İzolasyon döneminde kontrolsüz beslenme obezite ve hastalıklara davetiye çıkarıyor!
Koronavirüs ile mücadele edilen bu günlerde evlerde kalmak ve izolasyon kurallarına uymak son derece önemli. Buna karşın, dışarıdaki hareketli hayatı evin içinde yaşayamayanlar, zaman geçirmek adına yeni uğraşlar ediniyor. En büyük uğraş alanı ise mutfak. Ancak aşırı tüketim, aşırı kilonun yanı sıra hastalıklara da davetiye çıkarıyor
Daha evvel genellikle dışarıda tüketilen veya hazır olarak alınan yiyeceklerin evde yapılması, un, tuz ve şeker tüketimindeki artışı da beraberinden getiriyor. 'Evde yapıldığı için sağlıklıdır' düşüncesiyle aşırı tüketim, aşırı kilonun yanı sıra hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Beslenmede sağlıksız tüketimden uzak durmanın yanında öğün ve porsiyon kontrolü de son derece önemli.
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, "Günlük hareketlerin kısıtlandığı karantina ve izolasyon döneminde ortaya çıkan bilinçsiz beslenme davranışları, bağışıklık sistemi tahribatına ve hastalıklara davetiye çıkarır nitelikte. Vakıf olarak uzun yıllardır savaştığımız aşırı un, tuz, şeker tüketimi ve hareketsiz yaşamdan uzak kalmak konuları, maalesef bugünlerde tekrar gündeme geldi. Özellikle anneler önce kendileri sonra da diğer aile bireylerinin sağlıkları için bu konuya azami özen göstermeli" dedi.
YOĞURT VE KEFİR BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Türk Böbrek Vakfı Diyetisyeni Gökçen Efe Aydın ise evde olunan süreçte sağlık adına yapılması gerekenler ile ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin detaylarını veriyor: "Evde yapılabilecek ve bağışıklık sistemimizi güçlendirecek besinlerin başında yoğurt ve kefir gelmekte. Kullandığımız doğal süte ve mayaya bağlı olarak, evde yaptığımız bu probiyotik besinler sağlığımızı olumlu yönde etkilemektedirler. Bu dönemde bol miktarda antioksidan içeren A, E ve C vitaminlerinden zengin besinleri mevsimlerine uygun olarak tüketmek bizim için faydalı olacaktır.
· A Vitamini: Karaciğer, balık yağı, süt, tereyağı, yumurta, havuç, kış kabağı, yeşil yapraklı sebzeler, kayısı, şeftali
· E Vitamini: Bitkisel yağlar, avokado, yağlı tohumlar, soya, yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller
· C Vitamini: Limon, portakal, mandalina, gibi turunçgiller, çilek, böğürtlen kuşburnu, domates, lahana, patates, ıspanak, yeşil biber, asma yaprağı, yeşil yapraklı sebzeler
Ayrıca D vitamininin de bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği bilinmektedir. D vitamini eksikliğinde hastalıklara yakalanma riskimiz artacaktır.
ÖĞÜN VE PORSİYON KONTROLÜ ŞART
Mutfakta geçirdiğimiz zamanın artması diyetimizi olumsuz yönde de etkileyebilir. Öğün sayısı ve porsiyon artışı kilo artışına sebep olabilir. Porsiyon miktarı ve içeriğindeki bu değişmeler tuz ve şeker tüketimini de arttırarak vücudumuzu hastalıklara açık hale getirebilir. Obezite, diyabet ve yüksek tansiyon gibi hastalıkların görülme sıklığı artabilir.
GÜN İÇİNDE İÇİLEN ÇAY VE KAHVE, ALINMASI GEREKEN SIVININ YERİNİ TUTMUYOR
Farklı besin gruplarına yer verdiğimiz öğünlerimiz vücudumuzun ihtiyaçlarını karşılayarak bağışıklık sistemimizi güçlendirecektir. Öğünlerimizde sebze ve meyvelere mutlaka yer vermeliyiz. Vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri bu şekilde alabiliriz. Günde 3 porsiyon meyve bizim için yeterli olacaktır. (1 porsiyon meyve avuç içimiz kadar meyve demek)
Bağışıklık sisteminin güçlü olması için vücudun ihtiyacı olan sıvı gün içinde mutlaka alınmalıdır ve bu konuda en doğru kaynak sudur. Bir günde kadınların ortalama 2, erkeklerin 2,5, çocukların ise 1,5 litre (8 bardak) sıvı alması gerekmektedir. Gün içinde içilen çay ve kahve almamız gereken sıvının yerini tutmamaktadır. Vücudun fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gereken sıvı miktarının karşılanamaması durumunda dehidrasyon meydana gelir. Vücutta sürekli olarak sıvı kaybı meydana geldiğinde dehidrasyonun derecesi artacak ve başta böbrek hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa neden olacaktır.
Evde yapıldığı için sağlıklıdır düşüncesi her zaman doğru değildir. Yenilen yiyeceklerin içerisindeki malzemelerin sağlıklı olduğu bilinse dahi bu yiyeceklerin aşırı tüketimi porsiyon kontrolünü zorlaştıracaktır. Özellikle evde yapıldığı için masum olduğu düşünülen tatlı ve hamur işleri her gün ve her öğünde tüketilmemelidir. Ayrıca, bu dönemde çocuklar eğitimlerini ev ortamında TV ve bilgisayar başında sürdürürken abur cubur tüketimi yerine meyve, kuru meyve ve kuru yemiş tüketimine yönlendirilirse çocuklar için daha sağlıklı olacaktır.
İŞTE İFTAR, ARA ÖĞÜNLER VE SAHUR
Türk Böbrek Vakfı Diyetisyeni Gökçen Efe Aydın, günlük sağlıklı beslenme rutininin Ramazan ayında da geçerli olabileceğinin altını çizerek, şunları söyledi: "Ramazan ayı beslenme alışkanlıklarının belirgin bir şekilde değiştiği dönemlerden biridir. Bireylerin yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivitelerine göre günlük almaları gereken enerji, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral oranlarında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu süre zarfında sağlığın korunması açısından yeterli ve dengeli beslenmeye devam edilmesi gerekir.
İftar: Peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanmalı, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmelidir.
Ara öğünler: Taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler, süt, yoğurt, ayran, kefir, galeta, grisini, kepekli ekmek ve beyaz peynirle yapılmış tost ara öğünlerde tercih edilebilir.
Sahur: Süt, peynir, yumurta, zeytin, yeşillik, tam tahıllı ekmekten oluşan kahvaltı oldukça sağlıklı bir seçenektir. Acıkmayı geciktiren kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi yemekler de tercih edilebilir.
Oruç tutmak, sağlıklı bireyler için geçerlidir. Bu nedenle eğer süregelen bir hastalığınız varsa ve uzman bir hekim tarafından tedavinize devam ediliyorsa veya yine bir uzman kontrolünde belli bir beslenme programını takip etmeniz gerekiyorsa, bu durumda oruç tutmaya başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışarak oruç tutmanızı engelleyecek bir durum olup olmadığı konusunda onayını almalısınız."