerini kesintisiz elektrik kesintileri yapmaya zorladı.
Almanya'da deniz taşımacılığı, düşük su seviyeleri nedeniyle Elbe ve Tuna'da yapılamadı, kömür santralleri ve nükleer santraller, zaten yüksek olan su sıcaklıkları nedeniyle soğutma sularını nehirlere boşaltamadıkları için elektrik üretimlerini azaltmak zorunda kaldı, hidroelektrik santrallerin üretimlerinin sınırlı olmasıyla birlikte bu durum elektrik fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Isıya bağlı ölümlerin sayısı 9500 olarak ifade edildi.
Ekonomiyi de etkileyen kriz, yüksek ısıya maruz kalan ve büyük oranda açık havada çalışmanın görüldüğü alanlarda GSYİH'nın %1'inden fazla kayıplara yol açtı.
Yalnızca son 20 yılda ise 65 yaş üstü kişilerde ısıya bağlı ölümlerde yüzde 54 artış oldu ve 2018'de toplam 296 bin ölüm oldu.
AVRUPA VE TÜRKİYE'DEKİ GÖRÜNMEYEN DEĞİŞİM
Şimdi bu krizden çok daha kötüsüyle karşılaşabiliriz...
İngiliz bilim insanları, 2080'de Birleşik Krallık'taki sıcaklıkların, tıpkı 2003'te Avrupa'da görülen sıcak hava dalgası gibi, 'geniş ölçekli ölümleri' tetikleyecek kadar yüksek olacağını tahmin ediyor.
2080'de tek bir yaz haftasında, sıcaklıkların Londra'da 41 dereceyi vuracağı, güney İngiltere'nin büyük bir bölümünde haftalık ortalamaların ise 28 derece olacağı öngörülüyor.
1970'lerde Londra'nın en yüksek yaz sıcaklıkları 31 derece iken Güney İngiltere'nin haftalık ortalamaları olan 20 derece civarlarındaydı. Şimdi ise Manchester'ın, 2080'lerin yazında haftada en az bir kez 38 dereceyi geçmesi bekleniyor.
TÜRKİYE'DE NE OLACAK?
İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevinç Sırdaş, Türkiye’deki su kaynaklarının azalması, çölleşme ve buna bağlı ekolojik bozulmaların, küresel ısınmanın olumsuz yönlerinden etkilenmeye başlandığının göstergesi olduğunu belirterek, "Senaryolara göre, Türkiye’de kuraklık, gelecek 2080-2099 yılları arasında artacak" diyor.
İstanbul’da gelecek 30 ve 70 yıllık dönemde Marmara Denizi kıyılarında yağışlardaki azalmanın Karadeniz kıyılarına göre fazla olacağı öngörülürken, İstanbul’da yüzde 13 ile yüzde 20 oranında meydana gelecek yağışlardaki azalmanın, küresel ısınma neticesinde şiddetli kuraklığa neden olabileceği ifade ediliyor.
Climate Impact Lab'in interaktif haritasına göre, Türkiye'nin 1986-2005 aralığında ortalaması 22 derece iken, 2020-2039 aralığında ortalama sıcaklıklar 1 derece artarak 23 derece olacak.
2040-2059 aralığında bu sıcaklık ortalaması 24 dereceye, 2080-2099 aralığında ise 25 derece olacak. Yani yüzyılın sonuna geldiğimizde sıcaklık ortalaması 2 derece hatta daha fazla artacak.
AVRUPA'DA ADIM ADIM İKLİM KRİZİ
Yine Climate Impact Lab'in verilerine göre Avrupa'daki durum da oldukça kritik.
İtalya'da 1986-2005 ortalaması 22 dereceyken 2080-2099 aralığında bu 25 dereceye çıkacak, Yunanistan'da ise 24 dereceden 27 dereceye...
Sıcaklığın diğer Avrupa ülkelerine göre daha düşük olduğu İsviçre'de ise bu ortalama aynı tarihler aralığında 16 dereceden 19 dereceye yükselecek.
En fazla etkilenen Avrupa ülkesi ise tıpkı 2003'teki gibi Fransa olacak. 1986-2005 ortalaması 18 dereceyken 2080-2099 aralığında bu en az 21 dereceye çıkacak.
ÇÖZÜM VAR MI YOKSA GEÇ Mİ KALDIK?
Verilerle anladığımız çok net bir şey var: Evet. Küresel ortalama sıcaklıklar yükseldi. Bu nedenle iklim değişikliğini durdurmak için çok geç olup olmadığına dair uzmanlar net bir cevap veriyor: Evet. Ancak uzmanlar yine de ekliyor: Her bir ek ısınma derecesinin katlanarak feci etkileri olduğu için, bu etkileri önlemek için hala zaman var.
Üst düzey iklim bilimcileri tarafından hazırlanan 2021 raporuna göre, küresel iklim hedefleri doğrultusunda, dünyanın önümüzdeki yıllarda sanayi öncesi zamanlardan bu yana ısınmayı 1,5 derece veya 2 dereceye düşürme şansına ilişkin yeni bir analiz sağladı. Bilim adamları bu sınırlar içinde kalmanın hala mümkün olduğunu tahmin etseler de bunun sera gazı emisyonlarında acil, hızlı ve büyük ölçekli azalmalar gerektireceğini söylüyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise 1,5 derece hedefinin 'yaşam desteği' olduğunu sık sık tekrarlıyor.
Imperial College of London'da iklim bilimcisi olan Friederike Otto, 1,5 derece hedefine ulaşmanın fizik bilimi açısından hala mümkün olduğunu söyleyerek "2040 yılına kadar küresel olarak emisyonları net sıfıra indirirsek, 1,5 dereceye ulaşmak için hala üçte iki şans var. Yüzyılın ortasına kadar küresel olarak net sıfır emisyona ulaşırsak da bunu başarmak için hala üçte bir şans var" dedi.
İklim bilimcilere göre, ısıyı hapseden gazların tüm insan emisyonları bugün duracak olsaydı, Dünya'nın sıcaklığı birkaç on yıl boyunca artmaya devam edecek ancak sonunda dengelenecekti. Eğer insanlar gezegeni ısıtan ilave gazlar salmazlarsa, o zaman doğal süreçler yavaş yavaş fazla karbondioksiti atmosferden çıkarmaya başlayacak ve küresel sıcaklıklar kademeli olarak düşmeye başlayacak.
NASA'ya göre bu iklim değişikliğine yanıt vermek iki aşamalı bir yaklaşım gerekiyor. Azaltma ve Adaptasyon. Sera gazlarının atmosfere akışının azaltılması ve halihazırda harekete geçmiş olan iklim değişikliğiyle yaşamayı ve buna uyum sağlamayı öğrenmek şart.
Ancak hala yanıtı alınamayan kilit bir soru var: Önümüzdeki yıllarda çevreyi kirleten diğer tüm emisyonlarımız ne olacak ve bu planlar ne kadar gerçekçi uygulanacak?